Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Arif Dirlik Postkolonyal Aura üzerine cahilce yorumlar.

  • *
  • İleti: 3573
Ben bir kitabı okurken , yazar ile ilgili bilgileri okumam. Çünkü yazarın kariyerinin beni etkilemesini istemem. Yazar ile ilgili ilk intiba, "Önsöz " dür. Uzun önsöz yazarın derdini anlatamayacağı intibası uyandırır bende.

Kitap, bilimsel tarafsızlık ile yazılmamamış intibası uyandırdı bende. Daha çok tavsiyeler niteliğinde.. Sanki birileri bir araştırmaistemişte bu makaleler kaleme alınmış gibi duruyor.

Bilimsel çıplaklık gibi görünen kimi ifadeler pek öyle değil aslında, "bir toplumu kurtamak için bir diğerinin yok edilmesinin doğallığı " kabul edilemez örneğin.

Yanlışı bir olgu gibi göstermek ve bunun doğal olduğunu ima etmek , yaşananaların bir savunması gibi geldi bana.

Bilmek başka bir şey, bildiğini anlatabilmek başka bir şey. Yazarın kafası karışık fibi geldi biraz. Makalelerde öyle çok saplama , tali konular var ki konunun bütünlüğünü tehlikeye sokmuş.

Şimdi diyeceksiniz ki senin kafan basmamamış. Ben de diyorum ki, eğer bir akademik tez yazmıyorsanız , okuyucularınız da sizin kadar bilgili değillerse, yani bir kitap yazıyorsanız, yazdıklarınızı bilmeyenlerin okuduğunu gözardı etmeyeceksiniz.

Okuyorum kitabı.. Çok malzeme çıkar bu kitaptan..

Ancak, her branştan bilimin artık özgür olmadığı gerçeği burada da karşımızda.

Bilgi, satılabilir olmadıkça ortaya konmuyor açıkçası. Bana bir faydası yok ise, bildiğimi sizinle paylaşmanın ne gereği var?

Mantık bu ve bu da çok üzücü her şeyden önce.. 

  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ben bir kitabı okurken , yazar ile ilgili bilgileri okumam. Çünkü yazarın kariyerinin beni etkilemesini istemem. Yazar ile ilgili ilk intiba, "Önsöz " dür. Uzun önsöz yazarın derdini anlatamayacağı intibası uyandırır bende.
Hegel'in Tarih'te Akıl kitabının önsözü, kitabın kendisi kadardır. Kant, Saf Aklın Eleştirisi'ne Prolegomana adında 100 sayfa Önsöz yazmıştır. Bir çırpıda Felsefe yazım mtekniğini yerle bir ettin.


Kitap, bilimsel tarafsızlık ile yazılmamamış intibası uyandırdı bende. Daha çok tavsiyeler niteliğinde.. Sanki birileri bir araştırma istemişte bu makaleler kaleme alınmış gibi duruyor.

Adam dünyaya baktığı yerden dünyayı anlamaya çalışıyor doğal olarak. Ortodoks Marksist. Hatıra liberal olacak hali yok.

Bilimsel çıplaklık gibi görünen kimi ifadeler pek öyle değil aslında, "bir toplumu kurtamak için bir diğerinin yok edilmesinin doğallığı " kabul edilemez örneğin.
Buna "Yaratıcı Yıkım" deniyor.  1640 İngiliz devrimi, Önceki Monarşi'yi yıkar, yeni bir şey koyar, Ekim devrimi, Kemalist devrim, 1789, Sanayi devrimi, her biri birer yaratıcı yıkım örneğidir. Moğol İstilası, istila ettiği yerler için yaratıcı yıkım örneği değildir, ama kendisini değiştirmiştir. Kısası, devrim dediğin, yıkar ve yaratır. Tarih bu.
 


Yanlışı bir olgu gibi göstermek ve bunun doğal olduğunu ima etmek , yaşananaların bir savunması gibi geldi bana.
Yanlış bir olgudur ve doğal olarak doğaldır.

Bilmek başka bir şey, bildiğini anlatabilmek başka bir şey. Yazarın kafası karışık fibi geldi biraz. Makalelerde öyle çok saplama , tali konular var ki konunun bütünlüğünü tehlikeye sokmuş.
Aynı kadında değilim. Sorunlar zaten pek çok şeyden beslenir. Dünyayı Yöneten Gizli güçler gibi fantazi kitabı değil önünde duran. Her şey bir kalemde ve bir kaç nedenle  açıklanmaz.
 [/i]".


Şimdi diyeceksiniz ki senin kafan basmamamış. Ben de diyorum ki, eğer bir akademik tez yazmıyorsanız , okuyucularınız da sizin kadar bilgili değillerse, yani bir kitap yazıyorsanız, yazdıklarınızı bilmeyenlerin okuduğunu gözardı etmeyeceksiniz.
Arif Dirlik'in ortalama okura kitap yazmadığı tespiti doğru. Bu açıdan bu kitap "kitap okumak bir hobi değildir tezini doğrular. Elde sözlük, not alarak ve özellikle dipnotları atlamadan okuman gerekiyor.

Okuyorum kitabı.. Çok malzeme çıkar bu kitaptan..

Ancak, her branştan bilimin artık özgür olmadığı gerçeği burada da karşımızda.

Bilgi, satılabilir olmadıkça ortaya konmuyor açıkçası. Bana bir faydası yok ise, bildiğimi sizinle paylaşmanın ne gereği var?

Mantık bu ve bu da çok üzücü her şeyden önce..

Bu satırlar senden alıştığımız büyük genellemelerinden biri.

Bunu bitir, sana bir doz Harvey vereceğim.60'ında seni bambaşka biri yapmazsam neyim.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 15 Ekim 2017, 13:47:13 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

R

Recep Ertürk

 

 bir kitap yazıyorsanız, yazdıklarınızı bilmeyenlerin okuduğunu gözardı etmeyeceksiniz.



Ersin kaptan bu söylediğiniz pozitivist bakış açısı..

Tam şöyle: "Siz her ne anlatırsanız anlatın. Bir okur yazar olmayan marangoz bile sizi dinlemeye geldiyse ve anlamıyorsa bu sizin suçunuz".

Şimdilerdeki trend ise şöyle (Biraz kibirli hatta küstah gibi):

"Ben cahiller okusun diye kitap yazmıyorum"

Yani sarmıyorsa da zorlamayın..

Ha bir de Türkçe okuyan, yazan, düşünen biri "postkolonyal" demez. Doğrudan emperyalizm der. "Postkolonyal çağ" demez, "emperyalizm çağı" der. İngilizler ve ABD, kendi dünya egemenlik dönemlerini bu lafın ardına gizlerler ve diğer Batılılar bunu yutmuş gibi yapar. Biz ise yutarız. Ama bir türlü de sindirilemez. Karnımızı ağrıtır durur..



  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254

 bir kitap yazıyorsanız, yazdıklarınızı bilmeyenlerin okuduğunu gözardı etmeyeceksiniz.





Ha bir de Türkçe okuyan, yazan, düşünen biri "postkolonyal" demez. Doğrudan emperyalizm der. "Postkolonyal çağ" demez, "emperyalizm çağı" der. İngilizler ve ABD, kendi dünya egemenlik dönemlerini bu lafın ardına gizlerler ve diğer Batılılar bunu yutmuş gibi yapar. Biz ise yutarız. Ama bir türlü de sindirilemez. Karnımızı ağrıtır durur..

Pek böyle değil. Hatta hiç öyle değil. Önüne her "post" gelen kavrama,  SALT "sonra" anlamını yüklediğimiz zaman böyle yanılgılar kaçınılmaz oluyor. "Postkolonyal" daha çok bir düşünce ve üretim biçimlenmesini tanımlar. Salt "sonra" anlamına gelen bir önek olarak düşünürsek, emperyalizm sonrası gibi yanlış bir çıkarımda bulunabiliriz. "Postkolonyal" ise, daha çok, "doğrudan sömürge"ciliğin (İngiltere-Hindistan, İngiltere-Kıbrıs, Belçika-Kongo vs) bırakılıp doğrudan sömürgecilik sonrası o ülkelerdeki düşünce akımları ile üretim biçimlerini tanımlar. Yeni-Sömürgecilik tanımına yakındır. Düşün dünyasında doğrudan sömürgeciliğin terki ile ortaya çıkan düşünsel iklimi adlandırmak için de kullanılır.

Kolonyalizm "emperyalizm"in eş anlamlısı değildir.


 
  • IP logged
« Son Düzenleme: 15 Ekim 2017, 15:27:03 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

R

Recep Ertürk


Sevgili Bülent Kaptan,
"Ben söyledim bu kadar" diyeceğim ama yazının içinde cehaletle, bilmezlikle itham edilince son kez cevap vermek gereği doğduğunu düşünüyorum.

Çeşitli kereler "başkasının alet çantasından alet araklayarak meseleleri çözemezsiniz" demişliğimi hatırlatarak başlayayım. Bu mekanik bir alet tamiratında belki sorun oluşturmaz. Ama düşünme aracı olarak kavramlar konusunda tam böyledir.

Diğer her şey gibi kavramların da tarihi vardır. Zamanla anlam ve içerik değiştirirler. Sözgelişi Ana Britannica'ya bakarsanız 7-8 tane Türk tanımı görürsünüz. Şehvet düşkünü'nden, tiran-zorba'ya "Ural-Altay dil ailesine mensup dili kullanan"a kadar birçok tanım vardır. Bunlar Batı dillerinde çeşitli zamanlarda kavrama yüklenen anlamlardır.

Şimdi

1- Kolonyalizm "emperyalizm"in eş anlamlısı değildir. Doğru bu dediğiniz. Soru şu: Benim 12 cümlemin neresinde bu iddia var?

2- SALT ifadesini sadece, yalnızca anlamında kullanıyorsunuz doğrudur. Postkolonyal, kolonyalizm sonrası gibi okunur. Anlaşılır. Ama Onunla da sınırlı tutulamaz. Ayrıca "postkolonyal"den nasıl "emperyalizm sonrası" çıkardınız anlamadım.

3- Kolonyal çağ da yine Anglo-Sakson dünyada daha çok portekiz-ispanyol çağını ifade eder (Anglo-saksonlar buradaki sabıkadan da yırtar, laf cambazlığı ile emperyalizmi kendilerine kondurmadıkları gibi) :)

4- Üretim biçimine hiç girmeyeceğim. Bu konuda memleketin cehaletini Şevket Pamuk'un (Osmanlı üretim tarzı, vergisel üretim tarzı gibi) saçmalıklarından biliyorum.

5- Bu kavramla "sömürge ülkelerdeki düşünce vs'yi tanımlama" sadece E. Said'in halt yemesidir. Çok başka şeyi de tanımlar.

6- "Yeni sömürgecilik" de başka bir icattır. Daha çok geç 20. yüzyıl ilişkilerini anlatmak için kullanılmış bir kavramdır.

Bu kadar.
Teşekkür ederim.



  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
"Türkçe konuşan düşünen biri postkolonyal demez, emperyalizm der", demenizden çıkardım.
Öte yandan ne münasebet, cehalet suçlaması? Burada bir sürü şey diyorum, bir sürü kişi yok öyle değil diyor, hiç de bana cahil suçlaması yapılmış gibi duyumsamıyorum.

Ama Arif Dirlik gibileri neden bu ülkede yaşamaz, yazmaz,  işte bu nedenle yaşamaz.
Benden de bu kadar.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1343
?..?..?
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • İleti: 3573
Sevgili Recep Reis,

Bülent' in yazdıklarından sizi cehaletle ve bilmezlikle nasıl suçladığını anlamadım. Daha açık yazmam gerekir ise Bülent 'in yazısından böyle bir anlam çıkmaz.

O , sizin yazdıklarınıza kendi doğrıları açısından yanıt vermiş.

Bir diğer konu da ben kişisel olarak her türlü eleştirinin yapılabilmesinden yanayım. Hoşuma gitmeyen bir sürü düşünceler olabiliyor. Ancak , bu düşünce ve yazılanları eleştirirken, " saçmalık" ya da " halt etmek" gibi bir üslup kullanınca bence bu doğru bir yaklaşım olmuyor.  Üstelik benim gibi bu konulara yabancı bir okur açısından da yazdıklarınızın etkisi azalıyor.

Değişik fikirler , görüşler olur. Maksat tartışırken keyif almak, dostlukları aynı görüşte olmasak ta pekiştirmek. Gerilmek değil yani.. Alınganlığa da gerek yok, çünkü alınılacak bir şey yok.

Kimi hallerde insan bir anda kızıveriyor doğal olarak. Ancak ben şu " başkasının alet çantasından alet araklayarak problemleri çözemezsiniz " sözünü sevdim.

Sevgili Bülent, Arif Dirik gibileri neden bu ülkede yaşamaz?  Bence çok nedeni var. Haklı gerekçeleri de . Ama biraz kolaycılık ta yok mu. ? Aynı durumda bir İngiliz bilim adamı, basıp bir yerlere gidebilir mi? Gider mi? diye aklımdan geçiverdi.

Ben Türkçe'deki " aydın " sözcüğünü çok severim. Bu kadar kariyer sahibi bir insan bir kitap ya da kitapçık ta benim gibi bu konunun yabancısına da yazı yazıverse..zor mu olur? Yani şu " aydın " sözcüğünün içini doldursa..

  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Sevgili Bülent, Arif Dirik gibileri neden bu ülkede yaşamaz?  Bence çok nedeni var. Haklı gerekçeleri de . Ama biraz kolaycılık ta yok mu. ? Aynı durumda bir İngiliz bilim adamı, basıp bir yerlere gidebilir mi? Gider mi? diye aklımdan geçiverdi.

Ben Türkçe'deki " aydın " sözcüğünü çok severim. Bu kadar kariyer sahibi bir insan bir kitap ya da kitapçık ta benim gibi bu konunun yabancısına da yazı yazıverse..zor mu olur? Yani şu " aydın " sözcüğünün içini doldursa..

Pek kolaycılık gibi gelmiyor bana Ersincim. İlkin, bir İngiliz bilim adamı hiç bir zaman aynı duruma düşmez. Bir dönem aynı duruma Alman'lar düştü, hepsi başta Amerika olmak üzere pek çok ülkeye gittiler. Bir kısmı bizim ülkemize geldi. Özellikle hukuk alanında on yıllarca onların ektikleri muazzam bilgiyle donandık, çok iyi öğrenciler yetiştirdiler.

Bak, Almanlar deyince çarpıcı bir örnek var, Hannah Arendt. Bir Yahudi düşünür. Bu kadın, Almanya'yı bilinen nedenlerle terk ediyor. Savaş bitiyor, Kadın Amerikan üniversitelerinde ders vermeye devam ediyor. Aradan 10 yıl geçiyor, İsrail, bir Nazi subayını , Eichmann'ı Arjantin'de yakalıyor ve İsrail'e yargılanmak üzere getiriyor. The New Yorker gazetesi, Hannah Arendt'ten bu davayı izlemesini istiyor. O zaman, Soykırım daha sımsıcak ve Amerika'da Yahudi lobisi şimdikinden de güçlü. Dünya bu hususta çok hassas.

Hasılı Arendt İsrail'e gidip bu davayı izliyor. İzlenimlerini yazıyor. Kitap haline getirildiğinde tam 300 sayfa. Sen bunu gazete sayfası olarak  düşün, ne kadar yapar. New Yorker, neredeyse satırına dokunmadan basıyor bunu. Metin, doğrudan doğruya yargılamayı eleştiriyor. Daha ötesine geçiyor, ikinci dünya savaşında Yahudi önde gelenlerinin tamamen hatalı bir taktik uyguladıklarını, akıllarınca Nazilerle işbirliği yaparak Yahudi halkını kurtarmaya çalıştıklarını, bunun kabul edilemez olduğunu, yargılamanın daha çok bir tiyatro sahnesini andırdığını Eichmann yargılamasının bütün bir sistemin günahını bir kaç kişiye atarak bir sistemi yargılamadan muaf tuttuğunu ve sair bir sürü şey yazıyor. Dediğim gibi tam 300 sayfa. merak edenler için "Kötülüğün Sıradanlığı" adlı kitabı  Metis yayınları bastı.

Ekledim; Hatta öyle bir anlatıyor ki, Eichmann'ı savunuyor pozisyona düşüyor. Ama şu ünlü sözünü söylüyor; Anlamaya çalışmak bağışlamak anlamına gelmez. Bu kötülüğün sıradanlığıdır.

Sonuç; Amerika'da kıyamet kopuyor, İsrail kitabın ibraniceye çevrilmesini yasaklıyor, (sanırım yasak 1984'te kalkıyor) , Amerikalı Yahudiler Hannah Arendt'in üniversiteden atılmasını istiyor. Peki ne oluyor? Hiç!

Chomsky, Amerikan Üniversitelerinde Amerikan emperyalizmini anlatıyor, Amerikan Üniversitesi ne yapıyor, Hiç!
Harvey, Amerikan Üniversitelerinde Amerikayı yerin dibine batırıyor, ne oluyor, Hiç!

Siz ülkenizi eleştirin bakalım, bırakın üniversiteyi, mahalle kahvesinde söyleyin, sizi ne yapıyorlar.

Daha basit yazılması meselesine gelince, burada bir ayrım var bence. Bazı şeyleri kolayca anlatamazsınız, çünkü meselenin kendisi zordur. Marx'a "iyi de annem, bu yazdıklarını işçi anlamıyor ki" demişler. O da "ben ne edeyim, mesele bu", demiş. Yapabildiği en iyi şey Manifestoyu yazmak olmuş.

Neyse, konuşuruz başbaşa. Yanıtsız bırakmak istemedim. Sevgiler.

  • IP logged
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2017, 10:59:06 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

R

Recep Ertürk

Sevgili Recep Reis,

Bülent' in yazdıklarından sizi cehaletle ve bilmezlikle nasıl suçladığını anlamadım. Daha açık yazmam gerekir ise Bülent 'in yazısından böyle bir anlam çıkmaz.

O , sizin yazdıklarınıza kendi doğrıları açısından yanıt vermiş.

Bir diğer konu da ben kişisel olarak her türlü eleştirinin yapılabilmesinden yanayım. Hoşuma gitmeyen bir sürü düşünceler olabiliyor. Ancak , bu düşünce ve yazılanları eleştirirken, " saçmalık" ya da " halt etmek" gibi bir üslup kullanınca bence bu doğru bir yaklaşım olmuyor.  Üstelik benim gibi bu konulara yabancı bir okur açısından da yazdıklarınızın etkisi azalıyor.

Değişik fikirler , görüşler olur. Maksat tartışırken keyif almak, dostlukları aynı görüşte olmasak ta pekiştirmek. Gerilmek değil yani.. Alınganlığa da gerek yok, çünkü alınılacak bir şey yok.

Kimi hallerde insan bir anda kızıveriyor doğal olarak. Ancak ben şu " başkasının alet çantasından alet araklayarak problemleri çözemezsiniz " sözünü sevdim.

Sevgili Bülent, Arif Dirik gibileri neden bu ülkede yaşamaz?  Bence çok nedeni var. Haklı gerekçeleri de . Ama biraz kolaycılık ta yok mu. ? Aynı durumda bir İngiliz bilim adamı, basıp bir yerlere gidebilir mi? Gider mi? diye aklımdan geçiverdi.

Ben Türkçe'deki " aydın " sözcüğünü çok severim. Bu kadar kariyer sahibi bir insan bir kitap ya da kitapçık ta benim gibi bu konunun yabancısına da yazı yazıverse..zor mu olur? Yani şu " aydın " sözcüğünün içini doldursa..

Sevgili Ersin Kaptan,

Konu benim için kapanmıştı. Size cevap vermemek kabalık olacaktı. O nedenle yazıyorum. Öncelikle teşekkür ederim. Bu alet çantası işine önem vermeniz nedeniyle. Yine içtenlikle söylüyorum. Bu alet çantası bu tartışmada da zurnanın zırt dediği yer. Tarih, toplumlar, düşünce akımları ilk kez o metinde sınıflanmıyor. Bunun envai çeşit örneği var. Hepsinin de kendi açısından bir bütünlüğü, anlamı var. Bu ciddiyetle önemli konu. Hatta çok önemli konu. Bu sınıflamayı yapabilecek çaptaysanız ciddiye alınırsınız. Ama başkalarının sınıflamalarının gardiyanlığına, daha öte tetikçiliğine soyunursanız kendi yerinizi de seçmişsinizdir.

Benim cehaletle suçlanmadığımı söylüyorsunuz ama o kısa yazıyı bir daha okumanızı öneririm. İlk iki cümle yanlış çıkarımda bulunduğumla biten ifade. Devamında sadece yanlışlıkla yazdığını sandığım ifadeyi okuyan zihninde düzeltiyordur. ("Salt "sonra" anlamına gelen bir önek olarak düşünürsek, emperyalizm sonrası gibi yanlış bir çıkarımda bulunabiliriz."). Bu herhalde "kolonyalizm sonrası" demek isterken ortaya çıkan bir "klavye sürçmesi".

Sevgili arkadaşımızın devşirmelikle ilgili sözleri olduğunu da bu forumlarda okumuştum. Arif Dirlik için bu sözleri niye aklına gelmiyor diye de sormadan edemiyorum. Diliyorum. Ümit ediyorum. Bir gün kendisi ile gerek 68 kuşağını, gerek 'Haluk'ları (*), gerekse devşirmeleri yüz yüze konuşuruz.

Bir şeye cevap vereceğim diye çıkarak yeni cevap hakları doğurmak istemiyorum. Ayrıca gerek üniversite, gerek Türkiye gerek diğer birçok konuda benim de herkes kadar fikrim var. "Başkasının alet çantası" da bunlardan biri. Yine Foucault'nun "okuma düzeyi" kavramından haberdarım.

Sadece şunu söyleyeyim. Büyük bir hüsran yaşadım. Kaynağını anlamaya çalışıyorum. Sadece bu topikte yazdıklarımdan öte bir neden var mı diye düşündüğümde de bir tek şey aklıma geliyor. O da Bülent Büyükdağ'ın bir ifadesinin altına Oğuz Atay2lı bir gönderme yapmış olmam. Bu önemli. Zira Oğuz Atay kendi kuşağı için bir dünya klasiği bırakmıştır bize. Bu aynı zamanda hem bu ülkenin modern zamanlarının, hem de her birimizin öyküsüdür.

Ersin Kaptan tekrar teşekkür ederim inceliğiniz için. Sağolun..

Dostlukla, içtenlikle sohbete her zaman varım. Yine her konuda da aynı içtenlikle söylediklerime itirazları tartışmaya hazırım.




-------------------

(*) Buradaki 'Haluk' bildiğimiz Tevfik Fikret'in oğlu Haluk'ur. "Bizim eğitim-öğretim sistemi Haluk yetiştirir" gibi bir genelleme başka sahibi çıkmazsa bana aittir.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Sevgili Recep reis..

Efendim estafurullah.. Durunuz ben şu kitabı biraz daha kurcalayayım.. Muhabbet edecek çok konu çıkar  :)
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Recep Reis,
bir daha altını çizerek söylüyorum, sizi veya herhangi birini cehaletle suçlamadım. Böyle bir tarzım yok benim. Bildiğimi söylerim hepsi bu. Bu konuda da yalnızca yaptığınız bariz bir hatayı düzelttim. Siz de ertesinde evet öyle dediniz zaten.
Size niye bir takıntım olsun Allah aşkına? Sizin bir yere bana yanıt olsun diye vermiş olduğunuz alıntıyı anımsamıyorum bile. Oturup o ne dedi bu ne dedi diye çetele tutup bir şeyler kuracak  cinsten biri değilim ki, aaa şu bir zaman bana bu demişti diye gece uykum kaçsın, fırsat kollayayım laf sokmak için. Bu nedenle benle dedikodu yapmak da zevkli değildir zaten, aklımda tutmam böyle şeyleri.

Siz suçlandığınızı yazar yazmaz, ne münasebet diye yazdım zaten.

Bu hususta sizi ikna etmeye çabalamak bile garip geliyor bana. Yahu ben bir forumda sail drive teknenin körüğü suda değişir mi diye sormuş adamım rahat rahat, ne cehaletle suçlaması.

Üstüne bu son yazınızda, niyeyse mühtedi tanımlamasını bu düşünür için neden yapmadığımı soruyorsunuz. Yapmıyorum. Canım istemiyor. Şerif Mardin'e de yapmıyorum. Öte yandan mühtedi olsa ne olmasa ne. Ne değişiyor? Adamın söylediği daha iyi veya daha kötü mü oluyor? Adam daha iyi bir insan daha kötü bir insan mı oluyor?

Tetikçilik, gardiyanlık, ne gereksiz ne yersiz  tanımlamalar böyle. Ben Arif Dirlik'in bir makalesinin önemli olduğunu söylemiştim. Adamın yepyeni bir tarih kuramı geliştirdiğini mi söyledim? Yoo, adamın şu makalesi  geniş yankı uyandırdı dedim. Hepsi bu yahu. Sizin veya başkasının ne dediğini  umurumda olmamakla birlikte şunu diyeyim; ortodoks marksist düşünürleri seviyorum, beğeniyorum, düşüncelerini kendime, kendi dünya algıma yakın buluyorum.

Buna karşın  sağcı bir düşünür olduğu halde Said saçmalığı demem, Haldun zırvası demem, Hume ortalığı mahvetmiş, Zizek şöyle b.ktandır demem. Yalnızca düşüncelerine katılmam derim. Belki Edward Said kadar kitap okusam, onun gibi düşüneceğim ne bileyim?  Benim bu  yaklaşım tarzım sizin için doğru olmayabilir ? İhtimalen hayli kafa yormuşsunuzdur ve böyle bir karara kesin olarak varmışsınızdır da, bundan bana ne?

Yani sahiden anlamakta güçlük çekiyorum. Neyse, geçelim bu minvalde konuşmayı artık.





  • IP logged
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2017, 22:00:47 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

S

Servet

Tartışın,tartışmadan zarar gelmez,tam tersi insanların ufku açılır..
''Yüz çiçek acsın,bin fikir yarışsın''.
  • IP logged

R

Recep Ertürk


Başınız sağolsun Ersin Reis
Başınız sağolsun Bülent Reis

Arif Dirlik vefat etmiş..

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Üzüldüm şimdi..
  • IP logged

 
Yukarı git