Sevgili Dostlar tekrar merhaba,
Hoşgeldin dileklerine teşekkür ederiz. Siteye resim, video yüklemeyi bilmiyorum, öğreneceğim, Bülent Büyükdağ kardeşimden yardım isterim, bir de o işlere eşim bakıyor, ben resim çekenlerden de değilim, ondan rica edeceğim.
Devam edeyim, Mindelo da 4 gün hazırlıktan sonra öğleden sonra 15.30 gibi yola çıktık, aldığımız hava raporlarına göre 2. Ve 3. Gün hava kalacak, gerçekten de öyle oldu, sağolsun Bülent ve Suat Kaptan bu geçişte hava durumu konusunda beni yalnız bırakmadılar, onların tavsiyesiyle kuzeyde oluşan havanın etkisinden kaçmak için güneye 2 derece indik, daha uygun havalarla karşılaştık; asimetrik balon ve cenoayı gönderle beraber açtık, bir ara o da yetmedi motorla yol aldık.
Otopilot, AIS, chartplotter, radyo, buzdolabı ve göstergeler devamlı açık, böyle olunca 560 W güneş panelleri ve rüzgar türbinim gündüzleri yetiyor (yaklaşık 20 amper devamlı sarfiyat var, dalga çoğalınca otopilota daha çok iş düşüyor ve 25 amperleri buluyor) ama gece olunca aküler bunlara yetişemiyor, gündüz de hava kapalı olunca yine yetmiyor, gerçi rüzgar türbinim, rüzgarın devamlı ve çok olmasından dolayı hayatının amperini verdi ama yine de her gece ya jeneratörü, hava iyice kalmışsa da motoru 1200 devirde 3-4 saat çalıştırmak zorunda kaldık. Yine de ikisi Milazzo da kaynayan Bosch akülerin diğer ikisi yol bitiminde kaynayıp sıfırladılar.(Bir daha Bosch a bulaşmam).
Atlantik geçişinde de, aynı Cabo Verde geçişi gibi, hem 160 dereceden hem de 110 dereceden iki ayrı dalga vardı, 1000 mil yani yolun yarısına gelene kadar çok konforlu bir geçiş olmadı, yandan gelen yüksek dalgalar havuzlukta bile devamlı bağlanmamızı ve dikkatli oturmamızı gerektirdi. Tekne devamlı ard arda iki S çizdi. Yola beraber çıktığımız teknelerden katamaran olanı kuzeye doğru çıktı ve çok hava yedi, Mindelo da konuştuğumuzda çok rahat ayıbacağı (yabancılar papillion-kelebek diyor) yaptığını söylüyordu ben de yelken terslemiyor mu diye soruyordum, o da “o kadar olur” diyordu, 6. Gün sonunda, sert gelen bir rüzgar sonunda yelken terslemiş ve istemsiz kavança sonunda bumbayı tutan pimi kırılmış, bumba neyseki güverteye bir yerleri kırmadan düşmüş epey sıkıntı çekmişler, artık sadece genoa ile gittikleri haberini aldık, biz de ana yelkenin terslemesine dayanamayıp, 5 günde ana yelkeni kapamıştık, yeterli rüzgar olduğundan sadece cenoayı açıyoruz. Bu arada 2 sene önce Astipelya da karşılaştığımız Ekber Levent reise geçişlerde en çok ne kırılıyor diye sorduğumda bumba pimi demişti, ben de 6 adet bu pimden yedeklemiştim, buna rağmen ana yelkenin patlama sesine dayanamadık, iki yerden preventer bağladım yine de tersledi.
Beraber yola çıktığımız İzlandalı kardeşler 5. Günün sonunda bizden 200 mil uzaktaydılar, diğeri ise 100 mil uzaktaydı, yani ne kadar beraber çıksanız da teknelerin tipleri, büyüklükleri ve tercihlerinden dolayı hemen herkes bir yerlere dağılıyor. 6. Günün gece yarısı tam önümüze çıkan Japon açık deniz balıkçı teknesi haricinde bazen 3-4 gün AIS, hiçbir gemi ekosu göstermedi (100 mil etrafı gösteriyor), balıkçı teknesi balık avladığından telsiz çağrılarımıza da yanıt vermedi, dümen kırarak 3 mil açığından geçtik, iyi ki her saat başı kalkıp etrafı gözlüyoruz.
Açık denizde fazla uyaran olmadığından, insan hemen taş devri ayarlarına dönüyor, ışık açınca etrafı görmek zor olduğunda hava aydınlıkken, saat 6 gibi, karanlık olmadan akşam yemeğini yiyorduk ve saat 19.30 da hemen uykumuz geliyor ve birimiz genelde ben uyumağa çalışıyorduk, hiç kamarada yatamadık, yatanlara da hayret ediyorum, bu iş için ayarladığımız sancak arka kamara, arkasında devamlı çalışan otopilotun sesi, teknenin her yerinde gelen gıcırtı sesleri ve yandan vuran dalganın sesiyle bence uyunabilecek bir yer değil, ikimiz de hep güvertede yattık. İlk on gün Kanaryalardan gelen soğuk akıntının da etkisiyle kazak, polar vs daha sonra sadece kazakla uyuduk. Sabahta gün doğmadan kalkıyorduk, gece saat 24 e kadar Sema, sonra ben nöbet tutuyordum, bu düzen yol boyunca böyle devam etti. Zorlanan olursa diğerini kaldırıyordu. Biraz yorucu ama rutine binince, alışılıyor. Okyanusun dalgaları ve gün batımları harika. Denizci arkadaşımız Gülin Bozkurt “Okyanus alışkanlık yapar” diyordu, hala özlüyoruz.
9. günün gecesi yine ters bir rüzgarla gönder rayımızdan 30 cm lik bir parça daha koptu yine aynı şekilde emekleyerek git, gönderi neta et gel, bu sefer cenoa balon yapmadı, ona sevindik, hepte gece oluyor, dalga çok olduğundan bu sefer çift emniyet kemeri ile gittim. Bu arada, benim can halatlarımın (Jackline) bir ucu mataforamın ortaya yakın bölümüne diğer ucu önde staysailin ayağına bağlı yani her ikisi de teknenin ortasına yakın bir yerde, eskiden ben de arka ucu koçboynuzlarına bağlıyordum ama okuduklarımdan ve gördüğüm videolardan, denize düşenlerin tekneye bağlı olsalar bile teknenin yol almasından dolayı kafalarının suya girmesiyle boğulma ve yine aynı şekilde teknenin yol alması dolayısıyla sürtünmeden dolayı oluşan büyük güçlerce kemer karabinalarının açıldığını öğrendim, hatırlarsanız iki sene önce, Pasifikte Dünya yarışında tekneden düşen İngiliz bir denizci 36 dakikada sudan çıkarıldığı halde boğulmuştu, bu kişi emniyet kemeri ile bağlı olduğu halde kemerinin karabinasındaki yassı çeliğin, koç boynuzuna takılmasıyla oluşan güce dayanamayıp, eğilip, açılmasıyla tekneden uzaklaşmış, hemen farkedilip, hepsi profosyonel olan ekip tarafından, dönülüp alınmasına rağmen boğulmuştu. . Öncelikle düşmeyi önlemek lazım, zaten dalgalı bir gecede denize düşen birini bulmak ve denizden çıkarmak imkansıza yakın. Epey tecrübeli bir denizci arkadaşım herkes yana bağlıyor diye buna karşı çıktı ama benim fikrimce benim sistemimin daha güvenli olduğunu savunuyorum. Ayrıca bu gidişimde yassı olan jackline ları da artık yanda olmadığından ve üstüne basılmadığından, havada gittiğinden normal halata çevireceğim, çünkü emniyet kemerlerinin karabinaları yandan çekildiğinde kolay çalışmıyor, yani sen başa veya arkaya giderken senle beraber gelmiyor devamlı çekiştirmek gerekiyor, emniyet kemerine de normal yuvarlak çelikten karabina koyacağım. (Lütfen bunu ayakta yürüyerek giderken denemeyin iyice eğilmiş veya emekleyerek giderken çekmeyi deneyin).
Bu yola gideceklere bir tavsiye de tekne içinde hemen her yere tutamak koyun, ben tekne içine her yere paslanmaz çelik çeşitli uzunlukta tutamaklar monte ettim, masa kenarı, dolap yanı, master kabin içi vs . sallanan bir teknede bunlar elzem, bir de tüm dolaplara, kilidi sağlam olup olmasın, sürgü kilit taktım, buzdolabı, harita masası gibi yatay olanlara bile. Farş tahtalarını da kendimce emniyete aldım. Yani tekne içinde oraya buraya uçacak birşey kalmadı. Depo olarak kullandığımız iskele kamarada da malzemeleri ve yedek yelkenleri ağlarla emniyete aldım.
Okyanus kendi bulutunu kendi yaratıyor, yani bulutlar burdaki gibi bir yerden gelip bir yere doğru gitmiyorlar, sabah bulut yok birden heryer bulut olup rüzgarla batıya gitmeğe başlıyorlar.
Devam edeceğim
Selam sevgiler
Aygün Özçer