Genelleme yapmak doğru değildir. Yerinde tespit.
Ancak ülkemizde sandaldan – iri boy yelken / motor teknelerine kadar bütün tekneler iki ana bölüme ayrılabilir:
- Sahibinin sürekli elinin üzerinde olanlar.
- Sahibinin elinin tekne üzerinde eli olmayanlar.
Birinci kategoride olanlarda sahip, teknesi her ne boy olursa olsun onu diri tutmak için didinir. Dişinden tırnağından arttırıp, yıllık bakımların hiçbirini aksatmaz. Kaza kırım sonrasında sigortalı / sigortasız, vakit kaybetmeden tamir işine girişir ve bitirir. Teknede yapılacak işlerin çoğunu boyacıya, marangoza, motorcuya, armacıya havale etmeden kendi yapar.
Teknesi onun için değerlidir. Titizlenir. Kendisi aksatmadan uyguladığı gibi misafirlerinden de kurallara uymalarını ister.
İkinci kategoridekilere gelince: Onları da iki ayrı bölüme ayırabiliriz.
- Teknesini sevse de maddi olanakları onu canlı tutmaya, periyodik bakım ve onarımlarını yapmaya elvermediğinden olabildiğince ucuzcu ve yaratıcı olur. En acil, hayati olanları çoğu zaman da erteleyerek yerine getirir. Motor bakımı aksar, vernikler, boyalar dökülür, halatlar tarazlanır, elektronikler bazen çalışır bazen inat edip grev yapar. Zehirlinin miadı dolup tekne karinası sakal bağlar. Ama para gerektirmeyen, kendi iş gücü ile yapabileceği işleri elinden geldiğince yerine getirir. Motorunu, sintinesini temiz, tekne içini düzenli tutar, güvertede her şeyin yerli yerinde olmasına dikkat eder vs. vs… Para bulduğunda öncelik sırası ile yapılması gerekenleri yapar. Eksik kalan her işin, her donamın teknesini çökerttiğini, denizde olmadık yerde başına iş açacağının bilincindedir.
- Bir de teknesine değer vermeyenler var. Saygı duymayanlar. Bunlar tekneye araba gözüyle bakanlardır. Onu sadece bir araç olarak görür. Genel fikir, sıkılmaya başladığında, gözü bir başka tekneye kaydığında “nerede trak orada bırak” tır. Maddi olanakları elverse de tekneye harcayacağı parayı zul görür. Kafasındaki yıpranma payı hesabından tatmin olmuş ise – ki kiralık çıkmalarını da bu bölüme koyabiliriz- teknesine yatırım yapmaktan kaçınır, onu daha uzun yıllar hizmet verecek, maddi değerini görece koruyacakken, farkında olmadan “çökmesine” yol açar.
Bu sınıfta olanlar için tekne sadece bir yatırım aracıdır. Bu tekne sahiplerinin kahır ekseriyeti denizci olmayıp, deniz kültürünün ve disiplininin yakınından / uzağından geçmemiş kişilerdir. Kaza/kırım olduğunda önce “sigortaya” koşturur. Sigorta ödeme yaparsa içi rahatlar. Ödemez ise bin dereden su getirip, ustanın emeğini çalıp, olabileceğin en ucuzuna yaptırmaya kalkar, sonuçları aklına bile getirmez. Periyodik bakımları yaptırmasındaki temel güdü “yolda kalmamaktır”. Ama cebinden çıkan her kuruş için şikâyet eder.
Ama iş satmaya gelince olabilecek en yüksek rakamı ister. İlanlara yanıltıcı fotoğraflar koyar, hataları gizleme yoluna gider. Çoğu zaman, uzun zaman önce yapılmış olanları yakın tarihte yaptığını anlatır. Şaşkaza müşteri “
ama bu da var – ama şu da yapılmalı” dediğinde olayı iyice önemsizleştirip harcanacak parayı iyice yerlerde süründürür. Bu tip tekne sahiplerinin en sevmediği alıcı tipi işi bilen veya konusunda yetkin biri ile gelip tekneye bakanlardır. İşten anlamayan alıcıya teknesini allayıp pullar, yakın tarihte başka alıcılar geldiğini en az ikisinden, üçünden cevap beklediğini vurgular, her soruya anında bir cevap yetiştirirken, tersi durumlarda yüzü asılır, cevaplar kısa kısa olur, çok üzerine gidilirse “
Kardeşim mal bu. İster al, ister alma” noktasına kadar kabalaşabilir. Hatta "sörveyi" kafa kola almaya bile kalkanlar var.
Özetle, tekne almak bilene kolay, bilmeyene zor, eğer bilmeyen alırsa da hayatını karartacak, denizden soğutacak kara bir serüven olabilir.
Dış dünyadan bir yerlerden sörvey diploması olduğunu idda edenlere de çok fazla itibar etmeyip "neticesine teneke çakıp piyasaya çıkmakta yarar var.
Nihayetinde canınızı emanet edeceğiniz bir tekne alıp, hata kabul etmeyen, ayağınızın sağlam zemine basmadığı bir dünyaya çıkacaksınız.
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.