Biraz ara vermiştik kaldığımız yerden devam.
Ereğli:
Yüzme molasından sonra, rotamız Ereğli. Artık akşam olmak üzere. E yemek hazırlığı yapmamız lazım. Yemekte domates çorbası, pilav ve salata. Sırasıyla Ilıksu, Çavuşağzı koylarını hayal meyal seçerek ilerliyoruz. Oralarda bir yerlerde akşam oldu işte. Batıya gitmenin güzel tarafı hem güneşi kovalıyorsun hemde Medeniyete(!) doğru ilerliyorsun. Anadolu'da da şehirler hep batıya doğru büyümezmi zaten? Tekneyle Karadeniz'de çok dolaştım ama İstanbul'a kadar ilk defa gidiyorum. Çocukluğumda Perşembe günleri Ankara ve Truva Feribotları Perşembe Akşamüzeri doğuya giderdi. Pazar gece yarısı da dönerdi. İşte biz perşembeleri Akın Reisle birlikte bu feribotların önüne çıkıp onlara düdük öttürürdük. Kıyıdan 8-10 mil açık geçiyorlar burada. İnebolu'ya uğramazlardı. Sinop'a uğrarlardı. Ona binip gitmeyi çok hayal ederdik. Ben binemedim ama Yeğenim kaptan olduktan sonra , Ankara Feribotu okul gemisi olunca onunla İnebolu'ya geldi. Olsun bende kendi kayığımla İstanbul'a gidiyorum işte. Otuz sene kadar sonra gerçekleşiyor ne varki bunda.
Neyse efendim hava karardı artık , Ayı ayakta karşıladık, ay yeniye geçti ve akşamdan bir saat kadar ayışığı var. Kemal Abiye farkettirmeden ayağa kalkıyor ve ailecek yaptığımız bir geleneği yerine getiriyorum vede rahmetli babaannemin yaptığı ve dediği gibi yüzümü aya dönüp "Ayı gördüm Allah, Nuru Gözüme Şavkı Yüzüme İnşallah" şeklindeki duayı söylüyorum. Bunlar nedense karada aklıma pek gelmez ama denizde olunca hemencecik aklıma geliveriyor.
Artık bilmişliği bırakıp, teknolojiye çaktırmadan yaklaşıyoruz. Navionics açık, burdan sonrasını benden daha iyi bildiği kesin. Öncesinde Ereğli'deki yakıt istasyonunun 24 saat açık olduğunu Zafer Abiden öğrenmiştim. Yol boyunca bir çok dostumuz gibi bizi hiç yalnız bırakmayan Mustafa Ertör Abi Yine desteğini atıveriyor hemencecik. Ereğli Limanını biliyorum, çok yıllar önce gelmişliğim var, karadanda çok defa geldim.Ama gece zifiri karanlık olunca işler değişiyor. Yakıt istasyonunu hayal meyal hatırlıyorum ama limanı genel hatlarıyla anımsıyorum. Sonrasında Mustafa Abi on numara bir tarifte bulunuyor, herşey elimizle koymuş gibi. Navionicste Limanın ağzındaki fenerlerin dışında bir çift fener daha var. Meğer orada son dönemde oluşmuş bir batık varmış, bizim için zararsızmış ama yinede yanaşma hattı işaretlenmiş. Mustafa Abi detayını da anlattı telefonda. telefon elde navionicse baka baka yanaşıyoruz. Drift sahasında ve dışarıda demirde bekleyen gemiler var. Aralarda hızlı hareket eden acente botu gibi tekneler falan görünüyor. Şehrin ışıkları işimizi çok zorlaştırıyor. o sırada karanlığın içinde bir kırmızı ve bir yeşil fener belirdi.Açıktan üstümüze geliyor. Biz rotamızı bozmuyoruz ama tedirginde olmuyor değilim. Bir kırmızısı bir yeşili bazende ikisi bir görünüyor. Endişeleniyorum, bu arada hızlı, marine traffictede bir şey yok.Hala çatışma rotasındayız, yanaşma hattına da girmedi direkt üstümüze geliyor. En sonunda tepedeki çakarını yaktı. Bizde hız kestik belli ki sahil güvenlik. Sonrasında dibimize kadar geldi. O iki tanecik ışık koskoca bir sahil güvenlik gemisiymiş hemde en büyüklerinden. Bize ışık falan yakmadı, iyice yanaşınca tekrar açığa döndü ve hızla uzaklaştı. Bizde yolumuza devam ettik.Ardından fenerlerin arasından şehrin göbeğine, yakıt istasyonuna kadar indik. Gece karanlığında durumunun vahim olduğunu bilmediğimiz bir gırgır botuna bordaladık. Koyu renk sandığımız o saç bot meğerse komple pasmış, zannedersiniz on sene suyun altında durmuş. Gündüz olunca farkedecektik usturmaçalarımızın pasla boyanmış olduğunu, tabi terliklerimizinde. İlk işimiz yakıtı fullemek oldu.Yedeklerimize dokunmadık, buraya kadarda yaklaşık yarım depo mazot yakmışız. Asterix in deposu 75 litredir. Kemal Abi tekneyle ilgilenirken ben dışarıya çıktım. Saat gece 11 olmasına rağmen her yer tıklım tıklım adım atacak bir yer yok. Bir damacana su aldım dönüşte birde dürümcü gördüm, birerde dürüm patlattık işlem tamamdır. Seyir hazırlığı ve kontroller, makinayı çalıştırdık hemen kaputu açtık oraya buraya bakarken impelleri bir tuttum sıcacık. Eyvah dedim Kemal Abiye hemen makina stop. Önce su geliş vanasını kapattım ve filtreyi bir söktüm ki ne göreyim koca bir poşet emmiş bizim makine . Temizledik çalıştırdık neyseki impeller pervanesine bir şey olmamış hemencecik buz gibi oldu. Ayrılmadan etrafımıza projektörle bir ışık tuttuk ki her yer poşet, çöp deryası içindeyiz, soğan çuvalı bile var. Koşar adım kaçtık oradan , çöplerin arasında slalom yaparak çıktık limandan. Limandan çıkınca tekrar bir kontrol herşey yolunda ve rota Kefken Adası. Bu Yolculuğun en uzun geçiş etabı Ereğli Kefken Etabıdır. Haritayı gözünüzün önüne getirdiğinizde düz bir rota izlerseniz yer yer kıyıdan 12 mil uzak kalırsınız. Şimdiye kadar burun seyri yapmıştık bu ise sabaha kadar süren 54 millik bir pasaj olacak. Ve bismillah dedik çıktık yola ilk iki saat çaydı kahveydi derken geçip gitti ve sonrasında Kemal Abi vardiyaya bendeniz istirahate.