Sevgili Bülent,
bizim sularımızda öyle hava olmaz demem. Demem çünkü bırak bizim sularımızı, Istanbulda neredeyse evimin kapısının önünde 40 knot civarı kaçaklara bu güne kadar galiba 5 kez denk geldim...Bu tarz anormal hava oluşumlarına da gittikçe daha fazla denk geleceğimizi ön görüyor uzmanlar. Ama benim denk geldiklerim işte en uzunu yarım saat süren kaçaklar. Zerre kadar zevk almadığım gibi o kisa süreleri atlatana kadar da ekip, kendim ve tekne için de korktum.
Geçmişte birkaç kez Ataköy marina yat kulübü tarafından düzenlenmiş Karadeniz yat rallilerinden ( KAYRA) galiba sonuncusunda 50 knot üstü havaya denizde yakalanmış ralli ekipleriyle izlenimlerini konuşmuştum. Bunlardan biri denizciliğe yeni başlamış, - herhalde 37-38 feet bir tekneyle -; orta yaşlı bir karı koca ekipti. Onlarla uzun uzun konuşmuş, ne hissettiklerini öğrenmeye çalışmıştım. Herhalde % 80inden fazlası da seri imalat orta boyda tekneler olan, toplam sayısı 15 civarı olduğunu tahmin ettiğim teknelerin hepsi bu olayı hasarsız, sadece çektikleri korkuyla atlatmışlardı.
Buradan ehil kişi veya firmaların imal ettiği, sahiplerince de sonrasında aşırı ihmal edilmemiş teknelerinin bu sartlara dayanacağı sonucunu çıkarıyorum. Bilinçsiz, hesapsız kitapsız yapılmamışsa rüzgar bir tekneyi deviremez. Bunu dalga gerçekleştirir, burada da her dalganın devirebileceği bir minimum tekne boyu vardır. 7 Bf hava açik denizde 4m dalga oluşturur diyor çizelgeler ( demek ki 8m teknelere kadar durum tehlikeli olabilir ); arada da 5,5metrelik bir tanesi olusabilirmiş ( 11 metre tekne boyuna kadar risk var demek ).
Ekip ve tekne için havanın şiddetinden çok, olumsuz koşulların ne süreyle devam ettiği daha önemli diye düşünüyorum. Yarış tekneleri ve yarış şartları hariç ; dünya denizlerinde kötü havalarda kazaya uğramış gezginlerin sonra naklettiklerini okuyunca pek de ani olaylara rastlanmıyor. Tekne önce dayanıyor, reis ve ekip de...Bir zaman sonra ekip yoruluyor, hatta içeri sığınıp tekneyi kendi haline bırakmak zorunda da kalıyor, derken saatler sonra, hatta belki ertesi gün tekne binlerce dalgaya dayanmışken gelen bir tanesi tekneyi suya yapıştırıyor ve ciddi hasar oluşturuyor, hatta belki teknenin terk edilmesini gerektiriyor.
Burak beyin gözlem ve çıkarımlarına da tamamen katılıyorum. Ben bir tali konuya, ayrıntıya dikkat çekmek istedim.
Bu da teknemi hazırlarken " bulunulan iklim ve denize, yapılacak seyir sürelerine " göre farklı "yapilması gerekenler" listeleri yapardım demek.
Kuzinemde tüm dolap kapak ve çekmecelerin içerde gizli basit kilit mekanizmalari var. Kapaklar seyirde açılmıyor, çekmeceler uçmuyor...Ama uzunca bir Akdeniz seyrine çıksam mesela hepsine Amel'lerde gördüğüm dışardan vidalanmış basit, ahşap veya krom mandallar takar ; tekne devrilse de ortalıkta eşyalarının uçuşmasına mani olmaya çalışir, farşları da bir biçimde sabitlerdim. Bir fırtına floğu bence şart ama mesela üzerinde basamakları olan ve yelken değiştirirken çok faydası olacak çift yelken raylı bir direk bana gereksiz...Fakat bir bumba freni isterim mesela, herhalde bir gün de alacağım.
Belki istemeden konunun rotasını şaşırttım , bilemiyorum. Zira zaten şu ana kadar tüm reislerin de dikkat çektikleri konular aslında doğru, yerinde ve temel gereklilikler.