Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Niye aynı tarz ve dört beş marka tekne etrafında dönüyoruz ?

  • *
  • İleti: 629
Gerçekten niyetim hır çıkarmak veya dikkat çekmeye çalışmak değil .Tüm safiyetimle soracağım.
Şu ara Istanbuldan ayrılamıyorum, evde de vakit geçmiyor ; sıkıntıdan 2016 / 2017 yıllarına ait eski yabancı yat dergilerini ele aldım, tekrar tekrar devrediyorum...
Bırden bire bir şey fark ettim. Kapitalizmin iyice gemi azıya aldığı, tüm büyüklerin küçükleri yuttuğu şu acımasız dönemde dahi belki 1970,80lerdeki kadar çok sayıda tersane ve yat yapımcısı var. Evet, okuduğuma göre mesela Beneteau 1 milyar Avro ciro ve 100 milyon Avro kar sınırına dayanmış : gerçekten devleşmişler ( 15 ayrı markaları varmış, 7000 çalışan, 20den fazla fabrika ) , ama hala senede bir kaç 10 tane tekne yapan çok iyi isimli tersane var ve bunlar sayıca azalmıyor, tersine artıyormuş..

Biz burada fiber kayık, ahşap kayık ( metal kayık ) kavgası yapar ve belki Beneteau, Jeanneau, Bavaria, Hanse ( haydi belki Dehler, Elan vs bir iki marka daha ilave edelim )  imali gezi teknelerinden başka kuş tanımazken dünya yüzlerce marka etrafında dönüyor.

O da yetmiyor, üretim çeşitliliği bizim didiştiğimiz " efem klasik mi, modern mi ? " ; yok " fiberglas mı, metal mi, ahşap mı " sığlığının fersah fersah ilerisinde ( şimdi bir de mesela gövdesi kontrplak veya metal, üzeri fiber olanlar türedi, netçez bi o teknelerle ? ).

Adamlar gezi tekneleri, performance cruiser, racer-cruiser, daysailor, lüks tekneler, retro-design veya yeni klasik, explorer yachts...on parmaklarında on ayrı tarz başka bir dünyada koşturuyor ( çok gövdelileri hiç karıştırmıyorum, onlari da katsak içinden çıkamayacağız ). Biz ise bildiğimizden, ponton komşumuzdan gördüğümüzden şaşmadan ; uygun adım, marş marş, hep bir halli, Turhallıyız demeye devam sanki.

Hepimiz üç kabin, iki WC'li olmazsa olmaz gezgin ya da hepimiz trofe kovalayan yat yarışçısı mıyız yahu ? Eh, muhakkak ki değiliz. O zaman niye ortalığı çeşitlendirip, renklendirmiyoruz ? Hangi marinanın pontonunda yürüsem yan yana aynı marka teknelerin aynı boy tekneleri ?

Ülke şartları belli : derdim niye kimseler gidip bir Amel, Contest, X- Yacht, Najad, Swan, HR almıyor diye sorup kendime sövdürmek değil ? Zaten onları alan alıyor, tek tük de olsa...

Ama lüks segmentte olmayıp, belki üst-orta sınıf diyebileceğımiz sınıfta yüzlerce enteresan tekne var...Bunlar en ucuzlar değil , ama yukarıdakı premium markalar gibi de ayni boyda olup, üç misli pahalı olmayan tekneler. Hatta mesela 6,5m - 9 m arası bir küçük tekne arıyorsak Polonya yapımi, kimi Balkan ülkeleri , hatta Çin, Vietnam yapımı çok farklı ve hesaplı ilginc tekneler var.

Onlarca örnek vermek mümkün, önce aklıma yerli bir marka geliyor...Hiç bir tanıdığımda, dostumda, arkadaşımda yok. Bir tanesine bile binmedim. Ama mesela Alman Yacht dergisinin testlerine itibar edecekseniz , sınıfının en iyileriyle aşık atabilen ve hakkında çok olumlu yazılan Azuree ve Euphoria ( Sirena Marine ) var ; burnumuzun dibinde Orhangazide yapılıyorlar ?

Karmakarışık, çeşitli boy ve tarzlarda, apayrı fiyat guruplarında örnekler vermek istiyorum  : Django, Ikone, RM, Pogo, J- Yachts, elbette Grand Soleil, Garcia, Italia, Spirit, Brenta, Winner, Salona, BM, Saare, Viko , CNB, ICE, Saffier, Wauquiez, Bestevaer, Bente, Sirius...Bu saydıklarım içinde 20.000 Avronun altında 6,5 m civarı olanlar da, 50 feeti mütecaviz 750.000 veya 1.300.000 Avro etiketliler de var...

Bizim pontonlarımızda da farklı tekneler bağlı olsaydı da, teknemize giderken tanıdıklığin verdiği can sıkıntısıyla önlerinden geçip gittiğimiz birbirinin aynı tekneler yerine, her birinin önünde duraklayıp da : " - Bu da neymiş yahu ? " diye merakla bakacağımız kayıklar görebilseydik keşke .
  • IP logged
« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2017, 00:17:08 Gönderen: Hasan Toparlak »

  • *
  • İleti: 2553
Ali San reisim , aklımın erdiği ve duyduğumu söylüyorum ;
Tekne almak çoğu kişi tarafından gereğinde ilk satılacak bir yatırım ve her ne hikmetse bu üç beş marka ikinci el satışı kuvvetli hemen satılabilir olarak görülüyor bu ülkede.
Nedenini bilmiyorum ama algı böyle maalesef.  ?0-?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Öcal bey, elbette meselenin tam da gözüne işaret ettiniz. Doğrudur !
Bizde otomobil de aynı kaygılarla alınır mesela...
Ama ( hem de bir otomobil sever olarak ) teknenin bana / bizlere çok daha fazla bir şeyler ifade ettiğini / etmesi gerektiğini düşünüyorum. Araba sevsek de bir araç, ekonomik kullanım süresi çok daha kısa, değiştirmesi, yenilemesi daha kolay bir nesne. Halbuki teknelerimizle daha uzun süreli ve daha karmaşık bir bağ kuruyoruz...
Muhtemelen de kendimize aldığımız en büyük, en pahalı hediye ( veya oyuncak...). Bu durumda bir kez de " basiretli tacir " mantığını terk edip, tam gönlümüze uygun olanı yapmak kendimize ilave bir iyilik olmaz mıydı ? Madem kendimi şımartacağım, bari esaslı şımartayım ?

Sizin argümanınız en önemlisi. Benim aklıma ikincil olarak mesela pek çok teknenin Türkiyede bir mümessili olmamasından ötürü  bir sıkıntı durumunda kime dert anlatılacağını bilememekten doğan bir çekimserlik olabileceğini düşünüyorum ( ama sonra ülkede imalatçısı, mümessili, servisleri vs vs olan otomobil, elektronik eşya , beyaz eşya vs gibi nesnelerle bunca senelik deneyimim geliyor ; geç Ali efendi bunları bir kalem...diyorum ).

Ama esas merak ettiğim ( her sanayi ürününde de artık alışıldığı gibi ), dünyada her talebe, her tercihe göre ayrı bir tarzda üretim yapılırken bizde tüketicinin en alışıldıktan farklı bir ürün talep etmemesi.   

 
  • IP logged

G
  • *
  • İleti: 30
Ali Üstad,

En ilginç olanı bu tespitlerinizin kanaatimce motoryatlar için geçerli olmaması.

Motoryatta basit bir ayrım var. makina dizel mi? Dizel ise değerli, değilse ikinci elde sıkıntı.

Ama yerli üretimde hemen aklıma gelen voyager, sun boat... elbette bir azimut hakimiyeti var ama motoryatta lamine lobster sayısı da az değil. Açık deniz av tekneleri yerli yabancı çok sayıda markaya ait tekneler kıyılarımızda mevcut.


Yukarıda paylaştığınız markaları tek tek inceleyeceğim. Ancak tespitlerim:

Tanıdığım çoğu kişi, bahsi geçen seri üretim teknelerin ilk sahipleri değil. Bu tekneleri "uygun fiyata" düzgün bir charterdan alma peşindeyiz.

Bu sebeple ilk cevabım, çarter şirketleri tarafından tercih edildiği için seri üretim Fransızlar ve benzer şekilde de guletler var. Otomotiv sektörüne de son dönemde kiralama şirketleri benzer bir etki yaptı.


Diğer yandan USA da da Avrupa tekne Avrupa teknedir. Jeno kıymetlidir. Elbette bizde ki kadar bir tek tipçilik yok. Ancak Orta sınıf çift gövdelilerde yine bir Fransız hakimiyeti var.


Naçizane aklıma ikinci gelen Tezmarin. Başarılı bir distribütörlük yürüttüklerini düşünüyorum. Sadece kendi markaları İçin değil tüm sektöre yön verdiler. Mesela Bavaria bu kadar şanslı değildi.

Son dönemde Hanse'leri çok çok başarılı buluyorum. Ama sonra aynı rakamlara risk almaya değer mi? Demekten kendimi alamıyorum. Benzer durum Sirena tekneleri içinde geçerli. Euphoria çok ayrı bir noktada olmasına karşın Azurreler ilk günden beri bence rüştünü ispatladı. Benzer şekilde MAT tekneleri de üretim / tasarım konusunda çok önemli bir başarı sağladılar.

Hep bir fiber olacaksa 2002 GS 40 veya 1982 GS 52 i olsun derim.


Gel gelelim....

Öcal Reis'de belirtmiş bende bir örnek vermek isterim. Yaz döneminde sahibini tanıdığım, ve charter a çıktığım bir Beneteau 343 var. 2005 model sürekli kiralamada olan bir tekne. 5 yıl önce bu teknenin fiyatı 45.000 avro idi ve avro 2.tl bandındaydı. Tekneye bugün istenen fiyat 65.000 avro. Teknenin son 5 yılda yaklaşık 150.000 tl değerlendiğini görünce şaşırıyorum.

Benzer değerlenme seri üretim teknelerin çoğu için de geçerli.


İşin orta sınıfında olunca bugün İçin 400.000 tl verdiğiniz teknede bile üçte beşe mecburen bakıyoruz. Marina kiraları, bakım maliyetleri ve ikinci eli düşünüyoruz.

Maalesef ülkemizde hiç hatırlatmak istemediğim bir kuş serisi var ki; ben Fransız üretimi Tekneleri de buna benzetiyorum. 36-37 yaşında Fransızları boyayıp Boyayıp seve seve kullanıyoruz.

Tüm bunların yanında Antalya da yapılan Harman Yatçılık teknelerine hayranlıkla bakıyorum. Türkiye de bu kadar iyi bir üretim yapılmasına  saygı duyuyorum. Fikri ve girişimi takdir ediyorum. Bence ciddi bir risk alınmış. Umarım çok başarılı olur. Diğer yandan Likya 40 veya Marlin guletler sizce başarılı oldular mı?

Hep aklımın bir köşesinde mütevazi, klasik gulet çizgilerini çağın teknolojisi ve küçük bir ailenin ihtiyaçları ile harmanlayacak bir tekne var.

Var ama, bir yandan da bu beğenilerin maddi yükünün bahsi geçen seri üretimlerin üzerinde olacağı da aşikar. Üstelik üretim süreci de yorucu olacak. Sonrasında ikinci elinde de kıyasen üzüntü yaşayacağız.

Sonuç olarak,

Kanaatimce 400.000-1.000.000 TL bandında en risksiz yatırımın bu tekneler olduğunu düşünüyorum. Çünkü hala meseleye bir yatırım olarak bakıyorum.

Böyle Bakıyorum çünkü sonradan denizci oldum. Çok kültürlü olduğum söylenemez ama meraklıyım. Ailemdeki ilk yüzen nesne dedemin piyade kayığı. Amacım denizde en güvenli ve ekonomik şekilde barınabilmek.




Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2017, 03:44:21 Gönderen: Gönenç Demir »

  • *
  • İleti: 629
Gönenç bey,

önemli bir konuya işaret ettiniz. Hakikaten charter filolarından önemli oranda satışa sunulan ikinci el tekne var ve bunlar da çok büyük oranda  sınırlı, belli markalar. Muhtemelen de Batı ve Doğu Akdenizde de kiralık tekne filoları Avrupanın diğer bölgelerinden daha büyük. Bu durumda aynı marka teknelerin de ikinci elde arzı da Akdenizde yüksek.

Mesela bir Hollanda malı Winner'i ikinci el arayacak olsam : Akdeniz çanağında muhtemelen Fransadan Türkiyeye kadar bir tane bulamam...Buna karşılık büyük adetlerde üretilen onlarca Fransız ve Alman teknesi veya  Elan bulur pazarlık edebilir ya da içlerinde kondisyonunu en beğendiğimi alabilirim.

Başarılı bir mümessilin bir firmayı çok iyi bir yere getirebileceği görüşünüze de katılıyorum. Tezmarin örneginiz doğru.

Yerli tekne örneği verirken MAT'i atladığımı ben de yazdıktan sonra fark ettim. Evet, MAT icin de dış basında gurur verici satırlara rastladım. MAT da işte aslında tam da ifade etmeye çalıştığım farklı, ufak bir kitleye hitap eden ve kendine böyle bir seven kitlesi yaratabilen bir tekne.

Tirhandil ve guletler konusunda ise hep birlikte ; - ama başta ( var olduğunu bildiğim ) tasarimcılarımız suçluyuz. Guletleri pek bilmiyorum ama son dönemde güneyde çok güzel yapılmış tirhandiller görüyorum...Birileri ( yani yat tasarımcılarımızi kastediyorum ) çoktan bu tekneleri optimize edip, geleneksel teknelerimizle daha fazla gurur duyar hale getirmeliydi bizi. Geçenlerde benzer bir konuda bir yazı okudum. Hollandanın düz tabanlı saç tekneleri Lemsteraak'lar eskiden beri kendi aralarında yarışıyorlar. Ama ( eskiler ile birlikte yarışabilmek için mevcut sınıf yarış kurallarına uyarak ) kimi genç tasarımcı ve yapımcılar bu teknelerin su altı formlarıyla, dümen ve yan salmalarıyla, ahşap arma ve direkleriyle oynayarak gayet hızlı tekneler yaratmaya başlamışlar...30 tonluk böyle bir hantal sac dev 7 tonluk bir cruiser- racer yelkenliye meydan okuyabiliyor. Şimdi kimi zengin Hollandalı denizciler sirf yarışmak için 750bin- 1 milyon Avro aralığında Lemsteraak tekneler almaya başlamışlar. Bir moda ve bir iş dalı doğmuş işte kendiliğinden...
Evet, biz de bir şeyler yapıyoruz. Bodrum kupasında bunca zamandır aralık vermeden ve başarıyla klasik ahşapları yarıştırıyor ; tanıtıyoruz. Ama tasarımları pekala çok daha ileri götürebilirdik ?
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Ali reis,

Çok güzel bir konu olmuş , ben de hep kendi kendime sorardım bu konuyu. İleri de almak istediğim teknenin cizgileri ,kişiliği farklı olsun iştemişimdir .

Teşekkürler
  • IP logged

  • *
  • İleti: 562
    • Yat Tekne Sörveyi, ekspertizi, ozmoz muayenesi
Sanırım mümessil, üretici ve ürettiği tekne sayısı oldukça büyük önem taşıyor. Bir Fransız teknesi ısmarladığınızda,  içine ne isterseniz koyulmuş, içinde daha önce büyük olasılıkla bulunduğunuz tekneniz evinize teslim geliyor. Kalite sorunlarının ise çözülmüş olduğunu varsayıyoruz (aslında ciddi sorunlar var). 

Burada bir başka sorun yerli üreticilerin uygun fiyatla seri üretim yapmamasından kaynaklanıyor olabilir. Yerli tekne istediğinizde, kamara düzeni nasıl olsun, ahşapları hangi ağaçtan istersiniz, minderlerinizin rengi ve deseni nasıl olsun gibi sorularla karşılaşmanız muhtemel. Biz denizci bir ulus değiliz, bende de olsun diye denizciliğe merakla tekne alıyoruz. Böyle olunca da zaten seçilmişi seçmek yanlış gelmiyor.

Türkiye'de üreticiler ahşabı çok iyi biliyorlar ama kullanıcılar ahşap bakımının astronomik olduğu fikrine sahip bulunuyorlar. Ahşap üretim veya daha moderni lamine üretim tekneler hem seri üretim mantığı ile üretilmediğinden, hem bakımının zor olacağına inanıldığından beğeni toplamıyor. Aslında denizci olmuş bir çok kişi yelken yapan bir tirhandile özenerek ile bakıyor ama satın almayı genellikle düşünmüyor. Aslında doğru da yapıyorlar. Ahşap olsun, fiber olsun, lamine olsun inşa edilen bir çok tirhandil hala geçmiş zamanların formuna sahip, altında genellikle bir salma yok, bu nedenle kısacık ve yelkene çok da elverişli olmayan bir direği var. Kara araçlarından özenilerek 10 metre bir tekneye en az 100-150 HP motor yerleştirilmiş. Tasarımcılarımızın bu konuda çok ekmek yemeleri gerektiği fikrindeyim.

Yurt dışındaki markaların Türkiye'de imali ise bambaşka sorunları beraberinde getiriyor. Gezi teknesi ile yarış teknesi ayrı kriterlere göre yapılır, hızlı giden bir gezi teknesi iyi bir birleşim değildir. Yarış teknesi yarış için, gezi teknesi gezi içindir.

Yurt dışından kalıbı alıp Türkiye'de tekne imal etmek iyi bir başlangıçtır ama üreticinin standartlara uyması gerekir. Maliyetten çok, zor geldiği için motor bölmesinin özellikle sancak tarafına kapak koymazsanız, o teknenin yağ çubuğuna ulaşmak gerçek bir macera olur. Japon arabaları ilk üretildiğinde örneğin distribütörleri BMW, karbüratörleri Ford'un bire bir kopyası idi. Sonradan neyin ne olduğunu öğrendikçe kendi tasarımlarına geçtiler. Tekne imalatında da benzer bir süreçten geçmemiz gerekebilir ama biz "kurnaz" insanlar olduğumuzdan ve en iyiyi bildiğimizden herşeyi "A la Turka" yapıyoruz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Çok güzel bir konu olmuş açanın ve değerli katılımcıların ellerine sağlık.
Yeni bir denizci olarak katabileceğim fazla şey yok. Birkaç gözlem paylaşabilirim ancak.
1- Son birkaç senede yaşanan Euro bazında %30 luk artış beni de hayrete düşürüyor.
2- erkan gürsoy ve teknesini inceleme imkanınız oldumu? Buraya yerleşip imalat yapmaya çalışıyor. Ben gidip kendisi ile tanışmak ve teknelerini incelemek istiyorum. Ama benim bakıp açım çok sığ tabiiki. İsterdim ki bilen birisi incelesin ve yazsın.
3- sıfır seri üretim meşhur ! Markalı tekne alıp bismillah ilk günden sorun yaşayan arkadaslarımı görünce şaşırıyorum. Garantisi bitse de kurtulsak şu ywtkili servisten diyor insanlar.... Ama buna rağmen 3 büyüklerden şaşmıyor insanlar... Motosiklette de bir boru-san ve meşhur markası gerçeği vardır. 2 kat fiyat 3 kat sorun 5 kat satış.... Türk insanı dikeni çok seviyor herhalde.
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

  • *
  • İleti: 558
Niye aynı tarz 4-5 marka etrafında dönüyoruz?

Satılık ilanında başka marka olmadığı için herhalde :)

Charter firmaları piyasaya en çok 2.el tekne arzında bulunuyorlar gerek ülkemizde, gerek Yunan ve Hırvat marinalarında

Sıfır tekne alımı pahalı olduğu için mecburen 2 ele yönleniyor tüketiciler.
 Amel den örnek verirsem sıfır 55 Amel 1.500.000 Euro iken 2.el  10 yaşında Amel 600.000 Euro

2. el almanın avantajı, sıfır teknenin eksiklerini , sorunlarını daha önceki sahibinin gidermiş olmasıdır .

Yerli yelken üretiicisi Algomar kapandı, Egeyat bildiğim kadarı ile sancılı. Bunlar bir malzemeden 3-5 tane sipariş verirken, Avrupalı üretiici yüzlerce sipariş verince , haliyle aynı paraya alamıyorlar. Maliyetleri yükselip rekabet edemiyorlar. Bugün bir yelkenlideki ana malzemeleri tek tek satın almaya kalksanız teknenin 2 misline mal ediyorsunuz. Büyük üreticiler ile rekabet çok zor yerli üreticiler için
  • IP logged

C

Cem Eğrikavuk

O zaman niye ortalığı çeşitlendirip, renklendirmiyoruz ? Hangi marinanın pontonunda yürüsem yan yana aynı marka teknelerin aynı boy tekneleri ?

Tekneler dışında da geçerli.
Restoranlarımız hepsi birbirinin kopyası. 3-4 kalıp var, menüler ve lezzetler hep aynı. (Vedat Milor'un yorumudur.)
Tatil bölgesinde hediyelik eşyacıları dolaşıyorsun, hepsi aynı ürünleri satıyor.
Bir mekan başarı elde ediyor, hemen çevresinde kopyaları. (Datça yolunda en son saydığımda dört tane tenekede tavukçu vardı.)
Yaptığımız bütün binalar birbirinin kopyası.
Dükkan yapımı dondurma kalmadı, hepsi Algida.
Arabalarımızın da hepsi aynı. Yüzde olarak hesaplarsanız, manzara teknelerden de vahim çıkar.

Nesil olarak "Yaşam kalitesi" ile "Lüks" arasındaki farkı ıskaladık.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 327
  • Teknede yaşamak..tekneyi yaşamak..
    • Rota Atlantik
Aali Üstad;

Ben konuya daha ''kadınca '' yaklaşmak istiyorum. Ki açtığınız konu bizim de eşimle ciddi savunduğumuz tekne yapımcılarını işaret ediyor. HR, Najad, Tayana, Nicholson, SS, Westerly, Amel, Whitby...saymakla bitmez enfes tekneler.. cebel_i Tarık'a doğru en güzel örneklerini göreceğiniz tekneler..

Bugün fabrikasyon dediğimiz 5 markanın denizciler üzerinde yarattığı algı bana göre magazin ve güzellik dergilerinin hepimize dayattığı ''güzel görünmek zorundalığı'' algısı ile tamamen aynıdır.

Örnekler:

1. Kardeşim ne zaman bizim tekneye gelse pontonda 2,5cm kabuklu teknelere bayılır..Bizim ki eski der.. 5 cm kabuk var arkadaş tank bu tank dersin ama yok.. ııhhh.. Bak ama içi masif mis gibi ahşap dersin..ha evet kokuyor der..

2. Forumlarda yazıyorlar dostlar sağolsunlar. Yazarken tarz şu ama.. kız enkaz.. çok eski.. diye tabir ettiği tekne Westerly 38 Ocean Ranger.. Sonra yazdığım cevaba..Dilek ters..

3. Etrafımızda dostlar var.. Teknede yaşamayı ben de hayal ediyorum ama çok pahalı dimi diye soranlar..Alkışı hakedenler bence..  Baktığı tekne 51 Jano.. Hee evet pahalı diyorum..

4. Bilen adam..bak bu önemli..bilen adam yazar.. Belirli yaştaki tekneleri almamak gerek.. Bilmeyen adam Nicholson 32 ile 3. turu attı..Bu sefer tersten Horn geçti..non stop 137 gün 13.500nm yaptı.. desen nafile..

5. Son örnek de ödülü hakeder bence: Benim eşim her gün yıkanır..Depoları büyük diye aldık bunu..

Tamamı aynı yere dayanıyor.. Ne istediğini bilmemek, bilmeden fikri olmak..ve güzellik algısı..

Ben bu tekne işini aynı güzellik dergilerinde yazan makaleler gibi yorumluyorum. Yaşamında zaten tam olarak ne istediğini bilmeyen bir kişi, kendini dahi salon salomanje değiştirmeye çalışan bir kişi (kadın ya da erkek) eğer hobi olarak ( yaşam tarzı demiyorum o ayrı konu) tekneciliği benimsemiş ise zaten seçeceği tekneler belli. Çünkü kendi konfor alanından ödün vermek istemeyecektir. Hatta senin anlattığın masal prenseslerini dahi alsa gözü yandan yandan 2,5 cm kabukta olacaktır..

Aslanlar gibi ( isim vermeyeyim) tekneyi satıp Cyclades alan kişinin memnuniyetini ben denizcilik bilmemesine bağlarım..

Veee son: Algıda seçicilik.. Baktığında binlerce bu güzel kızlardan var ilanlarda.. Hem de her yerde.. ama neden eller 5 ana markayı tıklıyor.. Ha şimdi bayrak meselesi var. Umarım en kısa zamanda çözülür ve ithalat serbestleşir de biz de rahat rahat bu güzellikleri anlatırız.

Sevgi ve Saygılarımla,
Dilek Ergül
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Eğer öyleyse ; 2,5 cm. Gövde kalınlığı iyi bir rakam bu kuş serileri için . :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 975
Okyanus geçmeyeceğim Akdenizdeyim.

Havuzlukta oturmanın yanısıra yatabileyim.

Suya girmek için 2'den fazla adım atmayayım.

Sudan çıkarken 2 basamaktan fazla tırmanmayayım.

Önüm arkam sağım solum açık olsun, essin.

Köpeğim sudan kendi çıkabilsin.

Pontona cambazlık yapmadan inip çıkayım.

Yelkenciler hoş insanlar yelkenli olsun.

vb. gibi nevi şahsına özgü pek çok kriteri olabilir insanların. Bunları yargılamak, müşterinin denizcilik bilgisini tartmak yerine, pazar araştırmasını doğru yapıp, genel taleplere ve coğrafik özelliklere uygun tekne üreten çok satar.

Nauticat hevesimiz, Akdenizde olduğumuzu ve hiç bir zaman Cebelitarık'tan öteye gitmeyeceğimizi anladığımız gün söndü gitti.

  • IP logged
« Son Düzenleme: 04 Temmuz 2017, 11:49:51 Gönderen: Hasan Toparlak »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Yanıtını kuyruğunda taşımayan sorular sahici sorulardır derler, Aali abinin sorusu da böyle. Böyle olunca da iyi yanıtlar çıkıyor. Marinada teknemizin kıçında laflarken Esay dediydi; Hepsi aynı, göze hoş gelmiyor diye. Sahiden de Rent a Car otoparkında gibisiniz bağlama yerlerinde. Hepsi Jaguar olsa ne fayda. Gözü hep, yanıbaşımızda bağlı duran Reinke'ye takılır, işte bu güzel derdi. Oysa Reinke'ler çizgi olarak sahiden güzel sayılmazlar.

Kendi payıma, Masal'dan ne kadar memnun olursam olayım, beni tam yansıttığını düşünmüyorum-artık-. Eskiden böyle düşünmezdim, çünkü denizin kendisinde olmak birincil hedefti. Sorunun ilk yanıtı da sanki bu. Önceliğim denizde olmak olduğu için en çabuk-kolay ulaşabileceğime ulaşmak için çabalıyorum(z). Aradan zaman geçince; mesela 29 Haziran 2017 tarihinde, 17 yaşındaki kızımla Alanya'da teknemizde otururken, karşı pontonda, bordası krem, küpeşte hizası kahverengi, eski sayılabilecek, 10-11 metre boyunda bir tekneyi gösteriverdi. Güzel tekne diye. Sloop arma olmasına karşın, çizgileri, şekli şemali farklı bir tekneydi. markasını çözemedim, üzerinde de yazmıyordu, yabancı tekneydi.
Sorunun ikinci yanıtı da burada sanırım; bir süre sonra, eğer ekonomik koşullar da uygunsa bu kez, denizi de öğrendikçe, kendinizi, denize yüklediğiniz anlamı daha çok yansıtan şeyler arıyorsunuz. Buna mürettebatınız da eşlik ediyor.

Çoğumuz, ezici çoğunluğumuz denizi sonradan gördüğümüz için isteklerimizin ne olabileceğini daha sonra fark edebiliyoruz.

Üçüncü yanıt ise şu; şimdi denizlerde olan çok tekne, arzusal değil, dürtüsel nedenlerle denizde ülkemizde. Deniz-tekne arzusu olmadan, yalnızca dürtüsel şekilde, bu kayık işi fena fikir değil diyerek edinilmiş tekneler pek çoğu.Bu nedenle de tekne ile özel-kişisel bağ kurma pek olmuyor. Daha çok konfor-ekonomi çerçevesinde dönüyor iş.

Ben Masal'ı satar mıyım, bilmiyorum. Hayli bir bağ kurduğumu düşünüyorum. Ama cüzdan da el verirse ve bir tekne  gel beni al derse, neden olmasın?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

G
  • *
  • İleti: 30
Ali Üstad;

Bu tekneyi http://amel50.com/en/ başka yerde görsem. Amel demem. Hatta yerli bir üreticimi diye düşünürüm. Bizim Egeyat 45 DS'in dümenini kokpite mi? taşımış derim:) Gider web sayfasına bakarım.

Her ne kadar 2017 inovasyonu olarak lanse edilse de bu bizim yarım asırlık rahatlığımız. Davlumbaz altı yüksek bir koltuk, minyon bir dümen, hemen yanda sürgülü bir pencere dolmuş günlerinden kalan. Elbette yakınımızda kirli bir küllük. Arkada geniş bir güneşlenme ve yemek alanı.... Kış aylarında tır brandası ile kapadığımız içinde ufo ile ısındığımız bir bölge... ben şahsen master kabine master kabin demem kıçta olmadıkça.... Biz buyuz... Ama Fransız yapmış...     

Peki sorum bu noktada şu: Biz yerli üretimde 30-35-40ft'lerde daha küçük boylarını üretsek. Birde üstüne emsal boyda Fransız'a göre %10 uygun bir fiyat politikası izlesek:( Halimiz ne olur?   

  • IP logged

 
Yukarı git