Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Niye aynı tarz ve dört beş marka tekne etrafında dönüyoruz ?

Z

Ziya Gunes

Tekne sahibi olmak bir nevi evlilik gibi geliyor bana.
Önce çok seviyorsun, sürekli birlikte olmak istiyorsun ve oluyorsun da.
Sonra ufak tefek anlaşmazlıklar başlıyor, önce karşılıklı cilve olarak değerlendiriyor ve üstesinden geliyor ya da gelmeye çalışıyorsun.
Bir süre sonra anlaşmazlık büyüyor ve artık bir arada olamayacağını farkediyorsun.
Özellikle ahşap kayıklarda araya giren ve adına "usta" denen üçüncü şahısların da bu anlaşmazlıkta payları oldukça büyük oluyor.
Bu aşamada ayrılık kaçınılmaz oluyor.
En azından Güneş ailesinin Libertas (tahta Gulet idi kendileri) ile ilişkisi böyle oldu.
Birlikte çok güzel zamanlar geçirdik ama bir süre sonra iki taraf da yoruldu ve ilişkimizi bitirdik (satarken neredeyse odun fiyatına sattık ama hiç de pişman olmadık.
Şimdi yeni bir kızla birlikte olmaya başladık. Kız Bülent'in Masall'ından yaşlı ama bir önceki sahibinin Alman olmasının getirdiği bir dirilik mevcut kendisinde.
Marka ve "laylon" mu? Evet marka ve laylon. Çünkü karşımıza o şekilde çıktı, çünkü Güneş ailesinin istediği bir biçimde ve yapıdaydı.
Havuzluğuna girdiğimiz anda almaya karar vermiştik. Motorunu çalıştırmadan aldık diyeyim, siz anlayın durumu.
Güneş ailesi, ahşapla aralarındaki tek taraflı aşktan oldukça yorulmuştu.
Çünkü Güneş ailesi kısıtlı zamanlarında biraz da konfor istiyordu.
Mesela bu kızda klima vardı (Ersin Böke kızacak şimdi, şart mı diye). Bugüne dek teknede klimaya ne gerek var derdim ve içinde klima olmayan bir tekneye dünyanın parasını vererek taktırtmazdım ama, bu hafta sonu tekne içi 39.6C'yi görünce, iyi ki varmış dedik.
Aynı koşullarda ve özelliklerde başka bir marka olsaydı alır mıydık, Güneş ailesi olarak alırdık diye düşünüyorum.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 327
  • Teknede yaşamak..tekneyi yaşamak..
    • Rota Atlantik

Aynı koşullarda ve özelliklerde başka bir marka olsaydı alır mıydık, Güneş ailesi olarak alırdık diye düşünüyorum.
[/quote] İşte bak dediğim şey bu zaten.. Bravo..

Aldığınız tekne nedir bilmiyorum ama belirgin markalardan biri ise eğer de söylemimiz bunun üzerine değil.. Neden aynı fiyata diğer markalar da bakılmıyor.. Çünkü ödenen rakamlar az buz değil.. Kıyaslama ne bileyim Hunter ile Najad.. Hunter sırf 2014 Najad ise 1998 diye alınmıyorsa.. ne desek boş.. Burada kimse kimsenin seçimine saygısızlık etmez zaten..aman ha yanlış anlaşılmasın..  :) !O__

Öte yandan bir soru..şimdi benim CC bir tekneyi satıp sırf daha büyük ve yeni diye Cyclades alan komşuma sorduğum gibi, neden güvenlik hiç bu kıstaslarda düşünülmez mesela.. (bu arada bunu diyen de denizde olmak uğruna her tekneye biner gider ayrı konu)  ?0-?

  • IP logged

  • *
  • İleti: 101
Teknesiz birisi olarak yazayım, siz de öyle yorumlayın lütfen, zaten az yazacağım :

Tekne sahibi olmak belki bir nevi özgürlüktür, yani belki de en büyük lüks...
Ama bir tekne her hava şartında taşıdığı insanları korumalı, kollamalıdır, bu da vazgeçilemeyecek bir özellik...
İnsan teknesine güvenemeyecekse neden yola çıksın ki....
Yani markası, yaşı gibi detaylar da aynı zamanda çok önemli...

"Bekara karı boşamak kolay" lafını çağrıştırmış olsam da uyarmadı diyemezsiniz :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
30'dan fazla derginin başına çöreklenip, belki 100 kadar ( muhtemelen de 98'ine kesemin asla yetmeyeceği ) yeni ve az bilindik tekne görünce ; dayanamayıp bu konuyu açtım. Biraz da huzursuzlanarak ; manasız bir bahis mi açtım diye ?
Sağolun, konuya ilgi gösterdiniz ve iyi değerlendirmeler yaptınız.

Şu anki hissiyatım şöyle :
Hep aynı tekneleri görmekten sıkılan bir tek ben değilmişım...Şükür Allaha normalim sanırım     ;D

Demek ki aslında hepimizin içinde farklı tarzlara yönelme ve deneme güdüsü var. Bunu ekonomik nedenlerle, pazarın verdiği ile yetinme mecburiyeti nedeniyle vb henüz yapamıyorsak da o potansiyel icimizde mevcut. O zaman bu konu sadece bir zaman meselesi...Belki 3-5, belki 10 sene sonra bizim tekne parkımız da çok çeşitlenecek...

Dileğin, Bülentin, Ahmet Çelenoğlu'nun ve diğer dostların değindikleri konulara gelince :

- Niye yerli teknelerimiz yok ? sorusu çok da kafama takılan bir soru değil. Uluslarası beğeni gören bir yerli seri üreticimiz olsaydı hoşuma giderdi elbet ama konu yerli/yabancı  klasik/modern  plastik/ahşap ayrımı değil. Gözü okşayan ( hatta belki rahatsız eden, Bülentin Reinke'si gibi), merak uyandıran farklı tasarımlar görebilme hevesim. Malum bugün dünya piyasasına hakim 5 üreticiden 2si veya 3'ü daha kurulmamışken bizim Polimarinimiz vardı mesela...Yunanlıların dahi 70lerde seri üretim gayet de hoş yatları vardı diye hatırliyorum. Bizler devam ettiremedik, Alman Bavyeranin üzerindeki yeşil boş güzel çayırlara fabrika kurdu, sektörü belirler oldu. Umarım belki Sirene belki başka bir firma birgün bu başarıyı yakalar.

Olası bir Türk üreticinin rekabet şansı konusuna gelince : Evet elbette bugün kurulacak bir Türk üretici sektör devlerinin satınalma koşullarını yakalayamaz...Ama ilk yazımda saydığım, kimi senede 15 kimi 50, kimi azami 150 tekne yapan yabancı üreticiler de Beneteaunun, Bavarianın şartlarıyla alım yapamazlar, fakat ayaktalar ve gelişıyorlar, büyüyorlar...Sadece fiyat üzerinden rekabet yanlış bir taktik bence. Daha pahalıya mal edebilirim ama imalatımı olabildiğince optimize eder, ispatlanır, görülür bir kalite sunar ; tekneme de büyük oyunculardan daha fazla fiyat isteyebilirim...Zaten çoğunlukla olan da bu ; isim yapmış küçük tersane aynı boy tekneye büyuk üreticinin fiyatından çok daha yüksek bir fiyat istiyor. Bu fiyat farkı da tamamen kalite ve işcılik farkından oluşmuyor. Aynı Yanmar veya Volvo motora veya Selden direğe daha fazla para ödediğinizi biliyorsunuz. Ama o az üretilen ve tam sizin kafanıza göre olan tekne pek çok farklı önemli, önemsiz özelliğiyle size mesela bir 50.000 Avro daha fazla ödemeyi kabullendiriyor ?
Kaldı ki yine aynı şeyi söyleyeceğim ; fiyatları gayet rekabetçi olan küçük Doğu Avrupalı, hatta Fransız üreticiler de var.
Bilemem tabii, saflık etmeyeyim...Ama X- Masts'ın bana 12500 Avroya sattığı direği de Beneteau veya Bavariaya 6000'e satacağına da pek inanamıyorum doğrusu.

Ziya Beyin açtığı konuya gelince ; - ki meselemiz bu değil - ; ama ahşap konusunda ( yanlış önyargıları düzeltmek için ) iki satır yazmama izin verin lütfen. Ziya bey benim ahşap lamine, üstelik tamamı vernikli bir teknem var. 13uncu yaşını sürüyor. Yapıldığı atölyeden çıktiğı günden beri tekneye bir marangoz girmiş değil. Yaparken dahi " Saçmalıyoruz, güneşi sicağı bu kadar bol bir ülkede beyaza boyamak varken verniklenir mi yahu kayık ? " demiştik. Daha fazla güneşe maruz kalan kamara ve havuzluk beşer sene arayla iki kez ( ki bunu ben tek başima 3 bilemediniz 4 günde yapıyorum) , bordası ilk defa geçen sene zimparalanıp yeniden verniklendi. Elbette ahşap teknenin bakımi fiberglas tekneden daha emek ve masraf ister ama bunun kabul edilebilir ve makul ölçülerde kalması mümkün ve yapım teknik ve kalitesiyle ilintili.

Çetin Bey siz teknenin yaşı kriterini hangi anlamda yazdınız emin olamadım ama bu konuda Dileğe tamamen katılıyorum. Bizim pontonda çok bilinen bir markanın yeni tekneleri arasında iki tane de eski, 80lerden kalma 38 feetliği vardı. Birini özellikle yelkencilik yeteneği ve bir teknenin seyri, gidişi, kendini hissettirişini ifade etme konusunda kimsenin pek karşısında durmayacağı bir abimiz kullanırdı ve onlar da çoktan bir kaç tekne değiştirmiş, tecrübeli amatör denizci olan, aynı teknenin 20 yaş daha yeni modeline sahip arkadaşlarımızla denize çıkardık...
Hepimizin ortak kanısı o eski 38"in daha denizci, daha iyi yelken yapan, daha güvenilir tekne olduğu yönündeydi ! Ha; efendim içi kötü idi, ikinci tuvalet motor bölmesinin arkasına sıkıştırılmış tavuk kümesi kadar bir yer, tekne kiçta dar. Kaporta iniş merdiveni çok dik ve rahatsız, kuzine minyatür , ıçerisi az işık alıyor, kokuyor vs vs vs...Ama tekne tekneydi.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 101
Az ve öz yazayım derken becerememişim :) Ben nedense düzgün markaların "eski" teknelerinin daha güvenilir olduğunu düşünüyorum. Aslında bu düşüncem de hem bu konuda fikirlerine çok güvendiğim insanların anlattıklarından hem de internette okuduklarımdan kaynaklanıyor. Sonuçta motor ve armayı komple değiştirmek mümkün ama dizayn, güçlendirmeler, kabuk, gövde vs. gibi detaylara müdahale etmek mümkün değil ki... Bir de şu eski dizaynlar gözüme çok hoş, çok estetik geliyor, hatta bazılarına bayılıyorum. Sadece Marmara'da gezecek olsam dahi öyle bir teknem olsun isterim herhalde....
Yeni dizayn teknelerde de mutlaka çok iyileri var ama bilmiyorum, çoğunda "ruh" yok; eskiler bi başka. Galiba onlar hem fazlasıyla güvenli olsun hem de işin özüne hizmet etsin diye düşünülerek yapılmışlar, bazıları çok hoşuma gidiyorlar...
Yani iyi marka, eski tekne :)
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Bugün, 30 esen bir havada bir adanın kuytusunda alargada fırtınanın geçmesini bekliyorum.
Forumda bu başlığın tamamını okumaya başladım.
Öncelikle Aali San'in kendine has üslubuyla kaleme aldığı yazıları için kendisine çok teşekkür ediyor, aynı forumda olduğum için kendimi de şanslı sayıyorum.
Geçen gün yine başka bir koyda Malö 46 ile yanyanaydik.
Geçenlerde Ocean Star 54 ...
Benim, Scorcher (28 no yerli yapim), Jeanneau 36i, Grand Soleil 40 ve Beneteau first 40 teknem oldu.
Scorcher ile çok duygusal bağım oldu, hala için sızlar hatırladıkca..
Diğerleri içind e en denizci, en yelkenci teknem Grand Soleil idi..
Fakat gezi amaçlı, hanımı mutlu etmek acısından en düşük puanı bu tekne alıyordu.
Cunku; ana yelken arabası kocaman tüm kıçı kapatan dümenin hemen önünde olduğundan biminisi yoktu.
Havuzluk dar ve sabit masası yoktu.
Şöyle uzanıp rahatca oturulacak gibi değildi vs...
Sözün özü, beklentilere bağlı gelişiyor, custom tekne yaptırmak veya almak çok maliyetli.. Hazır, basitçe beklentileri karşılayan fabrikasyon ürünlere sahip olmak kolay oluyor.
Selamlar..

SM-N920C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged

  • *
  • İleti: 629

 

Diğerleri içind e en denizci, en yelkenci teknem Grand Soleil idi..
Fakat gezi amaçlı, hanımı mutlu etmek acısından en düşük puanı bu tekne alıyordu.
Cunku; ana yelken arabası kocaman tüm kıçı kapatan dümenin hemen önünde olduğundan biminisi yoktu.



Eyüp Bey son satırınız aynen bizim Sanela'yı da tarif ediyor...Eşimin bu postu okumaması için dua etmekten başka çarem yok...   :-[
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Aali.. daha ne kadar İstanbul dasın..😀

Keşke daha çok yazssan.. Bir sorun da bu.. şu saç tekne yapılışını anlatsan..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Ali Üstad;

Bu tekneyi http://amel50.com/en/ başka yerde görsem. Amel demem. Hatta yerli bir üreticimi diye düşünürüm. Bizim Egeyat 45 DS'in dümenini kokpite mi? taşımış derim:) Gider web sayfasına bakarım.



Gönenç Bey ben de bu tekneyi görsem Moody'nin yeni bir modeli  sanırdım ? Aklıma Amel gelmezdi sahiden.  ::)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Yazılanlar ve tercihlere saygimızı belirtip, bir iki cümle de biz yazalım.

Ailecek tekne kullananlara hayranım. Ben işin biraz sosyolojik boyutundan gireyim. Efendim şu dünyada kadın olmasa ekonomi filan olmaz. Tüm dünya kadınları içinde Türk kadınının yeri ise dikkat çekicidir.

Ama problem burada değil. Problem Türk erkeğinde . Hepimizde yani. Ben bu ülke erkeği kadar kılıbiğını görmedim. Hele çocuk sahibi de olmuşlarsa yandı gülüm keten helva.

Şimdi kızmayacağını bildiğimden yazayım. En azindan isim vermeyeyim bu reisimizin tüm kıyafetlerini eşi alır. Yıllardır hem de. Ondan önce de muhtemelen annesi alırdı. Üstelik bu reisimiz bunu gururla anlatır. 😀 Şimdi bu adam nasıl tekne alacak kendisi.. alamaz . Vallahi de alamaz billahi de alamaz.

O yüzden uyanık Fransız olayi görüp tekneyi kadınlara göre yapıp işi bitirmiş. Bizim erkekler eşlerinden müsade alabilirler ise tekne alabildiklerinden tekneyi de eşlerine beğendirmek zorundalar. Bu kadar basit işte.

Daha geçenlerde başka bir reis teknesine giremiyirdu. Seyir öncesi eşi tekneyi temizletip kilitlemiş. Neymiş arkadaş tekneyi kirletirmiş. 😀 yahu sen şimdi gel de denizci tekne filan anlat dur . Nafile.

Bakınız çocuklar eşlerden de beter. Televizyon internet.. yoksa onlar da yok.

Teknede  eşi ile olmak istemek ile eşi ile halı sahada maç yapmak istemek arasinda bir fark yok beyler uyanın artık..

Bir başka tür de var o daha ilginç vaka. Yine çoğumuzun tanıdığı bir reisimiz. 45 feet teknesi var. Eşinin bu işi çok sevdiğine inanır. Ama ben hiç teknede görmedim eşini.

Bir de tekneye Çanakkale den binen eşler var. Marmara geçişini sevmiyorlar. Cünkü marmara da deniz anasi var. Ne deniz sevgisi ama. Denizi seveceksin ama icindekinden korkacaksın.

Geçen sene fuarda gördüm güvenlik ağı yapmışlar. Denizin içinde havuz. Tam bizlik. Iceriye mahlukat giremiyormuş.

Ben de ilk kurduğunuzda içeridekiler ne olacak ? Diye sordumdu da satıcı çok bozulduydu.

Sözun özü.. bu işi hakkıile yapan kadınlarımizı takdir ediyorum . O belki de ayrı bir yazi konusu.

Ama çoğu kadın kendi kurallari ile denizde olmak istiyor. Yok öyle şey işte. Denizin kendi kurallari var çünkü.

Çocuklar teknede filim seyredemiyor diye gelmiyorlarsa gelmesinler daha iyi. Keza tekne beş dereceden fazla yatınca gelmeyen eşler de gelmesinler. Buluşur bir otelde bir de koya demirler gezdirirsiniz eşinizi çocuğunuzu. O zaman 28 feet tekne her işinizi görür..9

  • IP logged

  • *
  • İleti: 331
  • YAZDIKLARIMA O KADAR ÖNEM VERMEYİN.İHTİYAR İŞTE !!
Ülen gestapo vallahi de billahi de ne söylemişsen  doğru söylemişsin.Yazını okuyunca sanki beni anlatıyorsun zannettim.Kendime izinsiz değil elbise alabilmek;manavdan meyve bile alamıyorum.Gezip, içinde konakladığımız aracımıza destursuz giremiyorum bile....Yazdıklarım GERCEKTİR  ne diyeyim kader utansın. :'(
  • IP logged

  • *
  • İleti: 989
Ersin yazdıklarına çok güldüm haklısın:)
Ben kendi adıma yazayım denize çıkmadan pazarlıklar başlar salamayız dimi,olurmu öyle şey:)
Deniz çarşaf,e çarşaf demiştin sallanıyoruz:) ama çıktığımızda çarşaftı:) al sana kavga:)
İyi yönleri de var tabi dırdır yok bır bır yok o mis tek başına:))
  • IP logged
« Son Düzenleme: 06 Temmuz 2017, 09:11:52 Gönderen: Ali Ünalan »
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 327
  • Teknede yaşamak..tekneyi yaşamak..
    • Rota Atlantik
Dostlarımız teknemize geliyor bazen. Kendi tekneleri gayet güzel bu arada.. Ciddiyim. Ama bir kaç dakika sonra..Yahu 34 ama salon baya rahatmış.. Ya da sıcak duruyor bu tekne.. Ya da yahu kış kabin ne kadar büyük sizin öyle.. Ya da ev gibi yahu ne güzel..Bizim teknelerde ne var da burada olanlar yok diye soruyorlar. Bizimki de fabrikasyon halbuki.. Moody 34 CC.. Tasarım diyorum. İçeride ki ahşap diyorum. Kadın eli değiyor diyorum  ;) Yemek kokusu var bizim teknede mesela..

Sanıyorum biraz da şu teknenin yapısal görünmesinden se bir kaç ufak tefek eşya ile kendi imzamızı atmamız da önemli.. Tekne herşeyin ötesinde bize ait olmalı.. Bunu başarmalıyız bence.. Yoksa sadece araba gibi, bir emtea oluyor.

Teknede kadın erkekten ziyade, tekneye aidiyet sağlanmalı..
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Yalnız elbiselerimi değil, ayakkabılarımı, çoraplarımı da Esay alır. Hatta ben mağazaya filan gitmem, o 3-5 çift ayakkabı alır, eve getirir, giydirir, birini beğenir, tamam bunu alıyoruz der, diğerlerini iade eder olur biter. Geçtiğimiz 26 yılda bir defa çorap, bir defa uçakta üstüme kahve döktüğüm için gömlek, bir kemer aldım kendi başıma. Bir kaç kez tişört almayı denedim, ya büyük geldi ya küçük. Hayatın benim için böyle daha kolay olduğuna kara verdim. Siz bunu ıskalamışsanız ne edeyim? :)

Ama Ersin'in dediğinin aksine, anlattığım gibi, teknemizin boyutlarından memnun, yan yatıyor diye rahatsız olmuyor, yolda sıkılmadan yemek yapıyor, ben ortalığı dağıtınca kızıyor ama, hiç olmazsa tekne derli toplu oluyor, 150 litre suyla 3-5 gün geçmesini dert etmiyor. Bir önceki yıl Alanya'dan çıkıp Kumkuyu'ya gelirken kötü denize yakalandık, gerçekten çok sevimsiz bir yolculuktu. Vurdu kafayı yattı, sabah uyandı, İncekum'u dönmüştük.26 saattir yoldaydık. Az bir yolumuz kaldıydı. Neye getirdin beni bu yola diye höykürdü, bir cigara yaktı, kahvesinden bir yudum aldı, "çok güzeldi ama" dedi.

Dilek'in dediği gibi, kendine göre bir düzen kurar, Masal'a gider kırlent alır, orasını burasına incik boncuk takar, usturmaçalar bir örnek değil diye kızar, ama bu şekilde 34 feet seri üretim bir tekne belki dışardan değil içeri girince diğerlerinden ayrılır.

Yine Mersin'de kendi pontonumdan örnek vereyim. Ahbaplık ettiğimiz 6-7 tekne var. Bunların her biri, her yıl, tıpkı benim gibi, 100 mil tatil için 1000 mil yaparlar. Bu teknelerin hiç biri, eşi olmadan yola çıkmaz. Eşleri çocukları teknededir.

Ersin'in söylediklerini yanlışlamak için değil, genel geçer bir gerçek olmadığını söylemek için yazıyorum bunu. Her doğru, mutlak gerçek değildir çünkü. Alanya marinada, hayatımda ilk kez, çekek yerindeki bir motoryatta, üstelik hayli lüks sayılabilecek bir motoryatta, kadının elinde parlatıcı-üstüpüyle kromları temizlediğini gördüm. Karı koca işe dalmışlardı.
Ama aynı marinada, bir motoryat, yanaşırken, güvertedeki bir genç kızın, bütün o hengame içinde, palamalarlar, tonoz, manevarlar filan, elinde birası, direk dansı yaptığını da gördüm. Öyle ki, kızcağız, palamar tekneye atladığında bile dansını kesmedi, adamcağız nasıl voltaladı halatı bilmem.

Bendeki motoryat imajına ikincisi uyuyor. En azından o güne kadar tanıklıklarım o yöndeydi ve doğru bu çıkarım. Ama öteki de var işte. Demek bir genelleme yaparsam doğruyu söylemiş oluyorum, ama gerçeği söylememiş oluyorum.

Yine Dilek'in dediğine gelerek şunu söyleyeceğim, evet Aali abi 3-5 markanın çizmesi altındayız, ama bunu düşman çizmesi altında inlemek gibi görmeyelim, teknelerimize kendimiz yaşamlarımızdan çizgiler ekleyelim, her tekne güzelleşir, her tekne farklı bir marka olur, kanısındayım.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 06 Temmuz 2017, 10:25:28 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ersin, bir de Esay beni kapattığında daha 17 yaşındaydım. Ondan önce tabii annem alıyordu kıyafetlerimi.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

 
Yukarı git