Aynı benim durumumda olan, little maid of kent in çizgilerine hayran kalan bir yabancı forum üyesi , kendinden tecrübelilerden görüş sormuş.
Hay sormaz olaymış. Sonuç bilgi birikimi açısından moral bozucu. Takma isimler ile yaılmış gerçi ancak, sadece tekne yapımı konusunda değil, adamlar ciddi yelkenciler. Bu yelken deneyimleri ve yaşanmışlıklar sonucu tkne tercihlerini yapmışlar.
Bir iki çarpıcı cümleyi tercüme ettim sizin için
Kolay yapım , zor bakım.
Eğer bu ibareyi görüyorsanız bu tasarım ile kıyılarda gezersiniz. Hiç bir tasarımcı , yapımı kolay dahi olsa, ciddi bir tekne için bu tabiri kullanmaz.
Teknede lüks 40 feet ten sonra başlar. Bunun altında bir teknede lüks aranmaz.
Bu da çok hoşuma gitti
Uzun uzun okuduğum bir arkadaş var ki yazdıkları benim hissedip , anlatamadığım bir konuya tercuman oldu.
Önce Atkin' in Little maid of kent tasarımını, son derece objektif yaklaşımla bir güzel gömmüş.
Uskuna armasının bu kadar küçük bir teknede kullanılmasının istenen verimi vermeyeceğini yazmış.
Teknede direk sayısının artmasının nedenini, yelken alanını bölmek ve yaymak ve böylece hem daha dengeli , hem de daha rahat abarmak olduğunu anlatıp, littie maid of kent te bu armanın çok sıkıştığını , kimi yelkenlerin çalışmayacağını , farklı hava koşullarından örnekler vererek nedenleri ile yazmış.
Küçük tekneler ile ilgili beni çok etkiliyen bir yorum yapmış.
Küçük bir yelkenli ile uzun yol yapmanın tekne özelliklerinden çok, reisin tecrübesi ve yetenekleri ile ilgili olduğunu söylemiş. Bu bile üzerinde uzun uzun tartışılabilecek bir konu.
Bu açılardan bakıldığında Atkin tasarımlarını " eğlenceli " tasarımlar olarak yorumlamış.
İşin içine tek elden seyir , tek başına seyir girdiğinde ( bu tabiri Dilek ten çaldım ) zaten
28 feet ten daha büyük teknenin uygun olmadığını aynı Johnn Vigor amca gibi o da yazmış.
Irgatınıza güvenmeyin diyor. Yeri geldiğinde tek başınıza çapanızı çekebilirmisiniz ? Diye soruyor.
Bu boyda bir tekne arayışında ise ve ağırlıklı olarak tek başına seyir yapmak zorunda kalacak ise bakabileceği tek bir tasarım olduğunu yazmış. İngilizlerin pilot cutter teknelerini önermiş.
Kotra armanın , bu boydaki bir yelkenli ile nasıl uyumlu olduğunu anlatmış. Bu arada Hess tasarımı Bristol Channel Cutter tasarımı da gömmüş. Bay Hess kusura bakmasın ama o bir pilot cutter değil demeye getirmiş.
Geleneksel , İngiliz balıkçıların kullandığı iş teknelerinin bu iş için en uygun tekneler olduğunu, iş teknesi olduklarından, hacimlerinin daha fazla olduğunu anlatmış.
Benim burada anlatmaya çalıştığım, kamara yüksekliği ile bildik görüşü yazmış. Ne hikmetse kimse sopa ile dövmeye kalkmamış ya da aha kavga çıkıyor galiba diye çekirdek çitlemeye kimse gelmemiş.
İngiliz denizciler aptal değildi diye yazıyor.
Bir diğer ilginç görüş ise daha ilginç ve tartışmaya ayrıca değer. 100 yıl öncenin mühendislik bilgisi ile günümüz teknolojisini bağdaştırmanın zorluğundan bahsediyor.
Yüz yıl önce kimse epoksi bilmiyordu diye yazıyor.
Şarap bardağı kesitli tekne gövde imalatı yaparken tercih edilecek yöntemler üzerinde uzun uzun tartışıyorlar. Hepsi bu kesitin ideal yapısı üzerinde hem fikir. Dertleri hangi yöntem ile en az maliyet ile yapılabileceği.
Bu arada aynı Tiryaki nin dediği gibi kimse teknesine plywood sokmuyor. Ki ben buna çok katılmadım açıkçası. Plywood, eğer kaliteli ise ve doğru şekilde kullanılırsa bence çok iyi bir malzeme. İmalat sırasında ciddi alternatifler sunuyor.
Döndük dolaştık yine ingiliz iş teknelerine geldik iyi mi. Çocukken babam masla anlatırken arada şu nakaratı tekrarlardı. Bizimki de o hesap.
Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik döndük arkamıza baktık ki bir arpa boyu yol gittik..