Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Löngöz Geceleri

  • *
  • İleti: 938
Löngöz Geceleri
OP: 05 Ağustos 2021, 18:31:36
Fizikte “Mach Prensibi” ismi ile bilinen bir sav vardır. Üzerinde düşününce çılgın bir fikirdir. Der ki yıldızlı bir gecede bir arazide ayakta dur ve yüzünü gökyüzüne kaldır. Şimdi bir semazen gibi kendi ekseninin etrafında dönmeye başla. Bir yandan yıldızların etrafında fır fır dönmeye başladığını görürken bir yandan kollarının kendiliğinden yanlara doğru açıldığını fark edersin. Ve bu iki olgu birbiri ile İLİŞKİLİDİR! Mach Prensibi der ki o yıldızlar orada olmasa idi kolların da yana açılacak eylemsizliği yaratmazdı! Ne manyakça değil mi? Einstein’ın da sevdiği fikirlerden biridir bu… (Arkasında yatan fikir güçlü olmasına rağmen teknik detaylarla dolu olduğu için girmiyorum)

Bir anlamda herşeyin birbiri ile bağlantılı olduğu fikri… Fikir değil ama “duygu” olarak hissettim Löngöz koyunda kıçtan kara olmuş teknenin güvertesinde sırt üstü yatmış yıldızları seyrederken. Ne kadar özlemişim bunu ya… Çocukluğumda Çatalca’daki çiftliğimizdeki hatıralar geldi aklıma…

Gökova’nın bu güzel koyu ışık kirliliği açısından Bortle 3-4 seviyesinde. Türkiye’de şehirlerin dışında dahi göremeyeceğiniz kadar yıldız görebiliyorsunuz dolayısıyla. Benim için bu tatilin başlıca amacı bunu kızıma gösterebilmekti. Maksat hasıl oldu…

--------------------------

Kimilerine göre hiçbir zaman çözülemeyecek en büyük soru insan bilincinin ne olduğu sorusu. Nesi büyük ki bu sorunun diye düşündüğüm olur zaman zaman…

İşte yanımda yatıyor, artık 7 yaşına yaklaştı. “Parça parça” oluştuğuna şahit oldum o bilinç dedikleri şeyin yıllar içinde bu yavruda...

Ve diğer yandan babam aklıma geliyor. Demans denilen musibet nedeniyle yine “parça parça” silindiğine şahit oluyorum bilinç dedikleri şeyin.

Bir tarafta parça parça oluşan bir puzzle’ın yavaşca ortaya çıkan bütünselliği karşısındaki hayret ve takdir diğer tarafta o parçaların teker teker düşmesinin verdiği derin bir hüzün duygusu… Bilinç problemi benim için bu… Öyle birşey yok belki de… Hepsi parçaların toplamından ibaret…

Ama hüznü kenara bırakayım; bu gece güzel bir gece. Bıcır bıcır konuşuyor. Ara sıra kıkırdıyor. Sus kızım bak herkes sessiz diyorum. Ara sıra koyun diğer tarafından Bülent Büyükdağ’ın şen kahkahası geliyor ama bu ambiyansın bir parçası o da, rahatsız eden hiçbir bir tarafı yok. Harbi adam çünkü… Güldü mü de harbi gülüyor…

---------------------------

-   Bul bakalım kutup yıldızını
-   Tava şurada, şu çizginin ucundan gidiyoruz işte burada
-   Aferin! Samanyolu?
-   İşte şurası, şu tarafa doğru.
-   Çok güzel, ben çocukken böyle yıldızlara bakıp buranın ne kadar büyük olduğunu ve sanki onların içinde kaybolduğumu hissedip ürperirdim.
-   Evet babacığım aynı şeyleri hissediyorum şu an.

Dedi titreyen bir sesle.

-   Unutma o hissi birtanem hiçbir zaman.

O duygu seni daha iyi bir insan yapmaya yeter de artar.

--------------------

İnternetin telefonun çekmediği bu koyda ailecek daha bir yakınlaşıyoruz. İnsan tatilden daha ne bekler ki… Karım da mutlu… Teknedeki çalışkanlığımı görüp hayret ediyor sen bu kadar çalışkan mıydın diye? Ersin Reis’in Sebastian yazısı geliyor aklıma  Aynı o moddayım. Tekne her daim neta, ben alesta ve hizmetlerinde…

-------------------

Bundan sonra kronolojik sırayla gidip en sonda da Tunç kaptanın talebi üzerine tekneyi değerlendireyim…


  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Löngöz Geceleri
#1: 05 Ağustos 2021, 18:32:31
---------------------

İlk gece Ören marinada kaldık, buraya bırakın marina liman denir mi bilemiyorum, bir dakika bağlı kalmamak lazım bence. Zira içeri körfezin bütün soluganını alıyor. Hele son gecemizde öyle bir çalkantı vardı ki direkler neredeyse birbirine değecek. Buna ne halat dayanır, ne koçboynuzu, ne de tonoz…

İkinci gece Akbük’e geçtik. Koyun doğu tarafında kıyıya yakın pozisyonda alarga. Bir ara yağmur yağdı. Güzel bir serinlik havada… Cüneyt Cebeci Abi buraları iyi biliyormuş, bulunduğun yer çok iyi, bozma dedi sağolsun. Hissim bu ustanın tecrübesi ile doğrulandığından keyfim yerinde. Sonra bir vesile ile telefon görüşmem oldu firma ile, kıyıya çok yakınsınız dedi. Ben fazla önemsemedim de Dilek vardır adamın bir bildiği dedi. Yoktu bir bildiği esasında ama hanım da öyle söyleyince… Neyse… Gece gece demir aldırttılar bana, biraz daha açığa attım…

Üçüncü gün oradan çıktık Karacasöğüt’e gittik. Koy ana baba günü, üstüste alarga herkes, niyetim iskeleye bağlanmak. Önce Yücel restoranı aradım telefonla, abi yer yok maalesef dedi istersen Muçev’e bak, telsizden 73 olması lazım.

-   Muçev marina, Muçev marina burası (filanca)
-   Muçev 72 efendim.
-   Ben nereyle görüşüyorum?
-   Global Sailing
-   Gecelik konaklama ne kadar acaba sizde?
-   En – boy bilgisi rica edebilir miyim?
-   Bilemiyorum, işte Hanse 415
-   Bir bakayım… 450 TL
-   Peki teşekkürler

Gittik Muçev’e bağlandık aynı şartlar, su elektrik serbest 250 TL. Adamlarla telsizde görüşürken direktif istedim giriş için bu kalabalık ve kafa karıştırıcı koyda, ben sizi bekliyorum içeride dedi.  :)

Limanın tam ağzında biçimsiz şekilde kıçtan kara olmuş bir tekneye çarpıyorduk az daha. Bu tekne şu kalabalık telegram grubunun kurucusuna ait  ;)

Neyse kazasız belasız girip bağladık, su – elektrik, güzel bir yemek yedik sahilde… Yürüyüş filan, Nazlı ile ördekleri beslemece... Derken bahsettiğim tekneniin kaptanı ile tanıştık, sıcak bir “tanışma” sohbeti oldu, girişte az daha çarpıyordum filan diye takıldım. O da aman ha diye gülerek cevapladı… Tekne hangisi dedi, kiralık tekne ile geziyoruz dedim… Akşama bir baktım telegram gruplarından atmışlar beni.  :D

Mesaj attım doğrudan kendisine şu anda Gökova’da seyir yapıyorum çok yararlanıyordum filan yazışmalardan alabilirseniz sevinirim diye. Dönüş yapmadı…  :)xx C:-)

Yani bu gruplar iyi güzel tabii de eksik mürttabatla yabancısı olduğu bir tekne ile bilmediği sularda kendi halinde seyir yapan amatör bir aileye faydalı olamıyorsanız neye faydanız olur diye sormak lazım. Flama filan iyi hoş tabii… Başka ne işe yararsınız? Çünkü benim bir işime yaramadığınız kesin… Ayrıca ne yaptım onu da anlamış değilim, küçük bir takılma için mi bu, yoksa kendi teknemi sattım diye mi, ticari faaliyette mi bulunmuşuz grupta? Reklam mı yapmışız? Ha onlar serbest gerçi, ama baksan amatör grup… Boşverelim iyi de oldu… Ertesi gün limandan çıkarken bir baktım bu kaptanın teknesi de alargaya geçmiş. Uyarım yerini buldu muhtemelen…  :)

--------------------

Muçev’e bağlıyken sancağımdaki tekne cat armalı idi. Sabah şöyle detaylı bir biçimde inceledim. En önde bir direk ve arkaya kadar uzanan bir bumba. Tek parça devasa bir yelken. Nonsuch diye bir marka üretmiş bunlardan Ahmet Reis öyle söyledi. Daha önce fotoğraflarda görmüştüm de ilk defa canlı gördüm. Kocaman bir rüzgar sörfüne benziyor. Abraması nasıldır acaba…

----------------------------------

Karacasöğüt’ten çıkıp Okluk tarafına girdik, Nazlı’ya deniz kızı heykelini göstermek istiyordum. Tam heykeli yakından bordalamıştık ki deniz polisi önümüzü kesti ve girişin yasak olduğunu söyledi. Eyvallah deyip döndük ve İngiliz limanında uygun bir mevkide ilk kıçtan karamızı yaptık. Yine tam bordadan basan rüzgar, ama az buçuk tecrübemiz var artık. En önemlisi sakiniz… Dilek bir de kolay çözülebilen bir düğüm atsa daha güzel olacak ama olduğu kadar artık... Yanımızda kıçtan kara olan bir yelkenliye de yardım ettim. Bu kıçtan kara işi iki erkek işi esasında, kadın erkek kimyasına uymuyor. Adamcağız hanımını dümene koymuş, teknenin nereye gittiği belli değil, elinde halatla suda kalınca suya atlayıp halatını aldım, sen geç kaptanım dümenine dedim. Teşekkür edip teknesine yüzdü, ben de rüzgar üstüne, halatını benden alıp bağladıktan sonra da diğer tarafındaki guletin mürettebatına “aferin size gençler, seyredin öyle” diyerek serzenişte bulundu.

Burada rahat bir gece geçirdikten sonra ertesi gün batıya devam ettik. Tuzla tarafına bakarım diyordum ama Löngöz koyuna da yol üstünde bir girip bakmak istedim. Koyun tam girişinde Bülent – Esay Büyükdağ ailesinin Tamiris’ini gördük. Çok mutlu olduk, selamlaştık, biraz daha içerilere girdim. Koyun sonunun sığlık olduğunu biliyorum ve haritalarda da ne kadar sığ olduğu iyi işaretlenmemiş, yine de biraz daha girdim. 360 dereceden açık deniz görmek istemiyorum çünkü. Rüzgar olmasa bile illa ki dalga geliyor öyle olunca.  Buranın sakinliğini çok sevdik. Hava da müsait olunca tek başıma kıçtan kara bağladım tekneyi. O sırada Bülent Reis kıyıya kürek çekiyordu, dingiye atlayıp muhabbet etmek için yanına gittim restorana, aküleri kaynamış, yenilerini getirmesi için elektrikçiyi bekleyecekti. Sohbet muhabbet derken aküler geldi, teknelerimize döndük. O da bu koyu seviyormuş. 72 saat yol geldiler taa nerelerden düşünün… Öğleden sonra Aygün Özçer Reis’in Albatros’u da sancak tarafıma kıçtan kara oldu. Slutter arma tepeden tırnağa denizci olduğu belli olan bir tekne… Atlantik geçmiş böyle bir denizci ile komşu olmak keyfimi daha da arttırdı. Bu koy doğru bir tercihmiş anladım… Bize brifing veren eleman tekneyi teslim ederken her ne kadar “Biz Löngöz’ü pek tercih etmeyiz gerçi” diye dudak bükse de bu denizcileri görünce içimden “siz kimsiniz kardeşim?” diyesim geldi. Niye demedim ki? O kadar boş sallayan adam var ki camiada…

Koyun fazla tercih edilmemesinin sebebi diplere doğru sığlaşması, kapalı bir koy olması ve bir azmak döküldüğü için suyunun nispeten bulanık olması ve muhtemelen internetin telefonun çekmemesi diye tahmin ediyorum. Sakinlik herşeyden önemli benim için bir de ışık kirliliği meselesi tabii… Burayı o kadar sevdik ki bir gece daha kalmaya karar verdik. İkinci günümüzün sabahında öğle melteminin yönünü artık öğrendiğimden sabah ortalık sakin herkes uyuyorken o tarafa doğru yüzüp teknenin kıçına neredeyse 70 derecelik dik bir koltuk daha aldım ve bu sayede çok rahat ettim. İyi denizciliğin %90’ı önceden hazırlık…

Löngöz’deki ikinci günün akşamı… Nazlı ile vakit geçirmek için oltaları hazırladım, koyun ortasına doğru atacağım, zira balık oluyormuş burada. Derken saat 19:00 gibi sanki bir fırının kapağını açmışsınız gibi sıcak bir kara meltemi esmeye başladı. Nazlı bile bu nedir ya dedi. Bir uğursuzluk olduğu oradan belli. Derken güneş battı ve güney ufkundaki kızıllığı gördük. Büyük bir yangın olduğu besbelli. Ama dünya ile iletişimimiz yok. Yanımda amatör telsiz cihazım Baofeng UV-82 vardı, “marin” cihazların üçte br fiyatında olan bu telsiz o kadar işlevsel ki hem UHF-VHF, amatör + deniz bantlarını dinleyip konuşuyor hem radyo dinliyor, hem feneri var, vs. Marinada bir sürü kişiye tavsiye edip aldırdım. Herkes memnun. Onu açtım radyo kanalı buldum ve yangınlardan böyle haberimiz oldu.  :(
 
Yine yıldızların altında hüzünle karışık haşmet, değişik duygular… Nazlı ile bol bol sohbet… “Baba Ali Osman bana sen Melisa’dan daha güzelsin dedi” dedi. “Kalk hadi yat artık kız” deyip yolladım aşağı.  :)

Cuma günü buradan avara olduk akşama marinaya dönmemiz lazım. Şu meşhur Tuzla koyu neresiymiş bakalım diye oraya gittik. Plan burada alargada yüzme molası verip akşama marinaya dönmek. Hem de Gökova’yı kuzeye doğru geçerken şöyle apaz-dar apaz güzel bir yelken yaparım diye planladım o saatlerde kuvvetlenmiş öğle melteminde.
 
Tuzla koyu cam gibi berrak güzel bir koy. Suyu da soğuk, tam sevdiğim gibi. Bu iki özellik alakalı şeyler esasında, akıntı ve su sirkülasyonu var burada demek. Tam benlik işler bunlar, tek prensip iki farklı özelliği aynı anda açıklıyor.

Koyun güney-batı tarafı telegram grubu flamalı bir sürü tekne tarafından marina gibi olmuş, yan yana kıçtan kara olmuşlar. Derken kurucusu olan kaptan da geldi, içimden gelmedi yakınlarına gitmek. Batıda kimsenin olmadığı küçük koyun ağzında demir attım. Demirdeyken bile karaya yakın durmayı seviyorum ama burada derinlik Gökova’nın genelinden farklı bir profil sergiliyor, koyun ortalarında çabuk sığlaşıyor. Hal böyle olunca ilk attığım demir hoşuma gitmedi, kayalığa yakın düştüm. Toplayıp biraz daha ileri attım. Cam gibi suda bol bol yüzdük, yemek yedik filan.
 
Derken bir gulet geldi. Zehir gibi bir genç kaptanı var. Abi nerede demirin dedi hemen. Başa gidip zincire bakarak gösterdim şu istikamette 30 metre kalomam var diye. Bu koyu iyi bildiği belli, niyeti de kıçtan kara olmak. Önce bir hesap yaptı, sonra hoşuna gitmedi açısını değiştirip bir tur daha attı ve bana çapariz vermeyecek şekilde gayet ustaca bağladı teknesini. Takdir eder gözlerle izlerken bu gencin birazdan bana yardımcı olacağını bilmiyordum.

Artık dönme zamanı gelince saat 16:00 gibi demiri vira etmeye başladım. Yalnız bir sıkıntı var, alıştığımdan yavaş geliyor zincir. Ben de bir yandan dümendeki Dilek’e komut verirken ırgatı zorlamadan mola vere vere çekiyorum. Apiko olduk ama dipten tuhaf tuhaf yosun, mosun fırlayıp yüzeye geldi. Zincir hala ağır. Bir yere takıldığımız belli. O sırada karşı kıyıdaki telegramcı teknelerinin flamaları püfür püfür maşallah. Allah bozmasın keyiflerini…

O deminki guletin kaptanı olan çocuk bota atlayıp bir anda yanımda bitti. Dedim ya zehir gibi adam daha çekişimden anlamış bir sıkıntı olduğunu. Tekne hizasına kadar çekince zeminden başka bir zinciri kaldırdığımızı gördüm. Buna bosa vuracağız dedim bottaki kaptana, o da tam olarak yapmak istediğim prosedürü biliyordu. Halatın var mı abi dedi, tevafuk zaten yakıt iskelesine aborda olacağımı bildiğimden bizimkiler denizdeyken baş koçboynuzunun oraya 10 metrelik bir halat rodalamıştım tellere. Hemen onu çözdüm çımasını verdim diğer çımayı voltaladım, zincirin altından alıp bana verdi, onu da voltalayıp demiri biraz boşladık ve zincirin ağırlığını halata alarak kolayca kurtardık demirimizi. Halatımı çözmeye niyetlenmiştim ki gulet kaptanı abi önce çapanı al istersen dedi. Haklıydı, tekrar takılabilirdi zira, vallahi bayıldım çocuğun denizciliğine. Hem hareketlerine, hem ahlakına… Allah bin defa razı olsun, kazadan beladan uzak eylesin, elleri dert görmesin.

Çapayı alıp, halatı çözüp zinciri dibe attık. Halatımı da tekrar toplayıp aynı yere rodaladım. Çocuğun denizciliği burada bitti mi hayır! Problemin nereden kaynaklandığını da tespit etti. Koyun girişinde şamandıra gibi birşey görmüştüm, başta onu balıkçı şamandırası zannedip fazla önemsememiştim. Oysa uyanık olmak lazım, usturmaçaymış, birisi burada zinciri bırakıp ucuna da bunu bağlamış. Biz de bu zincire takıldık. Şunu alayım buradan bari diye botuyla o tarafa giderken tekrar tekrar teşekkür edip tekneye yol verip koydan çıktım. Benim teorik bilgim, bu kaptanın pratik becerisi ve ikimizin de alesta tavrı ile birleşince hiç abartmıyorum bütün çaparizin çözülmesi yaklaşık 100 - 120 saniye filan sürdü.

120 saniye içinde bir telegramcı flamaları kaç defa dalgalanır? Bunun hesabı okuyucuya bir çalışma sorusu olarak bırakılmıştır.

-------------------

Tuzla’dan çıkıp kafayı Ören’e çevirince 90 derece tam apazdan esen meltem karşıladı bizi. Tabii bir de aynı yönden gelen 2 metrelik dalgalar. Tam apazın da böyle bir sıkıntısı var, dalga yüksekse biçimsiz yerden geliyor. Neymiş bu sarma ana yelken bakalım diye full arma bastım. Rüzgar beklediğimden düşük, bir ara 13 knot’a kadar çıkıp 6 knot hız yaptırdı tekneye, fena gitmiyor diye ince trim işine girmedim, bir de teknenin altı çok temiz değildi anlamlı bir gözlem ve mukayese için...

2 mil kadar böyle keyifli gitmişken körfezin tam ortasında rüzgar bıçakla kesilmiş gibi durdu. Kaldık 2 metrelik dalgaların yalpasıyla baş başa, +/- 40 derecelik yalpalarda teknenin içini iyi neta etmiş olduğumuzdan ne tabak ne çanak hiçbirşey kırılmadı. Hiçbir şey yere düşmedi. Yalnız Dilek’i bayağı bir deniz tuttu. Ben de üzerinde kuvvet kalmamış ve yalpadan kavança yiyip duran ana yelken ve kendinden tramolalı flok yıpranmasın diye üstelemeyip sardım. Vallahi klasik ana yelkenin gözünü seveyim. Patlat mandarı olsun bitsin. Yelkeni hisa etmek kadar mayna etmenin kolaylığı da önemli bence. Onu boşla bunu al, onu boşla bunu al, nasır tuttu ellerim ana yelkeni sarana kadar.  :)

Floku sararken biraz da Nazlı’nın cesaretini test etmek istedim. Bir metre uzağımdaki kilidi “kapatır mısın kızım benim için” dedim, ona daha yakındı. Babasının kızı ciddi yalpa yapan bu teknede kendini hiç riske atmadan tutunarak kilidin yanına kadar gitti ve sakince kapadı. Kocaman bir de aferin aldı benden. Motora basıp yola devam ettik, dalgalar iyice delirdi, açıyı mı değiştireyim kolayına almak için diye düşündüm ama sonra bunu niye yapıyorum? Dilek için, e öyle de böyle de deniz tutuyor zaten bari bir an önce varalım diye rotamda kaldım.

Ara sıra korkup gözünü açıp bana bakıyordu ben dümende Nazlı’yı eğlendirmek için “ahtapot dansı” adını verdiğim teknenin yalpasına uygun hareketler yapıyorum, Nazlı aynısını yapıp kıkır kıkır gülüyor annesi de bu manzara karşısında rahatlayıp tekrar yattığı yerde gözünü kapıyor. Bu vaziyette marinaya vardık. 1 metre solugan alan yakıt iskelesine aborda olmak hoş bir tecrübe değil ama problemsiz hallettik onu da ve tekneyi sıfır vukuatlı olarak jilet gibi neta yerine bağladık.

Marinadaki son gecemiz ciddi çalkantılı ve sıcak geçti, saat 3 gibi ancak havuzlukta uyuyabildim. Gece vakti saat 2 gibi de kuzey tarafında çok parlak alev alev yanan bir yıldız kayması gördüm. Sonradan sosyal medyada bunun İzmir tarafına düşen bir gök taşı olduğu haberi geldi. Yangınlar, göktaşları, bir uğursuzluktur geziyor ülkenin üzerinde, hayır olsun!

Tatlı maceralarla geçen bu güzel tatile vesile olan sevgili Özgür Ökten kaptanıma özel olarak teşekkürü bir borç bilirim.

  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Löngöz Geceleri
#2: 05 Ağustos 2021, 18:33:37
Tunç Kaptanım tekne ile ilgili izlenimlerimi sormuştu bir iki teknik not olarak onları da aktarayım iznizile.

Tekne gayet bakımlı ve yeni bir tekne. Öyle söyleyecek büyük bir eksiği, gediği yok. Dikkat edilmesi gereken bir iki şey ve notlarımı paylaşayım aşağıda nokta nokta

•   Gri su tankı meselesi. Teknede bir gri su tankı var ancak ne kadar dolduğunun göstergesi yok. Bize söylenen o ki gösterge pek işlevsel bulunmamış ve çıkartılmış. Brifing verilirken size bunu yasal olduğu için her yerde istediğiniz gibi boşaltabileceğiniz ve hatta boşaltmanız gerekliliği söyleniyor. 100 litre civarı diye hatırlıyorum ancak tam olarak kestiremediğim belli bir seviyenin üzerine çıkınca baş kamaradaki duşun altından su geliyor ve hoş olmayan bir koku da oluyor. Bu olmasın diye günde bir defa filan en az 10 dakika bu tankı boşaltan pompayı çalıştırmanız gerekiyor.
•   Pis su depolarının ikisi de 25 litre maalesef. Çabuk doluyorlar. Nasıl ve nereye boşaltmanız gerektiği brifingde söyleniyor, söylenmezse sorulması lazım. Türk denizciliğinin tipik halleri…
•   Teknenin motoru saat gibi, hiç üzmedi beni. Kapağını dahi açmamanızı rica ediyor brifingi veren kişi. Açıp yağına bakan biri olmuş daha önce yağ çubuğunu yerine doğru takmamış. Ben hiç açmadım motor kapağını ama en azından nasıl açıldığını sormak faydalı olabilir.
•   Teknenin en büyük handikaplarından biri güneş paneli olmaması. Akülerin durumu fena değil. 11 Voltun altına sakın düşürmeyin dediler bize. 11.5’a bile izin vermedim. Ama bunun için elektriğe takmayacaksanız günde 3 defa filan motor çalıştırdığım oldu. Rolantide değil de boşta 1500 devirde daha etkin şarj ediyor. Gece alargada durmadığım zaman demir feneri dahil bütün ışıkları herşeyi kapatıp buzdolabını sağlıklı tutabildik sabaha. Sabah tabii ki ilk iş motor basmak…
•   Üzerinde delta çapa ve 60 metre zincir var. İlk görüşte gözüme biraz küçük göründü ama bizi hiç üzmedi. Ben zaten deltayı severim, güven verir. Yedek çapa yok maalesef veya bize deklare edilmedi. Birazdan bahsedeceğim İletişim sıkıntısından dolayı da sorasım gelmedi. Bir yedek çapa ile 100 metrelik bir batar halat lazım bence tekne envanterine.
•   Arma ve yelkenler iyi durumda. Hanse’nin halatları saklamak gibi bir takıntısı var kıçta dümencinin oturduğu yerin altında duruyorlar kullanılmadığı zaman. Yelken yapacakken bunları havuzluğa çıkarmanız gerekiyor. Halatlar yeni ve isimleri iyi işaretlenmiş, mandar olanlara dokunmamak lazım üzerine zaten kırmızı nokta koyulmuş.
•   Teknenin altı sakallanmaya başlamış. 2500 devirde 6 knot civarı gidiyor sakin denizde. Bu boyda 7,5’a yaklaşması lazım muhtemelen.
•   Havuzluktaki masa çok geniş ve çok güzel, şimdiye kadar gördüğüm en güzel havuzluk masası diyebilirim herhalde. Ahşap ve tam 90 derece açılıyor kaliteli işçilik sayesinde, güzel ve şık bir de masa lambası ile aydınlatılıyor. Havuzlukta çoğu teknede gördüğümüz masa içinde küçük bir bölme iyi olabilirdi ama yok maalesef. Halat bölmeleri de çok kullanışlı gelmedi ıvır zıvırı saklamak için.
•   Telsizin kablosuz aparatı var havuzluktan konuşmak için ama takoz gibi birşey ve dediğim gibi uygun bir bölme olmadığından ben kullanmadım. Askısı olan kendi el cihazımı getirip onu kullandım giriş çıkışlarda. El telsiziniz varsa tavsiye ederim getirilmesini.
•   Dürbün veriliyor ama biraz elemanter birşey, askısı da yok ben kendi kaliteli dürbünümü getirmiştim ve bunu kullandım.
•   Yine bence büyük bir eksiklik teknede basit de olsa bir tamir takımı lazım. Ne bileyim bir tornavida veya pense yahu. Tamam hiç ihtiyacım olmadı, kullanan kişilerin de olmaz inşallah ama deniz bu yani binbir türlü hali var. Bundan önce kiraladığımız o kalitesiz firmada bile bir tamir takımı vardı diye hatırlıyorum. Bunu görünce arabamdaki küçük tamir setini yanıma aldım. Bence bu önemli… Şöyle gerektiğinde bir halatı kesebilecek keskin bir bıçak, çakı vs. yok mu deyince 6 yıldır ilk defa duyuyorum dedi eleman. Sorduğum birçok şeyi de 6 yıldır ilk defa duyuyormuş.
•   Halat olarak sadece yüzer bağlanma halatları ve palamar için halatlar veriliyor. Teknede bir tane bile el incesi tarzında halat yok maalesef. Oysa o kadar işe yarıyor ki yeri gelince, Zincir dolabını açınca emniyete almak için vardavelalara bağlanan ip çok kısaydı, bir yerlerden bir 5 cm kadar ince arttırıp bunu uzattım. Başka bir palamar halatının ucu püskül püsküldü tamir ettim filan bunlar için küçük bir tamir takımı ve bir el incesi aradım doğrusu. Nazlı’nın oyun makasını ve mutfak çakmağını kullanmak zorunda kaldım.
•   41 ft tek başıma abrayabilir miyim diye tereddüt ettiğim bir boydu ama tahmin ettiğimden kolay oldu, sail drive olduğundan tornistanda büyük bir pervane etkisi yok. Hafif bir sancak yapıyor ve kolay söz dinliyor.
•   Eşim ve ben yastıklardan hafif bir koku aldık, hijyen genelde iyiydi ama böyle bal dök yala gibi bir durum yok.

Başta dediğim gibi bunların hepsi tahammülünüz ve denizciliğiniz nispetinde minör hususlar, esas olarak benim bu firmadan bir daha kiralama yapmamayı karar verdirten şey muhattap olduğum kişi ile yaşadığım iletişim ile alakalı. Ne firma ne kişi ismi vermek istemiyorum daha önce bu sebepten dolayı bir sürü lüzumsuz adam başıma tebelleş oldu aynı şeyleri yaşamak istemem. O yüzden yorum yapan olursa da firma ve kişi ismi vermezse sevinirim. Daha ilk irtibatımızdan itibaren “bir daha bizden kiralarsanız şöyle olmayacaktır böyle olmayacaktır” gibi tuhaf bir üslup ile karşılaştım. Sanki benim kiralamama o karar veriyormuş gibi. Gerek tekneyi teslim alırken gerek ederken ne sorsam, ne söylesem sürekli daha iyisini bildiğini telkin eden bir üslup ile muhattap oldum ve damla damla birikerek eşimi ve beni irrite eden bu tavır artık tekneyi kusursuz olarak teslim ettiğim gün de kredi kartımdaki yüklü miktardaki depozito provizyonunun ne zaman kalkacağını sorduğumda eşimin yanında bana 3. defa söylüyorum artık diye saygısızca bir beyanda bulundu. Teknesi, hizmeti, fiyatı ne olursa olsun tevazu ve samimi bir güleryüzün maddiyat ile ölçülemeyecek bir erdem olduğunu düşündüğümden dolayı bir daha bu firma ile çalışmayı düşünmüyorum. Profesyonellik başka bir şey, bu değil, profesyonel görünümlü bir acaip hal var ortada. Anlatması kolay değil, bir iki çift laf eden zaten ne dediğimi anlar.

Yazıyı böyle olumsuz bitirdiğime bakmayın dediğim gibi problemsiz ve güzel bir tatil oldu tekne ile alakalı dediklerime dikkat edilirse ve bu kişinin domine etmeye çalışan tavrına karşı gelinebilirse problem yaşanmaz…

Selam ve sevgiler tüm reislere…
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 974
Ynt: Löngöz Geceleri
#3: 05 Ağustos 2021, 19:56:52
Doğan Hocam,

Güzel kızımız büyüsün uzaklara gitsin de göreyim ben sizin internet çekmeyen koylarda keyif yapmanızı. Bizim artık 1. kriterimiz internet bağlantı kalitesi.

Bu arada ;

"Vallahi klasik ana yelkenin gözünü seveyim. Patlat mandarı olsun bitsin. Yelkeni hisa etmek kadar mayna etmenin kolaylığı da önemli bence. Onu boşla bunu al, onu boşla bunu al, nasır tuttu ellerim ana yelkeni sarana kadar." demişsin.

Ben motoru çalıştırıp çeviriyorum kafamı rüzgara, uygun açıda cart kapatıyorum ana yelkeni (elektrikli olunca vinç ile de uğraşmıyorum.). Vardır bir sebebi herhalde..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 52
Ynt: Löngöz Geceleri
#4: 05 Ağustos 2021, 22:21:01
Doğan reisism, sizin tekne kiraladığınızı Tuzla Marinadan bir tekne kaptaından öğrenmiştim, anılarınızı merak ediyordum, paylaştığınız için teşekkürler..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ynt: Löngöz Geceleri
#5: 05 Ağustos 2021, 23:52:05
Doğan Hocam
Çok teşekkürler güzel paylaşımlarınız için.
O telegram grubu kurucusu benide önce davet etti, davete icabet ettik, sonrada kovulduk.
Çok da umurumda idi. Denizde yardım isterken görmemeyi tercih ederim


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 22
Ynt: Löngöz Geceleri
#6: 06 Ağustos 2021, 08:30:51
Doğan kaptanım, sonsuz teşekkürlerimle...
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Löngöz Geceleri
#7: 07 Ağustos 2021, 21:56:26
Hocam,
Yine bazı sorunlar da olsa gün sonunda memnun kaldığınız bir hafta geçirdiğinize çok çok sevindim. İçimdeki bir taş kalktı diyebilirim! :)

Nazlı ve Dilek ile nice keyifli bol yıldızlı anılar diliyorum..

Özgür (mobil tapatalk)

  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 663
    • S/Y DUA-1 SEYİR DEFTERİ
Ynt: Löngöz Geceleri
#8: 07 Ağustos 2021, 22:04:37
Doğan Hocam;

Ne iyi ettiniz de tecrübelerinizi paylaştınız; kaleminize sağlık.

Hiç tekne kiralamadım ama kiralasaydım tamir seti olmayan bir tekneye binmezdim; sizin gibi en azından arabadakileri  aktarırdım. Firmanın, acemilerin tamir girişimlerinden canı yandı sanırım ondan böyle bir tedbir alıyor ama bu  beni tatmin etmez doğrusu, huzursuz olurum. Teknede ayrıca çakı belimde,  kafa lambam da el altında her daim hazır olacak.

  • IP logged
S/Y DUA-1 Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir DUA'nın içinde yer almaktır. Şems-i Tebrizi

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Löngöz Geceleri
#9: 07 Ağustos 2021, 23:47:07
Doğan Hocam
Çok teşekkürler güzel paylaşımlarınız için.
O telegram grubu kurucusu benide önce davet etti, davete icabet ettik, sonrada kovulduk.
Çok da umurumda idi. Denizde yardım isterken görmemeyi tercih ederim


"Ne denlü çoğ olursa ördek ü kaz
Yeter imiş ana bir şahin-i baz"

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Gazavatından bu Kemal Reisim ;D

Hocam,
Yine bazı sorunlar da olsa gün sonunda memnun kaldığınız bir hafta geçirdiğinize çok çok sevindim. İçimdeki bir taş kalktı diyebilirim! :)

Nazlı ve Dilek ile nice keyifli bol yıldızlı anılar diliyorum..

Özgür (mobil tapatalk)


Tamamıyla günlük hayatta da karşılaşabileceğimiz insan ilişkileri halleri Özgür Reis'im, ailem ve kendim adına tekrar minnet ve teşekkürlerimle...

Doğan Hocam;

Ne iyi ettiniz de tecrübelerinizi paylaştınız; kaleminize sağlık.

Hiç tekne kiralamadım ama kiralasaydım tamir seti olmayan bir tekneye binmezdim; sizin gibi en azından arabadakileri  aktarırdım. Firmanın, acemilerin tamir girişimlerinden canı yandı sanırım ondan böyle bir tedbir alıyor ama bu  beni tatmin etmez doğrusu, huzursuz olurum. Teknede ayrıca çakı belimde,  kafa lambam da el altında her daim hazır olacak.


Yazıda anlatmadım da bir pis su tankı patlatma anektodu dinledim tam evlere şenlik Hulusi Reis'im. Evlere şenlik dediğime bakmayın yeri geliyor teknelere insanlardan daha fazla yakınlık hissettiğim oluyor ve üzülüyorum. Yani elbette ki ekonomik şartlar insanları teknelerini charter'a vermeye zorluyor çoğu zaman ama teknesiyle azıcık duygusal bağ kurmuş olan birinin bunu yapabileceğini hayal edemiyorum.
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Löngöz Geceleri
#10: 07 Ağustos 2021, 23:50:19
Ben motoru çalıştırıp çeviriyorum kafamı rüzgara, uygun açıda cart kapatıyorum ana yelkeni (elektrikli olunca vinç ile de uğraşmıyorum.). Vardır bir sebebi herhalde..

Simple is better...
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 5811
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Löngöz Geceleri
#11: 09 Ağustos 2021, 11:08:10
Keyifle okudum. Kaleminize sağlık. Arada ders niteliği taşıyan güzel noktalarda var.
Telegramcı Abimizin konusuna takılmayın, beni de gruplarına almış, sonra çıkartmış falan filan. Bu tür tutarsız hareketler bir zaman sonra bu tarz abilerde oluyor, çok sorun etmeyin derim.

Ama ben hala,  flamalı olmuş, flamasız olmuş tüm teknelerin palamarını almaya devam ediyorum. Netice de hepsi denizde.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 439
Ynt: Löngöz Geceleri
#12: 10 Ağustos 2021, 12:26:32

Müthiş keyif alarak okudum,yine güzel bir seyir yazısı olmuş Doğan hocam,ellerinize sağlık.
Tekne kiralamada maalesef bu tür durumlar yaşanıyor, önemli olan tatilinizi bozacak şartların yaşanmaması.Anladığım kadarı ile de hoş vakit geçirmişsiniz güzel yerlerde.
 Kısmet olur kapanma olmaz ise Hisarönü körfezine ben de 7-15 gün arası çıkacağım bu ay sonu.Bu yüzden verdiğiniz bilgilerde rehber olacak benim için.
 Gelelim telegramcı arkadaşımıza.Bu konuda atılan tek kişi olduğumu düşünüyordum, yalnız olmadığımı gördüm.Hiç bir talebim olmamasına rağmen bu arkadaş tarafından kulübün bir çok kanalına üye yapıldım, sevindim açıkcası kulübün üyeside değildim,teknemde yoktu.O kişi ile Mudanya da Bursa yelken kulübünün düzenlediği bir sempozyumda yüzyüze görüşüp tanışmıştık, daha sonrada Yalovada.Sanırım bu yüzden davet aldım telefonumuda biliyordu diye düşündüm.Amatör denizcilere büyük fayda ,teknem olmasa da okuduğum herşey dağarcıkda bir bilgi olarak kalıyordu.Sıkı takipçisi oldum o grupların,bir kaç ay sonra ondan bir mesaj aldım.Kaydınızı ve telefon numaranızı bulamadık(?), lütfen tekne adınınızı ve bağlı olduğunuz limanı yazarmısınız diye.Teknemim olmadığını  ve isim soyad ,telefon numarasını yazdım.İnanın 2 dakika geçmedi gruptan atıldım.İnanamadım,insan bir açıklama bekliyor açıkcası.O arkadaşa yazmayı düşündüm ama bu sinirle kötü şeyler yazarım diye vazgeçtim.Sonuçta bir çok etkinlikte yüzyüze geliyoruz,hoş olmazdı.İçimde hala uhtedir maden atacaktınız niye davet ettiniz diye sormak.Mevlana deyişiyle gel gel kim olusan ol gel deyip , sonra açıklamasız kapı önüne konmak hoş bir şey değil.İşin garip tarafı bir kaç gün sonra üye sayısı 50-60 kişi olan diğer gruplardan da atılmam , sığınacakları "üyelerimize yer kalmadı" sebebi de ortadan kalkmış oldu.
  Daha önce de Dadd ın sahip olduğunu sonradan öğrendiğim bir gruba üye olmuştum Whatsapp'da.Sanırım 1 yıl sonra Zafer abi bir mesaj yayınladı.Üzülerek bildiririz ki 256 olan kapasitemiz dolmuştur,önceliği üyelere verebilmek için üyemiz olmayanların kendi istekleri ile üyeliklerini sonlandırmalarını rica ediyoruz.Tabi gereğini hemen yaptım ve çıktım.Daha sonra Yalova da Zafer abi ile Kamil Kurdoğlu anma toplantısında karşılaştık.Tabi bu konu açıldı,o gruptan çok faydalandığımı,ama üzülerek de olsa ayrıldığımı,kimseye kırgın ya da kızgın olmadığımı belirtim.
 Ne diyeyim insanların üslup farkı..
Aslında Ahmet'in dediği gibi taklmamak lazım,denizci denizcinin dostudur,her fırsatta yardım edilir.
Yine de böyle bir tutum karşısında üzülmemek elde değil
  • IP logged
Her hata bir ders, ne hata biter ne de ders.(Mevlanadan denizcilere)

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Löngöz Geceleri
#13: 10 Ağustos 2021, 14:06:22
---------------------
Nazlı ile bol bol sohbet… “Baba Ali Osman bana sen Melisa’dan daha güzelsin dedi” dedi. “Kalk hadi yat artık kız” deyip yolladım aşağı.  :)


Doğan hocam, çok keyifli anlatımızdan güzel bir tatil olduğu anlaşılıyor.

Ama burası beni çok güldürdü.. Klasik kız babası dedim..  ;)

Sevgiler..
  • IP logged

 
Yukarı git