Evet. Şimdi bakalım elimizde ne var;
Öncelikle Nefertiti çapaları teknenin başında değil kıç tarafında duruyordu. Yani teknenin yönü açık deniz değil
Anadolu kıyılarına bakıyor.
Nefertiti neredeyse tamamen yüklüydü. Üstelik yükü korumak için teknede yeterli sayıda savaşçı da bulunuyordu.
Yük, çok düzgün ve bilinçli yerleştirilmişti. Bu işini iyi bilen bir kaptan ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Çünkü seyir sırasında yükte en ufak bir kayma zaten karinası düze yakın olan geminin batması ile eş anlamlı.
Direk dibindeki çapaların dizilişi bu açıdan çok önemli. İskele tarafında bulunan çapaların toplam ağırlığı sancak taraflardakilerden daha fazla. Bu durum neden yükün bu derece titiz şekilde dizildiğini de anlamamıza imkan veriyor. Eğer yük düzgün şekilde dizilmemiş olsa bu ağırlıklar bir işe yaramazdı.
Bir görsel paylaşayım ki daha iyi anlaşılsın.
Bu durumda yelkenli batmadan önce iskele kontra gidiyordu diye yorum yapmak mümkün bu durumda. Balastın nasıl kullanıldığını da gösterelim.
Balastın bu durumu yelkenlerin açık olduğunun da bir kanıtı.
Yani bu görüntünün tam tersi. Rüzgar iskele tarafından yani karadan esiyordu ve hafif hava seyri yapılmaktaydı tekne yara almadan hemen önce.
Teknenin batış pozisyonu iskele tarafına 10 derece yatık vaziyette kıç taraf aşağı doğru ve iskele kıç omuzluğunda bulunan yükler tamamen dağılmış vaziyette. Bu durumda teknenin deniz tabanına iskele kıç omuzluktan ilk olarak çarptığını düşünmek mümkün.
Diğer taraftaki yüklerin hiç dağılmamış olması teknenin kıç omuzluk dışında dağılmadan ve bir bütün olarak deniz tabanına oturmuş olduğunu gösteriyor.
Mürettebat muhtemel direk dibinde iki yelkenci , kıç tarafta kaptan ve dümenci maksimum 4 kişi olmalı.
Kaç yolcu ve savaşçı vardı? Bunlar için biraz daha ders çalışmak gerekecek sanırım.
Şimdi gelelim için en sır dolu kısmına. Teknede neden bu kadar fazla çapa vardı? Artık biliyoruz ki antik çağlarda demir yerlerinde aynı bugün tonoz sistemi gibi taş çapalar atılmış vaziyette bulunmaktaydı. Yani Nefertiti eğer sıradan bir ticaret gemisi olsaydı teknede asla bu kadar taş çaoaya gerek olmazdı. ÇÜnkü zamanın ticaret gemileri az personel ile çok iyi bilinen limanlar arasında çok iyi bilinen mevsim ve hava şartlarında seyir yapmaktaydılar.
Teknede 22 ve 24 kg ağırlığında iki küçk çapa da bulundu. Bunlar teknede bulunan bir flikanın çaopası olabilir diye yorum yapan akademik çalışmalar okudum. Oysa bu teknelerde hiç filika bulunmuyordu. Bunu antik çağlardan kalma seyir notlarından çok iyi biliyoruz.
Bunlar klavuz çapalardı. Yani Çapanın ilk bırakılacağı noktaya bu hafif çapalar önce atılıyor sonra daha büyükleri atılıyordu sırayla. Klavuz çapaların pozisyonu daha önceden kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili bir bilgiye ulaşmamızı engelliyor.
Ancak çapaların çokluğu bize şu bilgiyi kesinlikle veriyor. Nefertiti birden fazla bilinmeyen limana uğramak üzere yola çıkmıştı ve seyrin hemen başında idi. Belki bir limanda demirlemiş olabilir en fazla.
Peki kaç limana uğrayacaktı? Bunu bize sadece çapa sayıları veremez elbette. Bun destekleyen başka bir kanıta ihtiyacımız var. Yükün dizilişi.
Madem kaptan bu kadar deneyimli, yükü mükemmel bir şekilde yerleştirmiş ve birden fazla limana uğrayacağı belli, bu durumda muhtemel duracağı limanlar da belli olmalı.
Taşınan yükün bir özelliği var. Kalay ve Bakır. Yani bunlar tek başlarına hiç bir işle yaramıyorlar. Beraber boşaltılmaları gerekiyor. O zaman bakınız yük bize neler söyleyebilir.
1 Uzun bir rota birden fazla ancak bilinmeyen limanlarda demirleme ve son ve tek limanda boşaltma
2 uzun bir rota birden fazla bilinmeyen liman ve bu limanlarada kısmı boşaltma.
Yükün ağırlığı ve yerleşim şekli ve çapalar bize binlerce yıl önceden fısıldayacaklar..