Kaldığımız yerden devam edecek olursak, anladığım Beneteau bu kadar güçlü bir motor ve pervane arasındaki aktarma organlarını korumayı elektronik gaz kolu kullanarak sağlamaya çalışmış. Yani örneğin benim teknemde olduğu gibi mekanik ve tam gaz yüklenildiğinde pervanenin de tam gaz döneceği kaydırma mekanizmalı bir sistem kullanmamış.
Benim motor yatlarda görmeye alışık olduğum elektronik veya elektrikle çalışan bir gaz kolu var yani.
Marşa basıldığında ve motor çalışınca başlıyor boş olduğunu gösteren bir düdük ötmeye ve ışık yanmaya. Siz gerekli butona 2 kez kısaca dokununca düdük susuyor ve gaz kolu aktif hale geçiyor. Bundan sonra gayet yavaş ileri veya tornistan yapabiliyorsunuz. Fazlaca gaz verdiğiniz zaman şanzumanı korumak amaçlı olarak vites boşa çıkıyor ve düdük ötmeye başlıyor. Manevralar anlayacağınız gayet yavaş ve panik olmadan yapılmak zorunda. Ha bu arada bir de dalgalı denizlerde teknenin başı suya gömülüp kıç havalara kalkınca, pervane boşa çıkıp deli deli dönmeye başlayınca da koruma amaçlı olarak off şhore motor boat yarışlarındaki co pilot gibi birisi gazı kesemediği için yine boşa çıkıyor ve o havada size gaz kesip vitesi tekrar ileri almak ve gaz vermek gibi iş düşüyor ki bu pek iyi bir durum olmasa gerek. En iyi Akif kaptanın yorumlayabilir diyeceğim.
Yola çıktığımız günün akşamı, ertesi gün ve gecesi boyu yediğimiz dayaktan sonra kamaramda yarı uyur yarı uyanık söyle sayıklıyordum ''yemişim teknesini sağ dönersem eğer satıp Far Out'u dünürümün yanında bir bağ alıp denize ayaklarımı bile sokmam artık''. Ama Erkan kaptanımın bir sözü daha doğrulanacaktı ''abi karaya ayak basalım karnın doysun bak yine denizi özleyeceksin''.
Minorca'da karnım doyduğunda tekrar teknelere bakıyordum. Enteresan olan Minorca benim teknemin ilk destinasyonu idi ve ilk sahibi uzun süre buralarda takılmış ve 2. sahibi rahmetli buradan yola çıkarak İstanbula getirmişti. Yolculuk için haritaları gözden geçirirken bir dolu Balear takım adaları haritasını gözden geçirmiş ve girip bağlandığımız Pedronun yerini gözüme kestirmiştim.
Yola çıkışımızın ilk anlarında deneme amaçlı açtığımız cenoanın halatının rollerın altına dolanması ve farkına varmadığımız bu durumda elektrikli ırgat ile zorlayınca koparmamız sonucu, koskaca cenoa Erkan ve ben başta uğraşırken,hızını artırmaya başlayan rüzgarın etkisi ile Yanılmıyorsam 16 lık ıskaota halatlarını birer yumruk yapmış ve etrafa saldırıyordu. Cenoa sarma halatı kesilerek yönlendirici yuvalarından çıkarılıp düğümlenerek sarıldı ama ıskotaları açmak mümkün olamıyordu. Yanlış hatırlamıyor isem Erkan bu ıskota yumağı ile kafasına sıkı bir darbe almıştı o sırada. Artık cenoa karaya varıncaya kadar kullanılamayacaktı .Motor seyri ile Korsika'ya saatte 8-8.5 mil hızla yol alıyorduk. Fıransız ''şimdi yola çıkarsanız yarın gelecek fırtınadan kaçmış olursunuz demin hava durumuna baktım'' dediğinde artık bizden sıkıldığını ve bir an evvel gitmemiz için bize gaz verdiğine adım gibi eminim şimdi.O an tekneyi teslim almanın sevinci ile 24 saat sonra fırtınanın tam içinde olacağımızı hiç düşünmemiştik.Rüzgarı iskele baş omuzluktan alarak 300 mil yol alacaktık. Yaklaşık 40 saat demekti.Erkan kaptanımız kafasına aldığı darbe sonucu iptal olanlar grubuna katılmıştı. Ben de sürekli safra atmakla meşgul olduğum için, Akif kaptanımız aramızda dümen tutacak tek denizci durumundaydı ve dualarımız artık onun içindi.Gece bastırmış hava bindirmeye başlamıştı. Donatanımız ilk yarım saatte iptal olarak rekor kırmış ve bulantı hapları yüklemesi yapılarak baştaki master kabinde tavan ve yatak arasında top gibi hoplarken zoraki uyku durumunda tutulmaya çalışıyordu.Bir ara kapıyı açıp ''kapatın şu yelkenleri'' diye bağırdığında kimsenin gülecek hali olmamasına rağmen bu laf yine de günün espirisi kabul edildi. Hava 8 lerden 9 lara çıkıp bir de sürekli yerleşmeye başlayınca Ligurya denizinden kopup gelecek dalgaların daha da sıkıntı yaratacağı düşüncesi ile bir ara kalkan kaptanımız ''deniz domuz kafadan alacağız dalgaları ama en yakın yer e'' diye Tulon'a rota tutalım kararı veriliyor. Kara yaklaşık 40 mil. Kafa denizinde ilerlemeye başlayan Acrab olanca heybeti ile önce şahlanıyor sonra kafası dalgalara dalıyor. Motorumuz bazen boşa çıkan pervane nedeni ile boşa geçmeleri sıklaştırmaya ve tekne bu ne kadar sürecek diyerek inleyip sarsılmalara başlıyor, bizler de okumalara. Bu durum Erkan kaptanımın ünlü bir denizcinin sözünü bizlere aktarmasına neden oluyor şöyle bir şeydi ''tanrıya olan inancınız azalmaya başladığında denize çıkın''. Durumun daha kritik bir hal alması tekrar yeni rota belirlenerek Sardinyaya doğru yönelmemize neden oluyor.Rüzgar ve dalgalar iskele apazdan gelmeye başlıyor. Korsika'ya göre yaklaşık 20 mil daha fazla yol demek. Yalpayı azaltmak amacı ile kaptanlar (ben de dahil) ana yelkeni bir miktar açmaya karar veriyoruz. Operasyon gerçekleştirilince sancağa bayılan Acrab daha bir hızla yol almaya başlıyor. Hedefe daha konforlu ve hızlı gidiyoruz ama zaman zaman bumba yalpanın etkisi ile boşa çıkıp tekrar yerine savrulurken ki darbeler Osman arkadaşın endişeli bir şekilde kapatalım yelkeni ya kırılırsa söylemlerini artırmasına ve bizim de acaba mı dememize yol açıyor.Burada sevgili Haldun Sevel abimin güzel bir sözünü hatırlıyorum''bir korkak koca orduyu bozar ''. Akif kaptanım yorulmuş ve uyumakta iken ana yelkeni kapatma kararı alan kaptanımız (muhalefet ettim ama) ve ben sarma ana yelkeni kapatan sonsuz halatı da elektrikli ırgata kurban ederek poseidonun gönlünü alalım diyoruz. O karışık anda ana yelken sarma sonsuz halatı (spektra bu arada) kilidinden çıkarılmadan elektrikli vinç çalıştırılınca bomba gibi patlıyor. Ana yelken açık kalıyor tabii ki. Gürültüye koşan Akif kaptanında operasyona iştiraki ile öyle olmaz ,böyle olur deyip bille ana yelkeni tamamen açıyoruz. Şaka şaka ana yelkeni toplamak için Erkan ve ben emniyet halatına bağlanarak direk dibine gideceğiz ve oradaki sarma sistemini elimizdeki vinç kolu ile saracağız diye düşünüyoruz. Mörfi ise bu aralar tam gaz çalışıyor. İlk gün olan cenoa toplama halatı patlatılması sonrasında dikkatsizce cenoa sarma halatını emniyet halatına dolaştırmamız nedeni ile, emniyet halatı direk dibine elimiz değer vaziyette gerilip bizi frenliyor.Neyse kolu yerine sokuyoruz ama tam tur attıramıyoruz. Ulan Mörfi sürekli yanımızda gülüyor. Meğer kullanmamız gereken kol yer alan üstten heçten girilen personel kabininde imiş(sonradan öğrendik).Uzun kol bumba altındaki metal gerdirmeye takılıyor ve biz çıkarıp tekrar takarak ana yelkeni kapatmaya çalışırken Poseidon adi len deyip tamamen açıyor. Madem rüzgar var bizde yararlanalım değil mi. Yelkenci değil miyiz ama. Bu arada cenoa 92 ana yelken 74 metre kare imiş galiba, daha iyi ya daha hızlı gideceğiz artık. Bir kez daha silkinerek yatarak uçmaya başlıyan Acrab'ı rahatlatmak için bu kez Akif kaptan kendi kişisel kararı ile ve tek çıkar yol olan geniş apaza dönüyor. Gösterge 9 da bu ara.Nereden biliyorum artık önümüz nere diye çartplotter inceleniyor.Yeni rota beni sevgili teknemin gezdiği yerlere götürüyor. Geniş araza dönünce tekne rahatlıyor ve silkelenmeler kalmıyor adeta uçuyoruz. Aklıma yelkenciler arasında çok söylenen ''arkadan gelsin yel gibi gelsin'' deyişi geliyor.Bende pil bitmiş ve Akif kaptanıma güvenimiz sonsuz ''ben gidiyorum, gerekli miyim'' diyerek okeyimi alyor sancak kıç omuzluktaki kamarama gidiyorum. Kuru donumu ve fanilamı giyip ayaklarım camda gidiş yönüne 90 derece yatıyorum. Ama yatamıyorum çünki tekne sancağa o kadar yatmış ki ayakta gibi ayaklarımın arasındaki pencereden (tamamen su içinde) akan suya bakarak uyumuşum.Son yazılanlarda arızalar anlaşılabilir olsun diye ilave açıklamalar yaptım arkadaşlar.
Bir de sorum var hala açıklayamıyorum.
Biz Tulon operasyonuna başladığımızda Tulon'un 40 mil güneyinde idik. Bundan kesin eminim. Birazdan devam edecek Minorka'ya sabaha karşı iyice yaklaşmıştık. Ben 2 gece 1 gün mü uyumuştum? O kadar yolu ne ara geldik? Karaya yanaşınca telefonlar çalışmaya başlayınca benim telefonda çalıyor. Kendisi de hatırlayacaktır, Çeto ''abi nerelerdesiniz hiç haber yok endişe ettik, Korsika'ya vardınız mı?'' diye soruyor. Yok Minorka'dayız hava patladı rota değiştirdik dediğimde ''abi yine karıştırıyorsun Sardinya'dır orası'' diye düzeltmişti. Kulakları çınlasın çok severdi abisini düzeltmeyi.
Ertesi sabaha karşı rüzgar sıfılara inerken Minorca önlerindeyiz. Kapatamadığımız ana yelkeni kapatıyor ve tamirat için Es Kastel iskelede bırakılarak Mao' da yer alan Puerto de Mahon'a ulaşıyoruz.Arkadaşlar koya girdiğimiz andan itibaren her rıhtıma yanaşmak istiyor fakat ''yeter artık, burayı çok inceledim ve koyun dibine kadar gideceğiz tamir için orası uygun''
diye ısrarcı olunca Erkan kaptanım kendisine ilk itirazım olduğu için ''Utku abimin bir bildiği var'' dese gerek ki dediğim yere bağlanıyoruz.Pedronun yerinin sahibi delikanlıların en önde gideni SAMUEL namlı İspanyol delikanlı bizi karşılıyor. Jipine doluşuyor ve Feribotun dibindeki kafeye kahvaltıya gidiyoruz. Ekmekleri aynı bizim ekmekler ve 2 gün ve mükemmel bir kahvaltıdan sonra her şey unutuluyor,gözler yine teknelere kaymaya başlıyor.
Hikayenin bu kısmı şimdilik bu kadar. Bahisler açık ne kadarı sallama, ne kadarı gerçek.?
Dede bu yaş 68 belki biraz sallamıştır. Ne de olsa son zamanlarda halatlara sarılmak yerine beşik salladık.
Burada tek amaç sen şunu yaptın ben bunu yaptım muhabbeti değildir.
Burak biraderimin yaz ki ders alalım abi demesi üzerine bazı düzeltme ve ilaveler ile yazdım. Tecrübelerini sürekli anlatan Merem biraderim, dünya turu planlayan Eyüp biraderim. işin profesyoneli olan Özgür biraderim. Cem gür biraderim ve burada şu an aklıma adları hemen gelmeyen diğer arkadaşlar ne derler gerçekten merak ediyorum.
Kendim için şimdilik sadece şunu söylemeliyim. Artık gereksiz tevazuyu bırakacağım arttırınca gerçekten sizi cahil sanmaya başlıyorlar.