Bu teknik konusunu nasıl sulandırayım dedim aklıma 2. yarışım geldi.
Gerçi diyagram ile alakası yok gibi görünse de aslında var. Şöyle ki yarışan tekneler bire bir aynı olsa da yıl farkları var aralarında. Bu da diyagramları olsa bile reytinglerini farklı kılıyor. Buraya kadar yazılanları doğru yorumlamış mıyım Burak'cığım.
Teknelerden biri çok meşhur.Hemen hepiniz tanıyorsunuz.Hadi yaa demeyin.Belki kitaplığınızda duruyordur bile. Hani şu boyu küçük, ama halatına sarılınca sünmeyen cins halatları olan tekne. Eveeet ya işte o Çeto biraderimin Tivity adlı teknesi ve ben o tekne ile yarışma şerefine eriştim.
Neyse lafı fazla sündürmeden asıl yarışa geçelim. İzmir körfezinde yapılan bir yarışta biz de yani dedeniz ve dergilerde yarışan abilerinin yarış esnasındaki hırslanmalarını tiye alan yazarımız. Okumayanlar derginin eski sayılarını bulup okusun.Reklam olmasın diye adını vermeyeyim.
Ama vereyim ya çünkü Naviga eşim Ayşe'nin rahmetli köpeğimiz Miço için yazdığı yazıyı yayınlamıştı diye anımsıyorum.
Her neyse gelelim yarışa hava güzel nereden nasıl esiyor onu Burak yazsın.Bana göre İzmir körfezinde yine meşhur eşek imbatı esiyormuş dur. Rakibimiz ise alınışı ile ilgili dedikoduların ge ko ayyuka çıktığı bir diğer Feridun Şaşal yapımı tiny 17. Benim grekoromen 2. liğimde olduğu gibi 3. rakip yok.
Teknede ben olunca kaptanımız başkaca mürettebat gerekmez deyip açılıyoruz. Donatan aynı zamanda kaptanımız ve tüm yelkenlerin kumanda ve kontrollerini yaptığı gibi arada bana abi oraya oturma şuraya otur gibi emirlerde yağdırıyor. Zaten sonradan öğrendiğime göre yarış formunda adımın karşısında SAFRA yazıyor. Biz de amatör denizci belgesi dışında 3.8 rota bir gezi sınıfı yelkenliden başka bir şey yok o zamanlar. Yarış falan fazla tecrübe yok ve safralık iyi bir şey diye söylendi,her kese anlatılıyoruz .Yani ne bilir ki durumundayız. O zamandan beri sermayemiz gülüp geçmek he demek.
Yene sündürdük o sünmeyen halatları pardon. Yarış başladı biz açık ara deyemeyeceğim ama yalanı sevmem bayağı önde gidiyoruz da gidiyoruz da nereye kadar abi. Misafir safra olsak da biraz cesaretle rüzgarda kaybolmayacak bir sesle ''ben de biraz yekeyi tutabiiiii'' dememle beraber zaten yarışın o yorucu temposu icinde bitap düşmüş dümenci kendisinden asla beklemediğim bir şekilde kükredi. ''ne diyorsun sen şimdi yarıştayıııızzzz''.
Küççüldüm, ezildim ufacık oldum ama bu arada da aklımdan ''küçül ama sakın ağırlığından bir şeyler kaybetme''diye geçiriyorum. Sonuçta ben bir safrayım ama görevimi sonuna kadar yapmalıyım. Kitaplara girer komiklikler yaparım ,reytingi yükseltir eğlendiririm insanları, falan filan.
Bu yazı gördüğünüz gibi rating ile kesin ilgili.
Literatür bile olabilir bu konuda aratırken ne yazarsanız yazın hayat literatüründe çıkar karşınıza.
Yani sakın ola buradan silinmeye. Hatta bir kopyasını alın yanınıza, arada okuyun dede gibi sonradan yazar olmayasınız.