Zikri: Geçen gün yine güzel bir gezi yaptım tekne ile… Yelkenlerimi açtım, yine en başta söylediğin çek-sal prensibini uyguladım. Ama aklımda hep konuştuklarımız vardı. Eğer kızmassan birşey söyleyeceğim.
Fikri: Dur tahmin edeyim, bu teorinin çerçevesini az çok anlamak pek de işime yaramadı diyeceksin.
Zikri: Evet, yani yelkeni optimum performansta kullanmama katkıda bulunur zannediyordum… ki pırpırlayana kadar sal, pırpırlama duruncaya kadar çek… başka da birşey yapmıyorum baktığında… Tamam, taşıma ve sürükleme kuvveti, kritik açı, bağıl hız filan anladım, mantığıma da yattı ama başta söylediğin işin %15’i açısından ne söyledi bana bunlar? Nümerik analiz yapan bir bilgisayar mı bulundurmam gerekiyor teknenin havuzluğunda…
Fikri: Hayır… Çok daha pratik ve çok daha etkin birşey icat etmiş insanlar çünkü bu iş için…
Zikri: Nedir o?
Fikri: Birkaç çift tüy…
Zikri: Tüy mü?
Fikri: Evet… iplik, şerit, hafif, rüzgarada uçuşabilen bir şey sana çözmen gereken bütün denklemleri çözer…
Zikri: Nasıl oluyor bu?
Fikri: Yelken, en yüksek taşıma kuvvetini iki tarafından da hava düzgün bir şekilde akarken yaratabilir. O yüzden yelkenin yüzüne çift taraflı tüyler takılıyor. Bu tüyler sayesinde daha pırpırlama başlamadan anlayabilirsin en uygun ayarda olup olmadığını. Bir tür erken uyarı sistemi, yelken sana alarm verir bu sayede...
Zikri: Nasıl?
Fikri: Çok basit bir ilkeyi gözeterek… Tüylerin ikisi de düzgün bir şekilde arkaya doğru uçması lazım… Ön yelkenini ele alalım. Bunun ön tarafında tüyler var dikkat ettin mi onlara hiç?
Zikri: Evet…
Fikri: İşte onlar sayesinde yelken sana istediği ayarı söyler.
Zikri: Nasıl yapar bunu?
Fikri: Hava akışının bozulduğu taraftaki tüy dalgalanmaya, pırpırlamaya başlar. Yelken hala çalışır vaziyettedir ama optimumda değildir. Zaten o kritik açı dediğimiz şey keskin bir değer olmaktan ziyade belli bir değerler aralığıdır. Maksimum verimi almak istersen bu tüyü düzeltmen lazım. Onun da basit bir kuralı var: Yelkenin tüyler vasıtasıyla seninle konuştuğunu varsay… Yelken sana HANGİ YÖNE ayar yapman gerektiğini söyler. Eğer dıştaki tüyün bozulmuşsa BENİ DIŞARI DOĞRU SAL demek ister. Eğer içerideki tüyün bozulmuşsa BENİ KENDİNE ÇEK der. Yani gitmek istediği yönü söyler… Basit, iki cümleli bir dildir bu… Bunu yaparsan hızının arttığını hemen gözlemlersin. Dolayısıyla yelkeni sürekli sal-çek çekiştirmen gerekmez. Ara sıra tüylerini kotrol etsen yeterlidir.
Zikri: Harikaymış! Ne kadar basit bir çözüm!
Fikri: Ve bir o kadar da güçlü ve kesin…
Zikri: Ön yelkenimdeki o tüyleri hatırlıyorum. Ama birkaç çift vardı sanki, aşağıdan yukarı doğru üç çift var bende yanlış hatırlamıyorsam… Hangi çifte bakmam lazım? Herhangi biri olur mu? Diğerleri yedek amaçlı mı takılıyor hani koparsa oraya takmak çok da pratik değil sonuçta… Öyle değil mi?
Fikri: Tam olarak öyle değil… Tahmin edeyim… Sendeki tüy çiftleri farklı YÜKSEKLİKLERDE değil mi?
Zikri: Evet…
Fikri: İşte o zaman yedek amaçlı takılmamışlar, her birinin bir fonksiyonu var…
Zikri: Eyvah, yine karmaşık birşey mi geliyor?
Fikri: Baştaki ilkeleri konuşmamış olsaydık karmaşık gelebilirdi. Ama bence artık bunu kendin anlayabilirsin. Sadece ekstradan bir bilgi vereceğim sana…
Zikri: Nedir o?
Fikri: GERÇEK RÜZGARIN ŞİDDETİ YUKARIYA DOĞRU GİTTİKÇE ARTAR…
Zikri: Hmm… Bunun ne anlama geldiğini düşüneceğim ama madem herşeyin sebebini sorguluyoruz önce onu sorayım: niye rüzgarın şiddeti deniz seviyesinde daha zayıftır da yukarı gittikçe artar?
Fikri: Bu hususiyet rüzgara, havaya özgü bir özellik değil. Her akışkanda var… Boruda akan bir suyun ortası daha hızlı ilerler, kenarları daha yavaş. Yine “sezgisel” bir açıklama istiyorsan direnç veya sürtünme diyebilirsin. Ama tam sebebi yine akışkanlar mekaniği denklemlerinin “sınır koşullarını gözeten” çözümlerinde yer alıyor. O “sınır” durgun olduğu için akışkan sınıra yaklaştıkça yavaşlar… (Nasıl bir oranda yavaşladığı ile yelkenin kesiminin-dizaynının arasında bir ilişki vardır… İşte o zaman o denklemlerin hakikaten çözülmesi gerekir…)
Zikri: Peki… Bunun yelken açısından anlamını düşüneyim o zaman. Senin düşünce şekline biraz alıştım, basit ve gerekirse tersinden düşüneceğim… Tüyler niye var? Açıyı optimize etmek için dedik… Hmm… Farklı yüksekliklerde farklı açıyla mı ayarlanması gerekiyor o zaman bu yelkenin? Görünüşe göre öyle… Ama NİYE? Söyleme ben düşüneceğim!
Niye olabilir niye??… Bana söylediğin ekstra bilgi “gerçek rüzgar hızının yükseklikle değişmesi” idi. Ee ne olacak ki? Yön değişir demiyorsun sonuçta hız değişir diyorsun… Çıkamayacağım işin içinden galiba…
Fikri: Çıkarsın… mükemmel geldin buraya kadar çünkü… Her söylediğin doğru idi..
Zikri: Tamam o zaman söyleme… Baştan temiz kafayla düşüneyim. Yükseklikle gerçek rüzgar hızı artıyor… Ama… bir dakika… ama… yelkenim BAĞIL rüzgar ile çalışıyordu gerçek rüzgar beni ilgilendirmiyor ki... Dolayısıyla gerçek rüzgarın HIZININ artması bağıl rüzgarın YÖNÜNÜ değiştirir… mi acaba? Bir bakayım vektör diyagramlarına… Tabii ki! Demek ki yukarı doğru çıktıkça gerçek rüzgarımın hızı artıyor, bu da bağıl rüzgarımın yönünü değiştiriyor. Bu da kritik açımı değiştiriyor… Doğru mu?
Fikri: O kadar güzel çıkardın ki helal olsun diyor ve bir keyif sigarası yakıyorum izninle…
Zikri: Ne demek…

Peki ama yüksekliğe göre yelkenin açısı nasıl ayarlanabilir ki? Sonuçta tek bir halatla kontrol etmiyor muyum yelkeni? Iskota ile yani…
Fikri: Öncelikle tekrar tebrikler… Bu yapman gereken ayara yelkene BÜKÜM (TWIST) vermek deniyor. Ve evet yelken açısı tek bir halat
ile ayarlanıyor ama o halatı çeken kuvvetin iki bileşeni var… Yatay ve dikey… Tek yapman gereken bu ikisinin arasındaki oranı ayarlamak.
Zikri: Onu nasıl yapıyoruz?
Fikri: Yelken iskotası yelkenden çıkıp gövdeye değdiği noktayı değiştirerek. Bunun için “araba” denilen bir hareketli makara var, ileri geri hareket ediyor. Bu da iskotayı çekme açımı değiştiriyor ve bu da yelken kumaşının rüzgara hücum açısını ön yaka boyunca yukarı doğru değiştiriyor.
Zikri: Tamam ama tüyler bu konuda nasıl yardımcı oluyor bana?
Fikri: Ha o çok basit! Yine aynı dili konuşuyor yelken seninle… GİTMEK İSTEDİĞİ YÖNÜ İŞARET EDİYOR… Mesela alttaki ve ortadaki tüylerin güzel uçuyor, üstteki tüylerin bozuk, pırpırlıyor… Üst taraf sana daha UZAK değil mi? O zaman arabayı kendinden UZAKLAŞTIRIYORSUN. Yani ileri alıyorsun ve bir bakıyorsun ki üç çift tüyünün üçü de mükemmel uçuyor… İşte o anda o yelkenin aldığı bükümlü şekle iyi bak ve ne kadar estetik göründüğünü de takdir etmeden geçme…
Zikri: Geçmem.

Bu dakikadan sonra geçemem zaten… Üstteki tüylerim iyi, alttaki tüylerim bozuksa o zaman da bana YAKIN olan tüylerim bozuk olduğu için yelken bana arabayı kendime YAKLAŞTIRMAMI söylüyor öyle değil mi?
Fikri: Harika… İşte şimdi o yelkenin hakkını vermiş olursun…
-------
Bildiklerimin sınırına yaklaşıyorum ama biraz daha devam edebilirim galiba…
