Sokratik diyalog usülünü seviyorum, o sekilde devam... Fikri ile Zikri olsun kahramanlarimiz bu sefer... (Gerçek kişi ve kurumlarla zerre kadar alakası yoktur…
)
-----------------------------------
Zikri: Şu yelkeni bana anlatır mısın?
Fikri: Nesini anlatayım.
Zikri: Herşeyini... Nasıl çalısıyor yelken ?
Fikri: Niye öğrenmek istiyorsun ki? Yelkenle nasıl gidebilirim onu mu merak ediyorsun?
Zikri: Ee, evet... Birincil isteğim o tabii...
Fikri: "Pırpırlayana kadar sal, pırpırlama durana kadar çek... ve (keyfinin istedigi) periyotlarla bu işlemi tekrarla..."
Zikri: ...??
Fikri: ...??
Zikri: Bu kadar mı?
Fikri: Bu kadar... Şaka değil, bu kadar…
Zikri: Pırpırlama derken bayrak gibi dalgalanmayı mı kastediyorsun?
Fikri: Evet, onu yapma iste. Yeter sana bu kadarı... Ama gerektiğinden fazla da çekme halatı, gitmez zaten o zaman, o yüzden ara sıra salıp pırpırlamayı gör, tekrar çek dedim.
Zikri: Gerçekten bu kadar basit mi?
Fikri: Evet... isin % 85'i (hatta duruma göre %90'ı) bu kadar. Her türlü işini görür, her yere de götürür bu bilgi seni...
Zikri: Geri kalan % 15'i?
Fikri: Biraz daha hızlı gitmeye yarar, denizin, rüzgarin, sessizligin keyfini dinlemek mi istersin yoksa sürekli o tüye bakayım, şuraya kavis vermek için diger halatı biraz daha çekeyim bununla ugraşmayi mi?
Zikri: Peki anladim. Zor bir şey değil gibi...
Fikri: Hiç değil...
Zikri: Tamam tesekkürler...
Fikri: Rica ederim.
-----------------------------
Zikri: …….. Peki ama …
Fikri: Hah! Başlıyoruz…
Zikri:
… hehehe… gerçekten merak ediyorum “nasıl” çalıştığını. Sonuçta bir şeyin mantığını anlarsam daha hakim olmaz mıyım o şeye?
Fikri: Elbette ki! Herşey için geçerli bu, ayrıca bilmediğin ve kimsenin de öğretmedigi şeyleri de keşfedebilirsin bu şekilde.
Zikri: Tamam iste, anlat dinliyorum.
Fikri: Kullanmasi kadar kolay değil yalnız anlaması; onu peşinen söyleyeyim hayal kırıklığına uğrama.
Zikri: Nasıl? Çok mu zor?
Fikri: "Anlamaktan" ne beklediğine bağlı… ne kadar derine inmek tatmin edecek seni, hangi “bildiklerinle” bağdaştırabilmek tatmin edecek ona bağlı… Bisiklet kullanmayı biliyor musun mesela?
Zikri: Evet biliyoum.
Fikri:. Bisiklet nasıl dik durabiliyor o kadar kararlı bir şekilde onu anladığını söyleyebilir misin peki?
Zikri:. Hiç düşünmemiştim bunu…
Fikri: Yelkeni niye düşünüyorsun ki ?
Zikri: Ne biliyim, daha “basit” gibi, öyle değil mi?
Fikri: Değil… Hiç değil hem de…
Zikri: Çok farklı kaynaklarda çok farklı şeyler yazıyor bu konuda da sanki basit birşeymiş de ben anlayamıyorum gibi hissediyorum.
Fikri: Çok güzel tespit bu… İçin rahat olsun ki basit birşey değil, bisikletin çalışma prensibinden bile kat kat zor birşey bunun arkasında yatan fizikel prensip…
Zikri: Anladım, sen detaylandırmaya başla, ben tatmin olduğum yerde dur derim o zaman…
Fikri: Anlaştık! Yalnız bazı arka plan bilgileri gerekecek, bunlar olmadan olmaz.
Zikri: Olur, vaktim var.
Fikri: Vektör ne demek biliyor musun?
Zikri: Biliyorum… galiba… ama emin olmak için wikipedyaya bakayım dur... Hmmm… Bir sürü değişik bağlamda tanımı varmış vektörün; hangisi ki ??
Fikri: Matematik ve fizik bağlamında olanına bakacaksın.
Zikri: "Vektör uzayının elemanına vektör denir." … Bu nasıl bir tanım ya, tanımladığı kelimeyi kullanıyor ?!
Fikri: Hehehe... Güzel ve derin bir tanım esasında ama bize o kadar soyut hali gerekmiyor, kuantum fiziği yapmayacağız.
Zikri: Kuantum fiziği de mi vektörlerle alakalı?
Fikri: Baştan aşağı… ama wikipediadaki soyut anlamı ile... konuyu dağıtma istersen yolumuz uzun...
Zikri: Tamam.
Fikri: Hani şu lisede ögretilen kağıt üzerine çizdigimiz oklar gelsin aklına vektör deyince.
Zikri: Evet hatırlıyorum. Hani kendine has toplama çıkarma kuralları vardı. Toplarken uç uca ekliyorduk. Çıkarırken çıkardığımızı ters çevirip öyle ucuna ekliyorduk, vs...
Fikri: Evet, onlar… en önemli matematiksel aracımız bu, çünkü yelkeni anlamak açisindan en önemli fiziksel nicelikleri bunlarla temsil ediyoruz.
Zikri: Kuvvet gibi mi yani?
Fikri: Kuvvet... ve belki daha önemlisi de hızı... bu gibi nicelikler büyüklük haricinde YÖN bilgisi de taşıyan nicelikler. Sadece büyüklüğünü söylemek yetmiyor, yönünü de söylemek lazim, o yüzden bunların temsilinde vektörleri kullaniyoruz işte.
Zikri: Tamam, çok zor değil gibi bu...
Fikri: Değil... bir sonraki arka plan bilgisi ise "bağıl hız" kavramı... Duymuş muydun bunu?
Zikri: Hız tamam da ... bağıl ...??
Fikri: Göreceli, göreli, relatif, rölativ, nispi, izafi, zahiri... Bir sürü farklı kelime ile de söyleniyor. Niye aynı şey için bu kadar farklı kelime var ben de bilmiyorum…
Zikri: Zahiriyi duymustum, yelken kitabinda yaziyordu.... gerçi tam anlamamistim ama?
Fikri: Zahiri diyelim o zaman daha tanıdıksa senin için… ama kast edilen sey aynı, bağıl hız.
Zikri: Tamam, nedir bu zahiri veya bağıl hız?
Fikri: Sana göre olan hız demek.
Zikri: ….??... Bildiğimiz hızdan ne farkı var bunun?
Fikri: Hiçbir farkı yok...
Zikri: ….??
Fikri: Giden arabanin penceresinden kafanı dışarı çıkar, ne hissedersin?
Zikri: Rüzgar ?
Fikri: Evet, o hissettiğin havanın “sana göre” hızı iste. Yani bağıl hızı.
Zikri: Gerçek hızı ne peki?
Fikri: Gerçek derken..? Senin hissettiğin şeyin nesi “gerçek” değil? Hız kavramının her zaman “bağıl” bir karakteri olduğunu unutma, hızı her zaman bir “şeye” göre tanımlamak zorundayız…
Zikri: E o zaman bütün hızlar “bağıl” mı yani?
Fikri: Evet…
Zikri: Tamam da bağıl demenin ne esprisi var o zaman ??
Fikri: İşin bütün esprisi arabada giderken senin hissettiğin rüzgar ile aynı anda yolun kenarında duran benim hissettiğim rüzgar hızının
arasındaki ilişkiyi bulmak. Bunu nasıl yapacağını bilmek…
Zikri: Anladım… Deniz üzerinden örneklerle devam edelim bence?
Fikri: Tabii ki… Hava raporlarında rüzgar hızı (ve yönü) denilen şey (veya illa o kelimeyi kullanmak istiyorsak) “gerçek” rüzgar dediğimiz şey karaya göre rapor edilir.
Zikri: Ama tekne karaya göre hareket ediyor dolayısıyla ben….
Fikri: Evet, kendin düşün ve tamamla bu cümleyi, yelken teorisini anlamak adına işin en kritik noktasındasın çünkü.
Zikri: Peki… Ben de karaya göre hareket ettiğim zaman gerçek rüzgar hızından farklı bir şey hissedeceğim. Yani bu rüzgarın bana göre bağıl hızı olacak.
Fikri: Süper… Bunu bir levha yaptırıp duvarına mı asarsın, yoksa özümseyip bünyene mi katarsın veya artık her ne yapıyorsan yap ASLA unutma:
BENİM HİSSETTİĞİM RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
TEKNEMİN HİSSETTİĞİ RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
YELKENİMİN HİSSETTİĞİ RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
DİREK TEPEMEDKİ OKUN GÖSTERDİĞİ RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
ÇARMIHA BAĞLADIĞIM İPLİĞİN GÖSTERDİĞİ RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
TEKNE ÜZERİNDE HERŞEYİN HİSSETTİĞİ RÜZGAR BAĞIL RÜZGAR!
Zikri: Hehehe… Tamam abartmayalım istersen...
Fikri: Ben gülmüyorum…
Zikri: Noluyor ya…
Fikri: İki gün sonra gelip tamam da niye tam arkadan estiğinde en hızlı gitmiyor ki deme bana sonra… Bunun üzerinde ne kadar dursak az, ne kadar vurgulasam az o yüzden biraz daha ciddiye alalım. Yelkeni filan bırak önce bunu öğrenelim.
Zikri: Tamam, dinliyorum.
Fikri: Şimdi sorumuz şu gerçek rüzgar ile bağıl rüzgar arasında nasıl bir bağıntı var? Birini biliyorsan ötekisini nasıl hesaplarsın?
Zikri: Kızmazsan birşey soracağım.
Fikri: Niye kızayım?
Zikri: Demin kızdın…
Fikri: En önemli yeri fazla ciddiye almamana kızdım. Sorabilirsin.
Zikri: Bu hesap ne işime yarayacak?
Fikri: Pratik açıdan bir işine yaramayacak, ilk başta sana basit kuralını söyledim zaten bu işin, sen bağıl rüzgarına göre yelkenini ayarlar
gidersin… bana yelkeni ve onun karakteristiğini ANLAMAK istiyorum diye sordun, anlamanın yolu da bu hesabı anlamaktan geçiyor. Bunu bir kere yap, kafanda bitir, özümseyince gerek kalmaz zaten bir daha düşünmene…
Zikri: Tamam, dinliyorum...
Fikri: Gerçek hız bağıl hız ilişkisini kuracağız. Ve bu basit bir çıkarma işleminden ibaret. Ama buraya DİKKAT, hız dediğimiz şey vektörel nicelik, dolayısıyla bu çıkarma işlemi vektörlerin birbirinden çıkarılması şeklinde olacak.
Zikri: Hmm, anladım. Özel örnekler üzerinden gidelim mi?
Fikri: Mesela motorun çalışıyor ve kuzeye doğru gidiyorsun. Hızın 5 mil, gerçek rüzgar da kuzeyden 10 mil ile esiyor. Bağıl rüzgarın nedir?
Zikri: Vektörleri hayal edeceğim değil mi?
Fikri: Evet, yukarı doğru 5 büyüklüğünde bir vektör, işte bu senin hızın. Aşağı doğru da 10 büyüklüğünde bir vektör bu da rüzgarın hızı. Şimdi kural şu: kendi hızını rüzgarın hızından çıkarıyorsun. Vektörlerde çıkarma ne demekti?
Zikri: Oku geri döndürüyorum ve diğerinin ucuna ekliyorum. Aşağı doğru 15 çıktı.
Fikri: İşte bu kadar! Bu rüzgarın sana göre bağıl hızı, senin ve teknenin ve yelkenlerinin ve direğinin tepesindeki okun ve çarmıha
bağladığın ipin hissettiği rüzgar. Adı bağıl sadece, yoksa iliklerine kadar bunu hissediyorsun teknenle beraber…
Zikri: Anladım, peki aynı örnekte gerçek rüzgarın doğudan estiği duruma bakalım mı?
Fikri: Hadi bakalım, top sende bu sefer…
Zikri: Yukarı doğru bir vektör, boyu 5, bir tane de sola doğru bir vektör boyu 10. Şimdi 5 olanı ters çevirip 10 un ucuna ekledim. Böyle açılı birşey çıktı. Kuzey doğu ama doğuya daha yakın.
Fikri: Süper! Boyunu bulmayı biliyor musun o vektörün?
Zikri: Hmmm… Pisagor teoremi miydi?
Fikri: Ta kendisi…
Zikri: 10 un karesi 100, 5 in karesi 25, topladım 125, karekökünü aldım 11 küsür…
Fikri: Doğru, tebrikler…
Zikri: Zevkli birşeymiş, peki 0 veya 90’dan farklı açılarda gelirse…
Fikri: Prensip değişmiyor, yine vektörlerle çalışıyorsun, boyunu bulmak için pisagor teoreminin daha genel hali lazım tabii sana, kosinüs teoremi deniyor ona da, üçgenin 3 elemanını biliyorsan (en az biri kenar olmak üzere) diğer 3 elemanı da bulunabilir her türlü. Açılar, boylar vs…
Zikri: Anladım… sonra?
Fikri: Acele etme, hazmede ede…
-----------------------------------------
Devam edecek