Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Atatürk

  • *
  • İleti: 139
Atatürk
OP: 25 Ekim 2019, 23:15:17
"... Hangi istiklâl vardır ki
yabancıların nasihatlarıyla,
yabancıların planlarıyla
yükselebilsin?”
Mustafa Kemal
6 Mart 1922
  • IP logged
xxx

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#1: 25 Ekim 2019, 23:17:20
"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri,
Türkiye’nin zararıyla, Türkiye’nin gerilemesiyle ortaya
çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin
hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran
en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir.
Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir
ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı.
Türkiye, Viyana’dan sonra, Peşte ve Belgrad’ta yenilmeseydi,
Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti.
Fransa, İtalya, Almanya’da, aynı kaynaktan esinlenerek
hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.
“ ...B ir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen
şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır.
Gerçekten de Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine
ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş,
düştükçe düşmüştür. Türkiye’yi yok etmeye girişenler,
Türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler,
zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları
paylaşarak birleşmiş, ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu
olarak, birçok zekâlar, duygular, fikirler, Türkiye’nin
yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu
yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, âdeta
tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu
geleneğin, Türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uy-
gulanması sonucunda, nihayet Türkiye’yi ıslah etmek,
Türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle,
Türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır.
Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini
elde etmişlerdir.
“ ... Oysa bu güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye
halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı
katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin, en
çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık
durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için,
mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın
emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan
almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.
Oysa hangi istiklâl vardır ki yabancıların nasihatlarıyla,
yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle
bir olay kaydetmemiştir; tarihte böyle bir olay yaratmaya
kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte
Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler
yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha
çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.
" ... Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı,
hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı,
ahlâk bakımından da düşüyor. Durum incelenirse
görülür ki, Türkiye Doğu ‘maneviyatı’yla sona eren bir
yol üzerinde bulunuyordu. Doğu’yla Batı’nın birleştiği
yerde bulunduğumuz, Batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz
takdirde, asıl mayamız olan Doğu ‘maneviyatından
tamamiyle soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki, bu büyük
memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına
itmekten başka bir sonuç beklenemez (bundan).
" ... Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır.
Türkiye’nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş
olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, sus-
maya mahkûmmuş gibi, Türkiye’yi âtıl ve çekingen bir
halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının
gerektirdiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler.
Türkiye’de fikir adamları, âdeta kendi kendilerine hakaret
ediyorlardı. Diyorlardı ki ‘Biz adam değiliz ve olamayız.
Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’
Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman
olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara,
kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘Onlar bizi
idare etsin’ diyorlardı.”
Mustafa Kemal
6 Mart 1922
  • IP logged
« Son Düzenleme: 25 Ekim 2019, 23:31:01 Gönderen: Erol Şar »
xxx

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#2: 25 Ekim 2019, 23:20:15
Bu başlığı Musafa Kemal ile ilgili paylaşım yapmak için açtım.

Mustafa Kemal hakkında yalan yanlış milyonlarca fikir ve düşünce ortalığı kasıp kavuruyor.

Gerçek Mustafa Kemali anlamak için bir çaba olsun istedim.

Beğendiğim yorumları ve kendi sözlerini paylaşmak istiyorum.

herkesin katkılarını bekliyorum.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 25 Ekim 2019, 23:26:40 Gönderen: Erol Şar »
xxx

  • *
  • İleti: 1049
Ynt: Atatürk
#3: 26 Ekim 2019, 01:04:33
 :)xx :)xx :)xx
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 1541
  • Bilen bilir
Ynt: Atatürk
#4: 26 Ekim 2019, 08:29:43
 :)xx :)xx :)xx
  • IP logged
DeDe

  • *
  • İleti: 291
Ynt: Atatürk
#5: 26 Ekim 2019, 09:19:35
Ben manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar
  • IP logged

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#6: 26 Ekim 2019, 09:20:12
"... Önemli olan, memleketi temelinden yıkan,
ulusu tutsak ettiren iç cephenin düşmesidir. Bu gerçeği
bizden iyi bilen düşmanlar bu cephemizi yıkmak için
yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar
başarı da kazanmışlardır. Gerçekten kaleyi içinden almak,
dışından zorlamaktan kolaydır...”
Mustafa Kemal
1927
  • IP logged
xxx

  • *
  • İleti: 5
Ynt: Atatürk
#7: 26 Ekim 2019, 10:15:15
Benim için tek hedef vardır: Cumhuriyet hedefi.

Bu hedefe vasıl olmak için, muayyen yolda yürüyen arkadaşların muvaffak olması için, tevessül edilen doğru yolda, namuskârane yolda çok çalışmak ve faal olmak lazımdır.

Arkadaşlar, benden iltimas beklenmemelidir. Hepiniz benim nazarımda kıymetli, yüksek kardeşlersiniz. Amma hepinize gösterdiğim hedef, âli, kutsi bir hedeftir. Hepiniz oraya müteveccihsiniz. Hanginiz daha güzel hatlarla, muvaffakiyetlerle oraya vasıl olursanız, onu, ellerimi çatlatıncaya kadar çarparak takdir edeceğim, alkışlayacağım.

Benden iltimas ve tarafgirlik beklemeyin arkadaşlar!

Adam olanlar, insan olanlar, fikirleri olanlar, yüksek ideali olanlar kıymetlerini göstersinler!

Benim size kardeşçe söyleyeceğim şey budur. Bütün arkadaşlarıma beyan etmek mecburiyetindeyim ki, ben o milli hedefe bütün kitle-i milleti yürütmek için tabii, ahlâki bir saikim, bunu isterim.

Amma kim yapar? Kim yaparsa o muvaffaktır.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 291
Ynt: Atatürk
#8: 26 Ekim 2019, 10:37:05
Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir’de geçireceği ilk geceyi yaşıyordu. Zengin bir sofra hazırlandığı halde, ufak tefekle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. Ertesi sabah, erkenden uyandık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik. Vali, İngiliz konsolosuyla konuşuyordu. Biz gelince, ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa’yı tanıştırdı. Konsolos iyi Türkçe biliyordu. Paşa, Vali’ye sordu:

-Konu nedir?
Vali anlattı:
-Sayın Konsolos, İngiliz tebası vatandaşlarla Rum ve Ermeni azınlığın güven altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Kendilerine herkesin güven altında olduğunu bildirdim

Mustafa Kemâl Paşa, Konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu. Buna rağmen kendisine Vali’yi muhatap aldı:

-Ee, peki daha ne istiyormuş.
Bu soruya Konsolos Türkçe cevap verdi:
-Tebamız için Hükümetinizden yazılı teminat istiyorum.

Mustafa Kemâl Paşa:
-Ne yani, Yunanlılar zamanında siz, tebanızı daha emniyette mi görüyordunuz?

Konsolos kasılarak:
-Evet, dedi. Yunanlılar buradayken tebamızı daha emniyette görüyorduk.

-O halde buyurun tebanız ile birlikte Yunanistan’a gidin efendim.

Konsolos:
-Yani majestelerinin hükümetine savaş mı açıyorsunuz?

Mustafa Kemâl Paşa:
-Siz kiminle. neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben, Millet Meclisinin Başkanı ve Türk Orduları Başkumandanıyım. Savaş açmaya da barış yapmaya da tam yetkiliyim. Peki siz kimsiniz? Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmelerini yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim. Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya, efendim!

Konsolos, Mustafa Kemâl Paşa’nın son sözü üzerine sapsarı kesildi ve tek kelime söylemeden kapıdan çıktı, gitti.

Mustafa Kemâl Paşa, adamın arkasından Vali’ye döndü:
-Bunlara yüz vermeyin Vali bey! Bir donanma önünde pısacak, bir blöf karşısında yelkenleri suya indirecek bir devletçik sanıyorlar bizi. Küstahlık derecesine bakın, Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak! Savaş halinde değiliz sanki. Bana savaş mı açıyorsunuz, diye soruyor!

Birkaç saat sonra, İngiliz donanma kumandanı Hükümet konağının kapısından girerek, Mustafa Kemâl Paşa’nın odasına yöneldi. Nazik fakat öfkeli bir hali vardı. Ruşen Eşref kendisine ne istediğini sordu.

-Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa ile görüşmek istiyorum.
Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.

Amiral:
-Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale’deki başarınızın rastlantıya borçlu olmadığınızı kanıtladınız. Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum, diyerek övgüler yağdırmaya başladı.

Paşa, bıkkın bir sesle:
-Bunları geçin Amiral. Çok işimiz var. Asıl konuya gelin… dedi.

Amiral bu tavır karşısında bocalıyarak konuya girdi:
-İzmir’de tebamız ve sizin azınlıklarınız. Ermeniler, Rumlar var. Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir. Güvende midirler?

Paşa :
-Hiç kuşkunuz olmasın Amiral, tebanız ve azınlıklar Hükümetimizin koruması altındadır. Suç işlemeyenler, kendilerini güvende sayabilirler.

-Peki suç işleyenler?

Paşa:
-Suç işleyenler sayın Amiral, muhtemelen ülkenizde olduğu gibi adaletin huzuruna çıkarılır. Suçlu olanlar cezalarını çeker.

-Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumlar, şımarıklık yapmış ola-bilir. Bugün bu insanlar yerli halkın düşmanlığıyla yüz yüzedir. Ermenileri biliyorsunuz büyük bir toplumu göçe zorlandı ve önemli bölümü hayatlarını kaybetti. Bu ruh haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış bazı Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır, bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler halkın husumetine bırakılırsa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır.

Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemâl Paşa “dünyanın koparacağı gürültü” ile tehdit edilince amiralin sözünü kesti:

-Üstünlük pozunuzu derhal bir yana koyunuz. Tehdit etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerin kıyamet koparıp koparmayacağını düşünmem bile. Bunlar memleketin dahili işleri ve de sizin bu işlere karışmanıza müsaade etmem. Majestelerinin devleti bizim azınlıklarla uğraşmaktan vazgeçsin.. Kim ki bize saygı beslemez, bizden de saygı beklemeye hakkı olmaz.

Amiralin yüzü bembeyaz oldu.
-İngiliz Hükümetinin tebasını her yerde koruma hakkı devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.

Paşa:
-Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde görmüş olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını donanmanıza kapatıyorum. İsterseniz tebanızı gemilerinize doldurabilirsiniz. Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum.

Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı:
-İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?

Paşa:
Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık. Karşımda serbestçe oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz. Fakat, nezaketimizi kötüye kullanmanıza müsaade etmem. Şu anda hukuken “barış antlaşması yapmamış iki devletiz. Savaş hukuku halen yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size tekrar ve son defa ihtar ediyorum.

Bir balmumu heykeline döndü Amiral. Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemâl Paşa’nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek:
“Affedersiniz”,dedi. Yerlere kadar eğilerek geri geri gidip dışarı çıktı.

İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye başladılar.

Birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler.


Salih Bozok
  • IP logged

  • *
  • İleti: 291
Ynt: Atatürk
#9: 26 Ekim 2019, 12:04:10
"Those heroes that shed their blood and lost their lives ... You are now lying in the soil of a friendly country. Therefore rest in peace. There is no difference between the Johnnies and the Mehmets to us where they lie side by side here in this country of ours ... You, the mothers who sent their sons from faraway countries, wipe away your tears; your sons are now lying in our bosom and are in peace. After having lost their lives on this land they have become our sons as well."

  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Atatürk
#10: 26 Ekim 2019, 13:35:19
Erol'un yeni başlığını dün gördüm, geçtim.  Yanlış yapmışım.!

Bütün yüreğimle  :)xx :)xx :)xx :)xx :)xx :)xx

Birkaç on yıldır geçirdiğimiz toplumsal efervesnas içinde unutulmaya, unutturulmaya çalışılıyor.
YAPAMAYACAKLAR !  BAŞARAMAYACAKLAR !
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#11: 26 Ekim 2019, 23:41:50

Atatürk yüksek miktar kinin ile zehirlenerek yavaş ve maksatlı öldürülmüştür.

Atatürk düşmanları, Atatürk’ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü söylerler. Amaçları İslam dinine göre içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk’ün içtiğini, böylece Atatürk düşmanlığı temelini atmaktır.
Dinden geçinenler Atatürk düşmanlığı temelini atmak için, O’nun ölümünü bu şekilde işlerlerken, diğer yurttaşlar da bilgi eksikliğinden ve bu konunun yeterince işlenmemesinden dolayı, genelde bu şekilde; “Atatürk alkolden ölmüştür” şeklinde bilirler. Bu nedenle konunun ayrıntılı ele alınması ihtiyacı vardır.

77 yıldır sadece dost meclislerinde gündeme gelen ‘Atatürk ölmedi, zehirlendi’ iddialarına ilişkin tarihi belgeleri ele alırsak, 57 yaşında hayatını kaybeden Atatürk’ün doğal yollardan ölmediği, zamanın kudretli yöneticileri ve doktorları tarafından ‘zehirlendiğine’ ilişkin iddialar zaman zaman dillendirilse de bu, sınırlı bir tartışmanın ötesine geçmemişti.

İlk belge; İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın 30 Haziran 1938’de, yani Atatürk’ün ölümünden 4,5 ay önce İsmet İnönü’ye gönderdiği yazı.

“Çok kıymetli büyüğüm İsmet İnönü. Cumhurreisimizin hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, çevresinde size karşı bazı tedbirler aldığını duydukça çok üzülmekteyim. Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım. Cumhurreisimiz, doktorlardan çok şikayet etmiş, ‘Beni Türk doktorlarına emanet edin’ demiştir. Yabancı doktorları uzaklaştırmak istemektedir. Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hasıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim.

Dahiliye Vekili Şükrü Kaya.” (30 Haziran 1938).

İkinci belge ise, Atatürk’ün zehirlendiği tartışmalarının 20 yıl sonra devletin zirvesindeki bazı isimlerin başını ağrıtacak ve ölüm tehditlerine bile sebep olacak şekilde yeniden gündeme geldiğini gösteriyor. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 26 Şubat 1959 tarihindeki yazısında, daha sonra İçişleri Bakanlığı da yapacak olan Hıfzı Oğuz Bekata’yı nazik bir şekilde uyarıyor.

Hıfzı Oğuz Bekata, Kasım Gülek’in ‘nazikçe’ uyarılarına rağmen Atatürk’ün ölümünün arkasındaki sırrı araştırmaya devam etti.

Bekata’nın İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Doktor Lebit Yurdoğlu’ndan destek istediği, Yurdoğlu’nun elde ettiği bulguları bir mektupla ilettiği görülüyor. Doktor Yurdoğlu, Bekata’ya yazdığı yazıda Atatürk’ün kesinlikle öldürüldüğüne dikkat çekiyor. Yurdoğlu tespitlerini şu şekilde sıralıyor:

“Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını, teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tespit ettim… Sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekim bilir. Bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim… Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, Dr. Neşet Irdelp’in hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hakim olmuştur.”

Atatürk’ün hayatı boyunca çekilen binlerce fotoğrafı olmasına rağmen neden alkolik denilen bir insanın masasında ve elinde içki şişesi ve bardağı yoktur? Hatta kız çocuğuyla birlikte çekilmiş ve elinde bir bardak malt içeceği olmasına rağmen “Atatürk kız çocuğuna bira içiriyor” diye iftiralar atılmıştır.

Atatürk, yanlış tedavi uygulandığı için ölmüştür. Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi. Atatürk’e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı Kinin yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor Mason locası üstadı doktor Mim Kemal’dir.

Büyük Millet Meclisi’nde Atatürk’ün ölüm raporu gündeme geldiğinde, 1935 yılında kapatılan ancak Meclis’ten tam olarak arındırılamayan Masonlar ortaya bir fikir atarlar:

“Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım…” denir ve kabul edilir, tarih kitaplarına da böyle girer…

Atatürk, vatanımızı 11 savaş yaparak, hepsinde de zafer ile ayrılarak düşmanı vatanımızdan kovmuştur. Bize Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan etmiştir.

Ne mutlu Atatürk’ü gerçek anlayan ve anlatanlara…

  • IP logged
xxx

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#12: 26 Ekim 2019, 23:49:25
Merem Atatürkün manevi mirasını paylaştı

Maddi mirası,vasiyeti aşağıda.


5 Eylül 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısıyla kaleme aldığı vasiyetnamenin içeriği ise şöyle:
“Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
1) Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2)  Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3) Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4) Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5) İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir.”


  • IP logged
xxx

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Atatürk
#13: 26 Ekim 2019, 23:54:32

Devam edeceğiz.
  • IP logged
xxx

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Atatürk
#14: 28 Ekim 2019, 20:35:30

Fransız gazete arşivlerinden çıkmış ve renklendirilmiş harika bir belgesel film.

https://www.facebook.com/100011364789974/videos/1143140152741467/
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

 
Yukarı git