Üstelik kıyıya verev şekilde ilerliyor. Ebabil niye dönmeye başlamadı?
Hemen küreğin tekini elime aldım, Ebabil'i yavaşlatmaya ve döndürmeye çalıştım. Yavaşlattım ama döndüremedim? Elimde küreklerle hızla pupa tarafina gittim. Bir de ne göreyim, dümen palası ayarladığım şekilde durmuyor. Ebabil bu yüzden dönmüyormuş.
İlk planı uygulamak neredeyse olanaksız durumu geldiğinden dengeleyici gövde rüzgar üstündeyken manevra yapman gerekli. Var gücümle küreğe asılıyorum, Ebabil'in kafasını biraz çevirir gibi oluyorum ama o beni dinlemiyor. Dalga üçlemesi geliyor, "Enes bunu iyi izle, hem de çok iyi. Ebabil'i nasıl parçaladığını en ince ayrıntısına kadar benliğinin içine çek."diyorum içimden.
Birinci dalga gelirken ben kendi bedenimin ağırlığını kullanarak ve kürek çekerek biraz olsun dengeye katkıda bulunmaya çalışsam da, dengeleyici sudan kesiliyor. Ama görevini yapıp suya düz düşüyor BAM! Şimdi ikincisinde, yani en korktuğumda. Dengeleyici tekrar, bu sefer sudan daha fazla yükseliyor. Kafamda anlık düşünceler belirip kayboluyor : Dengeleyicinin üstüne atla. Yok, yok atlama. Tekrar dümene geçene kadar Ebabil kıyıya vurur.
GÜM! Hala hayattayız! Üçüncü de geçince çabalamaya devam. Ama boşuna. Bir üçlemeyi daha atlatıyoruz.
Enes, bırak dönmeye çalışmayı, Ebabil'e biraz olsun ileri doğru hareket ver. İleri! İleri! İLERİ !!!#$@@#
Diğer üçleme o sırada gelmiyor. Belki mevcut dalgaların boyu ve rüzgarın hızi da kısa bir süre için azalıyor, bilmiyorum. Ebabil ağır ağır ilerlemeye başlıyor. Dümeni hafif iskeleye kırıp küreğe asılmaya devam ediyorum. Takatim kalmadı ama kollarım sanki başka bir varlık haline dönüştü.
Ebabil sonunda rotaya giriyor. O sırada olmayan bir şey şimdi olanları yazarken oluyor. Ağlamaya başlıyorum.
Sanırım Ebabil'le gidecek biraz daha yolumuz var. Bahşedilmiş, o gelmeyen üçleme sayesinde...
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER