Sonrasında yeniden karaya, aracıma geçip beş dakika uzaklıktaki Manal koyuna, Ahmet N. Davran'a (Ahmet abi) geçtim. Okyanuslar aşan büyüğümü özlemişim. Ahmet abiyle arkadaşlığımız sanal alemde 2015 yılına, belki daha da eskiye dayanır. Gerçek hayatta ise 2017 yılında tanıştık. O sırada denizci büyüğüm okyanus aşırı yolculuklarını tamamlamış evine, Manal koyuna dönüyor, bense Karaya Çıkmadan 1000 Deniz Mili maceramı yaşıyordum. O sırada Kaş-Kekova yönünde seyrediyordum. Denizler buluşturdu. Tabii uzun uzadıya konuşamadan o yoluna ben yoluma...
Ahmet abi çay ikram etti. Kahvaltı et dediyse de hiç bir şey yemeden, bir bardak çay içimlik süre kadar sohbet edip Ebabil'e geri döndüm. Artık üstümde nasıl bir motivasyon varsa aç karnına işe koyuldum. Aç karınla çalışmak nadir yaşadığım bir durum. Ebabil! Bebeğim benim. Seni nasıl da terk edip gittim. Ama beni tanırsın, ben böyleyim. Sen hem denizlerle mücadele et hem de benim gibi bir hayırsızı üstünde barındır.
Balıkadam elbisemi giydim, tahta spatulayı, kürekleri ve diğer gerekli eşyaları Ebabil'e götürdüm, kıç halatı çözdüm, Ebabil'e bindim, demir aldım ve kürek çekmeye başladım. Amacım Ebabil'i dip yapısı balçık olmayan bir yere götürüp spatulayla onu midyelerinden arındırmaktı. Bir süre kürek çektikte sonra Saklıkoyun karşı kıyısına ulaştım. Dip yapısını uygun görünce kürek çekmeyi bırakıp denize girdim ve Ebabil'i çekmeye başladım. Baktım her şey yolunda koyun burnuna kadar böyle devam ettim. Ebabil'i de orada temizledim.
Batıl inançları pek olan biri değilimdir. Ancak denizle ilgili yaşantımda zaman içinde bunlardan bir tane edinmiştim : "Ruhunu katarak çabalarsan deniz seni ödüllendirir."
Nitekim
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER