Rüzgarın sertleşeceğini biliyorduk.
Erken kalkıp kuzeye doğru çıkma kararı almıştık, bir gün önceden.
Çocuklar nasılsa uyuyorlar diye içim rahattı.
Üzerine aborda olduğum guletten avara olduktan sonra etrafı toparlarken, koy içinde oyalandım.
Yarım yol, otopilotta ilerliyoruz.
Biz kahve suyu koydum.
Gulet de arkamdan yetişti, Leros'un Pandelli koyu'ndan çıkıp Lipsi'ye doğru yükseleceğiz.
Tekne neta...
En azından ben öyle sanıyordum.
Burnu dönünce dalgalar bindirmeye başladı.
İçeri girip bir etrafı kolaçan edeyim dedim.
İçeride fazla br sorun yok.
Birkaç parşa yere düşen çocuk oyuncağı ve hafiften sızdıran heç haricinde iyiyiz.
Farşı kaldırmamla beraber başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.
Bizim kayıkta farşların altında çok büyük bir ölü boşluk var.
Dizaynı yapan abi o zamanlar su depolarını buraya yerleştirerek ağırlığı merkeze çekmek istemiş olmalı.
Farş seviyesine kadar gelen su neresinden baksan 4-5 tondur...
Dolayısıyla tuzlu mu tatlı mi, diye bakmaya gerek yok!
Kesinlilkle tuzludur bu!!!
Hemen tuvaletlere koştum, sifon yapacak bir durum olmasın diye vanaları kapattım.
Sintine pompasını açtım, ama çalışmadığını çok sonra farkedecektim...
Zaten de saatte 1000Gallon birşey...
Asıl tespit motor kapağını açınca çıktı.
Motor yarı beline kadar suyun içinde.
Bu arada su artmaya devam ediyor.
Tabi gürültüye herkes uyandı.
Çocuklar ve kızlar dışarı çıktılar. Nalan dümende
Yandaki gulettekiler de bir gariplik olduğunu farketmişler.
Bana ne yapacaklarını soruyorlar.
Ben biliyor muyum sanki?
Tüm bildiğim suyun nereden geldiğini en kısa sürede bulmam gerektiği...
Ön ve arka kamaralar kuru gibi, olay motor çevresinde kötü.
Motor deniz suyu tulumbası bağlantısını söktüm. Vanasını kapattım.
Hortumu sintinede artık diz boyu olan suyun içine soktum, emişi tekne içinden yapıyor.
Egzosttan atıyor mu diye baktım, tam devirde 5-6 bin galon basması lazım..
Ama su seviyesi hala alçalmadı, başka bir sorun var gibi...
Nalan'a boşa almasını söyledim.
Yedekte 2000 galonluk bir 12 V pompa daha var, onu da ekledim.
Şaft dönmeyince sanki biraz daha kontrol altına alındı gibi oldu...
O zaman jeton düştü!
2 hafta kadar önce tekneyi karaya aldığımızda braketin kovanını sökmek için şaftı sökmüştük.
Dolayısıyla salmastranın hava tahliyesini de sökmüş kenara almıştık.
Sonradan tekneyi suya indiren ekibe sıkı sıkı tenbihlemiştim.
Ama ben kendim takmadım yerine, meğer yerinden kurtulup kaplinin üstüne düşmüş.
Tapasını hiç bulamadım zaten artık sintinede nereye fırladıysa?
Boşta iken ip gibi gelen su, tam devire çıkınca acayip bir basınçla fışkırıyor...
Nitekim yolu kesince suyun azalmasını sağlayabilmemiz de bu sayede oldu.
Özetle hepsi 10-15 dk süren, ortalığı bayağı karıştıran, en önemlisi de çocukları çok korkutan ana bari sonu iyi biten bir tecrübe yaşamış olduk.
Kendi başıma olsam o kadar umurumda olmaz da Çağla'nın odasından pijamalarıyla çıkıp da "batıyor muyuz baba?" demesi başlı başına berbat bir durumdu.