Soruyu sanırım Mustafa Ertör bu açıdan sormamıştı ama ilgili biraz.
Eşlerimizin korkularının tek sebebi ilk akla gelen konu değil. Daha doğrusu, deniz korkusu yanında teknede olma korkusu.
Hiç alakasız gibi görünen bambaşka bir husus. En azından bazıları için. Bir çok arkadaşımın eşinden benzer şey duydum.
"Keyfe mi çıkıyoruz hizmete mi?" Çoğunuza yabancı gelmemiş olmalı.
Hele bir de çocuklar varsa, bir de misafir varsa "gelsin kahvaltı, gitsin öğlen rakısı, gelsin akşam yemeği keyfi, oo gün batımı kahvesi de ne iyi gider" vs
Özellikle mezeler, akşam üzeri hazırlıkları, kahvaltılarda erkeklere biraz rol düşecek, misafirler iş paylaşımı yapacak, mutfak seyir ön hazırlıkları planlı yapılacak. Hele bir de maksimum 2-3 günde bir iskeleye uğranır da tekne dışı duş alma imkanı yaratılırsa korkunun bu kısmını yenmek mümkün.
Asıl konuya gelelim, bana bu işleri bulaştıran dostum ilk tanıştığımda teknesi yan yatmış giderdi, yalnızken yan yatmış giderdi, çoluk çocuk ile yan yatmış giderdi. Bu gün hala yan yatmış gidiyor. Tekneye 4 bira, 5 litre su, 4 sandviç atmak onun için yeterli. Sonrasında gelsin rüzgar, yatsın tekne.. Eşi ise her yaza girişte beti benzi atmış, "lanet olsun" diyor.. Ne kadar sürdürülebilri, daha doğrusu aile ile ne kadar sürdürülebilir tartışılır. Sportif yelken ile aileyle denizde yaşam ayrı düşünülmeli.
Ben motosiklet deneyimimden bahsederek örnekleyeyim. Sadece sırt çantalarımızla nerede viraj oraya kaç, yata yata dal virajlara, vardığın yerde de at kendini pansiyona keyfini 3-4 kara kafa yapardık. Eşlerle seyahat ise yan çantaları, topcasei doldur, mümkün mertebe "konforlu ve mutedil sürüşle keşfe çık, mümkünse romantik otellerde kal" moduna girerdik. İlkine eşle çıkmak o hayattan tamamen soğutmak anlamına gelirdi çünkü.
Yelkencilik, sportif yelkencilik, denizde yaşam hatta marinada yaşam çok yakın kavramlar ama kadınlar için aralarında dağlar kadar fark var.
Sportif olarak yelkenden zevk alan kadınların durumu ayrı. Benim tanımladığım durum, yelkenci erkek ve ona eşlik eden "yenge" örneği..
Diğer yandan kadınlara da biraz görev düşüyor. Şöyle arada bir rüzgarı aldı mı "hadi ben içeriyi neta edeyim de azalım biraz" deyip, reisi biraz mutlu etmek için azcık da taviz vermeli. Reisi tamamen yalnız bırakacak kadar kaprise de gerek yok.. Diyelim.. Bakalım eşim de okuyacak mı burayı.. Yüzüne direk söyleyemedim, dolaylı mesaj vereyim..