Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Mersin'den Çıktık Yola Patmos'da Verdik Mola.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
GECE KORKUSU
   
     Gece deniz ürkütücü. Dalgasız palpa liman denizde gitmemize karşın, ürküten bir yanı var. Uzakta çakan fenerler, bir yandan yol gösterirlerken diğer yandan kendilerinden başka hiç kimsemizin olmadığını da  imliyorlar sanki.
     
     O kadar çok gece seyri yaptım, hatta ne ettiysem gece seyrinden kurtulamadım, yalnızca bir defa hadi artık gün ışısın dedim.
     
    Alanya'da duraklayıp pruvamızı Gelidonya burnuna çevirdik. Gece yarısı burnu dönmüştük.  Kısa süre sonra vardiya Kamil ağabey'le bendeydi. Sağ olsun, bel ağrısına karşın o yolda beni yalnız bırakmamıştı bırakmasına ama, delikanlılığa vursa da beli onu hiç de rahat bırakmıyordu. Israr ettim, geç yat diye. Bağlanacağıma dair de söz verdim. Yatmaya gitti. Sanıyorum sabah 2 sularıydı. Nisan ayı olduğuna göre, gün sabah 5 sularında ağarmalı.
   
   Bir yandan etrafı kolaçan ediyor bir yandan denizi seyrediyordum. O seyirin unutulmaz yanı, Antalya Körfezi, Rodos Kanalı ve Gökova Körfezi boyunca muazzam bir yakamoz şenliğinin bize eşlik etmesiydi. Yakamozlar öyle çoktular ki, bizi bir yandan şenlendiriyor bir yandan da büyülüyorlardı. İşte tek başıma kaldığım o saatlerde bu yakamoz nümayişi yine beni içine çekti. Çok garip duygulara kapıldım. Bir yandan uzay boşluğundaymış gibi hislere kapılıyor, bir yandan doğanın bu oyunu karşısında yavaş yavaş ürkmeye başlıyordum. Neden sonra içimi bir korku kapladı.Teknede 3 kişi daha vardı ve buna karşın ürküntü her nasılsa yerini korkuya bırakmış, her yanımı sarmıştı.

    Etrafı iyice gözledim, tek bir gemi yoktu. Finike açıklarındaydık. Elektronik haritadan konumumuza baktım. Marin traffikten deniz tarfiğine göz attım. Hiç gemi yoktu. İlginç bir şekilde bir tane geminin peşimize takılmasını, hatta çapariz vermesini istediğimi anımsıyorum.
     
    Gün ışısın artık gün ışısın artık, yeter artık deyip duruyordum. Bu kadar çok geceye seyri yapmama ve hiç bir zaman böyle bir korku duymadığım halde, bu deniz neden beni ürkütmüştü? Yakamozların eşlik edişi, ışıldamaları, belki de dümdüz, Masal'ın etrafında ışıldayan yakamozlarla neredeyse hiç bir engele çarpmıyormuş gibi gidişi beni başka bir uzama taşımıştı sanki. Neredeyse motorun sesini bile duymuyordum. Telaşla etrafa bakıyor, ama yine de gözlerimi denizden ayıramıyordum.  Sıkı sıkıya kaporta girişindeki kromları tuttuğumu anımsıyorum. İnip bir kahve aldım. Motorun sesini duydum. Yukarıya çıkmak istemiyordum. Sanki o  sessizliğin içinden  sanki sirenelerin sesi gelecek, beni içlerine çekip bir başka boyuta taşıyacaklarmış gibi geliyordu. O kadar saçma o kadar saçma şeyler düşünüyordum ki, sakın gülmeyin ama,  "hah dedim kendi kendime, canın sıkıldıkça Homer'in Odysseus'unu okursan, başına bu işler gelir". Bir kuvvet yukarı çıktım. Hiç denize bakmamaya çabaladım. Pruva'ya ve kıça... pruvaya ve kıça... Arkada, tam kıçta, bir beyaz , bir kırmızı bir yeşil göründü. O Masal'a yaklaştıkça önce kırmızı sonra korku kayboldu. Bir süre sonra gün ışıdı, yakamozlar kayboldu. Birileri içerden çıktı. Dinginlik yerini harekete bıraktı. Sesler yükseldi. Korku sonraki gece de gelmemek üzere gitmişti.

        İşte aklımda kalan o korkunun yeniden gelip beni bulmasından endişe ederek yolculuğa başladık. Zira teknede korku ve  panik bulaşıcıdır. Bir girdi mi çıkmaz, o yol yapılamaz hale gelir. Nereden biliyorsam, bunu böyle biliyorum.

      Esay ve Yersu ilk kez uzun bir gece seyirlerini yapıyorlar. Yola çıkmadan önce bağlanma aparatlarını hazırladım. Can yeleklerimizi giydik Esay'la. Bağlanma aparatları yanımızda. Eğer biri uyumaya karar verecek olursa, diğeri kesinlikle bağlanacak.
      Yol boyu haritada işaretlediğimiz fenerleri arıyor, Kaptancılık oynuyoruz. Hah, işte şurada fener, tamam, rota iyi, hah şurası çökertme  evet evet Kara ada fenerine göz keselim, filan.
     
       Sahiden, Ersin'in dediği gibi herhalde, teknede Esay ve Yersu'nun olması, beni kaptan Ahab kılığına sokuyor.  İçimde ne bir korku ne başka şey. Arada Esay'a Yakamozları gösteriyorum. Daha bir kaç ay önce içimi ürperten o yakamozlar şimdi oyuncağım olmuşlar, eğlenceye sayıyorum onları. İnsanoğlu ne garip.
       
         Ondan sonra kaç defa daha gece seyri yaptım, o korku şükür ki hiç gelmedi.
       
        Sabah olmadan Yersu uyandı. Gece karanlığında gökyüzünü seyretmeye yıldızlardan yol yapmaya koyulduk. Bu kızın denizle ilginç bir ilişkisi var. Bu geziden sonra Bora'ya yakalandığımızda, yağmurdan  açamazken, mutluluğu yüzüne yansımış, gözleri ışıl ışıl parlamıştı.
       
       Sabah 08;30 sularında Turgut Reis Marinaya ulaşmış, Sidere yelkenlisi ile sarışmaya, o iki güzel insanla bir yıl aradan sonra uzun sohbetlere daldık.
       
        Daha sonra, Marmaris'teyken konuştuğumuz Kaan Erdem ve Gamze ile Kalimnos'ta buluşacağız. Leros, Patmos ve Lipsi'yi beraber gezeceğiz. Lipsi'de şahane bir 4 gün geçireceğiz.
       
Devam Edecek
  • IP logged
« Son Düzenleme: 31 Ocak 2017, 10:53:37 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

T
  • *
  • İleti: 2171
İyi geldi, su gibi gidiyor.
Eline sağlık.

"...Zira teknede korku ve  panik bulaşıcıdır. Bir girdi mi çıkmaz,..." hani o eskilerin söylediği, gelenek haline gelmiş haliyle, "tekne üstünde koşulmaz, hızlı konuşulmaz, kaptan, durgun su gibi omalıdır"
  • IP logged

  • *
  • İleti: 219
Vay be , o duygular içinde olduğunu bilseydim havuzlukta yatar yine de seni vardiyada tek bırakmazdım.
Bu arada arkadaşlar Bülent kişisi sabaha kadar vardiya tutar sabah 1 saat evet sadece bir saat uyur gibi yapar tekrar kalkar akşama kadar delikanlı gibi ortalıkta zıplar.Buna üç günlük kesintisiz seyrimizde şahit oldum.Daha ne kadar dayanır bilemiyorum.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
delikanlı gibi....

yani artık değilim, öyle mi abi?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 219
delikanlı gibi ortalıkta zıplar.
Yazar burada geniş zaman kipi kullanmıştır.Eğer kahramanımız bu özelliğini kaybetmiş olsa idi geçmiş zaman kullanılırdı.
Öpüyorum.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
delikanlı gibi ortalıkta zıplar.
Yazar burada geniş zaman kipi kullanmıştır.Eğer kahramanımız bu özelliğini kaybetmiş olsa idi geçmiş zaman kullanılırdı.
Öpüyorum.

Abi bırakın Allah aşkına... beni da yaşlılar sınıfına soktunuz ya, alacağınız olsun.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 18
Ne var bizim sınıfta. O kadar da kötü değil.   :'(
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ne var bizim sınıfta. O kadar da kötü değil.   :'(

Evet :)

KALYMNOS

12 suları avara oldu Masal ve Sidere.
Seyahat planımız şu; giriş adası belli, Kalymnos, son ada da belli, Patmos. Artık nerede ne kadar kalırsak. Bir önceki yıldan tecrübeliyiz. Yok öyle koşturmaca. Aman burayı bitirelim, yarın şurada olalım telaşından yediğimiz yemeği anımsamıyoruz. O halde, sakin sakin gezmeli, keyfini çıkarmalı.

Eğer Turgut Reis'ten çıkış işlemlerini yapıp gidiyorsanız Yunan'a, hayli kayalıklı ve tekne trafiği yoğun bir yerden başlıyor yolculuğunuz. Yanlış anımsamıyorsam neredeyse tam batı, 260-265 derecede filan gitmek gerekiyor. 5 mil sonra Pserimos adındaki çorak mı çorak bir adayı bordalıyorsunuz. 1,5 mil kadar uzunluğundaki bu adayı geçtikten sonra ucunda fenerin olduğu bir başka adacığı da bordalıyorsunuz. Ondan sonra güneye dönmeniz lazım. Zira giriş limanı adanın güney tarafında. Burası gemi trafiğinin yoğun olduğu bir kanal. Kaan abilerin motor filtreleri burada tıkanmış ve rüzgarsız havada kalakalmışlar. Güçlükle çıkabilmişler.

14 mil kadar süren yolculuğun neredeyse tamamını yelken seyri ile yaptık. Güzel keyifli bir seyirden sonra, Kalymnos limana bağlandık.

Yunan'a giden herkesin bildiği gibi, tonoz filan yok buralarda. Bildiğiniz limana bağlanıyorsunuz. Hayli de kalabalık. Ama Simi gibi çılgın bir yer değil. Hiç olmazsa demiri atınca tutuyor.

Bu arada söylemeliyim, çapamızı Ultra olarak değiştirmiştik. Bu neredeyse her gün demir atıp aldığımız seyirde, Esay her sabah ve akşam mucitlerine dua etti. Attın mı tutuyor, gel dedin mi geliyor. Hiç yorulmadık. Bir önceki yıl neydi öyle?

Yunanın en sevimli yanı, işlemlerinizi kendiniz yapabiliyorsunuz. Zorluk yok, sorun yok, suratsız adam yok. Bir çırpıda pasaport ve liman işlemlerimizi yaptık.

Oysa daha 14 mil doğuda, kendi ülkemizde,  21 yüzyılda Liman Başkanı adını alan Turgut Reis Kontu'nu beklemiş, haşmetmeabları 10 sularında şatosunda Saygıdeğer Kontes ile sabah kahvaltısını yaptıktan sonra bizi huzuruna kabul etmiş, o irite edici tarzıyla bizi zorla acentaya yönlendirmiş, elceğizimizle güzel güzel doldurduğumuz belgeler badem olmuş, 30'ar avromuzu bir hanımefendiye sabah sabah ödemiştik. Belgenin altında "Kaptan tarafından el ile doldurulur" ibaresinin bu zat-ı şahane karşısında hiç bir anlamı olmadığını da öğrenmiştik. Kendisine duyduğum hayranlığı burada bir kez daha dile getiririm. Daima!

Kalymnos'u sevdik biz. Çok turistik değil. Yunanlı var. Simi ve Kos'a benzemiyor bu açıdan. Zaten gördüğümüz adalar arasında en alt sırada Kos ardından Simi geliyor.  Kos'a gideceğine Bodrum'da kal. Simi ise tablo gibi. Bir tuvale bakıyorsun, hepsi o kadar.

Kalymnos capcanlı bir ada. Yirmibine yakın nüfusu var. Geceleri liman gürültülü. Çünkü bütün ada halkı yaşlısından gencine buraya akıyor. Yüzlerce yunanlı danslar, şarkılarla yaşamanın keyfini çıkarıyor. Adaya turist hakim değil, ada turiste hakim. Gerçi bu turumuzda gördüğümüz adalardan bir tek Leros, fazla turistik geldi bize. En şehirlisi oydu belki de o yüzden.

Bağlanır bağlanmaz, teknelerimize hemen 20 metre mesafedeki Temelis'in Tavernasına oturduk. Görgüsüz Türkler olarak bir sürü şey sipariş ettik ve Temelis bunları red etti. Biraz ahtopot, biraz balık getirdi. Bunları yiyip doymazsak diğer siparişleri alabileceğini   söyledik. Bana kalırsa basbayağı " Temel" bu adam. Kaldığımız 2 gün boyunca pek iyi zaman geçirdik bu adamla. Temelis'in tek kusuru, ki bu sizler için olabilir, biz adanalılar hayli alışığızdır bu duruma, sabah 5,30 sularında mangalı yakıyor. Tabii ortalık duman, teknelerin içine kadar. Yalanı günahı boynuna 9 ayrı adaya kolileyip gönderdiğini söyledi domuz şişleri.

Yalan söylemeyeyim, sabah sabah canım çekti. O kadar güzel kokuyordu ki, gittim yanına. Adana Kuş pazarından alışkanlık oturdum masaya, uzo ve şiş dedim. İçtim de yedim de. Artık Allah affetsin. Para ödemek istedim, kahkaha attı. "Sen ve ben, komşu" dedi, iki işaret parmağını birbirine sürterek.


öğlen arası.... devam edecek

  • IP logged
« Son Düzenleme: 02 Şubat 2017, 12:09:25 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 22
15 dakika kaldı, aranın bitmesine, hasretle bekliyoruz :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 18
Eee akşam oldu. ?0-?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 50
Her zamanki gibi süper bir yazı yine. Arası fazla uzamasın ama. :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 219
Arkadaş ne öğlen arasıymış ya.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Adana'da öğle araları farklı galiba? Nerenin saatini kullanıyorlar acaba?
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Adana'da öğle araları farklı galiba? Nerenin saatini kullanıyorlar acaba?

 ;D ;D
  • IP logged

güneşin batmadığı imparatorluğu biliyordum da; güneşin batmadığı şehri ilk kez öğrendim. meğer adana'ymış. 
  • IP logged

 
Yukarı git