Paul Graham günümüzün önemli bilgisayar bilimcilerinden biri. Onun bundan tam 10 yıl önce kişisel blogunda yayımladığı tartışma seviyelerini kategorize ettiği yazısı "How to disagree" çoktan klasikleşmiş bir metindir, ben de çok severim ve ilk gördüğüm günden beri okuduğum her tartışmayı bu kalıba uydurarak bakmaya çalışıyorum.
Graham yazısına "yazarların" yazıp "okuyucuların" okuduğu dünyanın artık geride kaldığını ve internet sayesinde her konunun koca bir tartışma platformuna dönüştüğünü söyleyerek başlıyor ve bu tartışmaların seviyesinin, kalitesinin ve özellikle "ikna ediciliğinin" 7 grup altında toplanabileceğini söylüyor. Aynı zamanda rastlanma sayısının bir yansıması olarak bu 7 grubun bir piramidin 7 basamağı olarak da düşünülebileceğini söylemiş. Aşağıdaki şekil çok açıklayıcı bir görsel.
Bir bilgisayar bilimcisine yakışır enfes bir kategorilendirme işi bu yazı. Biraz "Türk"leştirdiğim versiyonunun forumda yer almasında fayda var diye düşündüm.
1. Seviye: İsim takmaÜlkemiz tartışma ortamlarında en çok laf sokma olarak kendini gösteren, artık tartışmanın en ilkel, çocuk işi boyutu. "Hadi len dümbelek" gibi ham ve doğrudan biçimleri olduğu gibi "Efendim çok bildiğinizin belli olduğu bu konuda..." gibi sofistike görünümlü halleri de mevcuttur, hiçbir ikna ediciliği olmadığı gibi kızgınlık, kırgınlık, küslük, kavga, gürültü bu seviyeden tetiklenir. Çok rastlanır, seyircisi, müşterisi, dedikoducusu da çoktur.
2. Seviye: Ad hominemKişiselleştirme. Fikre değil onu söyleyen kişiye yönelme (ve en sinsi biçiminde o kişinin o fikri söyleyebilme "yetkinliğini" sorgulama; bu önemli zira her zaman orjinal fikirler esasında bir miktar dışarıdan bakabilenlerden çıkar.) "Biz 9 yıldır bu forumdayız, sen daha 1 yıldır buradasın" öz itibarı ile bir ad hominem'dir mesela.
Ad hominem'in çok zayıf bir ikna edicilik seviyesi olmakla beraber duruma uygun halleri de bulunabilir. Mesela senatörlerin maaşlarının arttırılması gerekliliği konusunda bir yazı yazan bir senatörü "tabii ki böyle yazacak, kendisi de bir senatör" diye eleştirmek yerinde olsa bile bir ad hominem'dir bu ölçekte. Yine çokça rastlanan "doğru lafı doğru adam söylemeli" görüşü özünde haklı olduğu taraflar olsa bile ad hominemi tanımlayacak kadar güzel bir örnektir maalesef. (Zaten tanımlanan bu seviyeler hakkı hukuku değil münazara bakış açısından tartışma kalitesini değerlendirmektedir. Haklılık haksızlık ayrı mevzu, samimiyetsizliği paçalarından akan bir adamla tartışmaya girmek istememek de haksızlığın bir göstergesi değil kişisel bir tercihtir elbette.)
3. Seviye: Üsluba tepkiNihayet görüşün tartışılmaya başlanabildiği seviye bu olmakla beraber ortaya atılan görüş yerine o görüşün nasıl bir üslupla söylendiğini eleştirmek tamamı ile öznel olmakla birlikte çok da ikna edici değildir. Doğru bir görüş sert ve alaycı bir üslupla söylendi diye özünden, esasından birşey kaybetmez. Tabii bizim özelimizde mütevazı konuşan adama ezik muamelesi yapıldığı için düzgün, sakin üslupla yazan adama az rastlanır. (Burayı sevme sebeplerimden biri de bu.) Ad hominem'den hallice bile olsa elbette ki zayıf bir ikna ediciliği vardır üslubu eleştirmenin.
4. İtiraz - İhtilafSize katılmıyorum diyebilmek veya öyle değil böyledir diye karşıt görüşü ortaya koymak. Eli yüzü düzgün bir tartışmanın başlayabildiği nokta nihayet burasıdır. Sadece katılmıyorum diye beyan etmek ikna edicilik açısından zayıf kalır elbette ki ancak bazı durumlarda sadece farklı görüşten kimseler olduğunun bilinmesi bile önem arz eder ve belli bir ağırlık taşıyabilir. Elbette ki karşıt görüşün deliller ile desteklenmesi gerekir.
5. Karşı argümanBu noktada artık tartışmanın kalitesi ve ikna edicilik seviyesi yükselir ancak aynı zamanda iş çetrefilli hale de gelmeye başlar zira çok karşılaşılan bir durum olarak bir konu hakkında tartışan iki kişinin esasında aynı konunun farklı cephelerini tartışması veya farkında olmadan tutku ile aynı şeyi savunduğu bile çokça vakidir.
Sıkça yapılan bir yanlış ise esasında söylenmemiş birşeyi hedef seçerek eleştirmektir. Bu hataya "straw man" denir. Yani çubuktan bir adam yapıp ona saldırmak. Yerinde bir karşı argümanın doğrudan söylenilen şeyi iyi anladıktan sonra yöneltilmesi gerekir ki bu hataya düşülmesin. Bunun istisnası olarak (yani esasında söylenilen şeyden farklı birşeyi tartışmaya açmanın) fikri ortaya atanın konunun özünü kaçırdığının düşünülmesi olabilir ama bu durumda da bu açıkça ifade edilmelidir.
6. Çürütmeİkna edicilik açısından en güçlü tartışma biçimi karşı tarafın tezinin doğru olmadığını belli karşı örnekler göstererek ortaya koymaktır. Piramidin tepesine doğru olmasının sebebi tartışmalarda az rastlanmasındandır zira emek ve zaman harcamayı gerektirir. Karşı tarafın söylediğine net bir biçimde, gerekirse cümlelerini seçerek ve atıfta bulunarak bunun neden yanlış olduğu ortaya konulur. Her atıf çürütme anlamına gelmeyebilir, çoğu zaman "görüntü olarak" atıf yapanların bir önceki maddede anlatılan "çubuk adam" yanılgısına saptıkları hatta atıf verdikten sonra 1. ve 2. seviyeye kadar düştükleri bile vakidir.
7. Öze yönelmeEntellektüel dürüstlük açısından bakıldığında 6. seviye gibi görünen çürütme teşebbüslerinde dahi gizli saklı ad hominemlerin göründüğü olur. Argümandaki ana fikir yerine minör elemanların seçilmesi, muhattabın cümlelerinin bağlam dışına çıkarılması buna güzel bir örnektir mesela. Muhattabı küçük düşürmek veya yetkinliğini sorgulatmak adına imla yanlışlarına, anlam bozukluklarına takmak, konunun özünü değiştirmeyen sayılarla filan uğraşmak bu kabilden hadiselerdir. İyi bir münazaracı bunlara tevessül etmeyip argümanın özünü anladığından emin olur (gerekirse bunu sorar) ondan sonra karşıt örnekleri, argümanları ortaya koyup söyleyeceğini söyler. Kaliteli ve en önemlisi dürüst bir tartışmanın zirvesi budur.
-------------
Bütün bunlar ne anlama geliyor? 7. seviyeden tartışan bir adam her zaman haklı mıdır? Elbette ki hayır 7. seviyeden ifade edilmiş ancak tamamı ile yanlış argümanlar vardır. Ancak tartışma çok kaliteli, seviyeli olur, herkes istifade eder, kalıcı birşey çıkar, gerçek anlamda bir etklileşim söz konusu olur.
İkna edicilik açısından bakıldığında 7. seviyede ifade edilmiş bir görüş hala dahi ikna edici olmayabilir, ancak kaba bir isim takmanın veya ad hominemin hiçbir zaman ikna ediciliği yoktur, kimseye faydası dokunmaz.
Bu sınıflandırma niye güzel? Birşeyi okurken bu tip balonları kafamızda kolayca patlatabilmeye olanak sağlaması bir yana tartışmalara eleştirel bir gözle bakıp daha kaliteli hale gelmesine olanak sağlaması bir yana, insanın kendi kendini bu süzgeçten geçirip içindeki kötücüllüğü durdurabilmesine de olanak sağlıyor bence. 7. seviyeden yapılan münazaraları izlediğinizde 1. seviyeden sataşmalardan çok daha mutlu ayrılıyor insanlar, çok daha az kırgınlık hasıl oluyor ve zaman boşa harcanmamış oluyor.
Yazının orjinal linki:
http://www.paulgraham.com/disagree.html