Genellikle pek konuşulmayan bir konudur katamaranlar. Elbet bir çok avantaj ve dezavantajları var. Bunları bir irdeleyelim istedim. Bunları yaparken bazı artık klişe olmuş bir kaç şeyi dışarıda bırakmak, bir kaçını da ayrıntılı konuşmak lazım diye düşünüyorum.
Örneğin ;
Ütü gibiler, denize hiç yakışmıyorlar, o ne öyle kocaman şeyler, marina kiralarını biliyormusun sen ? Her şeyden iki tane var arkadaş çok masraflı, tumba oldular mı düzelmiyor onlar vb...
Öncelikle kabul etmek gerekir ki coğrafyamız ve deniz alışkanlıklarımız açısından bakıldığında bir çok olumsuz yön bulabiliriz ama konumuz katamaranlar, yani çok gövdeli bu tekne cinsini dar, çevre önkoşulu olmaksızın değerlendirmeliyiz.
Bu konuda bir çoğumuz tamamı ile duyduklarımızdan ve etkilendiklerimizden yola çıkarak konuşuyoruz. Hepimiz birisi katamaran hakkında bir şey sorsa hemen Korhan Sökmen üstadın catamaran vega'sına yönlendiririz. En azından avantaj ve dezavantajları hakkında Korhan Hocanın yazdıkları ile başlayalım ;
"Dezavantajlar:
1 - Aynı boyda bir mono-hull tekneye oranla oldukça pahalı olmaları.
2 - Marinada işgal ettikleri yer nedeniyle konaklama, çekek, vs. gibi metrekare cinsinden hesaplanan, giderlerinin fazla olması.
3 - Orsa seyirlerini mono-hull tekneler kadar dar açıyla gerçekleştirememeleri.
4 - Bir tekneden çok uzay aracına benzemeleri. Klasik kuğu hatlı yelkenliler yanında birhayli çirkin olmaları.
5*- Hafif olmalarına karşın rüzgara çok fazla yüzey gösterdiklerinden, rüzgara karşı motor seyirlerinin fazla güç gerektirmesi (Her katamaran için doğru olmayabilirse de Vega için gerçek. Gerçi rüzgar varken motora ihtiyaç niye olsun ki)
6*- Motor seyrinde, dalgayı baştan aldığınızda, dalga aralıklarına da bağlı olarak fazla başkıç yapması. (Tekne yalpaya düşemediğinden başkıç normalden biraz daha fazla oluyor)
7 - Deplasmanları çok daha az olduğundan, ağır yüklerden mono-hull teknelere göre daha fazla etkilenerek, performanslarının düşmesi.
* 5. ve 6. sırada sayılanlar her katamaran için geçerli değildir.
Avantajlar:
1 - Yelken performansları muhteşem. Katamaranlar denizlerin yarış atları. Aynı boyda mono-hull bir tekneyle yapabildiğiniz süratin en az birbuçuk ,bazen iki katını yapabilirsiniz. Bahsettiğim gezi sınıfı bir katamaran için geçerli sürat amaçlı yapılmış katamaranlar anormal hızlara ulaşabiliyorlar. Vega 12.6 metre boyunda. Bu güne kadar erişebildiğim en yüksek hız 21.4 knot oldu (tabi ki sadece yelkenle). Geçen sene, zaman zaman sağanakların 55 knot'a eriştiği bir fırtınayı arkama alıp kaçarken motorsuz ve yelkensiz, çıplak direkle 8.5 knot'a ulaştım.
2 - Katamaranlar emniyet açısından, başka teknelerin erişemiyeceği üstünlüklere sahip. Birçok markanın ürünleri batmama özelliği taşıyor. Eski katamaranların aksine yeni dizayn katamaranların alabora olma olasılıkları hemen hemen yok gibi.
3 - Balast ve derin salmalara gereksinimleri olmadığından, su kesimleri oldukça az. Bu sayede sığ sulara girebilmek mümkün. Vega'nın 12.6 m.lik boyuna karşılık draft'ı sadece 160 cm. Başka dizaynlarda daha da kısa olabiliyor.
4 - Ağır salmaları olmadığından aynı boydaki bir mono-hull'a göre çok daha hafif olabiliyorlar. Bir örnek vermek gerekirse, Şu sıra bağlı olduğum iskeledeki komşumun 13 m. boyundaki polyester yelkenlisi 16 ton iken, eni onunkinin iki katı olan benim teknemin ağırlığı sadece 7 ton.
5 - En sert havalarda bile yelken seyrinde teknenin bayılmaması (yan yatmaması) inanılmaz bir konfor. Önceki teknelerimde yelken seyrine çıkarken, teknenin içindeki herşey kaldırılıp dolaplara tıkılır, ortada devrilip düşebilecek şeyler unutulduğunda seyir kabusa dönüşürdü. Şimdi ise, masamda rakım, ocakta tencerem varmış umurumda olmuyor. Her teknede sert havalarda misafirleri deniz tutmasi vaka-i-adiyeden olmasina karşın, katamaranlar da nadirattan.
6 - Her iki gövdede birer motor bulunması, hem emniyet hem manevra açısından büyük kolaylıklar sağlıyor. Mono-hull teknelerde içeride motor sesi ve bazen mazot kokusu önüne geçilemez bir sorundur. Oysa pek çok katamaranda, Vega'daki gibi, motor dairelerinin teknenin yaşam alanlarından tamamen ayrı kompartımanlarda bulunması, bu sorunu kökten hallediyor.
7 - Kamaraların, birbirlerinden oldukça uzak ve izole olması, gerçek anlamda mahremiyet sağlayabiliyor. (örneğin benim teknemde, her iki gövdede başta ve kıçta birer tane olmak üzere dört adet çift kişilik kamara mevcut, ve hiçbirinin diğeriyle direkt bir komşuluğu yok, aynı gövdede olanlar bile uzun bir koridorla birbirlerinden oldukça uzak)
8 - Sanırım yaşam alanlarının ne kadar geniş olabildiğinden bahsetmeye gerek bile yok.
9 - Genelde mono-hull teknelerde kokpitten salona derin bir merdivenle inilir. Ne kadar şık döşenirse döşensin, salon bir yeraltı odasıdır. Lumboz, ya da hatch'ler (pencere) yüksekte kalır, etrafı görebilmek mümkün olmaz. Şimdilerde Deck-Saloon dizaynlarla bu dezavantajın üstesinden gelinmeye çalışılıyor. Oysa katamaranlarda salon genellikle kokpit'le düzayak, yaz kış ışıl ışıl, ve panoramik bir manzaraya sahiptir.
Mono-hull'lara göre avantaj ya da dezavantaj olarak değerlendirilemeyecek önemli bir farklılık da, katamaranlarda ana yelkenin cenovaya oranla (mono-hull'lardakinin aksine) çok daha büyük olması (istisnaları var). Ana yelken çok daha büyük olunca kavançalara özellikle dikkat etmek gerekiyor. Sürpriz kavançalara düşmemek için aşırı dikkat ya da emniyet donanımı gerekebiliyor. Buna karşılık Spinakker (balon) kullanımı çok daha kolay. Teknenin geniş olması gönder (spinakker boom) kullanımını gereksiz kılıyor. Balon seyrinde başüstüne gitmeden kavança etmek mümkün oluyor. Elbette ki gönder kullanımının trim açısından bazı üstünlükleri var. Ama ekipsiz spinakker seyri yapabilmek mono-hull bir teknede olanaksız. İster inanın ister inanmayın, tek başıma olduğumda dahi balon basabildiğim oldu.
Katamaran kullanma duygusu, bence, doruklarda bir yelken keyfi yanında sürat, emniyet ve konfor.
Buraya kadar okuduysanız büyük bir olasılıkla, objektif olmadığımı, bir katamaran fanatiği olduğumu düşünüyorsunuzdur. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de yaşamımın on yıl öncesine kadar katamaranlara dudak büktüm. Hala da gözümü okşayan klasik bir yelkenli gördüğümde iç geçirdiğim olmuyor değil. Vega'yı okşadığım çok nadirdir. Ama bazı tekneleri gördüğümde dayanamayıp dingime atlayıp yanaştığım, sahibiyle tanıştığım, içini dışını gezdiğim, hayranlık ve sevgiyle okşadığım oluyor. Bazen de sıkı bir orsa seyrinde 40-45 derece yatmış mir mono-hull'u görünce yekede kendimin olmasını arzuladığım oluyor. Zaman zaman dostlarımın teknelerinde bu özlemimi giderebiliyorum. Yine de tekneme döndüğümde bir Ohh... çekmekten de kendimi alamam. Yeni bir tekne almaya kalksam yine katamaran alırım diye düşünüyorum. Daha önce de dediğim gibi benimkisi mantık evliliği. Küçük kaçamaklarımı umarım Vega affeder."
İşte böyle. Ki bu durum bundan 13 yıl evvel ki teknoloji ile değerlendirildiğini de unutmayalım.
Eğer gerçekçi olursak, ilk alım maliyetleri ve marina giderleri bu kadar yüksek olmasa idi, çevremizde gördüğümüz bir çok tekne özellikle eş ve kalabalık aile baskısı ile katamaran olacaktı.
Hep söylerim, mümkün olduğunca dünya denizlerinde dolaşan gezginleri bir şekilde düzenli takip ediyorum. İlginç bir şekilde, katamaran kullanan gezginler hallerinden aşırı memnunlar. Tek gövdeli tekneleri tercih etmiş olan gezginler, gittikleri yerlerde karşılaştıkları çok gövdeli tekne sahiplerinin teknelerini incelediklerinde hatta onlarla kısa da olsa seyirlere çıktıklarında yüz ifadelerinden, söylediklerinden anlaşılıyor ki aslında imkanları el verse çok gövdeliye çoktan geçiş yapacaklar. Zaten hep duyarız, tek gövdeliden çok gövdeliye geçen vardır da tersini pek göremezsiniz diye.
Bu durumda şayet, ilk alım ve marina kalemlerini, tamamen gözardı ederek düşünürsek, Katamaranlar sizin için ne ifade ediyor ? Tercih etme yada etmeme sebepleriniz neler olurdu?