Kitabı hatırlıyorum. Genel anlamda bir çerçeve çiziyorsa da Kadınlar ve Erkeklerin olaya bakış açılarındaki farklılık bu önermeden çok daha kompleks bence. Tek başına seyir yapmayı bu pencereden de değerlendirebiliriz belki ancak ;
Tek başına seyir aslında bir meydan okuma. Varlığını ispat etme güdüsü. Üstelik bunu sadece kendi başına değil , kendisinden önce yaşanmış ve geliştirilerek kendisine aktarılmış bir ortak aklın temsilcisi olarak yapıyor olmanın verdiği heyecan.
Karşı karşıya kaldığı ve kendisini bir anda yok edebilecek devasa bir güce karşı , bu gücü, nesilden nesile yaşanmışlıkları aklının süzgecinden geçirerek kendi amacı doğrultusunda kullanabilme ve var olma yetisi . BUnu da kavga ederek değil, bu gücün bir parçası olarak , uyum içinde, bir harmoni ile yapmayı başarabilmek.
Belki önce insanoğlunun kurduğu ve kendi kendi kendini öğüttüğü bu sistemden kaçıp kurtulmak olarak başlamış olsa da zamanla aslında insanın kendi varlığını, benliğini keşfetmek için yapmış olduğu bir yolculuk bu.
Tek başına yelkenli seyiri bana bunları ifade ediyor.
Bu çerçevede kadın ve erkek nerede duruyorlar? Bunu sadece ülkemiz sosyal yapısına göre ve yaşadığımız çağa göre söylemek çok doğru olmaz. Dahası yukarıda anlatmaya çalıştığım çerçeve içerisinde mekana ve zamana göre insanı oluşturan bu iki cins, farklı görevler üstlenmişler. ancak her durumda beraber olmuşlar.
Kendi adıma konuşmam gerekirse artık tek başına seyir yapıyor olmak benim için bir tutku. Ancak tek başına yaptığım bu seyir sonrası gittiğim farklı limanlarda farklı kişiler ile tanışmak , görüşmek de bir o kadar heyecan verici.