Ben şunu söyleyebilirim; Çok çok zevkli tek-el seyir yapmak.
Gerçekten daha çok konsantrasyon gerektiriyor ama öte yandan daha rahat konsantre oluyorsunuz.
Ben kendi payıma basit kurallara uyuyorum.
Deniz kendinden korkmayanı sevmez derler. Ona hayranlık duysam da ondan çok korkuyorum. Birincisi bu!
Demiştim, mesela Esay varken, eldiven takmayı ihmal ediyorum. Ama tek başımayken, seyir boyu elimden çıkarmıyorum. Çünkü elime bir şey olursa mesela halat keserse, Esay illa yardım eder Masal'a. Ama tek başınayken ben bunu yapamam.
Can yeleğimi Ağustos sıcağı da olsa, muhakkak takıyorum.
Kimi zaman anadan üryan kalsam da, şapkamı asla çıkarmıyorum.
Bağlanma aparatım hemen elimin altında oluyor. Deniz biraz oynasa üşenmiyor takıyorum. Ersin'den farklı olarak asla denize düşmeyi yeğlemem. Otopilot kullanıyorum ve bu nedenle Masal rüzgara dönmeyecek.
Palpa denizde de başa gideceksem, muhakkak bağlanıyorum.
Cigaram, biram, (kimi zaman rom) yakınımda oluyor. Muhakkak bir kara bağlantım oluyor.
Dostlarımdan birine gergin olmasam gergin olduğumu hissettiriyorum, onlar da beni sık sık arıyor.
Favori kişilerim, Deniz Akaltan, Erol Akyiğit, Ahmet Kabaalioğlu, İsmail Sandan.
Nadiren yemek yapıyorum. Genellikle bir konserve bütün işimi görüyor. Mustafa abiden sonra badem işine de merak sardım. Hayli iyi bir besin.
Masal tarihi neta günlerini yaşıyor tek-el seyirdeysem.
Başarılı olmak gibi bana saçma gelen saplantılarım yok. Caşua Slohum değilim.Bunu biliyorum. Eğer az biraz telaşlanırsam, hiç kapris yapmıyorum, inat etmiyorum, en yakın limana giriyorum.
Şimdilik bunlar güvenlik tedbiri olarak.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.