Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: " Geleceği tasarlayamıyoruz...

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#15: 31 Mayıs 2018, 23:21:13
Nuri Bey,

15. yüzyılda başlayıp hâlâ devam eden "Batı'nın" emperyal girişim sürecinin dünya halk ve kültürlerini sömürmesi ile aydınlanmanın, ki başlangıcını 18. yy olarak kabul ediyoruz, nasıl bir bağlantısı olduğunu, nasıl bir araya getirdiğinizi anlamadım. Yazdığınız gibi "Sadece daha sistematikleştirilmiş sömürü yöntemi."nin aydınlanma ile birlikteliğini çözemedim.

Belki bir şeyleri kaçırdım veya anlamakta zorlanıyorum. Aydınlanma başka bir mecra empeyal sömürü düzeni başka bir mecra. (Yoksa değil mi?)
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 1049
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#16: 01 Haziran 2018, 00:12:38
Mehmet bey o bakanı hatırladığınızda umarım,
çernobil sonrasında  atom enerjisi kurumu başkanı Sayın Özemre ile ( ki mecbur bırakılmıştı kendisi)
ekranlara çıkıp çay içen cahit Aral çıkmaz.

Bu arada size o deyişi söyleyen  bakanın öngörüsü tartışılır. O ayrı konu

Yok Cahit Aral değildi.
Sevilen bir bakandı
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

n

nuri_kongur

" Geleceği tasarlayamıyoruz...
#17: 01 Haziran 2018, 00:15:30
Cem bey, batıyı kendi itikadı olan incilden ayırarak tahlil edemeyiz. ben İngiliz filolojisi mezunuyum derslerimizde tevrattan tekvini , mitelojiyi detaylı şekilde işledik ve ingiliz düşünce tarihini öyle analiz ettik. Tevrat , hrıstiyanlık için old testament incil ise new testament.
İnançları yargılamak yerine anlamaya çalışırım. Mutlaka bir tutar yanı vardır. O kadar takipçisinden daha zeki olduğumu iddia edecek kadar kibirli değilim . Neyse, tekvin de tanrının ademi yaratış amacı ve ademin yetkileri bildirilir. Bugün kilise kendi yetkisini oraya dayandırır. Burada bizi ilgilendiren kısım yeryüzünün şeytanın hakimiyetinde olduğuna inanmalarıdır. Şeytan kaosu temsil eder. Yeryüzündeki her şey düzensizdir. Adem tanrıdan aldığı yetki ile yeryüzüne düzen kurmaya çalışır. Düzen kurduğu her şeyi adlandırır. O yüzden robinson adada karşılaştığı adama adını sormak yerine ona kendisi ad koyar friday diye. Mesela bizim dilimizdeki yaban anlamına gelen wild ifadesinin anlamlarından bir tanesi çılgın, diğeri kuralsızdır. Biz mesela yabanı çılgın veya kuralsız diye anlamayız. Yaban bizim için insan elinin değmediği kendi kuralları içinde olan şeydir misal.
İşte kilise kendi mantığı içinde yeryüzünü kuralsız çılgın görürken newton işin öyle olmadığını isbat ettiği yer çekimi kanunlarıyla net bir şekilde söyler. Davinci yabani hayvanların özelliklerinden esinlenerek makinalar tasarlar. Bu işler kilise ile yer yüzünde insanın tasarrufu dışında gelişen doğayı araştıranlar arasında derin görüş ayrılığı oluşturur. Meşhur , Galileonun engizisyon karşısında geri püskürtülmesi gibi mesela. Bizim okullarımızda en azından ben ilk okuldayken öğrenmiştim misal.
Aydınlanma denen şey işte budur. Kilisenin düzensiz kaos ortamı dediği yeryüzünün aslında bir biri ile çelişmeyen kurallar ile yönetildiği ve science denen usulun o kuralları kendi metotları ile araştırmasıdır.
Karşılaştırmalı tarihle bakar isek bizim öyle dertlerimiz hiç olmadı. Aynı tarihlerde Uluğ bey vardı misal bizde.Biz yeryüzü kuralsızdır demedik hiç. Bizim düştüğümüz hata eskiden zaten araştırdığımız yeryüzündeki kuralları  bir dönem araştırmayı bıraktık.
Ama bu eşya adma koyma ve sahiplenme meselesi tekvine dayanır ve hiç değişmeden hala devam etmektedir.
Konuyu dallandırıp budaklandırmamak için sadece kabaca bahsettim ama detaylı araştırma için referans adlarını verdim. Bilim tarihi olarak carl sagan’ın kozmos adlı kitabı ve tubitak yayınlarından çıkan Dünyayı değiştiren beş denklem adlı kitapları tavsiye edebilirim. Elbette daha bir sürü iyi kitap vardır. Bunlar benim 1 den fazla kez okumayı tercih ettiklerim ve aklımda kalanlar.
Bu kanun koyma ve adlandırma usulü kendi itikadlarına dayanır ve gördüğünüz gibi aynen eski usul devam ediyor. Bunun aydınlanma ile alakası yok. Çünkü bilimi zaten kendi sömürü araçları için kullanmaktalar. Kimse bilime karşı çıkmıyor ama diğerlerini düşünmeden , paylaşımı dikkate almadam işlerine devam ediyorlar. Onlara göre dünyanın geri kalanı hala friday. Şimdi uzaya el attılar, bakarsın onlarada saturday derler
Umarım kastımı açıklayabilmişimdir.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Haziran 2018, 00:21:35 Gönderen: Nuri Kongur »

  • *
  • İleti: 938
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#18: 01 Haziran 2018, 00:51:42
Aydınlanma diye birşey vardır herşeyden önce, kitabî bir tanımı vardır, aklı en öne koyma, yegane doğru gösterici kabul etme ve başka otorite tanımama anlamına gelir. Özgürlük ve serbest piyasa gibi kavramları da otomatik olarak sürükler peşinden.

Hakikat bağlamında bugün farklı birşey söyleyen ciddiye alınmaz artık. Diğer yol göstericiler önemsiz hale geldi demiyorum, kültürel değerleri hala önemli ancak dediğim gibi hakikat bağlamında akıldan başka birseye bağlanan adam ciddiye alınmaz pek.

Aydınlanma çağı ile sömürge çağının alakası çok tartışılan bir meseledir. Yuval Noah ve Jared Diamond gibi tarihçiler maalesef bir "paket" halinde geldiğini bile iddia ederler ve haksız da değillerdir. Ancak bu meseleleri "biz" ve "onlar" çerçevesinde anlamaya çalışmak bence yanlış bir kalıba sokmaya ve dolayısı ile beraberinde bir sürü yanlış çıkarıma götürür bizi. Çok uzun meseleler, basit sloganvari retoriklere kurban edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 938
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#19: 01 Haziran 2018, 01:09:14
Misal, batı kendisini sadece hristiyanlık ile tanımlamaz, yunan aklı + roma hukuku + hristiyan ahlakı gibi bir üç ayak üzeinde durur bu medeniyet. Bunu da gayet tabii bir biçimde kabul eder. Islâm medeniyeti de yunandan çok ciddi etkilenmiştir ama bunu kabul etmez. Her dinin yaptığı gibi kendi retoriğini mutlak doğru kabul eder.

Aydınlanmanın sadece islam ile değil hint ile çin ile dünyanın geri kalanı ile en keskin ayrımı bu noktadadır. Bilmediğini kabul eder. Bu öyle muazzam bir fark ki... Bir metot değişikliği...

Peşinden tabi ki insan tabiatında olan ve artık baskılanmaması gereken merakın önünde hiçbir şey duramaz. Merak, delicesine kurcalama öğrenme dürtüsü. Asker yolladığı gemisinin içine tabiatı incelemek için bilim adamı da koyar yollar mesela. Bu sadece basit bir fetih dürtüsü değildir aynı zamanda köklü bir metot değişimidir. O yüzden bir "paket" halinde diyor tarihçiler. Bunu tartışırken olguyu tartışmak gerekir iyisini kötüsünü ahlakını değil.
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

n

nuri_kongur

Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#20: 01 Haziran 2018, 01:25:09
Konuyu belirli bir çizgide tutmak için Farabi’den bir alıntıyı şuraya eklemek isterim

Farabi’nin Harfler adlı kitabında beşeri bilimler ile doğa bilimleri arasındaki farkı net olarak koyar.

Doğa ilmi insan iradesinden bağımsız şeyleri inceler. Biz bunlara doğadaki kanunlar diyoruz. Batının kendi iç meselesi olan aydınlanma budur zaten.
Beşeri bilimler ise insan iradesiyle var olanı inceler. İrade karar vererek icra etmek demektir. İnsanın karar verdiği her şeyde o bireyin mensup olduğu inanç mutlaka vardır. Bunun aksini iddia etmek kültür emperyalizmidir zaten . Ayrıca eşyanın tabiatını da inkar etmektir. İtikad sabit, itikadın muhteviyatı değişkendir. Kimisi hrıstiyan, kimisi yahudi, kimisi hindu, kimisi ateist, kimisi nihilist, kimisi müslüman. Bunu kim inkar ediyorsa alt yazıda benim itikadım seninkini döver demektir ki , durum eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Aztekler onun için yok, Rumlar bu sebeple hala var. Aynı zihniyete bizde sahip olsaydık dünya şimdi çok farklı olurdu. Bunu görmezden gelmek var olanın inkarı olur ki, engizisyon da zamanınca galileo ya bunu yapmıştı. Bana göre hala değişen bir şey yok.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#21: 01 Haziran 2018, 02:44:34
Batı-Doğu / İslam ve hristiyanlık bağlantısı hakkındaki fikrimi başka başlık altında yazmıştım uzun uzun. Burada tekrar edebilirim sanırım .

Avrupa Vatikan kontrolündeyken bilimde İslam coğrafyası öndeydi. Gelişim gösteren ve ilerleyen bir yapıydı. Vatikan Tanrı korkusuyla insanları boyunduruk altına alırken korktukları tek olgu bilimdi ve kendisine düşman bellemişti. O tarihlerde islam coğrafyasında Allah sevgisi hakimdi ve bilim bu coğrafyada ilerliyordu .

Aydınlanmadan sonra tam tersi oldu. Avrupada Vatikan Tanrı sevgisi temeline oturttuğu Hristiyanlıkla bilimin önünü açtı. İslam coğrafyası da eski Vatikan’ın misyonunu üstlenmiş ve hala öyle devam etmekte.

Kargo grubunun Boğaziçi şarkısı Doğu ve Batı’yı aralarındaki farklarla çok güzel işlemiş. Tavsiye ederim.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

n

nuri_kongur

Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#22: 01 Haziran 2018, 03:35:58


Aydınlanmanın sadece islam ile değil hint ile çin ile dünyanın geri kalanı ile en keskin ayrımı bu noktadadır. Bilmediğini kabul eder. Bu öyle muazzam bir fark ki... Bir metot değişikliği...

Peşinden tabi ki insan tabiatında olan ve artık baskılanmaması gereken merakın önünde hiçbir şey duramaz. Merak, delicesine kurcalama öğrenme dürtüsü. Asker yolladığı gemisinin içine tabiatı incelemek için bilim adamı da koyar yollar mesela. Bu sadece basit bir fetih dürtüsü değildir aynı zamanda köklü bir metot değişimidir. O yüzden bir "paket" halinde diyor tarihçiler. Bunu tartışırken olguyu tartışmak gerekir iyisini kötüsünü ahlakını değil.

Doğan reis, iddialarınıza katılıyor değilim ama bazı kavramları açıklamak için dayanak teşkil etmekteler.

Şimdi, batı biliminde genel anlamda bilgi ile ilgili kavramlar şu şekilde sıralanır:

Data - information - knowledge - wisdom
data denen şey yeni türkçede veri demektir. information ve knowledge yine yeni türkçede bilgi demektir. wisdom ise akıl demektir. yukarıdaki çeviriden anlaşıldığı gibi burada şöyle bir terslik var o da şudur. hem information hem de knowledge sanki aynı şeymiş gibi tek ses etiketi ile ayrılmıştır. halbuki bu ikisi ayrı şeylerdir.

işin eskiden beri olan şekline gelirsek
alem - malum - malumat - bilgi - akıl kelimeleri karşımıza çıkar. akıl kelimesi de kendi içinde alt kavramlara ayrılır ama konun aydınlatılması açısından bir önemi yoktur o yüzden girmeyeceğim.

şimdi, kıyas için bunların tercümelerini yazalım:

alem -? : ingilizce de karşılığı var mı farkında değilim belki universe olabilir . Türkçesi yaratılmış her şey demektir.

malum- data: malum yaratılmış olanlardan farkına vardıklarımızdır. bununla doğa bilimlerinde pure scientist dediğimiz kişiler uğraşır. Türkiyede fen edebiyat fakültesindekiler ilgilenir. burada haberdar olunan şey bir yığındır ve tek başlarına anlamı yoktur. bir oşinograf deniz altında yeni bir yosun türü bulur. o yosun türü fark edilmeden önce de vardır ama bizim haberimiz yoktur. oşinograf alır bunu kayıt eder. bir makale yazar.

malumat- information: burada diğer bilim insanları bu haberdar olunan şeyi sınıflandırmaya başlar. bu sınıflandırma sırasında şu sorulara yanıt bulunur: Ne, Nerede, Ne zaman, Kim, Kaç tane, Ne miktar
Bu sorularlara verilen yanıtlar ile o şey yığından ayrılır. yığının parçasıdır ama sıfatları ile yığından ayrılıp belirginleşerek daha fazla anlam kazanır. bu işlem de yine pure science dediğimiz iştir.

bilgi- knowledge: burada  seviye bir derece artmıştır. bu kısımda nasıl sorusuna yanıt aranır. Bu işi pure science kısmından gelenleri kullanarak aplied science- uygulamalı bilimciler yapar. Yani mühendislik fakültelerinden yetişen mühendisler. Burada bir iş adamı diyelimki boya üreten bir firma sahibi, rakiplerinden daha iyi bir boya üretmek ister. mühendis araştırır. bir oşinografın bulduğu yosun labaratuvarlarda bitki bilimciler tarafından yapılan incelemede leke tutmadığı fark edilmiştir. Bu leke tutmama işi yüzey dokusu sayesinde olmaktadır. Kimya mühendisi o yüzey dokusunu sentetik olarak oluşturabilirse rakiplerden daha iyi bir ürün çıkacaktır. Bunu labaratuvar ortamında üretir.  fabrika ortamında üretilebilip üretilemeyeceği anlaşılır. bu işin bilgi kısmıdır. Bir zamanlar rahmetli Sabancının ağzından çok duyardık know-how diye. işte bu bir şeyin nasıl yapılacağının farkında olmak onu bilmek demektir, yani bilgi budur.

en son sırada akıl - wisdom var:burada akıl niçin sorusuna yanıt arar. bulduğu yanıt kendi hedefleri doğrultusunda ise üretime karar verilir. değil ise üretimden vaz geçilir. mesela nano teknoloji kirlenmez boyaların arkasındaki hikaye bu. Mesela Michael Pulp'ın çatır çatır kırdığı yüzme rekorlarında üretici firma köpek balığı derisinin yüzeyini taklit ettikleri bir kumaş doğrudan etkilidir. o kadar ki, daha sonra yarış komitesi o kumaştan yapılmış mayoların kullanımını yasakladı yanlış hatırlamıyorsam.

sizin bahsettiğiniz merak, o önüne geçilmez dürtü aslen alemden malum ve malumata  geçiş sürecidir. kısmen de bilgi sürecindedir. bunlar doğa bilimidir ve insan iradesi dışında olan şeyleri araştırma görevidir.

Peki üretime karar verme ya da o pahalı araştırma sürecini finanse etme kararı yani akıl neyden çıkar. Adamın mükemmeli ne ise neye ulaşmak istiyorsa ondan çıkar. Burada temel dürtü para kazanma isteği ise ondan çıkar. Misal zika virüsünün tedavisi basit iken, satın alacak pazardaki müşterilerin fakir olmasından dolayı üretim ve kar hedefini tutturamayacağı için üretilmez. İşte bu beşeri bilimin işidir. Çünkü işin içinde insan iradesi vardır. İnsanın iradesinin olduğu yerde sabit olarak itikad vardır, sahip olunan itikadın içeriği farklılık gösterebilir. "Paket olarak gelir" denmesinin sebebi muhtemelen budur.Zika virüsü ile ilgili olay hakketten oldu ve dünya sağlık örgütü ilaç firmalarını uyarmak zorunda kaldı.

Tekrar ediyorum, aydınlanma batının kendi iç meselesidir. biz aynı gerekçeler sahip değiliz. hatta bizim gerekçelerimiz içinde doğayı araştırmak temel emirdir. biz o emirde gevşeklik gösterdiğimiz için bu haldeyiz. Onlar kendi emirleri olan dünyaya kaos hakimdir sen ondan örnek alma emrine karşı çıktıkları için bu haldeler.

Cem beyin tesbitine katılıyorum. Geleceği tasarlıyamıyoruz. Gerekçelerine katılmıyorum. Yani aydınlanma falan bizim derdimiz değil. Biz amacımızı kaybettik. nereye gitmek istediğimizi bilmiyoruz o sebeple yanal alanda sürükleniyoruz. ileriye gitmiyoruz çünkü ilerisi neresi? biz de mi son derece pahalı çözümler üreterek ancak parası kadar insan olanlara hizmet üretelim? Paran kadar insansın lafı bugün bir vaka olsada bunu kabullenecek miyiz? Çıkarlarımıza aykırı diye başka ülkedeki bilim insanlarını öldürecek miyiz? Hatırlayın intihar eden! tübitak mühendislerimizi, ya da düşen uçakta! ölen bir uçak dolusu fizikçilerimizi. Özalın ölümünü hatırlayın, adam doğal yollarla öldüğüne kimse inanmıyor. Hatta Atatürk'ü hatırlıyalım beni Türk hekimlerine emanet edin derken Türk sıfatının karşılığı neydi. Niye öyle talepte bulundu? Türkiyede tıbbın geldiği yeri bir iltifat ile bildirmek için mi yoksa milli güvenlik meselesi miydi onun için?
Biz bence bize dayatılan kırk katır mı kırk satırvmı ikilemini red ettiğimiz için gelecekte ne yöne gideceğimize karar vermiyoruz...
Bu duruma doğayı inceleme emrine uymadığımız için geldik o belli. Peki niçin o emre uymadık, bence bu sırın üzerindeki perde henüz kalkmadı ve kalkmadıkça zor düzeliriz.
forum resminize bakarak meslektaş olduğumuzu düşünüyorum. lütfen kavramlarla ilgili açıklamaları bir ukalalık olarak almayın. amacım kavramları herkes için daha anlaşılır hale getirmekti.

bir ufak not: bülent reisin amatör denizciliğin tanım çabası da bence bizim değerlerimiz ile batı değerlerinin uyuşmamasından ortaya çıkan problemler sebebiyle var. işin içinde bizim doğa kurallarını umursamayışımız da da var, bizim kime insan dediğimiz kime demediğimiz de var. bu açıdan çok sağlıklı buluyorum o çabayı. çok uzun yazdım. imla hatalarını kontrol edemeyeceğim. hatalar var ise afv ola.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Haziran 2018, 03:39:44 Gönderen: Nuri Kongur »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#23: 01 Haziran 2018, 09:47:59
Bu tartışma çok su kaldırır; keyifli de olur.
Ben her ikinizin ortasında yer alayım ve şu soruyu sorup çekileyim;
Farabi'ler, Haldun'lar, Rüşd'ler yüzyılları aydınlatırken ne oldu da her şey yön değiştirdi?
Bunu basitçe "din" diyerek işin içinden çıkamayacağımız da belli.
Zira eğer din ile "hesaplaşma" olsaydı sorun daha Thomas Aqunas'ın batıda büyük adam yerine konduğu zamanda  Farabi'miz, Haldun'umuz olmazdı.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1541
  • Bilen bilir
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#24: 01 Haziran 2018, 10:12:00
Bülent biladerim,

Bana göre;

İnsanlar yeryüzünde boy gösterdikten sonra başlayan ''kim bu dünyanın hakimi olacak'' kavgasında din zaman zaman motivasyon zaman zaman da uyutma aracı olmuştur.
Olay hırslı ve hükmetme güdüsüne fazlaca sahip bazı insanoğlunun insanlıkla birlikte dünyaya hükmetme isteğidir.Dinler insanların bir araya gelmesine ve içlerindeki bu alt türlerin diyeceğim bir araya gelmeleri ve örgütlenmeleri kolaylığını sağlamışlardır.Günümüzde uluslararası kapitalizm sayesinde tüm dünyanın ve gelişen teknoloji ile hırslarının sınırlarının da büyümesi sonucu evrene göz dikmişlerdir.
Benim görüşüme göre de bazı ,sadece dünyaya zarar vermeden yaşayarak nesillerini devam ettirmek isteyen, hırstan daha az nasip almış insanlar da dünyamızın veya insanlığın sonunu biraz daha geciktirmeye çalışıyorlar.
Ben düşüncelerimi sizler gibi literatür koyarak süsleyemedim. :-[
Yıllarım ve zamanında okuduklarımın şu yaşadığım günlerde kafamda oluşturdukları bunlar. ;)
Bu dünyanın Sultan Sülayman'a da kalmadığını hep söylerler ama gelişen teknoloji ile ya kalırsa?

  • IP logged
DeDe

  • *
  • İleti: 938
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#25: 01 Haziran 2018, 10:46:28
Estağfirullah Nuri Reisim gayet güzelce ifade ediyorsunuz düşüncelerinizi niye ukalalık gibi göreyim.

Benim bu mevzuya bakış noktam tasvir ettiğiniz çerçevenin tamamıyla dışındadır. Biz ve onlar gibi bir sınıflandırmayı suni buluyorum. "Bize verilen emire uymamak" 40'a yaklaşan yaşımda kabul edebileceğim bir önerme değil. Dolayısı ile daha birbirimizin nomenklatürünü bile sorgulayarak bu konuda yazışmak biraz zor olabilir. Ben kendi gördüğüm şekli ile birşeyler yazmaya çalışacağım.

Bilimin "bir zamanlar" bu coğrafyada yeşermiş olmasının çok bariz başlıca sebebi bize verilen bir "emire" uymamız değil İspanya'dan İran'a kadar bir coğrafya Arapça konuşulmaya başlanmasıdır. Aynı dili konuşan her yerde bilim yeşerir. Hele bunun üzerine bir de henüz yeni bir din için "keşfedilmemiş" ve "zararsız görünen" bir alan olan tabiat bilimleri ve yunan aklı ile tanışmak, bunlara karşı nispeten pragmatist ve özgürlükçü yaklaşmak bilimin önünü iyice açmıştır. Ama en önemli faktör bence lingua franca meselesi. Yani bu "emire uymayı" sebep olarak görmüyorum hatta tam tersini söylüyorum: sonradan bir daha bu coğrafyaya uğramamış bir ÖZGÜR DÜŞÜNCE atmosferini sebep olarak görüyorum. (Din zaten bunu emrediyordu etmiyordu tartışmasına girmeyeceğim, benim alanım değil, eskiden çok ilgileniyordum ama artık ilgimi kaybettim işin o cephesine).

Ancak şu var ki din, kendini inanılmaz derecede hızlı evrimleştirebilen ve "şartlara" uydurabilen bir olgudur. Dan Denett'in çok ciddi eserleri vardır bu konuda (şimdiye kadar benim referans verdiğim yazarların hepsi hala yaşıyor bu arada  ;)). Bundan 100 yıl önce kuantum mekaniğinden ve büyük patlamadan bahseden adamı din afaroz edebilecekken şimdi ilahiyatçılar televizyonlarda bu kavramları zaten 1400 yıldır biliyormuş, keşfedilmelerine azıcık katkıları olmuş gibi bir rahatlık ve sonsuz bir pişkinlik içerisinde dinin "içine" alıyor, üzerine yorum yapabiliyorlar filan. 100 yıl öncenin İslamı ile şimdinin İslamı aynı değil insan yaşantısında. Doğrudan ilk kaynaklara dönelim ve bunları "literal" olarak kabul edelim diyenler ve en sıkı "otantikler" de şu anda Suriyenin doğusu ile Irak'ın batısı arasında bir coğrafyada hüküm sürmekte.

Ömrünün 15 yılından fazlasını kendi iradesi ile dindar olarak hem de samimi bir dindar olarak geçirmiş biri olarak olayların "içeriden" nasıl göründüğünü, bütün bir dünyayı kendi itikadıma uydurmanın stresini sıkıntısını yaşamış biriyim. O zamanki "huzur" ve "kafa rahatlığını" da özlemiyor değilim açıkcası. Beni ben yapan kültür öğelerinden biri bu. Ama dediğim gibi yaş kemale eriyor ve geç te olsa büyümenin zamanı geldi dedim bir noktada kendime.
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#26: 01 Haziran 2018, 11:00:59
Biz ve onlar gibi bir sınıflandırmayı suni buluyorum.

Ama coğrafya kaderdir. ( Haldun-Harvey. Haldun öldü, diğeri yaşıyor :) )
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

e

erdal duran

Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#27: 01 Haziran 2018, 14:06:41
Batı-Doğu / İslam ve hristiyanlık bağlantısı hakkındaki fikrimi başka başlık altında yazmıştım uzun uzun. Burada tekrar edebilirim sanırım .

Avrupa Vatikan kontrolündeyken bilimde İslam coğrafyası öndeydi. Gelişim gösteren ve ilerleyen bir yapıydı. Vatikan Tanrı korkusuyla insanları boyunduruk altına alırken korktukları tek olgu bilimdi ve kendisine düşman bellemişti. O tarihlerde islam coğrafyasında Allah sevgisi hakimdi ve bilim bu coğrafyada ilerliyordu .

Aydınlanmadan sonra tam tersi oldu. Avrupada Vatikan Tanrı sevgisi temeline oturttuğu Hristiyanlıkla bilimin önünü açtı. İslam coğrafyası da eski Vatikan’ın misyonunu üstlenmiş ve hala öyle devam etmekte.

Kargo grubunun Boğaziçi şarkısı Doğu ve Batı’yı aralarındaki farklarla çok güzel işlemiş. Tavsiye ederim.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Bu tartışma çok su kaldırır; keyifli de olur.
Ben her ikinizin ortasında yer alayım ve şu soruyu sorup çekileyim;
Farabi'ler, Haldun'lar, Rüşd'ler yüzyılları aydınlatırken ne oldu da her şey yön değiştirdi?
Bunu basitçe "din" diyerek işin içinden çıkamayacağımız da belli.
Zira eğer din ile "hesaplaşma" olsaydı sorun daha Thomas Aqunas'ın batıda büyük adam yerine konduğu zamanda  Farabi'miz, Haldun'umuz olmazdı.

    Eşitsiz gelişim kanunu.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#28: 01 Haziran 2018, 16:31:10
Ben Nuri, Oğuzhan ve Doğan Hoca gibi bakamıyorum önde duran meseleye.
Bir yanım Nuri Reisle, bir yanım Doğan hocayla bir yanımda Erdal ve Oğuz Reislerle kesişiyor.
Mesela Coğrafya Kaderdir önermesini kabul ederken Nuri Reisle ortaklaşıyorum,
Kültür'ün verili bir değer olmadığını büyük özne Tarih içinde değiştiğini kabul ederek de Doğan Hoca ile kesişiyorum.
Feke'nin köyündeki çiftçinin verili koşullar altıda kültürel/ahlaki değerleri olacağını kabul ediyorum ama kişinin kendi kendini de dönüşterebileceğini düşünüyorum.
Amaaaan benim koca sakallı bile çıkamamış işin içinden ben mi çıkacağım? :)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Haziran 2018, 16:34:57 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

n

nuri_kongur

Ynt: " Geleceği tasarlayamıyoruz...
#29: 01 Haziran 2018, 21:54:12
Bülent işin içinden çıkamaman belki aradığın şeyin orada olmamasından olabilir.
Aradığın şey hangisi yok ise, olmayan şey o. Yani bahsettiğin her şey zaten denklemin bileşenlerinden. Bocaladığımız şey hangisi ilk önce, hangisi onun ardında. Yoksa hepsi var işin içinde.
İnsan karar veren varlıktır. Kararında itikadı vardır, sahip olduğu bilim vardır, ürettiği araç vardır, bulunduğu coğrafya vardır. koşullara göre devamlı kendisini yeniler. Bu saydıklarım denklemin öğeleri. Bu öğelerin içerikleri değişkendir.
İnsan karar verir ama neye ulaşmak için karar verir?
İnsanın verdiği kararda itikadı vardır. İtikadı illa dıştan bir öğreti olmak zorunda değil, kendisi oluşturabilir. Ya da dış öğreti ile kendi kararlarının harmanını yapar.
İnsanın yaşadığı coğrafya vardır.
o coğrafyaya bağlı ürettiği bilgi vardır
varmak istediği hedeflere uygun aracı üretir. Optik bilgisi olmayan teleskobu mikroskobu nasıl üretsin? Optik bilgisi olsa bile uzaklara bakmak ihtiyacı yoksa teleskobu niye üretsin? Çok küçük canlıları görmeye ihtiyacı yok ise mikroskobu niye üretsin?
Cem beyin sorusu zaten bu: "geleceği tasarlayamamak" tasarlayacağımız şey neye varmak istediğimize bağlı ve Varacağımız hedefe ulaştıracak hangi araçlara ihtiyacım var? bende bu kadar uzun yazının arasında bir yerlerde şöyle demiştim :" nereye varmak istediğimize karar vermediğimiz için geleceği tasarlamıyoruz" bu kararsızlıktan dolayı ,hareketsiz de kalamadığımız için, "yanal alanda sürükleniyoruz"
yazışmalar öğelerden içeriklere kaydıkça konu dağılıyor. Ama şu kesin, bu denklemin öğeleri yukarıdakilerin hepsi. ee haliyle içerikler araya giriyor. buna bağlı problem ise, kişiler kendi içerikleri tek diğer içerikleri yok zannediyor.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Haziran 2018, 22:04:36 Gönderen: Nuri Kongur »

 
Yukarı git