Kargıcık bükünü görmeden buradan ayrılmak olmazdı. Gece kaldığım yerden burnu dönerek Kargıcık bükü içine girdim. Etrafa bakınarak kıyıyı takip ederek Orak adasının kuzeyinden doğuya Yıldız adasına doğru ilerledim. Hedefim Çökertme.
Kargıcık Bükünden Çökertmeye kadar demirde kalınabilecek birçok küçük koy var. Gökova nın kuzey yamacında Çökertme- Akyaka arasında Ören ve Akbük dışında sığınılacak pek koy yok. Asıl dantel motifleri Gökova nın güneyinde yer alıyor.
Koyun dibinden Akyaka dan itibaren batıya doğru Çamlı (Gelibolu) koyu, Sedir (Kleopatra) adası,Boncuk koyu, Karaca koyu, Değirmen Bükü,Kargılı, Tuzla koyu,teke koyu, Yediadalar, Çatalca, Bördübet limanı , Velibükü , gibi koylar ve bu koyların için de de neredeyse sayısız küçük koy bulunmaktadır.
Değirmen bükü içinde Hırsız koyu, İngiliz limanı, Malderesi, Okluk ve Sazan koylarını saklayan ama 2018 yılından sonra girilmesinin yasaklanacağı güzelliklerden. Şu anda Malderesi tarafına girmek zaten yasak olmasına rağmen bu yılın sonunda kamu yararı olduğundan Cumhurbaşkanlığına tahsis edilmeye (gasp) edilmeye çalışılmakta. Bu sene ben tesadüfen girebildim ama bundan sonrası...
Gökova nın kuzey yakasını doğuya doğru kıyı kıyı takip ederek, iskelemdeki küçük koyları da geçtikten sonra Çökertmeye dudaklarımda, '' Çökertmeden çıktım Halilim aman koptu kıyamet'' türküsünü mırıldanarak girdim. Tam karşımda Lokantanın iskelesi ve onun bana göre solunda güzel bir kumsalı olan nadide yerlerden biriydi.
Bugün hava yanık,batı rüzgarı beni unutmuştu. Belki daha geç saatlerde bütün hışmıyla daha da sert esecekti. Benim sert olarak tanımladığım 4 bofor (yani yaklaşık 14-16 knot ) şiddetindeki rüzgarlar. Gerçi Çanakkale boğazı çıkışında Yeniköy Balıkçı barınağına girerken 25 knot esen rüzgara eşlik etmiştim ama Devekuşu için 12 knot a kadar olan rüzgarı iyi, 16 knotun üzerine çıktığı zaman sert olarak nitelendiriyorum. O gün için hava tahminleri ortalama da 10-12 knot üzerinde ise yerimden bile kımıldamıyorum.
Çökertmeyi görüp biraz dinlenmiştim, ama orada kalmak yerine Ören veya Akbük te kalmak düşüncesiyle yoluma devam ettim. Örene yaklaşırken sanki havada tanımlayamadığım bir pus vardı. Gerçi Gökova termik santralinin bacasından gözle görünür bir duman çıkmıyordu ama...
Ören i geçerek Akbük e doğru giderken, Akbük ün batısındaki koyda derinliklerin fazla olduğunu gördüm ve Devekuşu nun kalmasına uygun olmadığına karar verdim. Akbük te Kıran fırtınasının ne zaman olacağının belli olmadığı için de Akbük karşıya Değirmen büküne geçmeye karar verdim.
Öğle olmuş batı rüzgarı inceden başlamıştı ama daha henüz dalga kaldırmaya başlamamıştı. Motorun da takviyesi ile hızımı arttırdım. Köremen adaları hizasına geldiğimde dalga etkisi neredeyse kayboldu ve Zeytinli adanın batısından değirmen büküne giriş yaptım.
Ağır ağır karşımdaki sığlık bölgeye (malderesi) doğru ilerlerken, Çin seddi gibi kıyıdan tepeye uzanan duvarın dibindeki pantondan bir zodiak bot üzerime doğdu gelmeye başladı. Yaklaşınca deniz polisi olduğunu anladım ve gaz keserek motoru boşa aldım. Biri genç iki polis (t-shir lerinde öyle yazıyordu.) ''buradan sonrası yasak geçemezsin'' dediler. Cumhurbaşkanlığı konutuymuş.'' Kendime demirleyecek sığ bir yer arıyorum buralar en az 30 mt, benim demir halatım 20 mt'' dedim. ''Genç olan, ben seni buralarda görmedim.'' dedi. '' Göremezsin çünkü ilk defa geliyorum'' diye yanıtladım. Devekuşu nun kamarasının yanındaki Tekirdağ yazısını görünce Biraz daha yumuşak şekilde'' Tekirdağdan geliyorum deme'' dedi. '' Evet Tekirdağ dan geliyorum, geçen sene Burhaniye ye kadar gelmiştim. Bu sene de Burhaniye den bir ay önce çıktım yavaş yavaş buraya kadar geldim'' diye yanıtladım. Genç olmayanı söze girerek, ''Okluk a gir daha dün açtık kapalıydı. Orada demir atarsın. Olmadı ordan giden teknelerin birinin tonozuna bağlan '' diyerek bana yardımcı olmuş oldu.
Hava biraz yumuşamıştı. ''Şimdi burası o televizyonlarda bahsedilen ağaçların kesildiği yer mi'' diye safçana sordum. Kıdemli olan polis '' hepsi yanlış, burada sadece çalılık ve makilik olan bölümler temizlendi. Tüm ağaçların Özal dan beri kaydı var. Hepsi numaralı. tek ağaç bile kesilmedi.Ben yıllardır burada görev yapıyorum'' diyerek gerçekleri(?) dile getirerek beni bilgilendirdi.
Lafı daha uzatmamak gerektiğine kanaat getirerek, ''ben önerdiğiniz yere geçeyim. Size iyi görevler dedim'' ve okluk koyuna doğru yavaşça ilerledim. Bot ta geldiği hızla geriye pantona geri döndü. Görevli polisin kesilmedi dediği ağaçlardan oluşan ağaç mezarlığını Haldun Ağabey ile yolun kapalı olması nedeniyle orman yolundan Marmaris e giderken gördüm. Köklerinden çıkarılmış benim gördüğüm en az yüzlerce ağaç vardı. Belki çin seddinin dibindekiler kesilmemişti ama bu ağaç mezarlığı nasıl oluşmuştu.
Okluk ta dipteki tahta iskelenin yakınına demir attım. Daha sonra iskeleye gelen tur tekneleri ile beraber geceyi Okluk koyunda geçirdim. Bekli bir daha buraya ömrümün sonuna kadar giremeyebilirim. Koydaki iki lokanta ve iskelenin bulunduğu tapulu araziyi kamu yararı olduğu için Cumhurbaşkanlığına tahsis edilmesi yolunda kamulaştırma ben daha karacasöğüt teyken başladı. Malsahiplerine tebligatlar geldi. Kasım 2018 de sadece birkaç medya organı ve sanal medya da konu tartışıldı.
Bu arada Haldun ağabey üç mil batıdaki karaca koyundaymış. Yarın kısa bir yolum olacak sadece üç mil.