Tıbbiyeden arasıra da hekim çıkarmış...derdi bizim rahmetli ortaokul edebiyat hocamız.
Gemi inşaiyeciler de Başbakan olabilir mesela ; ne gerek var küçük kayık tasarımı öğrenmelerine ?
Tüm gemi inşaiyecilerden af dileyerek bir komik ( komik ? ) hikaye de benden :
Mehmet Atay'ı tanıyorsunuz. Yılların sigorta brokerliği tecrübesi var. Bir zaman teknelerimizin sigortalarını yenilemek ve iyi bir şırkete geçirmek istedikti. O zaman şimdiki Bavariası değil, dönemin çok ünlu bir Fransız tasarımcısının planlarına göre dönemin iyi yat yarışçılarından birinin yaptirmiş olduğu lamine kontrplak eski Sarıyaz teknesi var. Bizim Sanela da işte 2-3 yaşında galiba...
Mehmetin seçtiği ciddi sigorta firması : " öyle beyanla uyduruk kaydırık iş olmaz, biz eksper gönderelim, teknelere tespit yaptıralım " demiş...Biz de sevindik, yahu adamlar işi ne kadar ciddi tutuyorlar diye. Sozleşildi, gençten bir arkadaş koltuğunda bir dosya, içinde sayfalar dolusu soru ve tespit formu geldi. Gemi inşa mühendisiymiş.
Önce benim kayıktan başladık...Arkadaş soru formunu çikardi, oradan okuyarak soruyor...
- Ana makinalar ve güçleri ?
- Eee, ehm...Bi makina var, 27 BG - Jeneratörler ve güçleri ?
- Eee, ehm...Jeneratör yok- Isıtma ve klima sistemleri ve güçleri ?
- Höö ? Yok ki bizde öyle şeyler ? Bu tarz, şimdi detaylarini hatırlayamadıgım bir kaç sorudan sonra ( galiba teknenin içine girmiştik ):
- Radar, chartplotterler, sonar, komünikasyon sistemleri, ekranlar, yazicilar, muhtelif elektronik ?
- Iskandil var, parakete var, rüzgar göstergesi var ? - Görüntü, ses ve eğlence sistemleri ?
- Eee, şey...Şurdaki Sony radyo teyp var, Bauhausda indirimli bulmuştum da ? - Buzdolapları, güçleri, derin dondurucular ?
- Şorda ustten kapaklı 40litrelik bi soğutucu var ama ? Yine sorular devam. Derken gururla ilk zaferim geliyor :
- Döşemeler ? Kumaş, suni deri, alcantara ?
- HAYIR, Hakiki deri ! Eksperimiz elindeki ( sanırım 6 sayfa filandı ) basılı forma tüm sorulara " yok ", "o da yok ", "bu da yok ki..." seceneklerini işaretliyerek tekrar havuzluğa çıktı, etrafa bakınıyor, biz de bekliyoruz...
- " Eh, burda işimiz tamam, öbür tekneye geçelim " dedi.
Ben inanmayarak :
- Nasıl yani, arma, direk, yelkenler, yelken donanımı...? bunlara bakmayacak mısinız, yav bi araba parası verdik onlara ?
Şimdi tam hatırlıyamıyorum bu kadar israr üzerine formun açıklamalar bölümüne " bir direk, iki parça yelken..." gibi bir ilave yaptı ve benim tekneden çıkıp Matayın Sarıyazina geçtik.
Eksper pasarelladan geçti, havuzluğa girdi, peşinden Mehmet, ardından ben...
Sarıyaz yarış teknesi olarak yapılmış, tik bir yekesi var kullanılmadıgi zaman yukarı kaldıriliyor. Çocuk ona doğru bakıp Mehmete döndü ve sordu :
- Bu sopa ne, tekneyi bununla mı kullanıyorsunuz ?
Ben büyuk bir heves bir umutla, acaba Matay adamı şimdi denize atar mı diye beklerken bizimki izaha başladı :
- Evet, ona biz yeke deriz, dümen palasına bağlıdır, tekneye onunla kumanda ederiz...
Evet, gemi inşa eğitiminde yatın, kayığın yeri yoktur. Bunları öğretmezler, amenna...
Ama Istanbullu veya Istanbuldasın, 30 yaşına gelmişsin, hiç mi kayığa binmedin, hiç mi film seyretmedin, hiç mi sandal fotoğrafı görmedin, denizde geçen tek bir hikaye bile mi okumadin, bir kez bile Deniz Muzesine gitmedin ?
O zaman niye bu mesleği seçtin ? ( gerçi cevabı da tahmin edebiliyorum...Bilgisayar veya elektronik istemiştim de...puanim öyle geldi ? )