Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Niye aynı tarz ve dört beş marka tekne etrafında dönüyoruz ?

  • *
  • İleti: 629

Hatta şu bile sorulabilir, denizcilik daha  60-70 yıl öncesine kadar, deniz emekçileri ile  az sayıda meslekten olmayan maceraperestin tutkusu iken, şimdi sıradan insanın ilgi alanı haline geldiğinden mi, bütün bu konfor talebi?

Hah : zurnanın zart ! dediği yer işte burası...
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ben bu büyük tekne sevenler tam olarak istedikleri gibi gezebiliyorlarmı , rüzgarlı havada ve marina palamarlarının olmadığı  barınak - iskelelere yanaşırken tekneyi nasıl abrayabiliyorlar , ya da bakım ve barınma masraflarının tekne boyu büyüdükçe  boyla orantısız olarak deprem skalası gibi arttığını düşünüyorlar mı  onu da merak ediyorum.  ?0-?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Çook yıllar evvel, yani marina kiraları otomobil fiyatı değil de marina ışleticilerinin taktikleri henüz sadece Alman markından, dolara, dolardan Avroya geçmek gibi ; minik uyanıklıkları geçmemişken bizler yine bağırınıyorduk. Bir arkadaşımızin tekne sahibi babası o zaman bize : " Çıkın gidin evladım siz de o zaman bu ülkede amatör teknecilik 70 senedir tonozda yapılırdı. Kötü havada teknenin başına gidilir, gerekirse içinde yatılır, gerekirse tekne çözülüp kaçırılir...." diye başlayan bir diskur çekmişti ( o tarihte de teknesini tonozda tutuyordu gerçekten de ) .

Tabii biz " gözünü marina denizciliği " ile açmış nesile bu sözler dehşet verici gelmişti.
Nasıl yani ? Tekne korunaklı ve sağlam bi yerde durmayacak, kıçindan su hortumu ve elektrik kablosu sarkmayacak, buz dolabı 7/24 çalışmayacak, pontonda dolaşırken Ahmetin teknesinde gırgır yapılmayacak, Mehmetin teknesinde bira içilmeyecek, Hasanin yaptığı mezelerin tadına bakılmayacak...? Ne zor, tatsız bir yaşam.

Buna rağmen ben bir sene bunu Tuzla Mercan koyunda denedim. Kışın ilk fırtına çikip karşi bahçemizde de bir ağaç devrilince gecenin ikisinde teknenin başina apar topar koştum...Tekneler alargada çılgın gibi dövünüyor. Deli bir yağmur, feci bir rüzgar var. Bir kaç tekne sahibi ( ve mekanın reisi ) uyduruk bir tentenin altına sığındık, titriyoruz. Reis piknik tüpünde çay demledi sağolsun. Bir kaç saat geçti, fırtınanın dineceği yok. Gelen dalgalara bakıyorum ; reise döndüm : Şimdi benim tekne tonozu koparsa veya tehlikeye girse bu dalga ve rüzgarda senin botunla ben tekneye ulaşabilir miyim, hadi ulaştım teknenin üzerine çıkabilir miyim ? " dedim.
Adam " Geç beyim bu işleri..." der gibi suratıma bakti.
" Abiler şimdi tekne halatını koparsa bana sadece nasıl karaya vuracağını seyretmek kaliyor : ben gideyim bana müsaade...Bir de o faciayı yaşamayayım" dedim ve güneş doğarken eve döndüm.

Koparmadı halatını dayandı teknecik.

Ondan sonraki fırtınalarda eşim beni uyandırır " kıyamet kopuyor, nasıl sorumsuzca uyuyorsun, gitsene teknenin başina..." dese de dönüp arkamı uyumaya çalışirdım. Bu takip eden fırtinalardan birinde de 15-16 m boyunda harika bir tekne halatını koparıp karaya vurdu ve ikiye bölündü. Ben de bir senelik bir denemenin sonunda hala kayığım tek parça, güzel güzel tekrar marinanın yolunu tuttum.

Bu uzun  hayatimdan kesitler girizgahının nedeni Bülentin tespitine gelmek...Belki genç yaşimda, daha küçük, daha düşük bedelli bir tekneyle amatör denizciliği , - eski denizciler gibi - , zor ve meşakkatli yanından da yapabilirdim. Ama devam ettiremezdim. Ettiremezdim çünkü Bülentin dediği gibi sonuçta sadece meraklı bir sıradan insanım.

Bu durumda da " bu işin yolu budur, eskiler gibi yapmalı, geleneğini, ananesini değiştirmek istememelisin..." demem.
Konfor talebi haklı bir taleptir.

Yine de asıl konumuz " farklı tekneler niye yok ? " idi.
Yani konfor sadece 2 veya 3 kabinli, WCli, duşlu , ana yelkeni sarma sistemleri gezi teknelerine özgü bir şey değil...
Ortalıkta konfordan geçtim, lüksün veya zıpırlığın limitine ulaşmış daysailer da var, motorsailer de, explorer yacht da,
yeni klasik de.

Yani galiba yine de bu sorunun gerçek cevabı maceraya girmeden ikinci elde kolay bulunup kolay  alınıp satılabilen ve bütçeye uygun en büyük tekneye sahip olma düşüncesi. Bunun için de kimse kınanamaz, çünkü rasyonel bir fikir.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Amatör Denizcilik Üzerine başlıklı bir deneme yazmıştım forumda. Siz mi demiştiniz Aali abi, yoksa bir başkası mı şimdi anımsamıyorum, dönüp bakmadım da, denizcilik kültürü diye bir şeyden söz edildiğini elin memleketinde duyamazsınız diye. Garipsemiştim ilkin. Sonra doğru geldi; biz kültür kavramını kapsayabileceğinden daha geniş anlamlarda kullandığımızdan, elimize geçen her şeyi aynı torbaya attığımızdan kültürü oluşturan -gelenek gibi- ögeleri de kültürmüş gibi sunuyoruz. Öyle olunca, örneğin  " havuzluk konforu iyi ama bu denizde gitmez" dediğimiz geniş kıçlı, ütü tipi tekneleri beğenenleri burunluyoruz. Oysa sözünü ettiğimiz, tenkit ettiğimiz yalnızca teknolojik bir çizgi. Pekala taleplere göre değişkenlik gösterebilir. Şimdi, mesela, Kalamış Adalar arasında gezip tozan biri için ütü tipi bir tekne niye kötü olsun ki?  Ben neden ona göre, mesela bir Cutter kullanıyorsam üstün olayım ki?

Öte yandan, Gönenç bir bilgi sundu bize ki, çok önemli. Dünyada yılda 32 HR üretiliyormuş, bunun 3 tanesi de Türkiye'ye geliyormuş. Yani dünya pazarında %9,5 gibi rakam. Bence muazzam bir oran. Bu, Türklerin beğenilerinin o kadar da sonradan görme olmadığını da gösterir. Bence asıl sorun, denizciliği nasıl köklü bir gelenek haline getireceğimizde. Ata'nın vurguladığı gibi; Nasıl "Denizciliği Türk'ün milli ülküsü haline" getireceğiz?

İnebolu'dan mı başlanmalı, oradan mı kerteriz alınmalı?

  • IP logged
« Son Düzenleme: 08 Temmuz 2017, 15:30:03 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

G
  • *
  • İleti: 30
Bu linkten X yat http://www.x-yachts.fi/previous-models/?contentmap=9008 üretim sayılarını görebiliyoruz.

Benzer şekilde halberg sayfasında 73 yılda toplam 9400 tekne ürettiklerini söylemişler. Teknelerin boyları büyüdükçe üretim adetlerinin azaldığını 31 foot bir tekneden senede 14 tane yapabilirken şu anda 62 foot bir tekneden yılda bir tane üretebildikleri bilgisi var.

Southerly 47 senede 900 tekne üretmiş. http://www.southerly.com/about/

Dufourda bugün için bu sayı yılda 400 tekne http://www.dufour-yachts.com/en/the-yard/production . Beneteau ve Jeanneau rakamları maalesef bulmadım.

Hanse grup (hanse / dehler / moody / varianta / fjord / sea line ) 2015-2016 bilanço yılında toplam 499 tekne satmışlar.
 file:///C:/Users/G%C3%B6nen%C3%A7%20Demir/Desktop/hanseyachts_GB2016_english_web.pdf  s. 23 e bakabilirsiniz. şeffaflık ve hesap verilebilirlik bu demek... genel bilgiler için https://www.yachts.group/gb/

Hanse gruba bağlı 6 marka, tüm satışlarını ülkemize yapsa, bence yine de  tek tipçiliği kıramaz. Kaldı ki; yukarıda bahsettiğimiz tüm tekneler marinalarımızda ki "otopark" görüntüsünü kırmaya yeterli olmayacaktır. Moody dışında yeterli görsel bir farklılık bence yok.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 08 Temmuz 2017, 17:17:58 Gönderen: Gönenç Demir »

  • *
  • İleti: 3573
Ne güzel yazılar yazılıyor. Keyifle okuyoruz efendim.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
kafamda bu konuda yazmak istediğim öyle çok şey var ki aslında. İnsanın kafası karışıyor. O kadar çok bu da doğru ama dediğim şey var ki. O yüzden iyisimi ben kendi doğrularımı yazayım.

İnsan her seyirde birşeyler öğreniyor.  Örneğin bisiklet. Hiç bu kadar işe yarıyacağını tahmin etmemiştim mesela. Şu yaptırmak istediğim (hayalini kurduğum diyelim) teknede mutlaka katlanır bisiklet için bir yer olacak.

Daha önce defalarca yazdıklarımı tekrarlamayacağım. Öncelikle benim derdim bu sularda gezmek. O yüzden de benim doğrularım benim beklentilerime göre.

Uzun seyirlerde yanımda bilen birisi olsun isterim. Sonuçta bu iş çocuk oyuncağı değil. Ama ben hep adrenalinli işleri sevdim. Yaş ilerlediği halde adrenalin artık bir alışkanlık haline geliyor.

Tek başına seyir de bu yaşta yapılabilecek çok adrenalinli bir iş. Dün , hava ile cebelleştiğim sırada, karada olmak karşılığı Tayo Mar ı bedava verirdim her halde.

Dün otopilot sorunu yaşadığımda , bir araç arızası gibi solda çekip, üçüncü bulutun altındayım, şu son kaba dalganın hemen dibinde diye asistan firmayı aramayı çok isterdim. ( bu konuda da var kafamızda birşeyler .. )

Ben Egeyi seviyorum. Seyir sonrası bir limanda durmayı, yeni insanlar tanımayı , onlar ile sohbet etmeyi seviyorum.

Alarga pek bana göre değil yani. Evet hoşlukları var. Ancak tek başına bir süre sonra sıkıcı oluyor. Behramkale hiç hesapta yoktu mesela. Ama iki gündür buradayım işte.

En uzun seyir 65 bilemedin 70 mil tutuyor . Ki ben aşağı inene kadar otuz otuz gideceğim.

Yine dün , yazdığım gibi bocurum ne olduğunu anlayamadı bile. Resmen saldırdım yelkene. Koca bir cenovam olsaydı ne yapardım bilmiyorum.

Mesela bu seyir ile ilgili Tirhandiller ile ilgili görüşüm de değişti mesela. 28 feet çift direkli bir tirhandil. Evet orsası zayıf. Ancak bu seyirde özellike Asos ile igili çok önemli bir detaya takıldım.

Eskiden motor da olmadığına göre bu eski denizciler nasıl giriyorlardı ki limana. ? Özellikle sert havalarda. Dün gelirken kaba dalga ve manyak rüzgarda hiç bilmediğim bir limana girmekten çekindim açıkçası.

Öyle ya, eskiden kaptan yelken ya da kürek bir şekilde limana girdiğine göre , ve yine bildiğim üzere limanın şekli de aynı kaldığından içim ısındı birden korkum geçti.

Assos sanırım tam da böyle tasarlanmış bir limandı. Sert havalarda rahatlıkla içeri girilebilecek bir liman. Ege de ve Akdeniz de sanırım tüm limanların konumları ve giriş yada çıkışları apaz, pupa seyrine göre tasarlanmış.

Çok ilginç bir özelliği da var Assosun konumunun. Sabahtan hakim rüzgar olan poyraz , civarna ile birlikte kuzeyden , yani liman ağzına doğru esiyor. Akşam saatlerinde ise yine aynı rüzgar, bu sefer, midilli adasının yüksek dağına da çarparak müsellim kanalına giriyor. Batı güney batı yönünden esiyor bu sefer. Hava tahminlerine baktığınızda ise hep kuzeyli rüzgar var görülüyor.

Mevcut imkanlar ya da günümüze kıyasla imkansızlıklar , insanları daha akıllı olmaya , daha gözlemci olmaya itiyordu bence.

Tekneler açısından da durum böyle idi. En hızlı seyir apaz. En konforlu seyir ise pupa diye düşünürseniz, eski bir denizci olsam pupa seyri ile limana girmek isterdim mesela.

Egenin deli esen rüzgarında kısa direkli , küçük yelkenler hem abarması kolay hem de maliyeti ucuz. Gövde de rüzgardan en az etkilenecek şekilde
Mümkün oduğunca denize yakın..

Şimdi , binlerce yılda formunu bulmuş olan, liman teknikleri ile uyumlu, bu tekneyi günümüze nasıl uyarlayacaksınız, ?

Ege denizi için mükemmel tasarlanmış olan bu tekneyi alıp, aynen yapacak ve bineceksiniz bence.

Tam da benim, kısa direk , gövde boyunca yayılı yelken tipine nesıl da uyuyor.


  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Karada iki ay insanlıktan çıkarken mevzubahis laylom ve de marka tekneler vızır vızır çıkıp inerken kıskanmıyorum dersem yalan olur. Peki hiç bunlardan birine sahip olmayı düşündüm mü? Asla. Sadece Nauticat ve Fisherman aklımı çelebildi laylomlar arasında. Peki benim fikrimin toplam denizcilik alemindeki karşılığı ne kadardır? Hiç bir fikrim yok.

Doğrusu sebepler gayet başarılı bir şekilde ortaya konmuş. Kendi adıma biraz daha mevzunun sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel boyutları üzerinde yoğunlaşılması faydalı olur diye düşünüyorum.

Şahsen oransal olarak sosyo-ekonomik açıdan bu alemde yer bulması zor bir figürüm. Hasbel kader bir tekne sahibi oldum ki normal koşullarla daha uzun yıllara ihtiyacım olabilirdi. Ya da bir Aloha 27'ye tanrının bir mucizesi gibi bakıyor olabilirdim.

Ne dersek diyelim önce para yani.

Sosyo-kültürel ve tabi sosyo-ekonomik açıdan benim ve eminim önemli bir kesimin durumu "yelken vardı da biz mi yapmadık" tadında olacaktır. Kürekle başladı denizcilik serüvenimiz. Yelken benim için okulu kırıp Moda çay bahçesinde çayımı içerken Dereağzında gördüğüm bir grup zengin bebemin eğlencesinden ibaret, ulaşılması bir yana, hayal edilmesi bile zor bir olguydu.

Denizle ilişkisi sorunlu bir Karadeniz orijinli sülaleden bir deniz hayvanı çıktıysa sebebi sanırım tutkuydu. Ama tercihler noktasında bileşenler hep farklıydı. Kısa özeti şuydu:"Yüzsün yeter!"

Öznel bir metin üzerinde ilerlediğimi biliyorum ama benzer perspektif ve altyapıya sahip bir dolu insan olduğunu da biliyorum. Düzinelerce insan tanıyorum ki her biri öncelikle yüzen bir nesnenin üzerinde olabilmek hayaliyle yaşıyor. Bana göre bu kitle hayallerine ulaştıkça çeşitlilik artacak. Çünkü bu kitle konfor, sürat vs gibi kavramlardan ziyade mevzunun özü olan denizde olma hayalinin peşinden gitmekte. Maddi gelişimleri belki onları da daha büyük, daha konforluya doğru iteleyecek ama başlangıç noktaları denizlerimizde daha çok 8-10 metre aralığında ve ahşap ya da fiber ama genel kabul görmüş markalarla sınırlı kalmayan bir portföy görmemizi sağlayacak.

Yani uzun lafın kısası, ekonomik imkanlar ve bağlama imkanları belirleyici olacak kanaatimce. Ve bu imkanlar ulaşılabilir olmadığı sürece beklediğimiz çeşitliliği görmemiz zor olacak gibi.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

G
  • *
  • İleti: 30
Asos'da çok güzel bir tirhandil hatırlıyorum. Limanda bağlı, Nazlı olabilir adı. Çok güzeldi... Rüzgarın kolayına olsun Ersin Reis.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Bence Aali abi, madem tartışmayı açtı, bu tartışmadan çıkan fikirleri de derleyerek, tartışmaya bir "sonuç" (çıkarım) yazmalı. Hem böylece, belki de bir tartışmayı bağlayıcı olmamak kaydıyla sonuca bağlamak gibi bir gelenek de geliştirebiliriz,
Ne dersiniz Aali abi?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 629
Yapalım Bülentciğim.
Ilk fırsatta bir rapor yazayım...

Bu arada belki ilginç olabilecek bir ilave. Alman Yacht dergisi meğer son bir kaç senedir okuyucuları arasında düzenli anket yaparmış...Hangi tekneyi isterdiniz, hangi tekneyi aldınız veya alırsinız sorusuna verilen cevap :

HR isterim ; Bavaria aldım/alacağım

Yani belki yerel bir konuya değil, dünydaki tüm denizcilerin ortak bir konusuna el atmış olabiliriz. Hayali kurulanla gerçekleştirilen bir değil.

Hamiş : Sonra fark ettim. Hayal edilenle alınan teknelerin konseptleri de bir değil ? Bir yanda center cockpit, diğer tarafta klasik havuzluklu tekneler...Yani Alman hayal ettiğim Swan'dir, aldığım Bavaria'dır dese daha anlamlı olacaktı.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 10 Temmuz 2017, 15:39:03 Gönderen: Ali San »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Abi estağfurullah, rapor değil, tartışmayı en yakın takip eden ve yönlendiren siz olduğunuz için demiştim.
Ama anket öneriniz harika bence. Çarkçıbaşları el atsa mı ne?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 629
Kısaca : Ülkemizde niye alışılmışın dışında farklı marka, farklı konseptlere haiz tekneleri tek tük görüyoruz da : aynı pontonda yan yana aynı markaların aynı tip ; - hatta aynı boylarda- ; teknelerine rastlıyoruz ? diye özetleyebileceğim bu tartışma konusundan siz reislerin cevabi katkılarıyla şu çıkarımlar yapılabilir :

0 ) Amatör denizci camiamızın önemli bir bölümü ( en azından sektör medyasını,  forumları takip eden, yazan, çizen, okuyan kısmı )  aslen dünya piyasasındaki arz çeşitliliğinin farkında. Az yada hiç rastlamadığımız için "egzotik" olarak tanımlanabilecek irili, ufaklı pek çok üreticinin de teknelerini biliyor. 

1 ) Pahalı bir meta olan tekne bir yatırım, hatta gerektiğinde ilk elden çıkarılacak yatırım olarak görülüyor. Ister istemez ikinci eli kuvvetli ve satışı kolay markalara yöneliniyor.

2 ) Denizcilerimizin büyük bir kısmı için ikinci elden alım tekne sahibi olmanın ulaşılabilir , hatta tek yolu. Ayrica ikinci el teknelerin çocukluk hastalıklarının giderilmiş olduğu, donanım eksiklerinin tamamlandığı biliniyor. Bu durumda ülke ve yakın Akdeniz ülkelerinin ikinci el pazarlarının sunduğu tekneler ön plana çıkıyor.

3 ) 5 azami 10 sene aralığında charter filolarından çıkarılan tekneler ülkemiz ve komşu / yakın ülkelerde ikinci el tekne arayanlar için önemli ya da belki birincil kaynak. Charter filoları ise neredeyse tamamen belli büyük üreticilerin teknelerinden oluşmakta. Fazla çeşitliliğe yer olmayan bir pazar.

4 ) Bir markanın yaygınlığı ve başarısında mümessilinin önemli yeri var. Denk ürünler içinde pazarlaması problemli olanlar aynı başarıyı yakalayamıyor.

5 ) Algı önemli : özellikle yeni başlayanlar için. Sektör dergilerinin tanıtımlari, fuar katılımları, ilan sıklığı ve benzeri faaliyetler belli bir " zamana, zemine uygun güzel tekne " algısı yaratıyor. Zeitgeist yani  ;)

6 ) Elbette aile bireylerinin tercih ve talepleri ( hobimizi ister istemez paylaşan eşimizin mesela...) seçimde etkili oluyor. Denizde huzurla geçirilecek zamanlar için de doğrusu da bu...

7 ) Yaşanılan veya gezilen coğrafi bölgenin , iklim şartlarının, toplumun yaşam alışkanlıklarının belli tasarımları öne çıkardığı kabul edilmesi gereken bir saptama.

8 ) Konfor talebi artıyor. Teknelerin büyümesi neticesini doğuruyor.
    Amatör denizcilik geçmişte belki maceraperestlerin tutkusu sayılabilecekken sıradan insanların ilgi alanı    kapsamına girince konfor ön plana çıkıyor.

9 ) Yine siz reislerin mesajlarından kendimce çıkardığım bir sonuç ise ( kendi gözlemlerim, hatta kendi davranışlarım da bu yönde ) ; mevcut teknelerimize tüm bağlılık ve hatta aşkımıza rağmen ; mevcut kayıklarımızı ilelebet elimizde tutma gibi bir niyetimiz olmadığı gibi ; bu tekneyle geçirilen yeterli süre sonrasında farklı tarzlari da denemeye açık ve sıcak bakan bir denizci profilimiz var. Bugün performansli bir gezi teknesi sahibi yarın bir CC tekne alabiliyor veya tersi.

10 ) Ülkemiz şartlarinda öncelik " bir biçimde denizin üzerinde olabilmek "...Bir an önce. Sonra olanaklar elverdiğince yapılan alımlarla zevk ve talep çeşıtlenebilir .

Vallahi adım Hıdır, elimden gelen budur ! Bülent reise duyurulur... 
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Abi vallahi utandırdiniz.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 629
Aman yahu ne alakası var ; emekli bir adam , severek yapıyorum ben   ;)
  • IP logged

 
Yukarı git