Ana Menü

Son İletiler

#1
Yelkenli Tekneler / Ynt: Yelkenli Tekne Dönerken N...
Son İleti Gönderen Doğan Erbahar - 23 Aralık 2025, 21:04:54
Bir nokta eksik kaldı onu da eklemeden etmeyelim. Tekne yan yattığında ağırlık merkezi de onunla beraber kalkar diyoruz ya bu durum olması gereken ideal durum tabii.

Kötü yüklenmiş bir teknede yan yatma ile beraber içerideki yükler de yerçekiminin etkisiyle yattığı tarafa kayıyorsa ağırlık merkezi de o tarafa kayar ve doğrulamaz; o korkunç birşey işte.

Denizcilerin tarih boyunca acı tecrübelerle öğrendikleri birşey bu. O yüzden yük gemilerinin ambarları bölme bölme yapılır. Özellikle sıvı veya kum gibi granüler yük taşıyan gemilerde.

Veya yine emniyet açısından gemi su alırsa su içinde hareket edip yatırmak açısından negatif bir geri besleme mekanizması yaratmasın diye de bölmeli olması faydalıdır.
#2
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 23 Aralık 2025, 18:46:14
Bu arada film Youtube'da var. Türkçe ve İngilizce altyazı olmadığı için sadece İtalyanca bilenlere, bir de bu güzel dilin melodisiyle güzel görüntüleri seyretmek isteyen sinema delilerine linkini bırakayım.

https://www.youtube.com/watch?v=Pw7eI7BtSJA&t=198s

Youtube, filmin forum sayfasına konmasına izin vermedi, linki tıklayarak gidebilirsiniz.


Dünya çapında çok sevilmiş bir film. Filmdeki sanatçıların günümüzdeki hallerini gösteren bir video da var, onu da aşağıya ekleyeyim, konu başlığımız renklensin. Bakalım bu video forum sayfasından direkt izlenecek mi.

#3
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 23 Aralık 2025, 18:34:38
Şehir merkezindeki gelişmelerden haberdar olamayan dağdaki nöbetçi Munaro kardeşlere dönelim. Akdeniz güneşi altında birer beyaz "paçalı donla" nöbet tutan kafadarlar birden keçilerin çobanını görürler. En az kendileri kadar dağ köyleri doğallığında bir adalı kız! Korkup uzaklaşan kızın dikkatini çekmek için bin türlü şaklabanlıklarla kızı güldürürler.



Bu filmin televizyonlarda filan pek fazla oynatılmama sebeplerine yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Efendim filmin ikinci yarısında biraz cinsellik var, biraz "tüttürülen bitki" kullanımı var, biraz da Türkleri negatif gösterme var. İlk yarısında ne güzel gidiyorduk, ikinci yarıda film çoluk çocukla izlenemeyebilir kategorisine geçiş yapıyor maalesef.

Bu arada tepedeki kalede yatıp kalkan bizim askerler, papazın tavsiyesiyle kasabadaki boş bir eve yerleşirler. Hayat güzelleşiyor! Taşınmaya yardım eden köylülere karşı bizim Çavuş Lorusso arkadaşlarını uyarır, yerel halkla yakınlaşmayı yasaklayan düzenlemelerden kurallardan bahseder ama kimse onu takmaz. "Kadına, tavuğa, horoza ilk dokunan askeri mahkemeye çıkacaktır" diye tehdit de eder, de kimin umurunda. Sürekli bağıran çavuş eskisi kadar etkili bir askeri korku yaratmamaktadır. Adamlar zaten askerliğe, savaşa uzak adamlardı, biraz rahat yüzü görünce iyice yumuşadılar.

Teğmen ise kendini iyice resme, şiire, okumaya, sanata vermiştir. Yerel halktan adamların portrelerini çalışır, hatta yanına gelen papaza der ki: "Evden ayrıldığımdan beri ilk defa bu kadar iyi hissediyorum kendimi" Teğmenin çizimlerini beğenen papaz ise bir teklifle gelir. Kilisenin durumu malumdur, duvar resimlerinin tekrar çizilmesi gerekmektedir. Tabii herhangi bir ücret ödenmesi sözkonusu değildir.



Bu arada Strazzabosco da, hani şu katırını kaybeden, adada Silvana'ya benzeyen bir eşek bulur. Eşeğini kaybedip buldurma hikayesinin bir versiyonunu yaşıyor kerata. Ayrıca aynı Strazzabosco'nun aslında ne yere bakan yürek yakan bir adam olduğunu da anlarız. Zira kasabadaki kadınlardan biriyle  gizli gizli bakışmalarını yakaladık! Ah Strazzabosco ah, bizden kaçar mı!



Bu arada telsiz operatörü asker Colasanti, telsizi kırıldığından beri boşluktadır. İyi bir aşçı olan Colasantinin elinden berberlik dahil her iş gelmektedir. Ordudaki en büyük idolu de Çavuş Lorusso'dur. Onun gözüne girmek için elinden geleni yapar.

Çavuş Lorusso'nun bir fırlamalığını daha görürüz. Şu sürekli evini ve hamile eşini özleyen asker vardı ya. Garibim eşine yazdığı mektupları postaya versin diye Çavuş Lorusso'ya getiriyormuş, Bir sahnede görürüz ki Lorusso'nun çekmecesi adamcağızın mektuplarıyla dolu, hiçbirini yollamamış!
#4
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Bülent Büyükdağ - 23 Aralık 2025, 16:29:39
Aklımda yanlış kalmadıysa, (ama kaynak nedir derseniz onu tamamen unuttum, sağlam kaynaktı bildiğim) Meis'in ilginç öyküsü de "unutulmuş" ada olmasıdır. Türkiye ve Yunanistan, Ege kayalıkları- adalar üzerine filan görüşürken, hiç Meis gündeme gelmez. Türkler zaten Yunan'ın, Yunanlılar da zaten Türkler'in diye düşünür. Aradan çok zaman geçer. Bakarlar ki ada ortada kalmış. Türkler bizimdir Yunanlılar bizimdir derken, yine yanlış anımsamıyorsam 1911 ya da 12 olması lazım Uşi antlşamasına bakarlar, ha derler bu İtalyanlarınmış. Eee, İtalyanlar adaları kime bırakmış, Yunan'a, o halde tamam demişler bu ada Yunan'ın. Aklımda kalan budur.
#5
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 23 Aralık 2025, 16:22:28
Adadaki garip sessizlik devam etmekte, özellikle Çavuş Lorusso sıkıntıdan patlamaktadır. Rusya cephesinde savaşmak vardı şimdi diye şikayetçidir. Votkadan, yemekten, hanımlara kadar her türlü dünya nimeti orada varken tıkıldığımız yere bak şikayetleri.

Dağın başında yaşayan kardeşleri alarma geçiren ve peşinden gittikleri seslerin sebebi de keçiler çıkar. İki kardeş  sığındıkları yere geri döndüğünde onlar için asma yaprağına sarılmış peynirlerin bırakıldığını görürler. Etrafta kesin birileri vardır, o kesin ama bırakılmış lezzetli peynirleri götürmeyi de ihmal etmezler. O sırada çalılıkların ardından izlendiklerinden ise habersizdirler.

Adalılarla ilk temas eden ise emir eri Farina olur. Bir öğlen şekerlemesinden, çevresi bir sürü çocukla çevrili halde uyanır. Küçükler kahkaha ve çığlıklarla kaçarken Farina arkadaşlarına durumu haber vermiştir bile.

Filmin en akılda kalıcı sahnelerinden biri önümüzde akmaya başlar. Asılı bembeyaz çarşafların ardında köy halkı günlük hayatına kaldığı yerden devam etmektedir. Koşuşan çocuklar, yaşlılar, bol bağırış, çağırış ve elbet fonda filmin o bildik melodisi.



Garip olan ise köyde sadece yaşlılar, kadın ve çocuklar vardır. Çavuş Lorusso tecribesini konuşturur: Bu bir pusu olabilir, bir keresinde ben İspanyadayken benzer bir durum olmuştu...." Diğerleri sözünü tamamlamasına izin vermezler, "tabii tabii... kesin öyle olmuştur.... yine mi..." Çavuş biraz bozulur ama yapacak bir şey yoktur, sıkıldık be adam senin savaş anılarından!



Yaşlı bir teyzeye erkekler nerede diye sorarlar ama İtalyanca bilmeyen teyze onlara bir domates verir. Mantıklı?!?! Teğmen bildiği kadarıyla Yunancasıyla tekrar sorar, kadın kiliseyi göstererek "papas" der. Kiliseye giderlerken papas kelimesinde takılıp kalmıştır bizim Çavuş Lorusso. "Bu yaşta kadının babası sağ mıymış ya, çok ilginç"



Kiliseye büyük bir saygıyla girerler. İkonaları eskimiş, bakıma ihtiyaç duyan kilisenin papazını bulurlar. Yirmi sene İtalya'da yaşamış ve dillerini bilen papaz efendi bizim saftorikleri rahatlatır. Tüm ada sakinlerinin neden saklandıklarını sorduklarında, papaz onlardan önce Almanların geldiğini ve ada halkına kötü davrandığını,evleri, tekneleri yaktıklarını, erkekleri alıp götürdüklerini, esir ettiklerini anlatır. Gemiyle geldiklerinde bizimkileri de Alman sanmışlar. Her ikisi de düşman sonuçta ama İtalyan, gene ne de olsa Akdenizlidir, kötünü iyisi diye düşündüler herhalde.


#6
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 23 Aralık 2025, 13:20:19
Meis'e bırakılan bizim sarsak müfrezenin İtalya'nın savaştığı cephelerdeki konumuna gelirsek, sahiden de her yere uzak, stratejik olmayan bir adada olduklarını görürüz. İtalya'nın 2. Dünya savaşındaki yeri ile ilgili kaynaklardan kısa bir hatırlatma yapalım:

2. Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesiyle başlamış ve bu gelişme üzerine Polonya'nın toprak bütünlüğünü garanti eden İngiltere ve Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle "Müttefikler" ve "Mihver" blokları resmen karşı karşıya gelmiştir. Başlangıçta tarafsız kalan İtalya, Almanya'nın Avrupa'daki hızlı ilerleyişinden pay almak amacıyla 10 Haziran 1940'ta savaşa dahil olmuş.

İtalyan donanması şu bölgelerde savaşmıştır:

Akdeniz : Donanmanın ana savaş alanıydı. İngiliz donanmasına karşı Cebelitarık ve İskenderiye arasındaki ikmal hatlarını kesmeye ve Kuzey Afrika'ya (Libya/Tunus) giden konvoyları korumaya çalışmışlardır.

Kızıldeniz (Doğu Afrika): İtalyan Doğu Afrikası (Eritre ve Somali) merkezli birlikler, İngilizlerin Hint Okyanusu geçişlerine tehdit oluşturmuştur.

Karadeniz: Barbarossa Harekatı sırasında Alman kuvvetlerine destek amacıyla MAS botları ve denizaltılarla Sovyet donanmasına karşı operasyonlar yürütülmüştür.

Atlantik : Bordeaux (Fransa) merkezli İtalyan denizaltıları, Alman U-botlarıyla birlikte Müttefik gemilerine karşı Atlantik Savaşı'na katılmıştır.

İtalyan kara ordusu ise 2. Dünya Savaşı boyunca Akdeniz'den Rusya steplerine kadar çok geniş bir coğrafyada savaşmıştır. İtalya'nın kara ordusu harekatları, genellikle lojistik yetersizlikler ve zırhlı araç eksikliğiyle gölgelense de, sayısal olarak Mihver güçlerinin en büyük ikinci kara gücünü oluşturmuştur.

İtalyan kara ordusunun savaştığı temel cepheler şunlardır:
Batı Cephesi (Fransa)

Kuzey Afrika Cephesi (Libya ve Mısır)

Doğu Afrika Cephesi (Etiyopya, Eritre, Somaliland)

Balkan Cephesi (Yunanistan ve Yugoslavya)

Doğu Cephesi (Rusya/Sovyetler Birliği)

İtalya Cephesi (Sicilya ve Anavatan savunması)
#7
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 23 Aralık 2025, 11:34:03


Gece karanlığında, nöbetteki emir eri Farina'nın bağırışıyla ayağa fırlarlar. Karanlık denizin üzerinde, çok uzaklarda gemiler birbirine girmiştir. Ufku aydınlatan patlamalar, uzaktan uzağa gelen top sesleri. "Bizimkiler düşmanın kıçını tekmeliyor" diye aralarında konuşurlarken, Lorusso dürbünü alır. Gördükleri, zaferden ziyade bir felaketin kalıntılarıdır: Suya yarı gömülmüş bir filika, yakıt tankları ve üzerinde "R.N. Garibaldi" yazan bir can simidi...



Telsizden duydukları İngilizce konuşmalarda iki geminin battığı ve kurtulan olmadığına dair bir şeyler duyarlar. Alarma geçerler, İngilizler her an adaya çıkabilir! Ancak bu bir avuç sakar adamın eline silah verince, düşmandan önce kendi başlarını yakmaları uzun sürmez. Önce parola ve karşı parolaları unuturlar, derken düşman geldi zannederek zavallı katır Silvana'yı vururlar! Dost ateşiyle vurulan Silvana, gecenin ilk kurbanıdır!




Can yoldaşı katırının ölmesiyle deliye dönen Strazzabosco ateş eden arkadaşlarına saldırır, arbede esnasında dış dünyayla tek bağlantıları olan telsiz de parçalanır iyi mi!

Geri dönme sigortaları olan gemi batırıldı, tek iletişim kaynakları olan telsiz de artık yok. Geri dönmek artık hayal.

Teğmen adanın uzak tepelerinden birine gözlem amaçlı dağ köylüsü kardeş erleri bırakır. Onların da canına minnet, "Zaten bizim denizle işimiz olmaz, burası iyi. Hatta nöbet değiştirmeyin biz hep burada kalalım" diye mutlu bile olurlar. İki kardeş yalnız kalıp, erzak yerleştirirken onları gözetleyen birilerini farkederiz!

Kaş sokaklarında ise Çavuş Lorusso askerlere marşlar söyletip morallerini yükseltmeye çalışıyor. Bizler ise güzelim ada ve deniz manzaralarıyla mest olmaktayız. Uzaklarda Türk kıyıları, lacivert Akdeniz, pek ağaç olmayan taşlık, makilik tepelerden sanki burnumuza gelen kekik kokuları. Gemi yok, telsiz yok, geri dönüş yok, kaldık adada. Askerler sıkıntıda olsa da seyreden bizler hayatımızdan memnunuz, ne gam.

Boş kalan askerleri oyalamak için Çavuş Lorusso bir kaç taktik önerir. Teğmen pek kabul etme yanlısı değildir. Çünkü öneriler hendek kazdırıp sonra tekrar kapatma ya da bir saldırı tatbikatı gibi cin fikirlerdir. Teğmenin istememe gerekçelerinden biri ise çok mantıklıdır: Bu sıcakta ha!

Teğmen kendini şiire, resme vermiş adadan keyif almaya başlamıştı. Eski Yunan'dan bahseder emir erine, burada şairler, filozoflar, savaşçılar, tanrıçalar vardı der, hatta İtalyan köklerinin bile buralardan gitmiş olabileceğini söyler. Yakındaki Türk kıyıları, Akdeniz, antik Yunan, İtalyanlar derken yavaş yavaş filmin "kafasına" daha bir gireriz: "Una Faccia, Una Razza" (Aynı yüz, aynı ırk)

Dağda yaşamaya başlayan kardeşler için ise hayat daha da güzeldir. Üniforma filan hak getire, nasılsa kimse yok. Derken... Bir hareketlenme olur, sesler gelir, iki kardeş silahlarına davranır!

#8
Yelkenli Tekneler / Ynt: Yelkenli Tekne Dönerken N...
Son İleti Gönderen Özgür Ökten - 22 Aralık 2025, 16:58:22
Yapay zeka (gemini) sağolsun, sadece buradaki yazışmaları gösterdim, aşağıdaki simülasyon uygulamasını hazırladı;



https://aistudio.google.com/app/prompts?state=%7B%22ids%22:%5B%221PxcXukUSvd9-uojK4DbustV7jCpFh3AK%22%5D,%22action%22:%22open%22,%22userId%22:%22113566068385345742279%22,%22resourceKeys%22:%7B%7D%7D&usp=sharing

İsteyen herkes kod üzerinde oynayıp uygulamayı geliştirebilir durumda.

Bir de yelkenli tekne deyince pek gözümüzde canlandıramıyoruz ama hemen hepimiz hızlı motoryatların tam yol dönüşlerinde motorsiklet gibi içeri yattığına şahit olmuşuzdur.

#9
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Bülent Büyükdağ - 22 Aralık 2025, 16:09:42
Olağanüstü bir filmdir. Bana İstrati romanlarını anımsatmıştır hep. Geçen yıl Meis'e gittiğimde mekanları ziyaret edip Matay'a gıcık vermişliğim de vardır.
#10
Köşe Yazıları / Ynt: Tuzlu Su Sinemaları: Medi...
Son İleti Gönderen Ahmet Kabaalioğlu - 19 Aralık 2025, 12:58:15
Alıntı yapılan: Hulusi Gülen - 13 Aralık 2025, 21:30:39Bir zello sohbeti idi sanırım; Mediterreneo filminden rahmetli Hakan TİRYAKİ sayesinde haberim olmuştu. Tiryaki, bu filmi tekrar tekrar seyrettiğini söylemişti. Sonrasında buldum ve seyrettim; ben de çok beğendim.

Tekrar tekrar seyretmek ise benim dünyamda Mandıra Filozofu'na kısmet oldu; deniz ile iç içe, komedi ve sade yaşam üzerine kurulu bir film olmasına bağlıyorum ben bu ilgimi.

Bir zamanlar Gani MÜJDE yelkenli üstünde çok güzel sohbet programları yapardı; kaçırmazdım. Bir seferinde "yelken ve deniz içerikli bir film çevrilecek ise en güzelini ben yaparım ama piyasası olmadığı için yapmıyorum" demişti. O gün bu gün Gani Reis'den bu filmi bekler dururum.

Bak Çetin Reisim, siz de böyle Deniz tuzlu senaryo yazarlığı favorilerimin arasındasın; hadi gari, belki piyasası da oluşmuştur :)





Hulusi Abi aynı şekilde aynı sohbette bende Rahmetli Tiryaki'den duymuş ve izlemiştim. Hatta linkini paylaşmıştı.