Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 06 Haziran 2017, 07:07:19
-
Geçenlerde Matay yazmıştı da tam düşündüklerimi yazacaktım fırsat olmadı.
Kısaca Matay şöyle yazmıştı, sonuçta uğraşmaktan bıkıp, usanıp bir fiber marka tekne alıyorsun. Kimileri baştan akıllı olup bu yolu seçiyor. Bizler de ' sizin hiç ahşap tekneniz olmadı ki ' diye avunuyoruz diyor.
İşte püf nokta. Konu ahşap tekne konusu değil. Zaten artık kamadı. Sahip olanlar da gözü gibi bakıyor zaten.
Şimdi bu yelkenli işini neden yapıyoruz. Bir fiber tekne sahibi olan Halil abi bile yahu bu iş deli işi, aslında yapılacak iş değil diyordu.
Evet Halil abi haklı . Bunu bir iş gibi görürseniz ama. Oysa bu bir hobi. Hobilerde de mantık aranmaz.
Bakınız hafta sonu Necip'in motoryatına bindik. Tam Ahmet'lik. Arkasında 150 beygir kıçtan takma motoru var. Kalamış tan Tuzla ya tam bir saatte gelmiş. Gelmiş gelmeye ama gidiş dönüş 500 TL benzin yaktı.
Oysa aynı yolu, karadan arabası ile sahil yolundan da yapabilir , denizi seyrede seyrede giderdi değilmi. ?
İşte bu hobi. Denizde olmak, altında güçlü motor ile yol almak.. O ivmeyi hissetmek, dalgsların üzerinden kaymak, denizde süratli olmak.. Bunlar muhtemelen ve belkide Necip dostumuzun hoşuna giden şeyler.
Hobi olarak yaptığınız her şeyin mutlaka daha iyi bir alternatifi ya da sizden daha iyi yapan bir profesyoneli vardır. Tüm hobiler mantıksızdır. Daha doğrusu hobilerde mantık aranmaz.
Ahmet Necip n teknesini çok beğendi. Necip saat dokuz gibi çıktı, sanırım on gibi bağlanmıştır. Biz daha öğleden sonra hala yelken yapıyorduk.
Ahmet e döndüm, ' Ahmet bak, Necip için bu hafta sonu etkinliği bir anı oldu bile. Oysa biz hala yaşıyoruz'
Amaç denizde olmak, o muhteşem gücü hissetmek, uyumlu olmak, kendini farketmek. Budur.
-
Ahşap teknenin de ,fiber teknenin de ayrı ayrı dertleri ve artıları var Ersin.
Mesela ahşap teknenin gövde tamiri daha kolaydır ama ikisi de bakım istemesine rağmen ahşap tekneyi (kompozit değil) marina da bağlayıp ,başı boş yedi ay bırakıp benim yaptığım gibi gidemezsin, birisinin gözünün üzerinde olması lazım.
Netice de bu denizcilik bir tutku ve ayrı bir yaşam tarzı , anlamak için yaşamak lazım.
İstanbul da hafta sonları veya bazı akşamları tekneye binen birisi için Necip reisin yaptığı iyi bir seçim ,arma nın bakım masrafları yerine parayı yakıta veriyor ama vakitten de kazanıyor. Zaten kaç kişi İstanbul da doya doya yelken yapabiliyorki , hep havayı kollamaca ve motor yelken seyri ; Ya teknedeki çoluk çocuk korkmasın ya da misafirler ürkmesin diye:)
Ege ve Akdeniz de durum değişik tabii.Bence orada yelkenli lazım.
-
Rahmetliyi buradan da analım: "Her tercih bir vazgeçiş"
Doğru, Necip Bey için belki o gün kısa bitti.
Ama bir akşam işten çıktığında, haftaiçi Burgaz'a gidip rakı-balık yapabilecek; biz bir apartman altı balıkçıdayken.
Senin Poyrazköy'e gitmen akşamı bulacağından gitmeye çekinirken, Necip Bey, sabah kahvaltı ile başlayıp, tüm günü Riva dahil oralarda geçirip akşam da evine dönebilecek.
Bu işin doğrusu yok, tercihi var.
Herkes de tercihini, bilgisi, görgüsü, parası çerçevesinde yapıyor.
-
Motoryat hakkında tek fikrim, Necip abi gibi daha çok motoryatçı olsa hayat daha güzel olacak.
Hobi lafına çok zamandır sinir olurum. Artık o kadar geniş bir alan için kullanılıyor ki bu sözcük, neredeyse iş dışında ne yaparsanız yapın hobi oluverdi.
(Ersincim kesinlikle tenkit etmek için yazmıyorum, üzerine tartışma açmak için yazıyorum bu "hobby" meselesinin)
Nedir hobi? Kitap okumak? Allah Allah? Kitap okumak ne zamandır boş zaman değerlendirme işi olmuş?
Müzik dinlemek? Yok ya?
Fotoğraf çekmek?
Dağcılık?
Peki deniz-tekne....
Bunlar iş olmayan iştir. Bizlerin gündelik yaşamının ayrılmaz parçasıdır.
Yemek yapmak hobi olabilir mesela, eğer her akşam yemek yapmak zorunda değilseniz, hobi olabilir. İçki koleksiyonu yapmak da öyle.
Ama diğerleri, çoğu kere, iş olan işten daha yorucu ve meşakkatlidir. Üstelik iş olan işten kazandığımızı bu iş olmayan işe yatırıyoruz. Ne için, kendimizi gerçekleştirmek için. Gittikçe yabancı kaldığımız, yabancılaştığımız şu dünyada bir nefes alabilmek, kendimiz gibi olabilmek için.
Böyle düşünüyorum.
-
Ara sıra Yamaç paraşütümle uçuyorum.
Hobi mi? ?0-?
-
Ara sıra Yamaç paraşütümle uçuyorum.
Hobi mi? ?0-?
Onu siz tanımlarsınız. Nasıl yaşadığınızla ilgili bir şeydir o.
-
Kesinlikle katıldığım bir konu var ki, İstanbul'da yaşayıp uzun tatili olmayan ve kısa vakit aralıklarında denizde olmak isteyenler için yelkenli tekne gereksiz ve lüks. Eğer uzun koşmuyorsanız ,günübirlik geziler yapıyorsanız yada yelkenle yolculuğu bir keyif haline dönüştürememişseniz bence yelkenli gereksiz. İtiraf etmeliyim ben yelkenle yolculuğu hala tam anlamıyla keyif haline dönüştüremeyenlerdenim. Bir yandan bedava bir yerlere gitmekte hoşuma gidiyor. Keşke yelkenli tekneden önce denizcilik geçmişim olmasaymış. Netice de benim içinde doğru tercih şimdilerde bulunduğum aile ve iş ortamı gereği Necip Abinin Anteres tarzı bir tekne. Ama bir süre sonra saat kullanmayı bırakırsam o zaman da kesinlikle yelkenli tekne tercihim olur.
-
Ahşap - fiber ya da yelkenli-motoryat hepsi bir tercih, bu işin doğrusu da budur diyemeyiz sanıyorum. Mehmet Atay Reis güzel bir örnek vermiş; 2 saat motor seyri sonra hoop istediğin yerdesin...
Mersin'den Kıbrıs'a 2 - 2,5 saatte gidecek tekneler var, ben en iyi ihtimalle 13 saatte varabilirim. Varmak isterseniz motoryat, gitmek isterseniz benimkisi...
Ama şahsi fikrim (tamamen subjektif olarak) deniz beni zamandan ve mekandan kurtarıyor, o hoş sonsuzluk hissi beni çeken. O zaman olaya hız katarak bu keyfi eksiltmek istemem... Tabii ki bu demek değil ki, hiç yol almayayım; motor çalışmadan gördüğüm dümen suyu az biraz fokurdadı mı bence tam kıvamında... Belki de limitlerime bağlı olarak kendimi böyle şartladığım içindir bilemiyorum..
Yıllarca deli danalar gibi gezdim o şehir bu şehir görelim diye, yeni gittiğim bir şehrin bir sokağını görmediğimde aklımda kalır illa görmek isterim. Ama işin içine deniz girince bana farklı geliyor; limana girip de şehri bir turlayayım diyemiyorum, oturup kalıyorum teknede belki de daha bu hazza doymadığımdandır. O yüzden ne kadar sürerse sürsün ve ne kadar yol alırsam alayım, dönüşü hep biraz hüzün oluyor bende
Hobi mi kesinlikle değil... olsa belki bir zaman sonra sıkılırdım, bu kadar meşakkatli olduğunu bile bile gidip parayı tekneye yatırmazdım; bence bu direk varoluşumdan gelen bir durum tekne beni denizle bütünleştiren bir araç ve bu bağı kesinlikle kesmemem lazım, yoksa eksik kalırım...
-
Herkesin öncelikleri ve imkanları farklı. Çok bilinmeyenli bir denklemde noktayız hepimiz. Tanımlamalara , kurallamalara , kalıplara ve sınır çizgilerine gerek yok.
Rüzgar nerden esiyorsa kolayına gitmek lazım. Kasmamak inatlaşmamak lazım rüzgarla.
Büyük lokma ye ,
büyük laf konuşma.
Bir gün hayat giydirir
jartiyerleri bile adama
-
Kesinlikle katıldığım bir konu var ki, İstanbul'da yaşayıp uzun tatili olmayan ve kısa vakit aralıklarında denizde olmak isteyenler için yelkenli tekne gereksiz ve lüks. Eğer uzun koşmuyorsanız ,günübirlik geziler yapıyorsanız yada yelkenle yolculuğu bir keyif haline dönüştürememişseniz bence yelkenli gereksiz. İtiraf etmeliyim ben yelkenle yolculuğu hala tam anlamıyla keyif haline dönüştüremeyenlerdenim. Bir yandan bedava bir yerlere gitmekte hoşuma gidiyor. Keşke yelkenli tekneden önce denizcilik geçmişim olmasaymış. Netice de benim içinde doğru tercih şimdilerde bulunduğum aile ve iş ortamı gereği Necip Abinin Anteres tarzı bir tekne. Ama bir süre sonra saat kullanmayı bırakırsam o zaman da kesinlikle yelkenli tekne tercihim olur.
Ya ben de aynı düşünüyorum.. Bir Burgaz yapalım diyorum.. 5 saat.. Günü birlik gitsen gelsen gün zaten o kadar.. Kışın da denizdeyiz.. üşüyor insan malum.. 2 derece havada.. marinadaki motoryatların hepsi adalarda..
Öte yandan.. yelkenli be ya.. para olsa ikisi de olsun..
Bu arada bende ki unutkanlık..önce Necip Ağabeyi tebrik ettim.. unuttum.. Yalova'da aaa sen motoryatçı olmuşun dedim.. üzerine ama boşver daha iyi olmuş dedim.. !O__ \>>
-
Yıllardır denizi yaşıyorum.Hem de en kısıtlı zamanlarda.Eşim bana destek olmak için elinden geleni yaptı.Katıldı,Sıkıntılarına katlandı ama ben sevmiyorum,artık gelmek istemiyorum dedi ve gelmiyor.Ama ben vazgeçmediğim gibi bir sürü sıkıntıya rağmen devam ettiriyorum.
20 yıla yakın Cemre'yle uğraştım.Masraf masraf üstüne,Kendime yelkenli kayık yaptım,pis bodrum katında farelerle bakışarak.Üstelik sadece haftada bir gün olan haftasonu tatilimi feda ederek.
Şimdi BabaTunca var.Tüm arması,motoru,elektrik,su tesisatları. Pis su,temizsu depoları,elektronikleri ,otopilotu,iç ve dış boyaları,yelkenleri,döşemeleri,yatakları.....daha aklıma gelmeyen bir çok şey değişti.Hala uğrşıyorum,Fiberi ahşabı,yelkenlisi,motoryatı yok,hepsi emek ve para istiyor.
Ama,
Bir sert poyrazda,yağmura gebe ılık bir lodosta dalgaların sırtında,teypte ney taksimi,efkarlıysam Avni Anıl ya da Şekip Ayhan ÖzIşık şarkıları Cd.den bana eşlik ederken yaşadığımı hissedip şükrediyorum.
-
Döneceğim birkaç satır karalamak için ama sonra :)...
-
Döneceğim birkaç satır karalamak için ama sonra :)...
''Az sonraa '' olmasın da yine. ;D
-
Motoryat (aslında ben motorlu tekne demeyi tercih ediyorum )kullanmanın en kötü tarafı karşılaştığım çoğu eski dostun 'vay motoryatçı olmuşsun ' şeklindeki takılmaları. Elbette kimse kötü niyetle söylemiyor bunu ama bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlıyor doğrusu. Yav arkadaş ben 2 direkli 4 parça yelkenli keç teknede kullandım. Gerçi bu motorsailor, kocaman motoru var ,tam anlamıyla yelkenli değil diyenlerde oldu :).
Yukarıda birçok dostum bahsetmiş, şu anda benim için böyle bir tekne en uygun seçim. Bu arada tekne 5-6 mil hızla seyir yapabiliyor, koşmak şart değil yani ;) Çok pratik. Boğaz için ideal. Adalar modalar kayığı. Denizde olma duygusunu tatmin ediyor.Yelkenli tekneylede buralarda yaptığımız bu zaten.
Aktif iş hayatım sona erince ne yapacağım ? Haftalarca seyir yapmak istersem ne yapacağım ? Güneyde vakit geçirmek istersem ? Uzunca süreler teknede yaşayacaksak ? Bu koşullarda yelkenli tekneye dönerim.
Bakalım zaman ne gösterecek ...
Bu arada bi akşam Burgaz'a balık yemeye götüreyim sizi hızlıca :)
-
Necip bi-zi Burgaz a götür.. !O__ !O__ !O__ ama sen varacağın saati söyle ki biz sabahtan gün doğmadan yola koyulalım..:)
-
Bir alıntı:
"Ekim ayı ortalarıydı sanırım, bir süredir Ali abiyle görüşememiştik. Sonunda aradı ve geldi. Havuzlukta çayımızı yudumlarken aramızda tuhaf bir konuşma geçti. "Ben düşündüm, taşındım ve Yengeç'i sana vermeye karar verdim. Maddi, manevi hiç bir beklentim olmaksızın. Bu saatten sonra ya sana veririm ya da yakarım ama kimselere satamam Yengeç'i." dedi.
Karışık hisler, kısa bir sessizlik ve ardından devam ettik. "Öyle olmaz" dedim ve devam ettim:
"Temel bakım, onarım işlerini bitirene kadar para veremem, çünkü yok. Ama bakım işlerini bitirdiğim gibi gider kredi alırım, ne alabiliyorsam onu öderim. Evi boşaltır tekneye taşınırım, ödediğim kira kadar taksit ödemek üzere kredi alırım, onu da sana veririm. Ha bir de, şuna emin olabilirsin, elim ayağım tuttuğu sürece Yengeç'i satmam. Artık bakamayacağımı düşündüğüm zaman da ben de benim gibi bir mal bulur ona bila bedel hediye ederim."
Ali abi bir kez daha tekrar etti maddi ya da manevi hiç bir beklentisi olmadığını. "She" dedi bu, satamam.
Son olarak "Tekneye adımını attığın andan itibaren tekne senindir. Ne zaman gelirsen, ne zaman istersen; ikimiz teknede olduğumuz sürece kaptanı sensin."
Sonrasında uzun vadeli planlardan konuştuk. Daha o zaman Kaş'a inme düşüncemi paylaştım, ölçtük, biçtik.
Ali abi bir tek şey istedi. "Bir gün eser kafama, gelir de çöz palamarı dersem, çöz yeter." Len" dedim, "daha ne isterim ki"...
O hafta marş, şanzıman, kaplinler, dümen... daha o hafta her şey sıradan su koyvermeye başladı. Bir sezon tık demeden çalışan, tıkır tıkır işleyen her şey sırası geldikçe su koyvermeye, abuk subuk sorunlar çıkartmaya başladı.
Artık bir tekne sahibi olmuştum ve tekne sahibi olmanın ne demek olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlamıştım. Fakat hala bir "ahşap" tekne sahibi olduğumun farkında değildim."
Tamamı aşağıdaki linkte.
http://www.denizcikahvesi.org/olcusuz_emek_1
-
Çok sıkı hikayedir. Okumayana hararetle tavsiye edilir.
-
Çok sıkı hikayedir. Okumayana hararetle tavsiye edilir.
Kesinlikle çok keyiflidir , hatta bir daha okuyayım C:-)
-
2 yıl aradan sonra tekrar okudum ölçüsüz emek ve üç denizi.
Yine zaman zaman gerildim,üzüldüm,kahkahalar attım.
Keyif aldım tekrar okumaktan.
Yeni başlayanlar,yeni tekne alanlar hemen karamsarlığa kapılmayın.
Bunların toplamı başınıza gelmez.Belki bir kısmı.
Bu seyir hikayesindekiler kişiye özeldir, yani Tiryaki reise. C:-)
Çekmiş bir kere poseidonun şimşeklerini üzerine,kurtuluşu yok. :D
-
Hakan Reisim ben bunu nasıl kaçırmışım yaa..
Nasıl güzel anlatmışsınız..verilen emek ölçüsüz ama eminim duyduğunuz sevgi, Yengeç'le olmanın hazzı da ölçüsüz... Zor ilişki ama değer abicim...
Zaten siz demiyor muydunuz tirhandil işi deli işi. Şimdi tam anladım.
Saygıyla...
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Mücahit reis bahsetmişti 3 deniz yazınızdan. Dün başlayıp bugün okuyabildim 3 denizi ve ölçüsüz emek serinizi. Bir mesajımda şanssızlıkta sizin tahtınıza oturacağımı yazmıştım geri alıyorum. Çok güzel bir ders çıkartım yazılarınızdan... teknede olmazsa olmaz sigara :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Sildim
-
İki seri de bize dışarıdan bakıp da "oh, hayat size güzel!" diyen arkadaşlara ibret olsun diye yazıldı :) Olduğu gibi, ne eksik, ne fazla. En çok da yanlışları paylaşmak adına.
Bugün Yengeçle beşinci yılımı sürerken başladığım noktadan Jüpiter kadar uzaktayım ama hala evrende belli belirsiz bir nokta kadar da başında olduğumu hissediyorum.
Sıkı sıkıya inandığım kısmı şu ki, bana börtü böceği de yazın arkadaş ama asıl bok tankını, karaya oturmayı, salakça yaptığınız şeyleri yazın! Çıkarılacak dersler rengarenk günbatımında değil, kafadan gelen 38 knot insafsız rüzgarda...
-
Sıkı sıkıya inandığım kısmı şu ki, bana börtü böceği de yazın arkadaş ama asıl bok tankını, karaya oturmayı, salakça yaptığınız şeyleri yazın! Çıkarılacak dersler rengarenk günbatımında değil, kafadan gelen 38 knot insafsız rüzgarda...
O tankı düşünmek istemiyorum daha. :-[
38 knot insafsız rüzgarı da sen oradayken, haftaya nasip olur da Kaş a gelirsem yazarım gibi geliyor Hakan reis. :)
-
Sıkı sıkıya inandığım kısmı şu ki, bana börtü böceği de yazın arkadaş ama asıl bok tankını, karaya oturmayı, salakça yaptığınız şeyleri yazın! Çıkarılacak dersler rengarenk günbatımında değil, kafadan gelen 38 knot insafsız rüzgarda...
O tankı düşünmek istemiyorum daha. :-[
38 knot insafsız rüzgarı da sen oradayken, haftaya nasip olur da Kaş a gelirsem yazarım gibi geliyor Hakan reis. :)
Gel, gel. Yarın da Kamil (Kurdoğlu) geliyor. :)
-
Bok tankı konusunda senin vak'anı kimse aşamaz Hakan.
-
Bok tankı konusunda senin vak'anı kimse aşamaz Hakan.
:)
-
Senin o boktan öykü içerisinde kayınvalide bornozuna odaklı yorumun da başlı başına tez konusuydu Bülent. :)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Senin o boktan öykü içerisinde kayınvalide bornozuna odaklı yorumun da başlı başına tez konusuydu Bülent. :)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Bok tankı konusunda senin vak'anı kimse aşamaz Hakan.
Aklıma geldikçe hala gülüyorum ;D ;D
-
Bende :)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Senin o boktan öykü içerisinde kayınvalide bornozuna odaklı yorumun da başlı başına tez konusuydu Bülent. :)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Ama Hakan :)