Heyamola Hey

Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 17 Eylül 2020, 03:10:56

Başlık: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 17 Eylül 2020, 03:10:56
M.S. 396 yılının Aralık ayında  Cyrene piskoposu Synesius İskenderiye 'den Cyrene'ye (Libya da bir antik şehir ) ciddi badireler atlatılan bir deniz yolculuğu yapar. Tüm yaşadıklarını bir mektupla  Ptolemais'te yaşayan erkek kardeşi Eupoptius'a anlatır.

 Bu antik çağın en önemli belgelerinden olan meşhur  14. Mektuptur.   Aslında Synesius arkasında Roma imparatorluğunun zaman içinde nasıl Hristiyanlaştığını anlatan yazılar bırakmıştır. Ancak 14. mektup, dönemin denizciliği, mürettebat ve yolcular ile ilgili çok önemli bilgiler içerdiğinden ayrı bir önem taşır.

Mürettebatın çoğu Yahudi, yolcular ile birlikte teknede 50 kişidirler. Yolcular arasında çoğu güzel kadınlar, çocuklar ve askerler vardır. (kadınların güzel olduğu Synesius tarafından ayrıca vurgulanmış)

Tüm metni okuduğumuzda Synesius'un denizcilik bilgisinin zayıf olduğu görürüz. Buna rağmen Synesius, muhtemel pozisyonunun da verdiği özgüven ile Yahudi kaptan ile yol boyunca sürekli tartışır. Kararlarına itiraz eder ve neredeyse bir isyan başlatır.

Musa'nın dinine (metinde böyle geçmiş ) sıkı sıkıya bağlı kaptan Synesius'un anlattığına göre fırtınalı bir havada geminin sevk ve idaresini diğer Yahudi mürettebat ile birlikte terk eder. Tekne yelkeni açık olduğu halde batma tehlikesi geçirmektedir. Synesius'un sert ikna çabaları yeterli olmaz  ve bir askerin kaptanı öldürmekle tehdit etmesine rağmen kaptan idareyi ele almaya yanaşmaz.

BUnun nedenini anlatmadan önce şöyle bir varsayımda bulunalım. Yaşananın aksine bu fırtınada geminin battığını ve günümüzde bulunduğunu düşününüz. Tarihte ne Synesius, ne 14. Mektup olmayacaktı. Bizler ise bu teknenin neden battığı ile ilgili fikir yürütmekten öte asla bilemeyecektik. Hangi kaptan fırtınalı bir havada gemisini , mürettebatını , yolcuları düşünmeden durup dururken dümeni bırakır? Bir fikriniz var mı ?

Bakın ne olmuş;

Bir süre sonra Synesius kaptanın neden gemi yönetimini terk ettiğin anlar. Yahudilerin tatil günüdür ve tatil günlerinde çalışmak kesinlikle yasak olduğundan  kaptan ve Yahudi mürettebat gemiyi idare etmekten vazgeçmiştir. Sürekli Musa'ya yakarmaktadırlar. Bu arada Synesius'un piskopos olduğu halde Musa'nın dininden bir haber olduğunu da bu mektupta anlıyoruz.

Tekne her nasılsa batmaz ve kaptan ve mürettebat bir tam gün sonra tekrar gemiyi idare etmeye başlarlar.

Bu örnek bize tarihte kimi gizemli yaşanmışlıkları araştırırken günümüz mantığını kullanmamamız gerektiğini gösteriyor.

14. mektup olmasaydı ve bu gemi o fırtına da batmış olsaydı bir Allahın kulu teknenin bu sebeple battığını tahmin edemezdi.

Çok yeni bir bilim dalı olan sualtı arkeolojisi ile ilgili yerli yabancı bir çok okuma yaptım. Çoğu çalışma da denizcilik ve özellikle yelken ile ilgili bilgiler ya eksik kalmış ya da konusu gereği önemsenmemiş.

Oysa günümüzde de kullandığımız kimi denizcilik ile ilgili uygulamalar neredeyse binlerce yıldır günümüze kadar değişmeden gelmiş.

İşte bu kadim denizcilik bilgileri belki tarihteki denizcilik ile ilgili sırları çözmemize , en azından fikir yürütmemizi sağlayabilir.

Demirin henüz bulunmadığı yani zincirin olmadığı bir dönemde  eski denzciler de  demir atarken koloma bıraktıyorlardı. Üstelik çok daha basit ve ucuz yöntemleri vardı.

Binlerce yıl sonra Karadeniz 'de hala aynı şekilde demir atıldığını, Nefertiti (Uluburun )  batığında bulunan Abanoz kalasların belkide teknenin felekleri olabileceğini, Her durumda o dönem çapalarının ünlü demir markamız Ultura gibi deniz tabanında doğru pozisyonda durabildiğini söylesem?

Yeri gelmişken Uluburun batığına neden Nefertiti ismini taktığımdan da bahsedeyim. Nefertiti'nin ismini bilmeyeniniz yoktur. Kocası firavun IV. Amenhotep'in (sonradan Akhenaton) dan çok daha ünlü. Firavun Akhenaton dünya da ilk kez tek tanrılı dinin kurucusu. Hem de milattan önce 14. yüzyılda.

BU yüzden başına gelmedik kalmaz ve bir süre sonra hastalanıp ölür. Kendisinin , ikinci karısından oğlu Tutankhamon 'un mumyaları bulundu. Ancak Nefertiti 'nin nasıl öldüğü bilinmediği gibi Akhenaton'dan sonra firavun olup olmadığı bilinmiyordu. Mumyası da hiç bulunamadı. Öyle ki arkeoloji dünyası Mısır 'da buldukları her kadın mumyasını Nefertiti diye ilan ediyor.

İşte Nefertiti'nin kocasından sonra firavun olduğunun kanıtı Uluburun batığında bulundu. Nefertiti 'nin altından yapılmış firavun mührü. Açıldı ise Bodrum sualtı arkeoloji müzesinde görebilirsiniz.

Her kulağında iki delik bulunan kadın mumyasını ahanda  Nefetiti 'nin mumyasını bulduk diye ilan eden arkeologlar var. Hatta adamlar bunun belgeselini bile yapmışlar. Bulduğumuz Nefertiti sandığımız mumya O değilmiş belgeseli. Şaka gibi.

Oysa sualtı arkeologları Uluburun batığının bir kraliyet gemisi olduğunu , içerisinde bir orduya silah yapabilecek kadar bakır ve kalay bulunduğunu söylüyorlar.

Altın firavun mührü de bu batıkta bulunduğuna göre Bu batığın adı Uluburun yerine zaten en başından Nefertiti konulmalıydı bence. Ülkemizin tanıtımı açısından büyük bir yanlış daha. Uluburun batığını sonuçta bu konulara meraklı olanlar biliyor. Oysa Nefertiti ve Kleopatra dünyadaki sıradan insanların çoğunun bildiği isimler.

Kulağında iki delik var diye sadece bu yüzden Nefertiti ilan edilebiliyorsa ben de bu batığa rahat rahat Nefertiti diyebilirim o zaman. Sonuçta mühür ortada.

Synesius'tan girdik konu nerelere geldi. Synesius'un 14. mektubunda çok ilginç detayar var daha anlatılacak. Denizde boğulunca yok olacaklarına karada toprağa gömülürse ancak Hades 'in karanlık dünyasına gidebileceğine inanan yolcuları ayrıca anlatacağım. Bu yüzden boyunlarına değerli altınları asıyorlar. Cesetleri kıyıya vurduğunda onları bulanlar bu kıymetl eşyaları alıp vücutlarını gömsünler diye.

Nasıl da günümüzün kefen parası geleneği ile örtüşüyor değil mi?

Eh ilk yazıda madem bu kadar dağıttık gelin biraz Kitab- Bahriyye 'den de bahsedelim. Piri Reis 'den.

Nefertiti(Uluburun batığı ) teknesinin neden battığını bilmiyoruz. Ancak kıyıya öyle yakın bir yerde batmış ki.
Çok büyük olasılıkla sıra dışı bir neden yüzünden batmış. Fırtına ile filan ilgisi yok yani. Günümüzde orada kayalık filan da yok.

Ama Piri Reis öyle demiyor. Tam da Nefertiti'nin battığı yer Piri reis haritalarında işaretli. Buna ne buyrulur?
Hem de iki haritasında birden. Piri Reis ile ilgili de çok yazacaklarım var. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki Piri Reis Kitab-ı Bahriyye de bulunan portalanları kendisi yerinde gidip çizmemiş. Elindeki eski haritalardan derlemiş ve kendi yaptığı seyirler ile bunları güncellemiş.

Bakınız bu Piri Reis'in sıfırdan bu haritaları çizmesinden çok daha kıymetli. Çünkü daha önceden çizilmiş haritaların da doğru bir şekilde günümüze ulaşmasını sağlamış böylece. Sonuçta o haritalar şu an elimizde yok. Ne gam! Piri reis güncellemiş ve kendi tecrübelerini eklemiş. Ne paha biçilmez bir eser.

Yani demem o ki tarih o kadar da sıkıcı değil aslında. En azından denizcilik tarihi bence çok daha ilginç.

Bu bilgiler ışığında Tayo Mar ile antik limanları geziyoruz tek tek. Knidos, Gemiler adası ve daha bir çokları.

BU bilgileri her ortamda paylaşmak gerektiğine inandığımdan dikkat çekmek adına bir süreliğine buradayız efendim. Bekleriz.
 
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: O.Utku Uçkan - 17 Eylül 2020, 08:36:13

    Hoş geldin Böke.  ;)

    Dönüşün muhteşem olmuş,ellerine sağlık. :)xx
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Kemal Gündüz - 17 Eylül 2020, 09:37:06
Süper
Hoş geldin arkadaşım


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 17 Eylül 2020, 10:50:55
Bir kaç kere daha yazmıştım ancak denizcilik tarihi ile ilgilendikçe bu sözler daha bir anlamlı hale geldi benim için. Aşağıda alıntıladığım paragraf Tom Cunliffe 'nin önemli kitabı Hand, Reef and Steer kitabının önsözünden.

“ unutulmamalıdır ki günümüz yarış yelkenlileri ile karşılaştırıldığında klasik iş
tekneleri ilkel görünebilirler. Oysa ki bu tekneler çok eski zamanlardan (İsa’dan
beri ) gelen doğal bir gelişimin simgesidirler. Bu tekneleri yapanlar ya da
sahipleri asla denizi hafife almadılar. Tersine ölümüne ağırbaşlı idiler.
Bugünün yatçısı da bu kadim denizcilerin mirasının etkisini hissetmeliydi,
hissetmelidir. Kim ki alaycı bir gülümseme ile eski bir iş teknesini küçümser,
Büyük okyanus gezgini İrlandalı Connor O’brien ‘in sözlerini kulağına küpe
etmelidir.

Bunlar fakir deniz adamlarının fakir deniz adamları için yaptıkları teknelerdi. Bu
adamlar yüzyıllar boyunca kurbanı oldukları yokluk , sefalet , önyargı ve
cehalete rağmen yine de iyi tekneler yaptılar. Bu, doğanın-denizin temel ama
sofistike güçlerini anlamasalar dahi hissedebilen ve bir içgüdü geliştirmeyi
başarabilen denizcilerin büyük bir zaferi idi “


Bu adamlar yüzyıllar boyunca kurbanı oldukları yokluk , sefalet , önyargı ve cehalete rağmen yine de iyi tekneler yaptılar cümlesi Cyrene Piskoposu Synesius'un 14. mektubu ile nasıl da örtüşüyor.

Yani demem o ki tarihte yaşanmışlıklar ile ilgili yorumlar yaparken bu gerçeği gözardı etmemeli.

Aslında Synesius 'un 14. mektubunda çok ilgi çekici başka konular da var. O dönemde Hristiyanlığın günümüzden çok farklı algılandığını Homeros ve mitolojinin kutsal bir kitap gibi dikkate alındığını görmek mümkün.

Sonuçta Homeros sadece denizde boğulanlar için öldü kelimesini kullanıyor ve bu bir yokoluş olarak anlaşılıyor. Oysa diğer ölümler "hades'e gitti " şeklinde. Yani bir şekilde ölümü bir yolculuk , başka bir dünyaya yolculuk gibi görüldüğü çok açık. Deniz hariç. denizde ölürseniz yok oluyorsunuz.

İşte bu nedenle teknede ölüme hazırlananlar boyunlarına sahip oldukları pahalı eşyaları bağlayıp güverteye çıkıyorlar. Sonuçta bir batıktan gelen cesetlerin  Adrasteia kanunları gereği bulunduklarında boyunlarındaki değerli eşyalar karşılığı gömülüp böylece Hades'e gidebiliyorlar. İnanç bu. Üstelik bu gelenekselleşmiş bir inanç. Adrasteria mitolojide adaleti temis ediyor.

İşte tüm bu yaşananlar yelken yapptığımız ya da yapabildiğimiz bu denizlerde yaşanmış. Düşünsenize Synesius'un rotasını istersek biz de yapabiliriz bu gün.

Günümüz uygarlığının ortaya çıktığı denizlerde yelken basıyor olmak. İşte bu beni çok heyecanlanlandırıyor.

Ancak bir de sorumluluğumuz var. Bu antik limanların çoğu yerleşime açılmış durumda. Yani orman alanları kadar değerli yerlerden bahsediyorum.  Bir örnek vermek gerekir ise Kıbrıs 'ta en önemli antik liman bir ünüversitenin plaj tesisleri olarak kullanılıyor. Burasını sadece bir plaj sanarak denize giren insanlar aslında Kıbrıs'ın en önemli antik limanında denize girdiklerini bilmiyorlar bile.Limanın fenerinin olduğu yerdeki yapıyı da sadece bir kilise sanıyor insanlar.

Muhtemelen bu binaların birden fazla görevi bulunuyordu zamanında. Belki sonradan bir mabed olarak kullanıldı ama deniz feneri olarak kullanılmış olması da muhtemel.

Patara deniz feneri konumu gereği ile antik çağlarda deniz fenerlerinin yerleşimleri ile ilgili çok önemli detaylara sahip. Keza Alanya kalesi feneri de çok önemli bilgiler veriyor antik çağlarda fenerlerin nasıl yerleştirildiği ile ilgili.

Alanya kalesinde fenerinin nerede olduğunu nasıl mı biliyorum? Çok basit. Piri Reis portalanlarında özellikle belirtilmiş.

Günümüzden farklı olarak antik fenerler gündüz de çalışıyorlardı üstelik. Bugün nasıl her bir fenerin kendine özel bir sinyalizasyonu varsa o zaman da vardı. Üstelik bu sinyaller dost gemiler tarafından biliniyordu ve her teknede fenerlere önce işaret veriyordu. Doğru işaret gemiden gelmedikçe fener çalıştırılmıyordu.

Gündüz nasıl çalıştığını merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. Zift yakıyorlardı efendim. Yeri gelmişken aynı zifti Efes'de meşhur Artemis tapınağını yakmak için de kullanıldığını söyleyelim hemen. Herostratus sadece meşhur olmak ve tarihe geçmek için dünyanın yedi harikasın yakan kişi. Yargılanma süreci de çok enterasan bu arkadaşın.

Bugünlük bu kadar tarih yeter . Daha fazla sıkmayalım şimdilik.

Sonrasında antik çağlarda Ultura gibi her atıldığında doğru pozisyonda duran çapaları anlatacağız, Teknelerde çapa sayısının neyi ifade ettiğini, nasıl çapa atıldığını.. Kadim denzicilik bilgileri bize tarihin gizemleri üzerinde fikir yürütmemize nasıl imkan veriyor göreceğiz hep beraber.

Unutmadan antik Akdeniz iş teknelerinde sobayı da anlatacağız daha. Hele bir kış gelsin. Bekleriz buradayız efendim. Ben ve bu denizlerde yelken basmış göçmüş denizciler,  hepimiz.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 17 Eylül 2020, 10:52:43
Unutmadan. Şu meşhur antik deniz savaşlarında filodardaki triremeler birbirleri ile nasıl haberleşiyorlardı dersiniz?
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 17 Eylül 2020, 12:07:04
Hoşgeldin. Çok sevindim yeniden burada yazmana.  :)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: erdal duran - 17 Eylül 2020, 14:48:46
   Selamsız, sabahsız hoş geldin Ersin hocam ;D.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Burak Doneray - 17 Eylül 2020, 22:44:50
Yeni Türkiye denizcileri var artık Müzikle anlaşıyorlar koydan koya birbirleriyle müzik zevki uymazsa birbirlerini tarıyorlar silahla Kanal 16 Migros siparişi vermek için kullanılıyor artık sadece birde yavaş git hayvan diye birbirlerine çemkirmek için. .Arkalarından kokularını da bırakıyorlar ben buradaydım diyebilmek için herhalde  koylara bok tanklarınıda basıp çıkıyorlar  .Acayip bir sezon geçiyor. Nefertiti gelse döver gönderirler bulaşma bence .Hoşgeldin .
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Serkan Güvenen - 18 Eylül 2020, 08:58:20
Hoş geldin abi
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 18 Eylül 2020, 09:14:02
Synesius ile kafanızı çok şişirmek istemiyorum aslında ama bu 14. mektup bu konular ile ilgileniyorsanız çok kıymetli.

Yine günümüzden farklı olarak kaptanın tehlike uyarısı ile birlikte yolcular dağıtılan kordonlara değerli eşyalarını bağlayıp boyunlarına asıyorlar. Askerler klıçları çekik vaziyette bekliyorlar. Tek istekleri cesetlerinin bulunması ve bulan kişinin cesedin üzerindeki değerli eşyalar karşılığı ölen kişiyi gömmesi. Böylece Hades'e gidebilecekler. Ama denzide kaybolmak demek yok olmak anlamına geliyor bu insanlar için.

Hrıstiyanlığın günümüz motiflerinin henüz hiçbirisinin olmadığı Homeros 'un anlatılarının kutsal kitap gibi algılandığı bir zaman dilimi. Düşünsenize Cyrene Piskoposu bile buna inanıyor.

Benim ilgimi çeken konu şu. Tekne eğer batarsa teknede bulunanların boğulmaması için gerekli hiç bir ekipman yok. Flika da yok. Bulunan batıkların hiç birinde insan bulunmadı. Ben ilk okumalara başladığımda flika kullanmış olabileceklerini o yüzden de batıklarda flika ya da düzeneğinin bulunmadığını düşünmüştüm.

14. Mektup açıkça gösteriyor ki 50 kişi taşıyabilen teknede flika yok. Oysa bu çağlarda yöresel çeşit çeşit kayıklar kullanılıyordu. Demek ki bulunan hiç bir batıkta da flika bulunmuyordu.

İşte bu örnek bile tarihte sır olarak kalmış konular ile ilgili yorum yaparken günümüz mantığı ile düşünmememiz gerektiğini gösteriyor.

Nefertiti, Kyrenia, Gelidonya batıklarında da hiç insan bulunamamış olması bu inanış ile ilgili olabilir.

Nefertiti (Uluburun ) batığında yapılan arkeolojik çalışma öylesine titizlikle yürütülmüş ki elde edilen bilgiler müthiş.

Nefertiti batığının başka çok önemli bir özelliği daha var. Bu batıkta tam 26 adet farklı boyut ve kilolarda taş çapa bulundu. Bunların Bir bölümü muhtemelen direk dibinde teknenin ortasında , bir kısmı da teknenin kıç bölümünde idi.

Neden bu kadar fazla taş çapa vardı? Diğer batıklarda bu kadar çok çapa bulunmadı. Tekne deniz zeminine iskele tarafında 15 derece yatık şekilde oturmuş olarak bulundu. Balast için teknenin her iki tarafına da dizilmiş olan çapalar iskele tarafında daha fazla ve daha ağırdı.

Bu taş çapalar yelken kontrasına göre birbirlerinin üstlerinden atlatılarak salması olmayan teknede yelken kontrasının karşı tarafında bir denge yaratılıyor olmalı. Çünkü çapalar üst üste bulundular. En ağır olanlar altta , hafifler yukarıda.

Teknenin deniz tabanındaki durumuna bakarak bir yelkenci olarak şu yorumları yapmak mümkün.

Nefertiti batmadan hemen önce iskele kontra yol almaktaydı.

sancak ve iskele tarafındaki taş çapa ağırlıklarının farkından rüzgarın gücünü tahmin etmek de mümkün. İskele tarafı yaklaşık 700 kg kadar daha ağır olduğuna göre Nefertiti batmadan hemen önce frışka rüzgar ile seyir yapmaktaydı. Yani fırtınalı bir havada kayalara filan çarpmadı.

Teknenin deniz tabanındaki yükünün dağılımına bakıldığında iskele kıç taraftaki yüklerin tamamen dağıldığını diğerlerinin olduğu gibi durduğunu görüyoruz. Bu bize iskele kıç omuzluğa yakın yerden teknenin yaralandığını ve yara aldığı bu kısmın deniz tabanına batış sırasında ilk çarpan kısım olduğunu ve yüklerin bu yüzden dağıldığını gösteriyor.

Nefertiti, muhtemelen Piri Reis'in dikkat edin dediği su üzerinde görünmeyen bir topuğa iskele kıç omuzluğuna yakın bir yerden çarptıktan sonra kıyıya yaklaşmaya çalışırken batmış olmalı.

Teknenin neden kıyıya bu kadar yakın battığının tek açıklaması bu. Kaptan içindeki çok kıymetli yükü kaybetmemek için tekneyi karaya oturtmaya çalışmış olmalı.

Kazanın aniden ve hiç beklenmeyen bir sırada olduğu yolcuların ve mürettebatın Nefertiti altın mührü dahil hiç bir özel eşyalarını alamadıklarından anlaşılıyor. Yoksa onlar da Synesius 'un 14. mektupta anlattığı gibi ölüme karşı haızlık yapıp bu eşyaları boyunlarına asmış olmalıydılar.

Peki tekne nereden gelip nereye gidiyordu? BUnu da taş çapaların sayısı ve konumları bize söyleyecek.

Hep yazdığım üzere Teknede çapa feda edilebilir olmalıdır. Ben bu yüzden galvaniz Admiralti kullanıyorum. Antik çağlarda da durum farklı değildi. 100-130 kg olan çapaları deniza atmak kolaydı ancak çekmek her zaman o kadar da kolay olmuyordu. Hele ucundaki ahşap tırnaklar takıldığında ağır çapayı kurtarmak neredeyse imkansızdı. O yüzden de kolaylıkla feda ediliebiliyorlardı. Akdeniz'in hemen hemen tüm müzelerinde bu kadar çok taş çepa örneğinin olması da bu yüzden zaten.

İşte 26 adet çapa bize bu Nefertiti 'nin bize uzun bir seyir yapmak için hazırlandığını gösteriyor. Aksi durumda zaten ağzına kadar yüklü olan teknede bu kadar çok taş çapa neden alınsın?

Bu kadar taş çapanın olması bize başka bir şeyi daha gösteriyor. O dönemde kıyı seyirleri yapıldığından tekneler çıktıkları limandan yüklü ve az balast ile yola çıkıyorlardı. Uğradıkları limanlarda yüklerini boşalttıkça eğer yeni yük yok ise bu limanlardan kaybediken ağırlık yerine taş çapa tedarik ederek yollarına devam ediyorlardı.

Yani hiç bir tekne bu kadar çok sayıda çapa ile yola çıkmıyordu. Buna gerek olmuyordu çünkü. Peki Nefertiti ağzına kadar yüklü iken neden bu kadar çok çapa taşıyordu?

Yukarıda verdiğim bilgiler ışığında Nefetiti 'de bu kadar çok çapa olmasının tek nedeni bu geminin bilinen hiç bir limana uğramadan uzun bir seyir planlıyor olmalıydı.

BU bize Nefertiti'nin bir ticaret gemisi olmadığını da gösteriyor. Limanlarda bırakacak bir yükü olmadığı gibi planlanan ve hiç bir bildik limana uğramaycağı için de bu kadar çok taş çapa taşıyordu.

Bu yazdıklarım doğru ise Nefertiti 'nin çözülen her bir sırrı bu teknenin gizemini daha da arttırıyor.


















Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 18 Eylül 2020, 09:18:17
teşekkür ederim herkese
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 18 Eylül 2020, 10:06:58

Hoşgeldin Ersin! :)


Yazılarda geçen iki konuya resim takviyesi yapayım hemen.. DEDİM, AMA YAPAMIYORUM! :(
Forum serverinda bir sorun var, aşağıdaki linkleri İMG tag'i içine koyduğum zaman HTTP500 hatası alıyorum..
Sayın ÇARKÇIBAŞI acaba bir bakabilir mi?


NEFERTİTİ'NİN MÜHRÜ
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg (https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg)




PİRİ REİS ALANYA HARİTASI
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg (https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg)
https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg (https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 18 Eylül 2020, 10:44:52
Teşekkürler Özgür. Uzun süre forumda yazmayınca bu resim koyma sıkıntısı yine baş gösterdi. Özellikle Uluburun ile ilgili elimde çok iyi animasyon resimler var ama bilgisayarda hepsi. Yine resimyükle gibi bir ara yüze mi yüklemek gerekiyor?
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 18 Eylül 2020, 11:24:04

Hoşgeldin Ersin! :)


Yazılarda geçen iki konuya resim takviyesi yapayım hemen.. DEDİM, AMA YAPAMIYORUM! :(
Forum serverinda bir sorun var, aşağıdaki linkleri İMG tag'i içine koyduğum zaman HTTP500 hatası alıyorum..
Sayın ÇARKÇIBAŞI acaba bir bakabilir mi?


NEFERTİTİ'NİN MÜHRÜ
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg (https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg)




PİRİ REİS ALANYA HARİTASI
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg (https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg)
https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg (https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg)
Resimler de yüklenmemiş Özgür .


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 18 Eylül 2020, 12:19:18
Geçtiğimiz Mayıs ayında Batı akdeniz antik limanlar seyrinde Uluburun'da tam da batığın üstüne durmuştum.


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 18 Eylül 2020, 12:30:50
Bu arada flika ya da zamanında yöresel olarak çok daha fazla kayık modeli mevcuttu. Meşhur Althiburus mozaiğinden bahsediyorum.

(https://1.bp.blogspot.com/-YLqH0fVHOO0/XiYd9eDT5hI/AAAAAAAADx8/GjnLR4Gni8kIqp031uaY_KL4SIUQz7xxQCLcBGAsYHQ/s640/Mus%25C3%25A9e-Bardo-2-1.jpg)

Bunlar o dönemki kayık ve sandallar. Dikkat ederseniz çoğunluğunda mahuz var. Çünkü o zamanlarda liman denilen şey hızla derinleşen bir kumsaldı. Çapa kıçtan atılıyordu ve mahmuz da kuma saplanıyordu.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 19 Eylül 2020, 21:17:26
Şimdi bu kadar okuma yaptıktan sonra şü sonuca varabiliriz. Elbette Synesius 'un 14. mektubu olmasaydı ve o tekne batsaydı bunun nedeninin Yahudi kaptanın dinine olan bağlılığı olduğunu asla bilemezdik. Hal böyle olunca burada yazdıklarımız da önemli hata payı içeriyor olabilir. En azından hatalı ise de en azından bir bir temele, kadim denizcilik bilgilerine dayanıyor.

Tezimiz Şu;

Nefertiti yelkenlisi bir Mısır Kraliyet gemisi idi. Taşıdığı yük ticaret maksadı ile değil bir ülkeye ya da koloniye yardım amacı ile gönderilmekteydi. Uzun bir seyir planlandığı ve bildik limanlara uğramadan yol almaktaydı.
Muhtemel gizlenmeye çalışılan bir seyirdi.

Tekne, frışka rüzgarda muhtemelen  Eylül ya da Ekim aylarında seyir yapmaktaydı. Tekne son derece güvenli bir şekilde seyir yaptığına inanıldığı bir sırada belkide Piri Reis'in bahsettiği topuğa iskele kıç omuzluktan çarparak yara aldı. İskele kontra seyir yapmaktaydı ve yönü kuzey kerte batı idi.

Son derece deneyimli olan kaptan ve mürettebat, teknenin batacağını anlayıp, kıymetli yükü kaybetmemek için tekneyi kıyıya oturtmaya çalıştılar. Ancak yükü nedeni ile zaten ağır olan tekne su almaya başlamış olmalı. Frışka rüzgar yüzünden sahile ulaşacak kadar yol yapamayan tekne kıyıya çok yaklaştığı sırada sulara gömüldü.


Bu önemli bilgiler ve tarihte elde edilmiş diğer bilgiler ışığında teknenin nereden geldiğini ve esas önemlisi nereye gittiğini bulmaya çalışacağız.

Elimizdeki en önemli ipucu taş çapalar. Toplamda 26 adet direk dibinde ve kıç tarafta bulunan taş çapaların kullanım şekli bize son ayrılan liman ile ilgili bilgi verebilir.

Şimdi taş çapalara bir nokta koyalım.

Nefertitinin firavun kocası dünyada tek tanrılı dini savunan ilk kişi. Bu nedenle pagan dinlerin hakim olduğu Mısır'ın başkentini terk edip, Nefertiti ile birlikte yeni bir başkent  kurarlar. Kocası firavun bir süre sonra ölür. Oğlu Tuthankamon sonrasında firavun olur. Babasının , kendisinin mumyaları ve mezarları var ancak Nefertiti'nin nasıl öldüğü ile ilgili hiç bir bilgi yok ve mezarı da bulunamadı.

Uluburun batığındaki Nefertiti'nin mührü kocası öldükten sonra Nefertiti 'nin fravun olduğunun kanıtı. Uluburun batığında bulunan bu küçük mühür Tarihin en gizemli dönemine ışık tutuyor.

Nefertiti'nin siyasi baskılara dayanamayıp Mısır 'ı terk ettiğini düşünelim bir an. Gidebileceği tek araç elbette bir gemi. elini kolunu sallayarak gidemeyeceğine göre Mısır'da O nu deli gibi arayan Teb rahiplerine yerini belli etmeden nasıl kaçabilirdi?

Muhtemel güvendiği küçük bir birlik ve gerekli ekipmanlar ile birlikte Mısır 'ı terk etmiş olduğunu varsayalım.
Yanında bir ikinci gemi varmıydı? Gemi bir savaş gemisi olabilirmiydi? Bu tezimi kuvvetlendiren en önemli dayank Piri reis haritalarında Nefertiti (Uluburun) nin tam da battığı yerin kayalık  olarak işaretlenmiş olması. ancak işaretler bir değil iki. dahası o bölgede öyle hiç kayalık yok günümüzde.

Nefertiti 'nin kocası ve firavun Akheneton tek tanrılı bir dine inandığına göre nasıl gömüldüğü Nefertiti'nin  de nasıl gömüldüğü ile ilgili bir fikir verebilir belki.

Tekne de neden Nefertiti 'nin mührü vardı? Bu soru hala cevaplanamamış durumda.

İşte yine döndük taş çapalara. Çok ama çok iddalı oluyor biliyorum ama Nefertiti'nin nereye gittiğini tahmin edebilirsek Firavun Nefertiti'nin mezarı ile ilgili de tahmin yürütme şansımız olur diye düşünüyorum.

devam edeceğiz efendim. Arkası yarın.








 
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 19 Eylül 2020, 21:21:10
Bu arada konu ile ilgili ilginizi çekeceğini sandığım bir kaç görseli de buraya yüklüyorum.

(https://1.bp.blogspot.com/-D3amFD0ewg0/XiS9GKt1ePI/AAAAAAAADxE/b8oAhaWsr1g7dQuj6C3kbtZ-DFx3YebZgCEwYBhgL/s640/10816_2015_9253_Fig1_HTML.jpg)

(https://1.bp.blogspot.com/-gmBIjjUfu8s/XiS50ZNQ-7I/AAAAAAAADw4/Xp4IK7g-ZQIlgj67MGtS-m3VVeFLEJBagCLcBGAsYHQ/s640/100-Figure3.7-1.png)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 20 Eylül 2020, 08:40:15
Yalnız değilsin Ersin,

https://evrimagaci.org/kibrisin-sular-altinda-kalmis-antik-ticaret-yollari-5304/


öZgür (mobil)

Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 20 Eylül 2020, 08:57:06
Dün gece en son kendimi Mısır ve tek tanrılı din ile ilgili okumalar yaparken bulunca sınırlarıma geri döndüm. Bu işin ucu bucağı yok çünkü. Benim alanım antik limanlar ve dönemin iş tekneleri.

Ancak şunu söylemeden edemeyeceğim ki bilimin tüm alanlarında olduğu gibi arkeoloji alanında da uluslar arasında çok ciddi bir rekabet var. Ne yazık ki bu konuda da rekabet edebilmekten çok uzağız.  Uluburun'da bulundu diye böylesine önemli bir batığı üstelik içerisinde Nefertiti'nin mührü bulunduğu halde hala Uluburun batığı olarak adlandırmak ülkemizin tanıtımı açısından bence önemli bir eksiklik olmuş.

Bu rekabeti an güzel anlatan cümleler George F. Bass 'dan gelmiş. Kitabında Nefertiti'nin frevun olduğunun kanıtının bir deniz batığında ortaya çıkmasına bakalım Mısır tarihi ile ilgilenen arkeologlar ne diyecek diye soruyor.

Nefertiti'nin firavun olarak tahta çıkmış olması bu dönemdeki tüm Mısır tarihini değiştiriyor çünkü.

Nefertiti Mısır kraliyet gemisinin rotası ile ilgili okumlar yapmaya devam ediyorum.  elimizdeki en önemli ip ucu farklı ağırlıklarda ve geminin farkli yerlerine farklı sırada yerleştirilmiş olan taç çapalar. Bir diğeri ise bir diğer çok önemli antik kaynak.

STADIASMUS MARIS MAGNI   bize söyleyecek. Bu kaynağı okumak emin olun ciddi sabır istiyor.

Bu konular ilginizi çekti ise daha fazla detay ve bol fotoğraflı makaleler bloğumda ersinboke.blogspot.com da
var.


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 20 Eylül 2020, 09:10:51
Yalnız değilsin Ersin,

https://evrimagaci.org/kibrisin-sular-altinda-kalmis-antik-ticaret-yollari-5304/


öZgür (mobil)

aklın yolu bir işte. Bu benim Nefertiti Mısır kraliyet teknesinde bulunan 26 taş çapa ile ilgili yorumlarımı doğrular nitelikte.

Bu taş çapalar limanlarda kolaylıkla temin edilebiliyordu. Hal böyleyken Nefertiti'nin kaptanı zaten o kadar yüklüyken 26 ağır taş çapayı neden taşısın? Bu çıkış limanı ile varış limanı arasında ciddi mesafe olduğunu ancak kaptanın görevi gereği bilinen limanlarda durmayacağı için bu kadar taş çapayı yanına aldığını düşünmeme neden oluyor.

Batık su altında iskele kıç omuzluğu dağılmış ancak diğer tüm bölümleri sağlam kalmış olarak oturmuş. Bunu yükün hiç dağılmadığından anlıyoruz. BU bize gemi kaptanının ne kadar düzenli ve işini dikkatli yapan birisi olduğunu da kanıtlıyor aslında.

Ancak kaptan bildik limanlara uğramayacak olsa da ikmal için durmak zorunda olduğundan ya da kötü hava şartlarında sığınacak bir koyda demri atmak zorunda olacağından bu derece çok çapayı yanına almış olmalı.
Taş çapaların sayısı bize menzili verecek. Menzil ile ilgili bilgileri de dediğim gibi STADIASMUS MARIS MAGNI
bize söyleyecek.

Zaten bilinen rotalar dışında hareket etmesi belki de batmasına neden oldu. Kim bilir?


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 21 Eylül 2020, 10:35:28
Hoşgeldin.

Modern korsanlar bu batıkları hiç kurcalamamışlar mı?
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Eyüp Oğan - 21 Eylül 2020, 22:16:23
Ersin tekrar hoşgeldin...

Forumda yazılarını her ne kadar blogunda takip etsem de özlemiştim..

Sevgiler..
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 22 Eylül 2020, 01:18:44
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstütüsü Özge Acar 'ın Yüksek lisans tezini okumayı az önce bitirdim.
Şu ana kadar okuduğum en önemli tezlerden birisi.

STADIASMIS MARIS MAGNI yi yunanca aslından çevirmiş. Üstelik burada verilen bilgileri Strabon 'un meşhur  Geographika ile doğrulamış.  Üstelik bu iki eseri de yazım teknikleri ve yazılma amaçları açısından da kıyaslamış. Tam da aradığım çalışma.

Stadiasmus Maris Magni yani Büyük deniz seyrüseferi. MS 200 yılından sonra yazıldığı tahmin ediliyor. Yazarın kim olduğu bilinmiyor. Avrupa kıyıları ve Cebel 'i Tarık 'a kadar olan kısım kayıp. Henüz bulunamadı.

Bu stadiasmus ile ilgienmemin nedeni yine tezde belirtildiği üzere artık tamamen bilinmekte olan Akdediz 'de rotaları veriyor olması.

Tekrar belirtmeliyim ki basmakalıp yazılanların tam tersine o zamanlar sadece kıyı seyri değil açık deniz seyri de üstelik gece seyri de rahatlıkla yapılmaktaydı.

Stadiasmus Maris Magni 'de yazılı olan rotalar bugün hala kullanılıyor. Yani bu eserin yazılmasından tam 1820 yıl sonra dahi akdeniz rotalrı ayn. Bu eser de aynı Piri Reis 'in Bahriyye 'si gibi daha önceden gelen bilgileri derleyip , yenileyerek eksik olanları da tamamlayarak hazırlanmış bir önemli bir çalışma.

Bütün tezi okumamın nedeni Gelidonya burnu rotalarının bulmak. Böylece Nefertiti Mısır kraliyet gemisinin en son demir attığı yeri ve takip ettiği rota üzerinde fikir yürütebileceğiz.

Ayrıca bu eserin kimi paragraflarını Piri Reis 'in Bahriyye 'si ile kıyaslayacağız. Çok ilginç benzerlikler var.


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 22 Eylül 2020, 06:41:44
Teşşekkür ederim efendim. Bloğu da takip ettiğinizi bilmiyordum. Ayrıca Teşekkürler.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 22 Eylül 2020, 21:23:51
Antik çağ ile ilgili okumalar yaptıkça kimilerinin son derece sıradan ve benzer bilgileri paylaşan çalışmalar olduğunu görüyorum.Ama kimileri gerçekten çok başarılı çalışmalar. 

Synesius 'un meşhur 14. mektubunda müretteat dahil toplam 50 kişiden bahseder. Peki bu 50 kişi ne yiyordu? Bunla ilgili ne yazık ki mektupta bir bilgi yok.

Oysa TINA dergisinde Erdoğan Aslan 'ın çok önemli bir çalışması var. Gemi tipi maltızlar. Dünyada bulunan örneklerin neredeyse 8 tanesi Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde. Bir adet de Antalya müzesinde var. Bir adet ise Yenikapı batıklarında bulundu.

2015 yılında Knidos antik limanında da bir maltız bulundu.  Bu konuda detaylı bilgi için Erdoğan Aslan 'ın makalesini şu linkten okuyabilirsiniz.

http://www.tinaturk.org/dergi/TINA_Dergi_Sayi_8/sayi-08.pdf
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 23 Eylül 2020, 08:39:49
Vay Allahsız, geldin mi. İyi ettin.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 23 Eylül 2020, 10:31:24
 :)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Kenan Biçen - 24 Eylül 2020, 14:36:21

Ersin hoşgeldin.
Eyüp hocam gibi bende ara ara blog'unu takip edenlerdendim.
Tüm yazılarını burada da yazarsan , bizi ersinboke.blogspot.com adresini sürekli yazmaktan
kurtarırsın. ;D
Paylaşımlar için teşekkürler.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 24 Eylül 2020, 19:26:17
Sevgili Kenan Biçen ,

Blog yazarlığı farklı. Yazdığınız makaleyi son haline getirip yazmanız gerekiyor. Forum da ise konu ile ilgili tartışıma imkanı var. Antik çağlardaki denizcilik ilgi alanım olduğundan sürekli okuma yapıyorum. Ucu bucağı olmayan bir konu. Okumalar sonrası bir önce yazmış olduğunuz yazı hükümsüz kalabiliyor. Oysa burada okumalar ile birlikte gelişmeyi de yansıtmak mümkün.

Çoğu kimse tarih sevmiyor. Ben geçmişte yaşanmış olan gizli kalmış kimi tarihi olaylar üzerinde denizcilik bilgilerinden hareketle yorumlar yapıyorum. Bilimsel bir kaygı taşımıyorum. Bu konulara ilgi çekmek asıl hedefim.

Sonuçta karadaki arkeolojik alanlar ile ilgili iyi kötü bir koruma var ama özellikle antik limanlar turizm canavarının pençesinde.

Bir çok antik liman plaj olarak kullanılıyor. Üstüne site kurulan bile var. Oysa bunlar iyi kötü bugünlere kadar gelmişlerdi. Son 50 yılda yok olmak üzereler.

Acı olan bir çok döküman ne yazık ki yabancı. Rüzgar istatistikleri dahi yabancı kaynaklardan buluyoruz. Bu yüzden Özgür Ökten 'in çalışmasını çok önemsiyorum. en azında arada böyle işler yapan birileri çıkıyor.

MGM verileri ölçüyorr ama istatistiğini tutumuyor. Özgür kışın işleri yavaşlayınca bu istatistikleri tutmaya başlayacak.  Belki birileri destek olamyı akıl eder de ÖZGÜR IOS versiyonunu da yapar.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 24 Eylül 2020, 20:43:16
Şimdi size İsrail 'de bulunmuş bir balıkçı teknesinden bahsedeceğim. MS 40 yılına tarihlenmiş. 8,27 m. uzunluğunda ve 2.3 m genişliğinde.

(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d8/JesusBoat.jpg/477px-JesusBoat.jpg)

Gelelim ne isim verildiğine. Sıkı durun tekneye verilen isim  Jesus Boat, Yani İsa'nın teknesi.

Bir tekneye İsa'nın teknesi denildiğinde bu teknenin Hz. İsa tarafından kullanıldığı ya da sahibi olduğu düşünülür değil mi? Hemen heyecanlanmayı efendim. Tekenin Hz. İsa ile hiç bir ilgisi yok.

Gelin neden böyle denildiğine bir bakalım.

 "Çünkü bu, birçoğu balıkçı olan İsa ve öğrencileri tarafından kullanılan türden bir tekneydi.  Bunun gibi tekneler, İsa'nın yaşamında ve hizmetinde büyük bir rol oynadı ve İncillerde 50 kez bahsediliyor , ancak Celile Denizi Kayığı'nın kendisini doğrudan İsa'ya veya öğrencilerine bağlayan hiçbir kanıt yok."

Nasıl? Adamlar HZ. İsa dönemdinde kullanıldığını düşündükleri bir tekneyi, sadece düşündükleri dikkatinizi çekerim İsa'nın Teknesi diye isimlendirebiliyor.

Nereye geleceğmi anladınız sanırım. Oysa Uluburun 'da bulunan Mısır Kraliyet gemisi Nefertiti 'nin mührünü taşıyordu. Biz de göğsümüsü gere gere bu teknenin Nefertiti 'ye ait olduğpunu hatta daha da ileri giderek belikide Nefertiti'nin bu teknede olduğunu idda edebiliriz. 

elin adamı küçücük ülkesinde bir balıkçı teknesi bulup, İstelik Uluburun'a göre çok yeni, Bunu İsa 'nın teknesi olarak adlandırıyor. Bunu tarihe ve Dine olan ilgiyi çekmek adına öyle güzel yapıyorlar ki.



Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 24 Eylül 2020, 23:29:40
(https://www.seetheholyland.net/wp-content/uploads/Jesus-Boat.jpg)

(https://i.pinimg.com/564x/9f/cd/02/9fcd02389e45500f65985cc45ec4925d.jpg)

Ve işte doğru form. Nefertiti (Uluburun ) batığında çapaların pozisyonuna bakarak teknenin sancak tarafına 15 derece yatık olduğu öngörülüyor. Oysa çapalar teknenin kıçında bulunmaktaydı. Bu durumda tekne sancak tarafına değil iskele tarafına 15 derece yatık oluyor.

antik çağ iş teknelerinin kıçı daha geniş , pruvaya doğru ince bir hatta sahipti. Oysa duvar rsimlerine bakılıp tam tersi yönde düşünülüyor. Bu doğru değil. Nitekim doğru form işte bu Hz. İsa'nın Teknesi maketinde olduğu gibi.

İşte Nefertiti'nin formu da aynı bu şekildeydi.

(https://1.bp.blogspot.com/-D3amFD0ewg0/XiS9GKt1ePI/AAAAAAAADxE/b8oAhaWsr1g7dQuj6C3kbtZ-DFx3YebZgCEwYBhgL/s640/10816_2015_9253_Fig1_HTML.jpg)

Oysa tüm çalışmalarda yeteri kadar ahşap gövde kalıntısı bulunamadığından teknenin başı ve kıçı yanlış yorumlanıyor. Teknenin kıçı çapaların olduğu bölüm.

Bunun böyle olduğunun bir ispatı da daha önceden tartıştığımız aykırılama ile ilgili. Pupadan gelen denizlerde teknenin aykırılamaması için dalgaya gömülmesi gerekiyor. İşte bu yüzden geniş ve ağır olan bölüm teknenin kıçı olmak zorunda.

Kanıtı da İsa'nın Teknesi. Bu form binlerce yıl hiç değişmedi. Günümüzde dahi aynı. Ayna kıç tekneler dahi bu formda yapılıyor.

(https://1.bp.blogspot.com/-jf_INJOeLos/XxKTB6ncIRI/AAAAAAAAELc/zA0f1lYYWm8HltIbqvR1UCCgin50EM9oQCLcBGAsYHQ/w490/20200716_124918.jpg)

Gerçekten içim rahatladı. emindim ancak benzer şekilde başkalarınca da yorumlanmış olması heycanlandırıyor.

Teknenin yönü neden bu derece önemli?

Bu benim kaptanın tekneyi karaya oturtmaya çalışırken battığı tezimi kuvvetlendiriyor. Bu tezin doğruluğu teknenin pruvasının karaya doğru olmasını gerektiriyor çünkü.

Bir diğer kanıt ise teknenin battığı yerde bir topuğun olma olasılığının çok zayıf olması. Jeolojik yapı burada bir topuk olmadığını gösteriyor. Şİmdi iş topuğu bulmaya kaldı. 














Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Burak Doneray - 25 Eylül 2020, 03:39:38
Ersin Uluburun batığının ana yükü bakır ve kalay gerisi zeytinyağı ,cam, mor ve kırmızı renkte miktarı baya fazla olduğu zannedilen kumaş  bir miktar işlenmek için altın , hayvan kemik ve dişleri .Nefertiti ile ilgili bir bilgi ben görmedim .Tekneden çıkan bronz bir heykel teknenin koruyucusu ve mühürlerinde levanten tüccarların mühürleri olduğu hakkında bir bilgi var .

Geminin yükünden ana malzemenin 10/1 oranında olmasından  10 ton Kıbrıs bakırı ve 1 ton kalayın Tunç yapımı için bir sipariş olduğunu anlayabiliriz der kaynaklar.

Uluburun batığına  (Trt belgesel çekimi) izinli dalış yapmış birisi olarak (21 sene önce )battığı yerde bir sığlık yada kayalık olmadığını oldukça derin olduğunu söyleyebilirim.

Bu konuda benim okuduğum Kitaplarda  Nefertiti ile ilgili bir bilgiye rastlamadım . Bununla ilgili kaynağın nedir.

İlgiyle okuyorum teşekkürler.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 25 Eylül 2020, 08:14:34
(https://thedebrisfield.files.wordpress.com/2017/11/491fa4bb9237fe0c96693204225b1795-ancient-egyptian-jewelry-queen-nefertiti.jpg)

Burak, Uluburun batığını bu kadar önemli kılan en önemli neden kazılarda Nefertiti'nin mührünün bulunmuş olması. Bu bir kraliyet mührü. Önemi de şuradan geliyor. Nefertiti firavun Akenaton 'un karısıydı. Akenaton Mısır 'da ve tarihte ilk tek tanrılı dini ortaya koyan kişidir. Nitekim Mısır 'da yeni bir başkent kurdu ve eski çok tanrılı dini ortadan kaldırmak istedi. Ancak ölümünden sonra her şey eski haline döndü. Kurduğu başkent terk edildi. Akenaton ölümünden sonra tüm kaynaklardan duvar yazılarından silinmeye çalışılmış adı Mısır tarihinden çıkartılmaya çalışılmıştır.

Güzeller güzeli karısı Nefertiti 'nin akibeti ise hiç bilinmiyor. Mezarı da mumyası da bulunamadı. İşte bu mühür kocası Akenethon 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olduğunu kanıtlıyor.  Antik Mısır ile ilgilenen arkeologlar bulunan her kadın mumyaya önce acaba Nefertiti mi ? diye bakıyorlar.

Nefertiti'nin akıbeti arkeoloji dünyasının en çok merak ettiği konulardan biri. Uluburun batığında bulunan bu altın mühür ise bu konuda oluşturulmuş olan tezleri alt üt etti. O yüzden çok önemli bir arkeolojik bulgu.

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?

Kocası akenaton ile yeni bir şehir kurmuş bir fravun belkide yanında küçük bir orduya silah yapmaya yetecek kadar metal ile Anadolu'da bir koloni kurmak için yol alıyor olmasın?

Yukarıda örneğini gördüğün üzere başka uluslar buldukları bir balıkçı kayığı Hz. İsa dönemine tarihlendi diye muhtemel Hz. İsa'nın bu tür kayıklara bindiği varsayımından hareketle buldukları batığa İsa Teknesi adını veriyorlar.

Biz bulduğumuz batığın içinden Nefertiti'nin mührü çıkıyor ve hala Uluburun batığı diyoruz. O yüzden ısrarla Nefertiti batığı diye yazıyorum.

BU teknenin sade bir ticaret gemisi olmadığının kanıtı içerisinde dini törenlerde kullanıldığı sanılan kimi eşyaların bulunması. Ayrıca çeşitli mücevher ve değerli eşyaların  kılıç, mızrak ucu gibi çeşitli silahların da  bulunmuş olması bunun bir Mısır Kraliyet Gemisi olduğunu kanıtlıyor.

Elbette yine en önemli kanıt, Nefertiti 'nin mührü.

Gelelim yukarıda yazdıklarına. Orada dalış yapmış olman ve yaptığın tespit çok önemli . Orada deniz zemininin genel yapısına bakarak bir topuk olamayacağını düşünüyorum. Nitekim sen de dalış yapmış ve böyle bir yükselti görmemişsin.

Ama gel gör ki Piri Reis öyle demiyor.

(https://1.bp.blogspot.com/-m-Up4YQuE54/XkAeWTxmpKI/AAAAAAAAD1g/rfLaUc29pIkUWpI7Sfzfh9BL9aunTk4GwCLcBGAsYHQ/s640/piri_uluburun1.png)

(https://1.bp.blogspot.com/-3q4275Qb9vo/XkAeW6ipYpI/AAAAAAAAD1k/SMX5DOEjzyYq_I1PAHC2Y17EbEdlprL6gCLcBGAsYHQ/s640/piri_uluburun2.png)

Piri Reis 'in Kitab-ı Bahriyye portalanlarında tam da Nefertiti'nin battığı yerde Aspire Petre diye isimlendirdiği iki küçük kayalık gözüküyor. Bu resimlerini koyduğum Baltimore 'deki kopya. Diğer kopyalarda da bu kayalıklar hep işli.

O kadar emin olamadım kiDeniz Müzesinde bulunan 4 adet Kitab-ı Bahriyye kopyasını birbiri ile kıyaslayan bir çalışma yapan Nalan Yakarçelik  ile görüştüm. Rica ettim benim için yazılı Osmanlıcayı tercüme etti. Dediğim gibi kayalıkların isimi bile var.

Bu konuda geliştirdiğim iki tez var. Müsadenle bir kahve molası vereyim.


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 25 Eylül 2020, 09:51:26
İlk önceleri Piri Reis portolanlarında gözüken kayalıklara çarpıp battığını düşünmüştüm. Kayalıklar orada duruyor olsaydı sorun yoktu. Ama Burak Doneray'ın da dalıp gördüğü üzere orada öyle bir kayalık günümüzde yok.

(https://1.bp.blogspot.com/-c2t72fkieBw/XkAhSzCvzjI/AAAAAAAAD2A/d-svNZP1RYUIgDn-xyHPZ9lo_DHyc1lZwCLcBGAsYHQ/s640/uluburun_navionics.png)

(https://1.bp.blogspot.com/-GHsLUlT6MXQ/XkAhR6BgOPI/AAAAAAAAD18/wNzEJdD09csjSrzcV53NAqIm9kGeVEsBACLcBGAsYHQ/s640/Uluburun-300x197.jpg)

Piri Reis'in ısrarla çizdiği isimini yazdığı kayalıklar nerede?

Mantıklı ve daha uçuk iki tezim var. Mantıklıdan başlayalım.  Önce Piri Reis portalanını doğrulamamız gerekiyor.

Piri reis'in bu haritaları çizmesinden çok sonraları Gerek Leonardo Da Vinci bir kitabında ama daha yakıntarihli olmak kaydı ile 17. yüzyılda Fransız Ticaret odası kayıtlarında Antalya 'da çok şiddetli bir deprem olduğu ve Antalya açıklarındaki Sıçan adasının hemen karşısında eş büyüklükte bir adanın bu depremde battığı yazılı.

İşte bu battığı söylenen ada Piri Reis haritalarında ayan beyan çizilmiş. Piri reis portalanları bu açıdan bakıldığında sualtı arkeolojisi için değerli bir kaynak olarak değerlendirilmeli.

Kimi çevirmenlere göre "esperpanda " olarak çevrilen bu kayalıklar da aynı Antalya karşısındaki ada gibi batmış olabilir mi?

Bu tezin de zayıf noktası şu; Kayalıkları ya da bir adayı  batıran depremin bu durumda batığı da etkilemesi gerekmezmiydi? Oysa eğimli bir deniz zemininde durduğu halde batık bu depremlerden pek de etkilenmiş gibi gözükmüyor.

Kayalıklar vardı ve battı ya da hiç yoktu. Bununla ilgili varsayımlarda bulunabiliriz ancak kesin bilgi şu. Nefertiti kendisini batıran yarayı battığı noktadan daha önce almıştı.

Bunu Gökova da tespit edilen bir batıkta , Gelidonya batığında da görmek mümkün. O dönemlerde yaralı tekneleri içindeki yükü de kurtarmak için karaya oturtmak tercih edilen bir yöntemdi. Hatta bunun kanunu bile vardı.




Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Eyüp Oğan - 25 Eylül 2020, 17:30:18

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?


Güney sahillerimizde bir çok yerde "Kleopatra plajı", "Kleopatra hamamı", "Kleopatra adası" vb isimlerin verildiğini hepimiz biliyoruz.

Acaba bu aslında "Nefertiti" olmasın..
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 25 Eylül 2020, 21:55:09
Kim bilir? Anadolu'nun Akdeniz kıyıları Antik Mısır imparatorluğunun hammade deposu gibiydi. Mısır 'ın Andadolu ile inanılmaz tarihi bağlar var. Ben Nefertiti'nin yerinde olsam Anadolu'ya kaçardım. Anadolu'da mısır eserleri ile ilgili bir tez okumuştum iki yıl önce. O zaman çok anlamlı gelmemişti.

Bu iş pazıl yapar gibi Eyüp abi. Hani işin başında değişik bir parça eline gelir ama nereye koyacağını bilemezsin. İlerledikçe  yeri ortaya çıkar ya. O hesap işte.

Kleopatra plajiarı ismi dahi Mısır ile olan ilişkiyi bir şekilde gösteriyor aslında.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Kenan Biçen - 25 Eylül 2020, 22:02:02
Uluburun batığı konu olunca anılarım canlandı birden.
Sanırım 1980 lerin ilk senelerinde bir sünger dalgıcı tarafından bulunup müzeye bildiriliyor,bunu basından okumuştum.
Yıl 1987 eşimle balayındayız,ayvalıktan girdik alanyadan çıkacağız dolaşa dolaşa.Kaşda bir aile dostumuz ve eşiyle buluştuk,Kekova ya tekneyle gideceğiz.Büyük tekne yerine 7 mt.lik bir balıkçı kayığıyla anlaştık.Kaş çıkışı birden aklıma uluburun geldi,yerini sordum, 1 saat içinde oradayız dedi.uluburunu dönünce resimdeki çıplak kayalık ortaya çıktı,çok da çıplak değil.Kıyıda bir tabela arkeoloji alanında yüzmek,dalmak,kıyıya çıkmak yasaktır diye.Burak da orada daldığına göre biliyordurkayaların üzerinde büyük bir akşap platform,bir kaç derme çatma kulübe, bir yığın alet,denize inen aydınlatma ve dalgıç hortumları,yine deniz üzerinde büyük bir ahşap sal,üzerinde nargileye hava sağlayan bir kompresör falan.Öğle saatleri idi sanırım kıyıda bir kaç kişi gördük ama dalan varmıydı, yoktu sanırım denizden kabarcıkta çıkmıyordu.Kazı alanının biraz açığında durduk,deniz çok sakin.Balıkçı aynayı çıkardı(dibi çıkarılıp cam yapıştırılan bir kova) baktık ama derinlikten başka bir şey göremedik,batık kıyıya daha yakındı,balıkçı 40-50mt.de gibi demişti sanırım.Fotoğraf makinama sarıldım , hiç olmazsa kıyıdaki objeleri çekmek için ama aklım başıma geldi,son resmi kaş limanında çekmiştim,yanımda da yedek film yoktu.( ah digital makinalar ahh  :) ) Buna hala yanarım. :(
Arkeoloji gerçekten sabır isteyen bir meslek,tabiri caiz ise ; ki caiz iğneyle kuyu kazmak.Birde deniz arkeolojisini düşünün,derinlik sorun,kalınacak dakika(deko)çevreyi temizleyip o nadir objeleri tekrar gün ışığına kavuşturma , bir dalgıç arkeolog günde kaç saat çalışabilirki,nasıl bir emek.İğneden vazgeçtim saçteli ile kuyu kazmak :)Tüm parçaların ne kadar zamanda toplandığını tam hatırlayamıyorum ama çok uzun bir zaman gerektirdiği malum.
Yıllar sonra çıkarılan  objelerini Bodrum sualtı arkeoloji müzesinde bir kaç kez görmek ayrı bir keyif oldu benim için.Yanlış hatırlamıyorsam Bodrum sualtı arkeoloji müzesi açıldığı yıl dünyada bir ilkti.
 Orada bulunan objeleri de fotoğrafladım hemen,hoş google da bu konuda çok fotoğraf var .Şimdi arşivleri taramak falan zor geldi  :)
 Nefertiti-uluburun bağlantısını ben de ilk defa duydum,daha doğrusu nefertitinin mührünün batıktan çıktığını.Tarihte herşey mümkün ; kimbilir belki bu da bir gün ispatlanır,tabi önce Nefertitinin lahti bulunmalı,kadının bütün akrabalarının mumyaları bulundu kendisi ortada yok.
 Eyüp hocamda güzel bir konuya değinmiş,bu da ihtimaller dahilinde Nefertiti-Kleopatra arasında neredeyse 1200 yıl olmasına rağmen.Yazılı kaynak olmadığı yıllarda tarihi olaylar nesilden nesile aktarılarak gelmiş.Anadoluda kıyıda yaşayanlar şu hikayeyi hep duymuşlardır,şu adada şu kumsalda eski bir mısır firavunu kadın arada burayı ziyaret edermiş.Yüzyıllar boyu bu nesilden nesile geçmiştir.Ama kim?
Son 100-150 sende en çok tanınan firavun kadın kim.Tabiki Kleopatra.Son firavun.Her şey açık.
Nefertiti dünyada ne zamandan beri tanınıyor, hele ülkemizde belki 40 belki 50 sene,geniş bir halk kitlesi tarafından bilinmesi(tarihçiler ve bu işe ilgisi olanlar hariç tabi) 10 sene bile değildir.
 Ersin konuyu Mısır uygarlığına getirdim ama en azından bağlantısı var,kusura bakma lütfen.
Mısır uygarlığına ilgini de biliyorum,bu konuyla ilgili son 1 aydır ve hala çok güzel belgeseller var, belgesel kanallarında bilgin olsun.
Yazmayı yine uzatmışım istemeden,rahatsızlık verdiysem affola.

Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 25 Eylül 2020, 22:13:38
... yükü de kurtarmak için karaya oturtmak tercih edilen bir yöntemdi. Hatta bunun kanunu bile vardı.
Bu kanun halen var, "müşterek avarya" deniliyor.
Donatan, kiracı ve kaptan anlaşarak gemiyi oturtur, yükü denize atar vb.


öZgür (mobil)

Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 25 Eylül 2020, 23:05:22
Bence Uluburun batığı Kekova tarafından Kaş tarafına doğru giderken, o zamanın teknolojisi ile Akar Boğazından geçilmediği için rüzgarın da etkisi ile İçada'nın güney kıyılarındaki sığlıklara düştüler, burada aldıkları hasar (muhtemelen dümen hasarı) nedeni ile karaya oturmak için çok daha uygun olan Aperlai (ki antik kent bölgesi, bilinen yer) 'ye gitmek yerine bodoslama gidip Uluburun'da kayalıklara girdiler.

Bölge oldukça sarp ve öyle karaya oturtmaya müsait bir yer değil, ben olsam problemli halde bu kıyılara hiç yakın olmak istemem.
Ama dümen kontrolünü kaybettilerse, ya da panikle herhangi bir diğer hasar ile uğraşırken, havanın da etkisi ile buraya gitmiş olabilirler.
Ya da belki az daha Kuzeyde olan İnönü koyuna gitmek istediler ama beceremediler.

Aşağıdaki sayfadaki videonun 10:30 dakikalarında bölge gayet net görünüyor.
https://tripinview.com/tr/presentation?id=970146&layer=video

Bu arada yeni öğrendim ki bu tip antik batıkların tam koordinatları yağmacılara karşı saklanıyor, raporlarda, yazılarda belirtilmiyormuş, ama Navionics'de biri batığın yerini işaretlemiş.. artık doğru mudur yanlış mıdır bilemem ama derinlik dışında mevki mantıklı bir yerde..

Bölgenin bulduğum güzel fotoları bunlar;
(https://d2wzo7cpkz5upz.cloudfront.net/photos2/20150614_09-02_TR_IcAda-TR_Kalka/DS/09-02_WIDE_W2IP0907.jpg)
(https://d2wzo7cpkz5upz.cloudfront.net/photos2/20150614_09-02_TR_IcAda-TR_Kalka/DS/09-02_FRONT_IMG_7481.jpg)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 26 Eylül 2020, 04:47:46

Ne demek Kenan abi. Tam tersine böyle yorumlar gelince daha keyifle yazıyor insan. Üstelik yazdıklarınız son derece mantıklı. dediğim gibi en azından Mısır 'ın anadolu'ya olan ilgisini bir şekile ortaya koyuyor. Düşünün ki sizin kadar tarihe meraklı bir kişi bile Nefertiti'nin mührünün bulunduğunu bilmiyor. Tanıtım eksikliğimizin boyutları gerçekten düşündürücü. Şu belgeselleri bir izleyeyim ben.

Özgür yaptığın çıkarım çok mantıklı. Dümen kaybı. Bunu hiç düşünmemiştim. İskele kıç taraftan yara aldıysa belki dümeni de kaybetti. Olabilir.

Şimdi işin başka ilginç bir boyutuna gelelim. sorulmayan bir soruyu soralım. Bu kadar ticari gemi Akdeniz'de cirit atıyordu da hiç mi liman ile tekne arasında ya da malını taşıtan tüccar  ile gemi kaptanı arasında hiç sorun olmuyormuydu?

Oluyordu elbet. 3700 yıl önceki denizcilik kanunları ile günümüz arasındaki kimi benzerlikler sizi ciddi derecede şaşırtacak sanırım.

Ugarit dilinde yazılmış bir kil tablette Tyre Kralının Ugarit karalına göndermiş olduğu mektupta şöyle yazıyor.

Mısır'a gitmekte olan bir Ugarit gemisi yarı batmış bir halde bulunmuş. Kanun gereği kendi sınırları içerisinde olduğundan tüm gemi yüküne el konmuş. ancak gemi ve mürettebat iyi durumdaymış ve gtmekte özgürmüşler. ancak mallar artık Tyre kralının olmuş.

Buradan anlıyoruz ki  dönemdeki gemi kaptanları malı ve gemiyi kaybetmemek için teknelerinı kıyıya otutruyorlardı.

Şimdi başka bir kil tablette Hitit kralının annesinin yaptığı bir yargılamadan bahsetmek istiyorum. Ugaritli bir gemi sahibi ve Shukku adlı bir kaptan arasında geçen bir yargılama. İddaya göre Shukku liman içinde yüklü halde bulunan gemiyi kasten batırmakla suçlanıyor. Şahit ise liman müdürü. O da Shukku 'nun bunu kasten yaptığına yemin ediyor.

Açıkçası şu limanda bulunan batıkları hep merak ederdim neden batmışlar limanda diye. Alın size ilginç bir örnek. Yazılmamış olsa aklımıza bile gelmez. Geçmişte bir çok olayın insani nedenler yüzünden olduğunun ilginç bir kanıtı.

Bu tabletler bize zamanın denişzcilik kanunları hakkında bilgi verirken bir yandan da limanlarda sorumlu bir liman başkanının olduğunu , teknelerin mallarını ve gemiyi kurtarmak için kıyıy oturtmanın sıklıkla uygulanan bir yöntem olduğunu anlıyoruz.

Keza Hamburabi kanunlarında da eğer bir tacir bir tekneyi kiralar ve kaptanın ihmali nedeni ile mala zarar gelirse kaptanın zararı ödemesi gerektiğini yazıyor.

Bir ilginç kanun ise emanet ile ilgili. Gemiye binen yolcuların pahalı eşyalarını muhafaza için kaptana vermeleri gerektiği , aksi halde eğer yolcunun pahalı bir eşyası kaybolur ya da çalınırsa kaptanın bundan sorumlu olmayacağı yazılmış. 

Bu özetlediğim bilgiler Seagoing ships and seamanship in bronza age levant " kitabından. Bunu da belirtmiş olalım.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Cem Gür - 26 Eylül 2020, 13:32:15
Uzunca bir süredir hem yoğun çalışıyorum hem de geleceğe dair hiç bir program yapamamaktan kafası kesik tavuk Carpe Diem'i yaşıyorum.
Forumda yeniden aramıza katılman mulu etti beni.
Bu yılki seyir programı heybeni iyice doldurmuş.

Sakin kafa ile "Eski zaman denizcilerini" zevkle olkuyacağım.

Tekrar hoş geldin. :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Kemal Gündüz - 26 Eylül 2020, 19:38:25
Cem Ağabey, sizde hoşgeldiniz


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Mücahit Karabaş - 27 Eylül 2020, 22:39:33
Su altı arkeolojisi beni en çok heyecanlandıran bilim dallarından birisi. Seksenlerin başında Uluburun batığının bulunması ve çıkarılması da bilim adına dev bir adım. Nefertitinin mührü olayı işin magazin kısmı ama bu durum gerek turizm, gerek yeni araştırmalara sponsor çekebilmek bakımından böyle  ballandırarak anlatılırsa çok faydalı olabilir.
Ersin Reisin bloğunu ben de takip etmeye çalışıyordum ama uzun zamandır ihmal ettiğimi farkettim.  Kendisini tekrar forumda gördüğüme memnun oldum. Daha fazla kaynakça paylaşırsa belki biz o kaynaklardan yararlanabilirsiniz. TINA arkeoloji dergisi ufkumuzu fazlasıyla genişletti. Çok teşekkürler. Viya böyle.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Burak Doneray - 28 Eylül 2020, 00:52:05
(https://thedebrisfield.files.wordpress.com/2017/11/491fa4bb9237fe0c96693204225b1795-ancient-egyptian-jewelry-queen-nefertiti.jpg)

Burak, Uluburun batığını bu kadar önemli kılan en önemli neden kazılarda Nefertiti'nin mührünün bulunmuş olması. Bu bir kraliyet mührü. Önemi de şuradan geliyor. Nefertiti firavun Akenaton 'un karısıydı. Akenaton Mısır 'da ve tarihte ilk tek tanrılı dini ortaya koyan kişidir. Nitekim Mısır 'da yeni bir başkent kurdu ve eski çok tanrılı dini ortadan kaldırmak istedi. Ancak ölümünden sonra her şey eski haline döndü. Kurduğu başkent terk edildi. Akenaton ölümünden sonra tüm kaynaklardan duvar yazılarından silinmeye çalışılmış adı Mısır tarihinden çıkartılmaya çalışılmıştır.

Güzeller güzeli karısı Nefertiti 'nin akibeti ise hiç bilinmiyor. Mezarı da mumyası da bulunamadı. İşte bu mühür kocası Akenethon 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olduğunu kanıtlıyor.  Antik Mısır ile ilgilenen arkeologlar bulunan her kadın mumyaya önce acaba Nefertiti mi ? diye bakıyorlar.

Nefertiti'nin akıbeti arkeoloji dünyasının en çok merak ettiği konulardan biri. Uluburun batığında bulunan bu altın mühür ise bu konuda oluşturulmuş olan tezleri alt üt etti. O yüzden çok önemli bir arkeolojik bulgu.

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?

Kocası akenaton ile yeni bir şehir kurmuş bir fravun belkide yanında küçük bir orduya silah yapmaya yetecek kadar metal ile Anadolu'da bir koloni kurmak için yol alıyor olmasın?

Yukarıda örneğini gördüğün üzere başka uluslar buldukları bir balıkçı kayığı Hz. İsa dönemine tarihlendi diye muhtemel Hz. İsa'nın bu tür kayıklara bindiği varsayımından hareketle buldukları batığa İsa Teknesi adını veriyorlar.

Biz bulduğumuz batığın içinden Nefertiti'nin mührü çıkıyor ve hala Uluburun batığı diyoruz. O yüzden ısrarla Nefertiti batığı diye yazıyorum.

BU teknenin sade bir ticaret gemisi olmadığının kanıtı içerisinde dini törenlerde kullanıldığı sanılan kimi eşyaların bulunması. Ayrıca çeşitli mücevher ve değerli eşyaların  kılıç, mızrak ucu gibi çeşitli silahların da  bulunmuş olması bunun bir Mısır Kraliyet Gemisi olduğunu kanıtlıyor.

Elbette yine en önemli kanıt, Nefertiti 'nin mührü.

Gelelim yukarıda yazdıklarına. Orada dalış yapmış olman ve yaptığın tespit çok önemli . Orada deniz zemininin genel yapısına bakarak bir topuk olamayacağını düşünüyorum. Nitekim sen de dalış yapmış ve böyle bir yükselti görmemişsin.

Ama gel gör ki Piri Reis öyle demiyor.

(https://1.bp.blogspot.com/-m-Up4YQuE54/XkAeWTxmpKI/AAAAAAAAD1g/rfLaUc29pIkUWpI7Sfzfh9BL9aunTk4GwCLcBGAsYHQ/s640/piri_uluburun1.png)

(https://1.bp.blogspot.com/-3q4275Qb9vo/XkAeW6ipYpI/AAAAAAAAD1k/SMX5DOEjzyYq_I1PAHC2Y17EbEdlprL6gCLcBGAsYHQ/s640/piri_uluburun2.png)

Piri Reis 'in Kitab-ı Bahriyye portalanlarında tam da Nefertiti'nin battığı yerde Aspire Petre diye isimlendirdiği iki küçük kayalık gözüküyor. Bu resimlerini koyduğum Baltimore 'deki kopya. Diğer kopyalarda da bu kayalıklar hep işli.

O kadar emin olamadım kiDeniz Müzesinde bulunan 4 adet Kitab-ı Bahriyye kopyasını birbiri ile kıyaslayan bir çalışma yapan Nalan Yakarçelik  ile görüştüm. Rica ettim benim için yazılı Osmanlıcayı tercüme etti. Dediğim gibi kayalıkların isimi bile var.

Bu konuda geliştirdiğim iki tez var. Müsadenle bir kahve molası vereyim.




Ersin burada bir hata yapıyorsunuz bence  Nefertiti'nin mührü demek başka bir şey Nefertiti mührü demek ayrı bir şey .Mühür dediğiniz nesne aslında eski Mısır dininde bir sembol .Bazılarının  cennet  tapusu dediği şeyin eski Mısır dininde sırat köprüsünden  geçiş bileti yada muskası yada geçmelerine yardımcı olacak bilgilerin yazıldığı bok böceğine Heart Scarap deniyor.

Nefertitinin o teknede olduğu anlamına gelmiyor bence .İnsanlar bu sembolü veya diğer 200 tanesini dini inanışları için yanlarında taşıyor olabilirler.Eski Mısır dinini bir incelemek lazım .

https://ancientegyptonline.co.uk/heartscarab/
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 01 Ekim 2020, 09:41:32
Burak mühürün önemi şurada;

Mühür Nefertiti'nin firavun olduğunu kanıtlıyor. Oysa Akenaton 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olup olmadığı ya da akibeti bilinmiyordu.

Bu mühür Nefertiti'nin firavun olduğunu kanıtlıyor. Arkeolojik açıdan önemi burada.

Yoksa mühür tek başına elbette Nefertiti'nin teknede olduğunu göstermiyor.

Burada anlatmaya çalıştığım bu konuya dikkat çekmek ile ilgili.

Kleopatra ve Nefertiti dünya genelinde isimleri en iyi bilinen iki kadın Mısır firavunu. Her ikisi de Mısır tarihinin çok çalkantılı döneminde firavun olmuşlar.

Tarihle ilgilenmeyen kişiler bile bu iki isimi bilir neredeyse bütün dünyada.

Şimdi elin adamı hepi topu bir balıkçı teknesi buluyor ve bunun yaşı İsa'nın yaşadığı döneme denk geliyor diye tekneyi İsa'nın teknesi diya adlandırıyorlar.

Bunun ülkelerin kültürel turizmi için ne kadar önemli olduğu malum. Şimdi bizde bulunan batık Nefertiti ile aynı dönemde olmak ile kalmayıp , içinden bir de Nefertiti mührü çıkıyor ve bu bir firavun mührü.

Uluburun batığı bilimsel çevrelerce çok iyi biliniyor. Ama tarih ile ilgili olmayan büyük çoğunluğun bu batıktan haberi bile yok.

Yani İsa 'nın döneminde bulunan bir balıkçı kayığı İsa 'da işte böyle kayıklara biniyor olmalı diyerek hiç bir arkeolojik kanıt olmadığı halde bu şekilde adlandırılabiliyorsa biz haydi haydi bu tekneye Nefertiti batığı die isim takarız diye düşünüyorum.

BU vesile ile bu ve bu tür yazıları neden yazdığımı da özetleyivereyim. Denizcilik ve sualtı arkeolojisi ile ilgili hafif yazılar yazıp bu konuya dikkat çekmeye bir bilinç oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü bir çok antik liman yerleşima açılmış durumda. BU konuda bir kamuoyu yaratmaya çalışmak ve bu değerlere dikkat çekmeye çalışıyorum.





Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 01 Ekim 2020, 10:43:42
Ersin belli ki bayağı bir okuma yapmış, döküman toplamışsın.

Keyfine ve zamanına denk gelirse Piri Reis haritaları (özellikle bizim denizler için) hakkında bişeyler yazsan (güncel ile farkları vb.) harika olur diye düşünüyorum.. :)

Yukarıda Alanya haritasını (güncel-PiriReis karşılaştırması) koyamamıştım, bir daha deniyorum;

(Bu arada ÇARKÇIBAŞI'na not:
İlginç çekilde şu adresteki fotoyu IMG tag'ı ile foruma koyamıyorum: "https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg" Bunu koyunca HTTP500 hatası veriyor forum.. Garip..)


(https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg)
(https://www.arthipo.com/image/cache/catalog/poster/piri-reis/piri-reis-99-map-of-the-Fortress-of-Alanya-1000x1000.jpg)
(https://pbs.twimg.com/media/DMBY58jU8AAUh00.jpg)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 01 Ekim 2020, 21:21:50
Özgür, Ben Baltimore 'de Walters Art Museum da bulunan sayısal Piri Reis Bahriyye 'yi kullanıyorum. Ayrıca Nalan Yakarçelik 'in Deniz Müzesinde bulunan kopyaları karşılaştırdığı bir çalışması var. Keza Sanemoğlu'nun çevirisi ayrıca Yakarçelik'in yardımı ile özellikle Uluburun'un olduğu bölgeyi anlatan  yeni bir çeviri de var.

O zaman sana koyduğun haritalardaki muhtemelen dikkatinizi çekmeyen bir detayı açıklayayım. Haritaya dikkatle bakarsan Alanya Kalesinde doğu tarafında iki kulede , batı tarafında da bir kulede siyah bir duman gözüküyor.

Bu gördüğün duman o kulelerin deniz feneri olarak kullanıldığının işareti.  Zamanında deniz fenerleri yakıt olarak katran kullanılıyordu. Zamnında fenerler gündüz de kullanılıyordu. Katran kullanılmasının bir nedeni de budur. Katran yanarken çok duman çıkarıyor çünkü. YAz aylarında Akdeniz'de görüş mesafesinin 2 mile düştüğü zamanlarda siyah katran dumanı çok iyi iş görüyordu.

Piri reis haritalarında bugünkü modern haritalarda olan her detay var. Gemiler mesela. Gemilerin yönü , tipi ve bayraklarının yönü çok şey anlatıyor. Keza karadaki bayraklar da limanın hakim rüzgarlarını anlatıyor. Piri Reis haritalarını yelkenci gözü ile bakarsanız çok şey görürsünüz.

Dur ben bir konu başlığı açayım en iyisi. Bir forumda olması gereken bir konu başlığı bu zaten


Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Burak Doneray - 01 Ekim 2020, 21:32:39
Burak mühürün önemi şurada;

Mühür Nefertiti'nin firavun olduğunu kanıtlıyor. Oysa Akenaton 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olup olmadığı ya da akibeti bilinmiyordu.

Bu mühür Nefertiti'nin firavun olduğunu kanıtlıyor. Arkeolojik açıdan önemi burada.

Yoksa mühür tek başına elbette Nefertiti'nin teknede olduğunu göstermiyor.

Burada anlatmaya çalıştığım bu konuya dikkat çekmek ile ilgili.

Kleopatra ve Nefertiti dünya genelinde isimleri en iyi bilinen iki kadın Mısır firavunu. Her ikisi de Mısır tarihinin çok çalkantılı döneminde firavun olmuşlar.

Tarihle ilgilenmeyen kişiler bile bu iki isimi bilir neredeyse bütün dünyada.

Şimdi elin adamı hepi topu bir balıkçı teknesi buluyor ve bunun yaşı İsa'nın yaşadığı döneme denk geliyor diye tekneyi İsa'nın teknesi diya adlandırıyorlar.

Bunun ülkelerin kültürel turizmi için ne kadar önemli olduğu malum. Şimdi bizde bulunan batık Nefertiti ile aynı dönemde olmak ile kalmayıp , içinden bir de Nefertiti mührü çıkıyor ve bu bir firavun mührü.

Uluburun batığı bilimsel çevrelerce çok iyi biliniyor. Ama tarih ile ilgili olmayan büyük çoğunluğun bu batıktan haberi bile yok.

Yani İsa 'nın döneminde bulunan bir balıkçı kayığı İsa 'da işte böyle kayıklara biniyor olmalı diyerek hiç bir arkeolojik kanıt olmadığı halde bu şekilde adlandırılabiliyorsa biz haydi haydi bu tekneye Nefertiti batığı die isim takarız diye düşünüyorum.

BU vesile ile bu ve bu tür yazıları neden yazdığımı da özetleyivereyim. Denizcilik ve sualtı arkeolojisi ile ilgili hafif yazılar yazıp bu konuya dikkat çekmeye bir bilinç oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü bir çok antik liman yerleşima açılmış durumda. BU konuda bir kamuoyu yaratmaya çalışmak ve bu değerlere dikkat çekmeye çalışıyorum.







Ben ilgiyle okuyorum sadece populist bir şey gördüğümde şaşırıyorum. Arkeoloji milletler üstü siyaset üstü bir şey Dünyadaki  tüm insanların kültürel hazinesi böyle bir şey varsa emin ol tüm dünya yazar bunu kimse saklamaz.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Burak Doneray - 01 Ekim 2020, 21:40:42
Özgür ekledim senin resmi bir koruma yada boyut sorunu var sanırım ekran görüntüsünü alıp ekledim bende diğer türlü olmuyordu.

(https://i.hizliresim.com/LQR6R5.jpg) (https://hizliresim.com/LQR6R5)
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 02 Ekim 2020, 02:54:40
Ben ilgiyle okuyorum sadece populist bir şey gördüğümde şaşırıyorum. Arkeoloji milletler üstü siyaset üstü bir şey Dünyadaki  tüm insanların kültürel hazinesi böyle bir şey varsa emin ol tüm dünya yazar bunu kimse saklamaz.

Kimse bir şey saklamıyor zaten. Uluburun batığı özellikle Nefertiti Mühürü yüzünden bu yüzyıldaki en önemli arkeolojik çalışmalardan sayılıyor. Ancak ben yaptığım okumalardan Arkeolojik disiplinler arasında bir rekabet olduğunu da düşünmüyor değilim.

G.F. Baas yazdığı kitapta açıkça antik Mısır tarihçilerinin Nefertiti'nin firavun olduğunun kanıtının Anadolu kıyılarında bir batıkta bulunmasına ne diyeceklerini soruyor olması buna güzel bir örnek.

Gelelim popilist yaklaşımlara. Tarih ve arkeoloji  özellikle bizim toplumumuzda eğitim sistemimizden de kaynaklı olarak çok karşılık bulmuyor. Özellikle gençlere sıkıcı geliyor bunlar. Tarih sevmeyen bir kişi için Nefertiti'nin mührünün Uluburun'da bulunması bir şey ifade etmiyor.  Oysa özellikle denizcilik tarihi ile ilgili
antik limanlar , batıklar ile ilgili  bir bilinç oluşturmak gerekli. Bu da işte benim yazdığım gibi belli bir temele dayanan popilist yazılar belkide bu ilginin uyanmasına bir katkı sağlar.

Nefertiti'ye ne olduğu Mısır tarihinin en gizemli sorularından birisi. daha önce de yazdığım gibi adamlar Mısır'da bir kadın mumyası bulduklarında önce Nefertiti 'mi diye bakıyorlar. O derece merak uyandıran bir konu.

Nedeni Nefertiti'nin kocası Akenaton 'un ilk tek tanrılı dini kurmuş olması. Akenaton bu yüzden yeni bir başkent kuruyor. Yeni tapınaklar yaptırıyor ve bu yüzden eski dinin rahipleri ve bu rahiplerin temsil ettiği kitle ile ters düşüyor. Nitekim öldükten sonra Mısır 'daki tüm yazılardan ismi siliniyor.

Şİmdi bu kadar ilgi uyandıran konu ise Akenaton'un mumyası, oğlu Tutankhamon 'un mumyası birinci dereceden akrabaların mumyası bulundu ama Nefertiti yok!

İşte Uluburun'daki mühür Nefertiti 'nin Akenaton'dan sonra firavun olduğunu kanıtlıyor. Muhtemel kısa bir süreliğine yapmış olmalı. Çünkü sonrasında oğul Tutankhamon firavun oluyor. Oysa şu dakikalarda dahi herhangi bir sayısal ansiklopediyi açsanız akenaton 'dan sonra oğlu Tutankhamon un firavun olduğu yazılı.

Mısır'da Akenaton 'un ölümü ile ciddi bir karışıklık yaşandığı açık. Bu süreçte Nefertiti 'nin ülkeden yeni bir koloni kurmak için gerekli malzme ile kaçmış olması pekala mümkün. Bence kaçabileceği tek bir yer vardı. O Anadolu.

Süleyman Özkan 'ın Anadolu 'da bulunmuş eski Mısır eserleri ile ilgili bir çalışması var. Buluntular sıralanmış ve bulunanlara bakılarak Akdeniz kıyı bandında bulunan birçok antik kentin henüz kazılmadığını ancak kazılar ilrledikçe bir çok antik Mısır eserinin bulunmasının ciddi bir olasılık olduğunu yazıyor.

Uluburun gerçekten gizmli bir batık. İçinde bulunan 26 adet taş çapa bunun en önemli kanıtı. Dönemin bilinen limanlarında demirleme bugün kullandığımız tonoz sistemi gibiydi. Daha önceden atılmış olan taş çapalara bağlanıyordu tekneler. O yüzden gerek Kyrenia gerekse Gelidonya batığında bu sayıda taş çapa bulunamadı.

Keza dönemin iş tekneleri az mürettebat ile kürek dahi olmadan belli ve çok iyi bilinen güzergahlarda seyir yapıyorlardı.

Oysa Uluburun daha çok bir keşif gemisi gibi. daha önceden bilinmeyen koy ve doğal limanlara girebileceği düşünüldüğünden ve bu hiç kullanılmayan limanlarda çapa gerekeceğinden bu kadar çok çapa taşıyor olmalı. Ağzına kadar çeşitli yükler ile doldurulmuş bir antik çağ teknesinde 26 adet çapa hiç anlamlı gelmiyor açıkçası. son derece deneyimli bir kaptan tarafından idare edilfiği kesin olan bu teknede kaptanın gereksiz yere ağır taş çapaları taşımayacağı çok açık.

Kaptanın deneyimli olduğunu da nereden çıkardın diyecek olursanız yüklerin dağilımına ve nasıl düzgün yerleştirildiğine bir bakın derim o zaman. Yük titizlilikle yerleştirilmiş bu çok açık.

Yükün doğru yerleştirilmesi salması olmayan karinası düz bir tekne için hayati önem taşıyor olmalıydı. Bunun titizlikle yapılmış olması ve neredeyse 3500 yıl sonra bile dağılmadan duruyor olması kaptanın deneyimine en büyük delil bence.







Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 10 Ekim 2020, 00:44:54
fotoğraflar kaymış.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Aygün Özçer - 12 Ekim 2020, 16:54:44
İlgiyle takip ediyorum, Elinize sağlık;
Uluburun batığı ile ilgili bir proje de altta var.
Eski çapalar vs.
http://360derece.info/antik-donemde-cipalar-ve-demirleme
selam ve sevgiler
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 14 Ekim 2020, 06:03:09
fotoğraf boyutlandırmasını düzeltebilirmisiniz lütfen?
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 15 Ekim 2020, 22:39:47
Teşekkür ederim Aygün bey. Verdiğiniz link de önemli bir çalışma. Çapalar bizlere o dönemden kalan en önemli ipuçları.

Uluburun batığında kıç bölümde bulunan çapaların dizilimi sayesinde en son demir attığı liman üzerinde yorumlar yapacağız pek yakında.

Piri Reis haritalarından faydalanarak oluşturacağımız batış senaryosu sonrası bu sefer geminin son limanını bu çapalar sayesinde bulabileceğiz belki de.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 19 Ekim 2020, 19:23:19
Evet. Şimdi bakalım elimizde ne var;

Öncelikle Nefertiti çapaları teknenin başında değil kıç tarafında duruyordu. Yani teknenin yönü açık deniz değil
Anadolu kıyılarına bakıyor.

Nefertiti neredeyse tamamen yüklüydü. Üstelik yükü korumak için teknede yeterli sayıda savaşçı da bulunuyordu.

Yük, çok düzgün ve bilinçli yerleştirilmişti. Bu işini iyi bilen bir kaptan ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Çünkü seyir sırasında yükte en ufak bir kayma zaten karinası düze yakın olan geminin batması ile eş anlamlı.

Direk dibindeki çapaların dizilişi bu açıdan çok önemli. İskele tarafında bulunan çapaların toplam ağırlığı sancak taraflardakilerden daha fazla. Bu durum neden yükün bu derece titiz şekilde dizildiğini de anlamamıza imkan veriyor. Eğer yük düzgün şekilde dizilmemiş olsa bu ağırlıklar bir işe yaramazdı.

Bir görsel paylaşayım ki daha iyi anlaşılsın.

(https://1.bp.blogspot.com/-FEXfUhbvwYs/XkAjmRtTJ_I/AAAAAAAAD2c/0MsrKywWYOkEwKJ76DloL4v63c4W2yPyQCLcBGAsYHQ/s640/uluburun_%25C3%25A7apalar.png)


Bu durumda yelkenli batmadan önce iskele kontra gidiyordu diye yorum yapmak mümkün bu durumda. Balastın nasıl kullanıldığını da gösterelim.

(https://1.bp.blogspot.com/-SN2lR-iYGkU/XkAaJzNOcPI/AAAAAAAAD1U/s0WABNBQ9csB2gz_bnIAjrKwMsthSllsQCLcBGAsYHQ/s640/100-Figure3.7-1.png)

Balastın bu durumu yelkenlerin açık olduğunun da bir kanıtı.


(https://1.bp.blogspot.com/-zIuVVFGLl1c/XkAjQfSBnGI/AAAAAAAAD2U/xh78KDvVlWoJOeRSYdA0lYrcbVr0xXLFQCLcBGAsYHQ/s640/6ea10338d641cf0e71d0f2ad398e0925.jpg)

Yani bu görüntünün tam tersi. Rüzgar iskele tarafından yani karadan esiyordu  ve hafif hava seyri yapılmaktaydı tekne yara almadan hemen önce.

Teknenin batış pozisyonu iskele tarafına 10 derece yatık vaziyette kıç taraf aşağı doğru ve iskele kıç omuzluğunda bulunan yükler tamamen dağılmış vaziyette. Bu durumda teknenin deniz tabanına iskele kıç omuzluktan ilk olarak çarptığını düşünmek mümkün.

Diğer taraftaki yüklerin hiç dağılmamış olması teknenin kıç omuzluk dışında dağılmadan ve bir bütün olarak deniz tabanına oturmuş olduğunu gösteriyor.

Mürettebat muhtemel direk dibinde iki yelkenci , kıç tarafta kaptan ve dümenci maksimum 4 kişi olmalı.

Kaç yolcu ve savaşçı vardı? Bunlar için biraz daha ders çalışmak gerekecek sanırım.

Şimdi gelelim için en sır dolu kısmına. Teknede neden bu kadar fazla çapa vardı? Artık biliyoruz ki antik çağlarda demir yerlerinde aynı bugün tonoz sistemi gibi taş çapalar atılmış vaziyette bulunmaktaydı. Yani Nefertiti eğer sıradan bir ticaret gemisi olsaydı teknede asla bu kadar taş çaoaya gerek olmazdı. ÇÜnkü zamanın ticaret gemileri az personel ile çok iyi bilinen limanlar arasında çok iyi bilinen mevsim ve hava şartlarında seyir yapmaktaydılar.

Teknede 22 ve 24 kg ağırlığında iki küçk çapa da bulundu. Bunlar teknede bulunan bir flikanın çaopası olabilir diye yorum yapan akademik çalışmalar okudum. Oysa bu teknelerde hiç filika bulunmuyordu. Bunu antik çağlardan kalma seyir notlarından çok iyi biliyoruz.

Bunlar klavuz çapalardı. Yani Çapanın ilk bırakılacağı noktaya bu hafif çapalar önce atılıyor sonra daha büyükleri atılıyordu sırayla. Klavuz çapaların pozisyonu daha önceden kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili bir bilgiye ulaşmamızı engelliyor.

Ancak çapaların çokluğu bize şu bilgiyi kesinlikle veriyor. Nefertiti birden fazla bilinmeyen limana uğramak üzere yola çıkmıştı ve seyrin hemen başında idi. Belki bir limanda demirlemiş olabilir en fazla.

Peki kaç limana uğrayacaktı? Bunu bize sadece çapa sayıları veremez elbette. Bun destekleyen başka bir kanıta ihtiyacımız var. Yükün dizilişi.

Madem kaptan bu kadar deneyimli, yükü mükemmel bir şekilde yerleştirmiş ve birden fazla limana uğrayacağı belli, bu durumda muhtemel duracağı limanlar da belli olmalı.

Taşınan yükün bir özelliği var. Kalay ve Bakır. Yani bunlar tek başlarına hiç bir işle yaramıyorlar. Beraber boşaltılmaları gerekiyor. O zaman bakınız yük bize neler söyleyebilir.

1 Uzun bir rota birden fazla ancak bilinmeyen limanlarda demirleme ve son ve tek limanda boşaltma

2 uzun bir rota birden fazla bilinmeyen liman ve bu limanlarada kısmı boşaltma.

Yükün ağırlığı ve yerleşim şekli ve çapalar bize binlerce yıl önceden fısıldayacaklar..
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 20 Ekim 2020, 08:02:58
Dün gece yük dağılımını tekrar çalıştım. Açıkçası yeni okumalar yaptıkça daha farklı bakış açıları geliştirebiliypr  insan. İlk okumalarda ilginizi çekmeyen kimi detaylar sonrasında önem kazanıyor. Yük dağılımı bu açıdan  tekrar incelemeye değer gözüküyor.

Yük dağılımı ile birlikte bir detay daha ilgimi çekti. Batıkta 9 adet mühür bulundu. Mühürlerin üzerindeki figürleri çalışmaya başladım. Kimileri çift mühür yani birden fazla mühür tek bir kişiye ait olabilir.

Bulunan eşyaları tekrar inceleyince mühürler gibi biirçok kıymetli kişisel eşyanın öylece bırakılmış olduğunu görüyorsunuz.

Hatırlayacaksınız Synesius meşhur mektubunda kaptanın batma tehlikesi geçirdiği sırada tüm yolcuları uyardığını ve yolcuların boyunlarına kıymetli eşyalarını asarak korku ile beklediklerini yazıyordu. Hatta boyunlarına asabilmeleri için kordon bile dağıtılmış gemide.

Oysa Nefertiti gemisinde mühürler de dahil olmak üzere bırakılmış öyle çok kişisel kıymetli eşya var ki.

Bu bize Nefertiti'nin beklenmeyen bir sırada batmış olabileceğini gösteriyor.

Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Cenk Ayvaz - 20 Ekim 2020, 09:23:22
Baska bir bakis acisi getirmek istiyorum. Acaba bahsettigimiz tekne dogal yollardan mi yara alip batti?
Gemi batarken herkes diger dunya icin degerli esyalarini boyunlarina astigini ama bu teknede boyle.bir olay olamadigini belirtmissiniz. Eger dediginiz gibi tekne Nefertiti'nin gemisi ise ve dusmanlari tarafindan yakalanip icindeki herkes esir olarak, hic bir esyalarini alamadan, tekneden cikartilmis ve sonrasinda tekneye zarar verilip batirilmis da olabilir.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 20 Ekim 2020, 12:47:43
Cenk bey her şey mümkün. Belki de Patara askeri limanından kalkan triremelere yakalandılar. Ya da yakalanmamak için tekneyi kendileri batırdılar. Öyle çok senaryo var ki. Hepsi de mümkün. Ben bu geminin o dönem tarihin önemli bir kavşağında battığına inanıyorum. Batmasaydı her şey çok farklı olabilirdi belkide.

Teknenin battığı yerin batık ya da kayalık, bir şekilde Piri Reis portalanlarında gösteriliyor olması çok önemli bana göre. sonuçta konunun uzmanları değiliz ama bu tekne ile ilgili ileride ya da mevcutta  ciddi başka yazılı kanıtlar  bulunacağına inanıyorum açıkçası
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 21 Ekim 2020, 11:41:12
Ersin,
Piri haritasında görülen Uluburundaki iki kayanın üstünde bir yazı yazıyor, sanırım Osmanlıca (Arapça olarak gugıla çevirtmeye çalıştım olmadı), onu tercüme edebilsek bir fikir verir belki?
Bu haritaların tercüme edilmişleri yok mu bi yerlerde?

öZgür (mobil)

Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 21 Ekim 2020, 12:11:04
Var:)  Aspire Petre yazıyor. Esper Panda olarak da tercüme edenler var. Sanemoğlu çevirisi son derece başarılı bu konuda . Ama baskı kalitesi çok kötü maalesef. Bulamaz isen yollayayım sana. Bana ve Kamil abiye (Kurdoğlu ) na Kaan Özkan yollamıştı. Kamil abi bu konulara en az benim kadar ilgi duyardı. Ben isteyince O da istemişti Kaan 'dan. Nur içinde yatsın. Çok güzel insandı.

Bu arada bu işin sonunda Osmanlıca çalışmaya başladım. son derece basit. Harab  gibi bir kelimeyi okuyacak kıvama geldim. Çok zor gelmedi açıkçası. En azından kısa kelimeleri ve sayıları okuyacak hale gelmek lazım.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Ersin Böke - 21 Ekim 2020, 12:18:41
Benim amatörce ilgilendiğim konularda dahi Piri Reis portalanları şaşırtıcı bilgiler veriyor. Farklı kaynaklar ile çapraz sorgulama gibi çakıştırdığınızda Piri Reis hep başvurulacak en gelişmiş tarihi kaynak olarak duruyor.

Sanemoğlu çevirisi son derece başarılı. Ancak seçilen kopyalardan birisi yanlızca. Bence her bir kopyanın çevirisi yapılıp  karşılaştırması yapılmalı. Böylece ortaya Piri Reis 'in orjinal ömetnine daha yakın bir sonuç elde etmek mümkün olur.
Başlık: Ynt: Eski Zaman Denizcileri
Gönderen: Özgür Ökten - 21 Ekim 2020, 16:21:40
Haa, "esmer panda" o muymuş! :)

Tamam işte, adam esmer bir uzakdoğulu kıza aşık olmuş, onun için adaları çizmiş oraya! :D