Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Doğan Erbahar - 12 Ekim 2019, 23:03:00
-
Norveç'li bir adamın videosuna denk geldim. 2 hafta önce yüklemiş. Hava raporundan 10 kuvvetinde eseceğini duymuş, bile bile girmek için batıdaki bir adaya gidip bekliyor sonra da deli rüzgârı arkasına alıp geri dönüyor. Yani adrenalini seviyorum, teknemi ve suları tanıyorum, bile bile girdim deyince iyi halt yemişsin dedim. Denizle oyun olur mu bilemiyorum, gerçekten "iyi denizcilik" göstergesi mi bu şimdi??
Videosu aşağıda yorum sizin:
-
Söylenecek, yorum yapılacak o kadar çok şey var ki !!!!
Filmin 23'09 limana girerken teknenin iskele tarafında rıhtıma aborda olmuş çift direkli bir tırandil var mesela. (Algıda seçicilik). Tiryaki'nin " Tırandil okyanusa çıkar mı?/ Geçer mi?" sorusuna yanıt olabilir.
"Korku bilmemekten kaynaklanır, bilirsen korkuyu yenersin" mealinde bir yorumu var Erik Aandraa'nın. Daha filmin başında kendisini, teknesini, çevresindeki denizleri 27 yıldır iyi tanıdığını, limitlerini bildiğini büyük harflerle vurguluyor.
Tekne 1980/90 yılların geniş karınlı, dar kıçlı, el yatırması, muhtemelen en az 5 santimlik et kalınlığı olan, o yılların "daşş gibin" teknelerinden biri. Yani henüz polyester tekne fabrikaları tasarımların denizcilik kalitesinden taviz vermemiş, tava kıçlı, geniş iç hacimli, yüzer lüx meskenlere dönmemişler.
Bu Norveçli Erik'i eleştirmek tümü ile olaya nereden baktığımıza bağlı. Hiç denk gelmemiş olsa da Merem, Erol, Ömer ile Marmara'da lodos seyri yapamadım, çok isterdim. Yelkenli bir teknesi olup da sadece frişka rüzgarda sahil boyu volta atmak, "piyasaya çıkmak", rüzgâr 15-20 knot'lara gelince sadece cenovayı kullanmak, hemen her havada kolayına geldiği için ana yelkeni açmamak kendine "yelkenciyim" diyenlerin tarzı olmamalı. Teknenin ve kullanıcısının sınırları içinde teknenin de yelkenin de hakkı verilmeli.
Denize mecbur deniz emekçileri dışında kalan biz yelkencilerin uzun seyirlerimizde kişisel limitlerimizi test etmemiz, kendimizi, doğayı tanıma çabalarımız belki de, artık iyice doğadan koparılmışlığımıza bir baş kaldırı, bir var olma ispatı oldu.
Fırtınada, bir yelken teknesi ile denize çıkmanın zor ve çetin bir dağ tırmanışından çok da farklı olduğunu düşünmüyorum.
-
Adrenalin bağımlılığı diyorlar ya, kimi araba ile yapıyor, kimi dağ bisikleti ile yapıyor benzer şeyleri.
Neticede bilerek ve bunu videoya çekebilecek kadar planlı programlı yapıyor olması adamın iyi denizci olduğunun göstergesi bence.
Elbette bu aşırı (ekstrem) işlerde şans faktörü büyük yer tutuyor. (ki işi heyecanlı yapan da bu belirsizlik zaten!)
Ne kadar iyi olsan da bir dalganın bordanda patlayıp seni alabora etmesi veya bişeyleri koparmasını hesap edemezsin. ama olursa ne yapacağını bilmek ve buna hazır olmak iyi denizciliktir.
-
Adamın teknesi bir Contessa 35, adam da anladığıma göre her zaman tek başına gezen oldukça tecrübeli biri, biraz da hesaplı delilik var anlaşılan ;D ;D
-
NBJS. Erik A. uzun zamandır youtube videolarını izlediğim bir yelkenci. Sadece rüzgar ve dalgayla değil soğukla da savaşıyor.
-
İzledim, kanalına da abone oldum, bir kaç videosunu daha izledim. Tirhandili de gördüm. Çok kuzeyde olmasalar, çok güzel yerler. Adama gelince belliki standartların çok üstünde bir tecrübesi var.
Ama kafası kabak ve o havalarda kafa çıplak geziyor. Ortak özelliğimiz benimde kafa çıplak, ama ben takkesiz çıkamıyorum. Onu bir sormam lazım kafaya bir şey falan mı sürüyor. ;D ;D ;D
-
NBJS'nin açılımı da "No bullshit just sailing". Yani öyle takipçi kasıyim diye bikinili hatun filan yok bu kanalda diyor. Sadece yelken ve seyir. Zaten iklim de müsait değil ;D
Ahmet Reis deyince fark ettim aynı dertten muzdarip biri olarak :) doğal bir bağışıklığı var herhalde.
-
Kamara girişi açık , görüş güzel , Otopilot abrıyor. Daha ne de istiyor bu adam. :)
-
İlgi ile izledim.Faydalı bir paylaşım eksiklerimizi ve geliştirmemiz gereken yönleri göstermesi açısından.
-
Tırhandili gördüm hatta klasik kıllığımı yapıp o mizana var ya diye sövdüm de :))
Benim en çok gıpta ettiğim kısım adamın otopilotu oldu. Bende Simrad'ın bayağı pahalı ve janjanlı bir modeli var ama 6-7 havadan sonra hiç hayrını göremedim. İp gibi gidiyor adamın teknesi.
Videonun tamamından çıkarttığım ise, denizci olmakla denizci doğmak arasındaki uçurumun büyüklüğü. Bu adamlar denizci doğuyor. Memleketin DNA'sında var...
Dahası, her noktasında tekne bağlayacak korunaklı iskeleler var. Biz parasıyla bulamıyoruz desek yeridir.
Teşekkürler paylaşım için.
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Adamın yaptığı şeyi küçümsemeden, bir şerh koymak isterim;
dönüş yolunda girdiği hava 10 kuvvete (>48knot) benzemiyor. (başlarda bi yerde 40-43 knot diyor ama o kadar bile değil gibi..)
dalgalar tam fırtına sonrası dev dalgalar ama rüzgar sakinleşmiş gibi..
10 kuvvet havada bir kere denizde oldum, rüzgaraşağı gitsen bile aynı orsa gibi ıslanıyorsun, rüzgar denizin üstündeki dalgaların hepsinin tepesini kopartıp uçuyor, tüm denizin yüzeyi uçuşan serpinti ile kaplı, bembeyaz oluyor. Deli bağlar gibi bağladığın bimini demirlerini söküp gelmeye, kapatıp bağladığın serpinti körüğü şahlanmaya çalışıyor.. bayrak bile kumaşını yırtacak kadar çırpınıyor..
Öyle yarım yamalak bağlanmış uçuşan bir ana yelken, serpinti körüğü yerinde, kapı pencere açık ve kel kafa ile yapılacak iş değiş yani! :)
(Ek not: 50'li rakamları görmüş olsaydı o kadar kamerası, donanımı ve hazırlığı olan adam mutlaka rüzgar göstergesini çekerdi!)
-
Evet Özgür, kabak kafa kısmına ben hala takılmış vaziyetteyim.
Benim de dikkatimi çekti fakat bir kaç yerde gördüğüm rüzgar 50+ idi. Özellikle limandan tepeden denizi çektiği bölüm iyi bir fırtına görüntüsü taşıyordu. Seyrin bir bölümü havanın artık kalmaya başladığı kısma aitti Dalga rejimi keyifli ve aralıklı idi, belki bundan dolayı biz havayı daha düşük hissediyor olabiliriz.Çok çalkantı da yoktu. En çok hava bastırırken limandan ayrılmadı zaten, ölü şehir gibi bir yer, dışarıda kimse yok, çok ilginç! Metrekareye kaç adam düşüyor acaba? . Sonradan ayrıldığı sabah tekne usturmaçaları o kadar ezmiyordu. Hava kuzeybatı olmasına rağmen rahat çıktı. Bu bağlam da Özgür'ün gözlemi de önem arzediyor.
Fakat adam standardın çok üstünde, tekne de öyle.
Ben asıl coğrafya ya vuruldum, güzel yerler be.
-
Bende konuşayım
Bir alemi varmı göz göre göre içine girmenin o havanın. Açık denizde yakalanırsın, amennna
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Benim de dikkatimi çekti fakat bir kaç yerde gördüğüm rüzgar 50+ idi. Özellikle limandan tepeden denizi çektiği bölüm iyi bir fırtına görüntüsü taşıyordu.
Hah! işte bravo abi, benim de dediğim bu, tepeden deniz fenerini çekerken hava 10 kuvvet esiyordu, heryer bembeyaz, dalga rüzgar ile kırılıyor ve uçuşuyor.. ama adam denizdeyken bu rüzgar yoktu..
neyse..
Dediğin gibi muhteşem bir doğa, çok sert ama çok güzel! :D
Birkaç foto ile şenlendirelim;
(https://i.ibb.co/ZG91CPp/indir.jpg)
(https://rovar.no/wp-content/uploads/sites/2/2018/05/DJI00014_header.png)
(https://rovar.no/wp-content/uploads/sites/2/2018/05/Hotell_Mork_frontpage.png)
Bu iki foto ise aynı Røvær adasında 1908 yılında çekilmiş!
(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/7a/Havnen%2C_R%C3%B8v%C3%A6r_-_fo30141512180036.jpg/1280px-Havnen%2C_R%C3%B8v%C3%A6r_-_fo30141512180036.jpg)
(https://i.pinimg.com/originals/c3/d1/8c/c3d18c5dcb36912edfd72425b15bb10c.jpg)
-
Bunlar da videoda görülen sahneler;
(https://i.ibb.co/hRgVJ2q/rovear1.png)
(https://i.ibb.co/vP4sPBR/rovear2.png)
ve kaçıranlar için meşhur tirhandil efenim! :)
(https://i.ibb.co/8dy51YY/norvecte-bir-tirhandil.png)
-
1997 senesi Ağustos ayında 35 gün süre ile bu bölgede bulundum.
Danimarkalı bir Doktor arkadaşımla çok geniş bir alanda Bergen- Stavenger arası geniş bir bölgede Sağlık Ocağı hekimliği benzeri bir görev yaptık.
Haegesund un kuzeyinde Skavenik de fiyorda bakan çok güzel bir evimiz vardı.
Bölge hastanesinden altımıza verilen 4x4 Toyota jeep ve telsiz vardı. 24 saat boyunca çağrılan her vakaya gidiyorduk.
Reyhan ve oğlum Sinan -ki o zaman 11 yaşındaydı- da benimleydi, her gün balık tutardık.
Geceleri sabaha kadar şömine başında kuzeye bakar tam olarak kararmayan geceyi seyrederdik..
Daha sonra orada yerleşmemizi önerdiler.. O zaman ki aklımızla kabul etmedik..
Çok güzel yerler, mutlaka görmenizi öneririm..
.......................
Kusura bakmayın konu yelken ve fırtına seyriydi ama dayanamadım, anılarım depreşti, paylaşmak istedim..
-
Olmamış. Becerememiş!
Bizim lodoslar çok daha sertti... )))
Şaka bir yana Cem Gür de övgüyle bahsetmiş sağolsun ama ben Özgür'e katılıyorum.
Bence burada 10 kuvvet devamlı esen bir rüzgar değil de 30-40 aralığında esen rüzgardaki seyir videoları izledik.
Eğer sağanakta bile 48-50 olaydı bence kesin kameradan izlerdik.
Ama kamera görüntüleri özellikle deniz durumu ile ilgili çok yanıltıcı oluyor. Baştan belirteyim...
10 kuvvet demeyelim de knot olarak ifade edeyim, şimdiye kadar seyirde sadece 3 kez 55 knot üstü hava gördüm.
Çok fena şeylerdi. Limanda hazırlanılıp içine girilecek şeyler değil.
Ama coğrafya çok etkileyici...
Eyüp Ağabey eğer kalsaydın, şimdiye lacivert bir svanın güvertesinde ama titreye titreye dolaşıyordun )))
-
Eyüp Ağabey eğer kalsaydın, şimdiye lacivert bir svanın güvertesinde ama titreye titreye dolaşıyordun )))
Ama bir tabloda üşüyor olurdu.
-
Ama kamera görüntüleri özellikle deniz durumu ile ilgili çok yanıltıcı oluyor. Baştan belirteyim...
Evet bu da çok doğru tespit, bizim için zorlu heyecanlı bir seyirden sonra eşe dosta videoları gösterince "ee?" derler ya hep! :)
-
Söylenecek, yorum yapılacak o kadar çok şey var ki !!!!
Filmin 23'09 limana girerken teknenin iskele tarafında rıhtıma aborda olmuş çift direkli bir tırandil var mesela. (Algıda seçicilik). Tiryaki'nin " Tırandil okyanusa çıkar mı?/ Geçer mi?" sorusuna yanıt olabilir.
"Korku bilmemekten kaynaklanır, bilirsen korkuyu yenersin" mealinde bir yorumu var Erik Aandraa'nın. Daha filmin başında kendisini, teknesini, çevresindeki denizleri 27 yıldır iyi tanıdığını, limitlerini bildiğini büyük harflerle vurguluyor.
Tekne 1980/90 yılların geniş karınlı, dar kıçlı, el yatırması, muhtemelen en az 5 santimlik et kalınlığı olan, o yılların "daşş gibin" teknelerinden biri. Yani henüz polyester tekne fabrikaları tasarımların denizcilik kalitesinden taviz vermemiş, tava kıçlı, geniş iç hacimli, yüzer lüx meskenlere dönmemişler.
Bu Norveçli Erik'i eleştirmek tümü ile olaya nereden baktığımıza bağlı. Hiç denk gelmemiş olsa da Merem, Erol, Ömer ile Marmara'da lodos seyri yapamadım, çok isterdim. Yelkenli bir teknesi olup da sadece frişka rüzgarda sahil boyu volta atmak, "piyasaya çıkmak", rüzgâr 15-20 knot'lara gelince sadece cenovayı kullanmak, hemen her havada kolayına geldiği için ana yelkeni açmamak kendine "yelkenciyim" diyenlerin tarzı olmamalı. Teknenin ve kullanıcısının sınırları içinde teknenin de yelkenin de hakkı verilmeli.
Denize mecbur deniz emekçileri dışında kalan biz yelkencilerin uzun seyirlerimizde kişisel limitlerimizi test etmemiz, kendimizi, doğayı tanıma çabalarımız belki de, artık iyice doğadan koparılmışlığımıza bir baş kaldırı, bir var olma ispatı oldu.
Fırtınada, bir yelken teknesi ile denize çıkmanın zor ve çetin bir dağ tırmanışından çok da farklı olduğunu düşünmüyorum.
Abi inanmayacaksınız ama o tirhandilin sahibi ile instagram üzerinden tanıştım. Uzunca bir süre de arması üzerine soru sordu bildiğim kadarıyla yardımcı oldum... :D :D :D
-
Ama kamera görüntüleri özellikle deniz durumu ile ilgili çok yanıltıcı oluyor. Baştan belirteyim...
Evet bu da çok doğru tespit, bizim için zorlu heyecanlı bir seyirden sonra eşe dosta videoları gösterince "ee?" derler ya hep! :)
Ben defalarca , çok güzel videolar çektim fakat hemen sonrasında kendim izledim. Videoya bakıyorum başka dışarı bakıyorum başka. Bu yüzden bıraktım video işini , artık ortamın görüntüsü bizim hafızalara. Nasıl olsa bir sürü böyle videolar çeken var zaten. Bizde onları izleriz.
-
Eric bu sefer shetland adasına viking festivaline gidiyor. Çekimler harika.
-
Hemen peşi sıra shetland Adasında Faroe adasına gidişi var izlemenizi öneririm. Linki ekte.
-
Enteresan adam.
Bu arada Faroe adları yolunda Alman bir markadan bahsetti. Kablosuz be kendi solar paneli ile beslenen rüzgar gülü. Aplikasyon ile telefona da bağlanıyormuş. Fiyatına bakılmasında fayda olabilir. Tabi teknenin pupasında bir düzenek yapmak gerekir
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi