Heyamola Hey
Limanlar, Marinalar, Barınaklar, Demirleme Yerleri ve Korunaklı Koylar => Barınaklar, Marinalar, Demirleme Yerleri ve Korunaklı Koylar => Konuyu başlatan: Ahmet Kabaalioğlu - 07 Eylül 2018, 22:50:59
-
Tekne nerede olmalı? Evet mesainiz var ve çalışmak zorundaysanız tatiliniz çok kısa ve zamanlaması sorun teşkil ediyorsa , tekne nerede olmalı? Hafta sonu gidebilmek için yaşadığınız şehirde mi? yoksa yurdumun güzel tatil beldelerinden birinde mi? Yaşanılan şehiri tatil beldeleri olarak düşünmeyelim lütfen. İstanbul, İzmit gibi şehirleri göz önünde bulundurarak yorumlayalım.
Soru şu aslında, güneydeki cennet koylarda kısa kısa tatiller mi, yoksa İstanbul'da her hafta sonu teknede bulunmak mı?
-
1 saat 20 dakikada marinadayim. Daha önce Masal 1 yıl Karacasöğüt 'teydi. Kesin kararım; elimin altında olacak. Kesin.
-
Kapınızın önü sayılacak bir mesafede değilse unutun gitsin ; aslında satın gitsin ! Ona da yazık, reisine de... ?0-?
-
Cemre'yi ilk aldığım yıllarda Bağlama parası ağır geldi Tirilye de para vermeyeceğim için oraya götürdüm.2 sene orada kaldı..Gidip gelmekten yıldım.Üstüne knistin valfe bağlı hortum kelepçesinden yarılıp yavaş yavaş su alıp bağlı olduğu rıhtımda batma tehlikesi geçirince benim soğanım yanımda dursun,burnuma koksun deyip İstanbul'a getirdim..
-
Tamamiyle tercih .
Kimi tekneyi araç olarak görür sadece kısa tatillerde uzakta da olsa gitmekten erinmez.
Kimi Mustafa'nın dediği gibi soğanının yanında olup burnuna kokmasını tercih eder.
Kimi teknesine aşıktır ayrılmaya gönlü elvermez, her derdine katlanır.
Kimisi el mecbur daha ucuza bağlamayı seçer.
Ama, bir büyük annenin dediği gibi her tercih bir vazgeçiştir.
-
Ankara’nın güzel bir yanı varmış demek ki :)
-
Ben Istanbul’da tekneden keyif almıyorum.
Teknede olunca, mavi gök, berrak deniz, huzur arıyorum.
Bunlar Istanbul’da yok.
Sarıyaz yaklaşık 8 yıldır aşağıda (Sığacık, Didim, Kuşadası, Marmaris, Hisarönü)
Bu süre boyunca neredeyse, her yıl bayram izin vb dahil en az toplam 5 hafta yılda teknede geçti.
Hele Hisarönü’ndeyken, her ay bir haftasonu gittim (hem de arabayla) bir tek kere de hava durumuna bakmadım.
Yağmuru da güzeldi, soğuğu da...
Verdiğim bu karardan kışın bile pişmanlık duymadım.
Ama hep teknenin tüm detayını emanet edebileceğim, ustalarla çalıştım. En ucuz peşinde koş(a)madım.
-
Bahçemde
. İzmitte olan birisi tekne almasın kardeşim :) en ufak aktivite için 6-7 saat dümen tutmak zorunda kalıyor insan. Bizim buraya balıkçı kayığı yeter. Ya da en yakın mesafe Karamürsel olabilir.
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180907/8a80534b732e5d30ef2f1aa634336d11.jpg)
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180907/798495367a082ff3ef3bb7001dc7d49c.jpg)
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20180907/7ef494867c2819698cafa22fb97218aa.jpg)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
İstanbul'da tekne sahibi olmak İngiltere'de olmak gibi bişey.. :)
-
Yasadigin sehirde olmali. Benimki yesilkoyde. Her durumda gidebiliyorum. Yazin adalar civari guzel. Bazen hemen cikip floryaya gidip yuzup bir iki saate dondugumde oluyor. Ne olursa olsun tekne benim su ustundeki ozel mulkiyetim. Bana ait bir ada,ulke gibi. Her istedigimde gidebilim dunyadan izole olmaliyim. Her mevsimde. Guneyde tekne sahibi olmak mutlaka guzeldir. Ancak zaman ve butce benim icin sorun olur.
ASUS_X00DD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Tekne, bizim için araba gibi, bir yere ulaşmak için kullandığımız bir araç değildir. O bir tutkudur, bir yaşam biçimidir. Her zaman en kısa sürede ulaşabileceğimiz bir yerde olmalıdır. Mümkünse evimizin önünde olmalıdır, ve dahi evimiz olmalıdır. Olmasa bile sık sık üstünde olmalı ve seyir yapmalıyız. Yoksa tekne almanın bir anlamı yoktur. Senede üç beş kere kullanılacak bir tekne keyiften çok maddi manevi bir külfettir. Kiralamak daha anlamlıdır.
-
Yasadigin sehirde olmali. Benimki yesilkoyde. Her durumda gidebiliyorum. Yazin adalar civari guzel. Bazen hemen cikip floryaya gidip yuzup bir iki saate dondugumde oluyor. Ne olursa olsun tekne benim su ustundeki ozel mulkiyetim. Bana ait bir ada,ulke gibi. Her istedigimde gidebilim dunyadan izole olmaliyim. Her mevsimde. Guneyde tekne sahibi olmak mutlaka guzeldir. Ancak zaman ve butce benim icin sorun olur.
ASUS_X00DD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Ama sizin tekne de bir başka güzel ;)
-
Pek degerli Matay bey. Her zaman dile getiriyorum. Teknede emegi olan sizlersiniz. Ben sadece iyi muhafaza etmeye calisiyorum. Siz bu forumda soyle diyebilirsiniz. Benim bir teknem Yesilkoyde diger teknem guneyde. Dilediginiz zaman seyir yapabilirsiniz. Tekneniz her zaman seyire hazir.
Yasadigin sehirde olmali. Benimki yesilkoyde. Her durumda gidebiliyorum. Yazin adalar civari guzel. Bazen hemen cikip floryaya gidip yuzup bir iki saate dondugumde oluyor. Ne olursa olsun tekne benim su ustundeki ozel mulkiyetim. Bana ait bir ada,ulke gibi. Her istedigimde gidebilim dunyadan izole olmaliyim. Her mevsimde. Guneyde tekne sahibi olmak mutlaka guzeldir. Ancak zaman ve butce benim icin sorun olur.
ASUS_X00DD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Ama sizin tekne de bir başka güzel ;)
ASUS_X00DD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
İstanbul'da tekne sahibi olmak İngiltere'de olmak gibi bişey.. :)
Yorumun ağa babası 
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Ben Tekneyi Bodrum’da güllük marinadan almıştım . Şubat ayıydı. Uçak biletleri git gel 120 tl falandı. Ne yalan söyleyeyim , bodrum gerçekten çok güzeldi . Ancak yazın gidiş geliş ciddi pahalı, oğlan küçük ki hala bir elin parmaklarını geçmez tekne gezisi, kışları iş güç yüzünden gidemeyince bir de elimin üstünde olamayışı ki bizimki ona hiç gelemez , gönül güney dese de akıl Marmara dedi
. Kendi adıma özellikle pratik ihtiyacı apayrı bir sayfa açtı benim için. Hem Marmara’da yelken yapan her yerde yelken yapar demişti bir büyük denizcimiz 
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Benim evime 5 dakika, şimdiki hislerim her an ulaşabilecek bir yerde olması yoksa bir anlamı yok gibi geliyor, bir saatlik yol bile fazla bana. Bir tür evlilik gibi ?0-? Tabii bu işin sonu nerde biter mahkemede mi tımarhanede mi bilmiyorum :D
-
Tayo Mar , aldığım günden beri Marmara 'da idi. Şimdi artık Gökova Ören 'de. Bu yıl orada kalacak.
Tekne sahiplerinin hepsinin farklı nedenleri var sahiplik için. Benim nedenim ise " keşfetme " dürtüsü.
Yelkenli sahibi olmanın benim için tek nedeni var . O da bu. Üstelik sadece yeni yerler değil , yeni insanlar keşfetme dürtüsü.
Ben her yıl , seyir planları yaparken bu sefer kimler ile tanışacağım acaba ? diye de heyecanlanırım. Yaşanmışlıklar derken kastettiğim de hep budur. Bir limanda 15 gün başka türlü nasıl kalır ki insan ?
Bülent bir seferinde bana 5 yıl Gökova da gezdiğini ve hala görmediği koy olduğunu söylemişti.
Benim için Marmara 'da gezip görülecek yer kalmadı. Gezdim her yanını. Üstelik çoğunda da içim burkuldu hep. Cehaleti, görgüsüzlük, kıymet bilmezlik, aç gözlülük, zevksizlik. aklınıza ne gelirse kötü var işte. Canına okumuşuz bu toprakların. Okumaya da devam ediyoruz.
Marmara daha çok bir okul gibi oldu bana. Akıntının önemini, dalga yönünün biranda değişmesinin ne anlama geldiğini, rüzgarı ne bileyim işte daha buralarda paylaştığım pek çok şeyi ben Marmara da yelken yaparken öğrendim.
Ben hayatı tekrarlamayı sevmiyorum. Görmediğim yerleri görmek, başka insanlar ile ahbaplık etmek heyecanlandırıyor beni. Aksi durumda hayatı ıskalıyor , zamanı boşa geçirmiş gibi hissediyorum.
Bu yıl öyle güzel insanlar ile tanıştım ki. Arkadaş biriktirmek gibi bir tabir duydum birisinden. Bu yelken işini bu yüzden seviyorum demişti. Başladığımız günden beri ne güzel arkadaşlar biriktirdik. !
Hem üstelik çoğu da benim gibi yelkenciliği keşfetmek için yapan kişiler. Onlardan çok şey öğreniyor insan.
Ben başkalarının tecrübelerini çok önemserim. Zaman kazanmak olarak görürüm. Aynı tecrübe için benim zaman harcamama gerek kalmaz. Hayatta tek önem verdiğim şey artık zaman. Sadece zaman !
O yüzden Tayo Mar 'ı tekrar Marmara ya getirmek, her yıl götürmek , aynı rotaları yapmak bana zaman kaybı olarak geliyor.
Hem başka bir şey söyleyeyim mi size, hani şu az insan ya da arkadaş ile yetinenler için diyeyim. Hani az adam olsun ama sağlam dostlarım olsun mantığında olanlar için.
ilişkiler yıpranır. siz isteseniz de istemeseniz de yıpranır. İşte bu yıpranmanın tek ilacı yeni dostluklar , arkadaşlıklardır. Yeni arkadaşlar eskilerin de kıymetini arttırır bana göre. Az insan ile yetinmek size sunulmuş devasa bir hazineye hiç dokunmamak gibidir. Az insan ile yetinirseniz , daha alıngan ve kırılgan olursunuz.
Çok insan olursa hayatınızda , onlar size olaylara öyle tek bir cepheden bakmamayı gösterirler. Daha esnek, daha toleranslı , daha huzurlu ve sakin oluyor insan bence.
Yeni yerler keşfetmek ve dost biriktirmek !
Bunun için yelken yapmaktan daha iyi bir yöntem olabilir mi ?
-
Uzun çabalardan sonra tekneyi yakınıma getirdim, işe 10 eve 15 dakika mesafede ve benim tarzım tekneciler için doğrusu bu. Şu sıralar her akşamüstü teknedeyim. Tekneyi yakınıma getirebildiğimden beri ortalama haftanın dört günü tekneye gidebiliyorum. Tekne komşulukları konusunda şanslıyım bu da tekneme gitmeme vesile oluyor, gitmesem zaten arıyorlar. Aynı Mustafa Erol Reis gibi çıkıp bir saatlik yerlere gidip gelebiliyorum. Yılda bir ay sürekli iznim olsaydı kayığı Türkiye'de bile tutmaz nerelere giderdim kimbilir.
Hem başka bir şey söyleyeyim mi size, hani şu az insan ya da arkadaş ile yetinenler için diyeyim. Hani az adam olsun ama sağlam dostlarım olsun mantığında olanlar için.
ilişkiler yıpranır. siz isteseniz de istemeseniz de yıpranır. İşte bu yıpranmanın tek ilacı yeni dostluklar , arkadaşlıklardır. Yeni arkadaşlar eskilerin de kıymetini arttırır bana göre. Az insan ile yetinmek size sunulmuş devasa bir hazineye hiç dokunmamak gibidir. Az insan ile yetinirseniz , daha alıngan ve kırılgan olursunuz.
Çok insan olursa hayatınızda , onlar size olaylara öyle tek bir cepheden bakmamayı gösterirler. Daha esnek, daha toleranslı , daha huzurlu ve sakin oluyor insan bence.
Yeni yerler keşfetmek ve dost biriktirmek !
İnsanlarla tanışmak, onlardan bir şeyler öğrenmek, onlardan yardım almak, yardım etmek başka bir şey, dost edinmek başka bir şey, bu konuda kısmen farklı düşünüyorum.
-
Katlıyorum Ahmet Reisim, kuru kalabalığa gerek yok.
-
Teknemi Marmaris te aldım 3 yıl orada tuttum. Yılda 8-10 kez bazen 2 gün bazen 7 gün gidebildim şartları zorlayarak, 3 yıl sonunda yorucu ve masraflı olduğunu düşünüp İstanbul a getirdim. Şimdiki işyerime yürüyerek 5 dk mesafede, öğlen uğrayıp sağını solunu kurcalıyorum, dinleniyorum, arada bazen gece kalıyorum, yaz kış çok sık deniz e çıkıyorum.. Böyle daha mutluyum ama Güney deki koyları da çok özlüyorum, 3 yıldır inemedim..
Tekne üzerinde olmak, tekne ile olduğunuz yerden daha öncelikli sanki,,,,
-
Nisan ortasından, Ekim ortasına zorunluluklar dışında teknemizdeyiz Hanım ile. Ankara'da 2 yaşlımız dışında bizi karaya bağlayan bir şey de yok. Bir süre sonra çocukların yanına Atlantik geçerek gitme düşümüzü muhafaza ediyoruz.
Tekne nerede olmalıdan çok nerede olmalıyız, sorusu kafamızda bugünlerde. Kendimizi nereye ait hissediyoruz.
Meslek hayatımın son 10 yılı, insanın en düşük yoğunlukta olduğu bölgelerde geçti. Belki bunun de sonucu kalabalık, kargaşa rahatsızlık veriyor. 10 yılda bir geldiğim İstanbul'da en fazla 2 gün kalabiliyorum. Benimle kimse ilgilenmesin, sorunu olan gelsin, yapabileceğim birşey varsa yapayım ama harala hürele, vur çatlasın, şıkıdım şıkıdım kafam kaldırmıyor. O kadar çok çeşit ve ülkeden insanla tanıştım, çalıştım ki, bıktım.
Hergün, sabahın ve akşamın 6'sında 14 değişik ülkeden adamla toplantı, hintli ahçıların yemekleri, çelik yelek, sabah 03'lerde terör tatbikatları, koruma kuleleri içinden gelen arapça şarkılar, kuyu lokasyonunda çıkan İran-Irak savaşında ölen kişinin kemikleri.
Ya da Türkmenistan'da yatak odamda çıkan zehirli ok yılanı. KNB, KGB, CIA., Western Desert'da (Büyük Sahra) çölde kayboluşum. 45 MM USD borç, silahlı alacaklılar. Dünyanın en büyük petrol sahasında Proje Müdürlüğü.
Kille koyundayım, elleşmeyin, sıkıntınız varsa söyleyin. Hiç birşey bilmediğimi bildiğimden Sencha Ext-JS çalışıyorum bu aralar.
Hep teknede olmalıyız, ağrılarımız geçiyor, anksiyetemiz ve paranoyamız azalıyor, gayrı menkul kölelerinden uzak, böyle daha iyi..
-
Benim için Marmara 'da gezip görülecek yer kalmadı. Gezdim her yanını. Üstelik çoğunda da içim burkuldu hep. Cehaleti, görgüsüzlük, kıymet bilmezlik, aç gözlülük, zevksizlik. aklınıza ne gelirse kötü var işte. Canına okumuşuz bu toprakların. Okumaya da devam ediyoruz.
Yaz sezonunda güneye gelirsen aynı büyükşehir hoyratlığının yazın buralarda kol gezdiğini göreceksin.
Ancak sezon dışında (okullar açık) gelirsen mutlu olursun.
İstanbul'da o kadar üzülmezsin ama canım koyların içine edildiğini görmek daha da üzüyor insanı.
-
En iyisi kışın aşağıda, yazın yukarda tutmak...
Bir dostum vardı-hala dostumdur ))-20 derece Celsius rotası yapmıştı ))
Ona benziyor.
Hem yazın İstanbul çok güzel
İngiltere ye filan da hiç benzemiyor. ))
Şaka bir yana, burada ben şundan dolayı aşağıya götürdüm, şundan İstanbul'u seviyor-sevmiyorum yorumu yapmayacağım. Bence lüzumsuz bir tartışma.
Ama nerede olursa olsun tekneme her gittiğimde, hele de uzun süre kalacaksam ister İstanbul civarı olsun, ister Göcek koyları neden mutlu oluyorum?
Bunu anlamaya çalışıyorum...
Yukarıda yazanların tamamının aynı durumda olduğunu düşünerek, önerim asıl bunu tartışmalıyız.
-
Benim teknem de Yeşilköy'de, evden ve işten 10-15 dk.lık mesafede. Bu bile bazen bana uzak geliyor. Havuzluk Yeşilköy'e bakıyor. Karşımdaki 2000$ kirası olan apartman ile aynı manzarayı paylaşıyorum. Her hafta sonu teknedeyim, bazen hiç birşey yapmıyorum, sadece içinde oturuyorum. Halatlarına, mobilyalarına dokunuyorum; uzun uzun öylece içinde oturup seyrediyorum. Komşularımla selamlaşıyorum. Kafa dinleme ihtiyacım olduğunda hemen 15 dk.lık mesafede olduğunu biliyorum. Bu imkanı verdiği için Allahıma şükrediyorum. Uzakta olsa bunları yapamam.
-
İlk tekne aramaya başladığımda eşim bana nereden çıktı şimdi durup dururken bu tekne sevdası diye sormuştu.
Ben de tanıştığım, belki de anlaşacağım insanlar ile profesyonel bir mekanda ve profesyonel bir nedenle tanışmak istemiyorum demiştim. Temelde profesyonellik varsa ilişkiler kısa süreli oluyor.
Dedim ya bir çok nedeni var tekne sahibi olmanın. Benimki de bu. "long cycle " mantığı yani. hayatınızın döngüsünden bahsediyorum. Bu mantığa göre kaç yıl yaşadığınız sizin ömrünüzün uzunluğunu ölçmüyor işte.
70 yıl yaşadınız , 60 yaşında emekli oldunuz. Her hafta çalıştınız. Hafta sonu hobiniz olan tekneniz ile yaşadığınız mekanda seyirler yaptınız, eski kadim dostlarınızla bir araya geldiniz . sonra hoop yine Pazartesi. Aslında hayatınızın bütün süresi içte bu döngüye sıkışıp kalmıyor mu? Tüm iş hayatını böyle yaşayan birisi hepi topu bir yıl yaşamış olmuyor belki de.
Birbirini bu forumdan tanıyan ve ciddi samimiyet kuran kişilerin yeni dostluklara karşı bu denli tutucu olmaları da hayli ilginç geliyor bana.
-
''60 yaşında emekli oldunuz. Her hafta çalıştınız. Hafta sonu hobiniz olan tekneniz ile yaşadığınız mekanda seyirler yaptınız, eski kadim dostlarınızla bir araya geldiniz . sonra hoop yine Pazartesi. Aslında hayatınızın bütün süresi içte bu döngüye sıkışıp kalmıyor mu? Tüm iş hayatını böyle yaşayan birisi hepi topu bir yıl yaşamış olmuyor belki de. ,,
Benden bahsediyorsun.Yaşadığım süre çalıştım zorundaydım.Ama zorunda olmasam da çalışırdım gibi geliyor.Öyle yetiştirildim.Çalıştığım zamanların dışında Ahmet yazınca anladım,hobilerimle uğraşırken de çalışmışım.Zaten amaç bu sıkışıp kalan döngüde küçük duraklamalar sağlamak değil mi?Bunun için uğraşıyoruz.
Eski dostlar dostluklar konusu çok ayrı mesele.İnsanın evsafını (kararlı kalıcı nitelikler)ve karatını sahip olduğu eski dostları belirler diğerlerinin gözünde.Bir yerde okumuştum insanın en az 4 dostu olmalı diyordu.tabutun 4 kolu var diye ekliyordu.Bu yeni dostluklara karşı söylenmiş bir söz değil.Ama sarımsağı gelin etmişler 40gün kokusunu gizlemiş.Eski dostluklar öyle mi.Geçen zaman içinde ne var ne yok çıkar kendiliğinden defalarca sınanır ve geçerse eski olmaya kadim olmaya devam eder.
-
Önceki gün tezgahı topladım, eve geldim, ayaklarımı uzattım ve telefonum çaldı. Halit Ertekin korsan aradı, dedi yanındaki kayık sana çok yaklaşıyor, çarpacak gibi. İkibuçuk dakika sonra sahilde, beşinci dakikada kayığımdaydım. Ki bu benim için bayağı uzun bir süre. Kaş'ta iki dakika kırk saniyede yataktan fırlayıp marşa basmışlığım var :)
Özellikle teknede yaşamak yerine bir evde yaşamaya başlayalı beri, ki hala bu duruma alışamadım ve hoşnut değilim, kriterim çok basit; ya göreceğim ya da bir kaç dakika içerisinde ulaşabileceğim. Özellikle alarga yaşam ciddi anlamda zorluyor beni. Sadece bu yüzden dün gittim bot yerine 3,40 metre bir fiber kayık aldım, ki kışın hızlıca ulaşabileyim.
Bir kaç sene içerisinde hayalim -hala- kayığımı Tayland'a götürebilmek. Becerebilirsem orada da daha şimdiden olabilecek en güvenli marinayı buldum :)
Uzun lafın kısası, adamına göre değişiyor bu mevzu :)
-
Özellikle kimseden bahsetmedim. Çalışmayı severim. Çalışmak zorundayım da. Daha lisede bir kızım, ayrıca 7 yaşında özel okulda okuyan bir kızım daha var. Bu ikisi yeter herhalde. Geri kalan masraflarımı saymayayım. Üstelik daha tekne yaptıracağım.
Yıllarca alışılmış rutin ve alışkanlıkları da kırmak çok zor elbette. Gerektiği kadar çalışmak ve sonrasında yapılacak öyle çok şey var ki.
İki yıl önce barınakta satılık bir west sail vardı. Sahibinin sama nedeni teknenin kendisinde " bağılılık " yarattığı idi.
Ben özgürlüğüme düşkün adamım. Bu yüzden evlenmedim , çoluk çocuktan bile vazgeçtim. Ama bu tekne sahibi olmak tam bir takıntı. Gelmeden , zaman ayırmadan edemiyorum. Neler denedim olmadı. Tek çözüm satmak demişti.
Konuyu dağıttım yine. Teknemi ne çok sevdiğimi beni tanıyan herkes bilir. ancak Tayo Mar ın beni heyecanlandıran en önemli özelliği verdiği potansiyel özgürlük. Her daim seyire hazırdır Tayo Mar. an itibarı ile sadece yarım saat içinde en az 300 deniz mili bir solukta gidebilecek şekilde alesta bekliyor.
İstanbul Gökova yaklaşık 500 bahri mil. Gidiş dönüş nereden baksanız bir ay zaman alıyor. Ben bu menzili bu güzergahta harcamak istemiyorum. O yüzden teknem Bir süreliğine orada kalacak. Kısmetse tekneyi geri getirmek yerine teknenin yanına gitmek asıl hedef.
-
Uzak mı yakın mı bilemedim ama bizde durum şöyle:
Geçtimiz 2 yıl bizimkisi evden sadece 3 dakika uzaktaydı.. iş çıkışında gidip uğraşmak, yemek yiyip biraz bişeyler içmek için iyiydi. Hatta sanayi ile tekne arası mekik dokuduğum zamanlar için bulunmaz lokasyon ancak marina her geçen gün daha bir alışveriş merkezi oldu.. Pontonlar ise kıraathane tadında. Özden haliyle pek memnun değildi. Seyre çıktığınızda ha deyince gidecek bir yer yok. En yakın Narlıkuyu o da 5 saat mesafede. Her haftasonu gidelecek yol değil..
2 haftadır Kumkuyu'dayız, evden 50 km uzakta, 45 dakikada ulaşıyoruz. Günübirlik ulaşabileceğimiz Narlıkuyu 8 mil mesafede, Boğsak Tisan'a olan mesafemiz yarıya indi, 3 günlük tatillerde rahatça gidebileceğiz. En güzeli de iki haftasonunu da teknemizde geçirdik, böyle olunca daha bir keyifli oldu, teknemizi daha çok yaşadığımızı hissediyoruz.
Komşularımız güzel insanlar, huzurlu bir aileye dahil olduğumuzu hissediyoruz..
Marinada denize girebiliyoruz. Bülent abinin beslediği balıkları izlemek yetiyor da artıyor bile, aşağısı akvaryum tadında..
Pazar akşamı eve geleli daha bir iki saat oldu ama şimdiden gitmek için Cuma akşamını iple çekiyoruz. Bu kıvam bize çok iyi geldi..
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Tekne denizde, ben teknenin üstünde olmalıyım. :)
Kıyıkışlacık'tan iyi akşamlar.
(https://i.hizliresim.com/aYQ68d.jpg) (https://hizliresim.com/aYQ68d)
-
Enes yeni gelişmeler var mı?Uzun zamandır paylaşmıyorsun.
-
Teknem 30 dakika mesafede oh mis :) hafta içi bazen arkadaşlarda iş çıkışı tekneye gidip açığa demir atıp masayı kurup yenilen yemeği hiç bir şeye değişmem :) hemide ekonomik :) 4 kişi dışarıda yemek yesen 500 tl aynı menü teknede 150 tl hafta sonlarını söylemiyorum bile :) teknem yakınımda olmalı :)
-
Teknemle 6 senedir beraberiz.
İlk defa bu yaz Ayvalık Setur Marinada 1 ay bıraktım. İstanbula geri getirene kadar bir garip hissettim hep...
Bana yakın olmalı teknem... Kafam sıkılınca haftaiçi/sonu rahatlıkla gidebileyim. Benimkisi bir aşk... Kimseye söylemeyin :-X ama bazen benim tekne benimle konuşuyor bile :)
Ve başka bir takıntım da;
teknenin her zaman neta, seyre hazır halde olma zorunluluğu... Yataklar bile otel odası gibi yapılı ve hazırdır. Dolaplarda erzak ve içecekler, inanın buzdolabında peynirler, yiyecekler, makarnalar, soslar, baharatlar, çay, şeker, kahve ne ararsanız... (son kullanma tarihinden çöpe çok atsam da)... Yedek yakıt, benzin, yağ vs vs. :)
Herhalde herşeye kızıp, güneye kaçmak ve orada yaşama devama karar verirsek; bir kaç dakikaya beklemeden hemen yola çıkabilmek için hep hazır halde olmalı sanki :D
-
Her gün her şeye kızıyorum ama, bir türlü demir alamıyorum. Demek sahiden "yetti gari, ölümden öte köy yok" noktasına gelmemişim.
-
Her gün her şeye kızıyorum ama, bir türlü demir alamıyorum. Demek sahiden "yetti gari, ölümden öte köy yok" noktasına gelmemişim.
Demek ki henüz ben de...
Ama ne bileyim işte, öyle olmadı mı rahat hissetmiyorum. Belki psikolojide bu bozukluğun bir adı vardır ;D
-
Evet efendim. Bu konuda da deneyimlerimizi paylaşalım . Tayo MAr dan bayramdan beri uzaktım. Koşuşturmaktan ancak geçen hafta gidebildim. Pazar gününden perşembe gününe kadar teknede idim. Perşembe günü saat 4 de tekneden ayrıldım. 8.30 da İstanbul 'da evimde idim.
Uçak bileti 118 TL, transferler 22 TL . Gidip gelmek 300 TL bandında yani. Bu benim İstanbul'da tekneye gidip gelmek için verdiğim benzin param.
Tekne uzakta olunca şöyle faydaları da oluyor. Elbette benim gibi tekne hastası olanlar için geçerli. Başka hobileriniz olduğunu, uzun süredir görmediğiniz başka arkadaşlarınız olduğunu fark ediyor ve aileniz ile daha çok zaman geçiriyorsunuz.
Üstelik dönüş yolculuğu şöyle idi. Malum bu Pegasus hava yolları ikram vermediğinden çoğu kişiye çok antipatik geliyor. Ben ise aynı kanıda değilim. İç hatlarda dahi alkol servisi var Pegasus'ta. Hiç de fena olmayan şarap satıyorlar. Ben genelde uçağa en son binenlerden olurum. Koltuğumu da kuyruğa en yakın sıradan ve koridordan alırım. İnmek, binmek kolay, servise yakın olmak iyi.
Binerken hosteslerden iki şişe kırmızı şarabı soğutmalarını isterim. (nedense normalden çok sıcak oluyorlar ) Benim için iki küçük şişe buz dolabına atarlar. Uçak havalanıp, servise başlayana kadar şaraplar da istenen soğukluğa gelir.
Yanında az biraz çerez ve bir okuma kitabı olur. Keyifle uçak alçalmaya başlayana kadar kadehimi yudumlarım.
Bu sefer de elbette böyle yaptım . İstanbul da tekneden dönerken ki trafik ile kıyaslandığında ve dönmek neredeyse 1,5 saat sürdüğü düşünüldüğünde Tayo Mar 'ın Gökova Ören de durmasından şu anda çok memnunum.
Hem böyle daha bir teknesini özlüyor insan.
Bu arada Ören marina dan da çok memnun kaldım. Ancak Ören marina nın çok önemli bir özelliği var.
Kekamoz yok!
Tayo Mar ile bu kadar yol yapınca altında hiç zehirli kalmadı neredeyse. Kimi yerlerde gri astar bile gözüküyor. Tekneye yaklaşırken altında ne kadar kekemoz birikti acaba diye merak ediyordum. Bir de baktım ki teknenin altı gıcır gıcır. Bıraktığım gibi yani. Samos ta iyice temizlemiştim yola çıkmadan. Öyle duruyor.
Meğer marinanın içinde iki sodalı tatlı su kaynakğı varmış. Bu nedenle tekneler kekamoz tutmuyormuş. Sırf bunun için dahi Ören marina tercih edilir valla. Marina son gördüğümden beri hayli dolmuş.
İstanbul 'da soğumuş havadan sanki zaman yolculuğu yapmış gibi yaz ayına geri döndüm hem. Ekim ayı bu bölgede gerçekten bir başka oluyor.
Marinanın bir güzelliği de çıkar çıkmaz Ören köyünün sahiline çıkıyor olmanız. Sahilde çok güzel ve makul fiyatlı balık restoranları var. Salaş 70 li yılların meyhaneleri gibiler. Dört gün boyunca Akya şiş, ama özellikle tap taze barbun yedik durduk. Hem de porsiyonu İstanbul da dürüm döner fiyatına !
Hele salatalar.. Taze limon ile ekşilendirilmiş çoban salata.. Mükemmel bir zeytin yağı ile tek başına bir öğün resmen.
Sonra yelkene çıktık masmavi sulara..
oh beee.....
-
Ersini biraz kızdırayım teknede dolap yok,ama uçakta iki şişe soğuk şarap :)
-
Marinanın bir güzelliği de çıkar çıkmaz Ören köyünün sahiline çıkıyor olmanız. Sahilde çok güzel ve makul fiyatlı balık restoranları var. Salaş 70 li yılların meyhaneleri gibiler. Dört gün boyunca Akya şiş, ama özellikle tap taze barbun yedik durduk. Hem de porsiyonu İstanbul da dürüm döner fiyatına !
Hele salatalar.. Taze limon ile ekşilendirilmiş çoban salata.. Mükemmel bir zeytin yağı ile tek başına bir öğün resmen.
Böyle diye diye, orada burada yazarak sonunda "fahiş" fiyatlara bir getiriyoruz esnafı.
Sığacık'a 2012 de geldiğimde "Şadırvan altında" çay elli kuruştu. Sahilde ve diğer yerlerde bir liraydı.
Sığacık'a her gelen "Ayy ne kadar ucuz fiyatlar !!" - "Aman doğru mu hesapladınız ?" diye diye fiyatlar her sezon crechendo arttı. Şimdi en slaş yerde çay 3.- T.D. >:( Balık pişiricilerde Çupra - Levrek 12.- idi şimdi 30.-T.D Bu fiyatlardan bile şikayetçi esnaf. Daha da arttırmaya çabalıyorlar.
Bir beldeyi veya coğrafyayı överken fiyatları hiç belirtmemek sanki en doğrusu gibi geliyor. Kendi ayağımıza sıkıyoruz kurşunu.
-
valla haklısın.. üstelik benim gibi adam nasıl böyle hata yapar. ? :)
-
Bulutlu / yağmurlu bir İstanbul gününde iyi geldi, geldi de, bu imkanı olmayanlar ne yapacak ;D ;D
Artık yaratmak lazım :)
-
Ersin'ciğim Ali'nin yazdığına ne diyeceksin? Zekice köşeye sıkıştırmış seni.
Gel ısrarcı olma. Soğutucunun teknede önemli ve gerekli olduğunu kabul et.
Selamlar.
-
Cevat abi ben aslında bu zekice köşeye sıkıştırmayı Matay'dan bekliyordum ancak Ali erken davranmış. :)
Cümle şöyle " nedense normalden daha sıcak oluyorlar " Yani ben aslında benim teknede yaptığım işlemi , fileye koyup denize atarak yaptığım soğutma işlemini istiyorum. Bu modern uçaklarda öyle dışarıya sallandırma olmadığı için bu yöntemi kullanıyoruz. :)
Cevat abi defalarca yazdım yine yazayım. Ben teknede buz dolabiına karşı değilim. Buz dolabı çalışsın diye kurulan ve yelken yapılırken yelkenin görünmemesine neden olan tüm aksama karşıyım. 35 feet CT 35 te mesela güneş panelleri davlunbazın üstünde . Yani çok doğru bir yerde. Yelken trimlerini ve yelken yapılmasını engellemiyor.
Benim tercihim buz dolabı mı yoksa doğru şekilde yelken mi yapmak konusunda bir tercih. Meşhur sözde olduğu gibi her tercih bir vazgeçiştir deniyor ya.
Ben vazgeçişimi buz dolabından yana kullanıyorum. Hepsi bu. Çünkü buz dolabı olmadan da üstelik çok daha sağlıklı beslenmek mümkün oluyor. Teknede sıklıkla kullandığımız bir çok yiyeceğin buz dolabına gereksinimi yok üstelik.
Daha çok bira ve kolalı içecekleri soğutmaya yaradığını düşünüyorum ben. Mühendis kafası ile düşününce de o kadar ucuz içecekler için bu kadar pahalı ekipmanların kuruluyor olması da tuhafıma gidiyor.
-
Karşı olmayışın çok iyi, nedenini de güzel ifade etmişsin. DADD'ın Karadeniz gezisinde
25 tekne idik. 25 soğutucu sürekli çalışıyordu. Bir arkadaşın soğutucusu arızalandı
ilk limanda tamirci getirerek eksilen gazı doldurttu. ''-Boş ver, sonra tamir ettiririm''
demedi ,diyemedi. Yaz mevsimi, 2,5 ay soğutucusuz teknede yaşam çok zor olur.
-
Bu yazdıklarımla konuyu dağıtmış oldum. Kusura bakmayın.
-
Cevat abi ben aslında bu zekice köşeye sıkıştırmayı Matay'dan bekliyordum ancak Ali erken davranmış. :)
Valla yazacaktım bir şeyler; ama buzdolabı üzerine değil. Ama madem bir beklenti var...
Şimdi senin yazından anladığım, evin Sabiha Gökçen’e yürüme mesafesinde ve araban da 12 silindir 1965 Mustang. Çünkü teknen Istanbul’dayken, teknene gitmek için neredeyse 1 depo (300 lt) benzin yakıp, Sabiha Gökçen’e gidişine bir maliyet ve zaman harcamadığını anlıyorum.
Tabii uçak bileti fiyatından yine anladığım, haftasonu sarmalına sıkışmadığın. Ama bu tabii ki, biraz hayattaki şansımız, biraz iş/meslek seçimlerimizin sonucu...
Ama yine bu Pistanbul’da duracağına tekne, mavi deniz, yeşil coğrafyalarda dursun.
-
İş hayatımın yoğun olduğu 53 yaşıma kadar Teknem hep bana yakın yerde oldu.
Çok sıkıntılı olduğum günler eve gitmeden içinde bir çay içip eve gitmem de bile eşim
Tekne den geldiğimi anlıyordu . Gerçekten benim için soluk aldığım bir teneffüs yeriydi.
Son teknemi aldığımdan beri Marmara ya getirmedim. İşlerim artık kısmen emekli moduna getirmiştim.
Her gidişimde doğaya kavuşmak , İstanbuldan olduğundan fazla uzak olduğumu hisettiriyordu.
Şimdi artık %70 zamanım eşimle teknede geçiyor.artık teknenin içinde yaşıyorum.
Özet olarak bu konu göreceli bir kavramdır mesleğe ve aile çevresi koşullarına uygun yer neresi ise tekne orada olmalıdır.
-
Bu konu çok hassas.. Teknem İStanbul'da iken o akdar keyifliydi ki.. Hiç bir şey yapamsam işten kaçıp kahvemi koyup bilgisayarımı açıp teknede çalışırdım.
Teknenin yakınında olması gibisi yok.
Ama İstanbul.. 6 tarafı denizlerle çevrili olup da deniz açısından bu kadar Kerbela olan bir yer yok. Marmaranın Anadolu yakası kıyıları sahil yolu yüzünden devasa bir mendirek gibi. Duvar örülmüş. Anca Adalar çevresinde demir at, Çam Limanı'nda yer kap.
Boğaz desen 3. seyirden sonra sıkılıyorsun. Bebek ya da Beykoz'da demirle, Poyraz'da tahta iskeleye bağlanıp rakı iç.
"Başka yer?" dersen yok. Ancak Tirilye, Erdek vs gideceksin.
Ya da ben bilmiyorum. Açıkçası İstabul'da marinalardaki o kadar teknenin en azından hafta sonlarını ne gibi aktivitelerle geçirdiklerini, nerelere gittiklerini çok merak ediyorum. Ben en fazla 1.5 sezon dayanabildim İstanbul'a.
Buradan hareketle, "tekne yeri seçerken çevredeki seyir olanaklarını ve bağlama imkanlarını da dikkate almak önemli" diyorum.
Not : Ama hala "ah şurada küçümen bir teknem olsaydı da gidip havuzluğunda otursaydım" diyorum aralıksız..
-
''Bu konu çok hassas.. Teknem İStanbul'da iken o akdar keyifliydi ki.. Hiç bir şey yapamsam işten kaçıp kahvemi koyup bilgisayarımı açıp teknede çalışırdım.
Teknenin yakınında olması gibisi yok. ''
İlkay Reis bu kısım çok önemli.Hafta sonu bütün stresin atıldığı reşarj olunan tek yer benim için teknem oluyor yıllardır.Bir yere gitmek çok önemli değil,gitmesemde yapacak birçok iş oluyor.Hafta boyu aşırı hijyenik koşullarda eldiven maske çalışırken hafta sonu sintine silmek dahi iyi gelebiliyor.(her zaman değil tabi.)
Arada hadi toplanın Tirilye'ye gidiyoruz.Hadi Sivriye gelen var mı diye seslenen olduğunda toplaşıp hoşça vakit geçirmek.Ya da bugün kar yağıyor kar yağarken yelken açmak ne keyifli olur deyip yelkene çıkmak ancak tekne yanıbaşınızda ise mümkün.
Bağlama parası vermediğim için teknemi 1,5 yıl Tirilye'de bıraktım inanın düşündüğümün aksine gidemedim ve geri getirip Yeşilköy'e bağladım tekrar.
Bence bu konunun yeni mağduru Ersin Reis Tayo Mar 'ın yokluğu yüzünden katamaran yapmaya niyetleniyor.Halbuki Tayo Mar'ı yukarı getirecek kurtlanmalar bitecek. :)
-
Yanında olmayan tekne yazlık gibi bir şey.
-
Bence bu konunun yeni mağduru Ersin Reis Tayo Mar 'ın yokluğu yüzünden katamaran yapmaya niyetleniyor.Halbuki Tayo Mar'ı yukarı getirecek kurtlanmalar bitecek. :)
Mustafa ağbi yüzde yüz haklısın :)
-
Bu arada WBF de Ersin Reisin Wharram Cat ile ilgili yazılarını takip ediyorum.Herzaman olduğu gibi ulaşabildiği tüm bilgilere ulaşmak için elinden geleni yapıyor.
-
“Tekne nerde olmalı?”
Yanlış cevabı olmayan bir soru. Başlık açıldığından beri hep bir şeyler yazmak istedim. Bir türlü toparlayamadım. Hala da benim için doğru bir cevap oluşmadı.
İşimizin yoğunluğu ve İstanbul trafiğinden dolayı hafta içi tekneye çok nadir gidebiliyoruz. Ama yaz kış demeden hafta sonlarımızı teknede ve denizde geçirmekten çok keyif alıyoruz. Bir yandan yelken yapmanın mutluluğu bir yandan şehirden uzaklaşmanın verdiği huzuru içimizde hissedip pazartesi sendromu yaşamadan haftaya başlayabiliyoruz. İçimizdeki yelkenci ile tekneci hep bir rekabet halindeler ve ön plana çıkmaya çalışıyorlar. Gidecek yerlerin kısıtlı olması İstanbul için bir sıkıntı. Ama Tuzlada olmamızın avantajı, yelken için güzel bir bölge olmasının yanı sıra adalara alternatif olarak Bayramoğlu koyuna da yakın konumu... Geçtiğimiz yaz teknemiz 2 aya yakın Kuzey Ege’de kaldı. Bozcaada ve Kabatepe’de denizin ve doğanın güzelliği hepinizce malum. Andromeda’yı İstanbul’a getirmek konusunda epey tereddüt yaşadık. Vaktimiz olsaydı gaza gelip tekneyi güneye götürmeyi ciddi ciddi düşündük. Buradan birkaç reisimize de danıştık ama sonra fikrimizi değiştirdik. Bozcaada ve Kabatepe günlerimiz arasında iki hafta İstanbul’a dönüp çalıştık. Hafta sonu olduğunda gidecek bir teknemiz olmadığı için içimizde bir boşluk oluştu. Bir iki akşam üstü komşularımızı görmek için marinaya uğradığımda tarifsiz bir burukluk hissettim. Teknenin İstanbul’da yakınımızda olması gerektiğini düşündüm. Ta ki…
Andromeda’nın bizden önceki sahibi Uğur Abiler Marmaris'te yeni aldıkları tekneye bizi davet edince onların yeni kayıkları Viya ile 6 günlük bir Marmaris tatili yapma şansımız oldu. Marmaris'ten çıkıp Bozukkale, Serçe Limanı, Çömlek, Kadırga, Çiftlik ve Turunç’u gezdik. Medeniyetten uzakta o güzel denizde şnorkel ve maskeyle uzun uzun yüzmek ne güzel bir duyguydu. Sakin koylarda doğayla baş başa olmak mest etti bizi… Kısıtlı yıllık izinlerimizde tekneyle bir yerlere ulaşmaya çalışmak sonrasında haldır haldır İstanbul’a yetişme çabası tatilden yorgun dönemize neden oldu. Temelli olmasa da sezon başında tekneyi aşağı indirip sezon sonunda da hafta sonu tatillerini kullanarak uygun havalarda yukarı çıkarabiliriz. Belki de pek çok reisimiz gibi devamlı olarak güneyde bırakabiliriz. Ege’de gezmenin bir artısı da Ersin Abi’nin dediği gibi yeni liman ya da koylarda yeni insanlarla tanışmak için de iyi bir fırsat olması. Bozcaada’da Kabatepe’de, Marmaris’te o kadar çok denizciyle tanışıp o kadar çok şey öğrendik ki sayamadım. Mesela Serçe Limanı'nda Matay’ın üçüncü Sarıyaz’ı ve yeni sahipleriyle tanışma fırsatımız oldu :)
Dönüşte aklımız ve kalbimiz Ege'de kalmıştı. Tekneyi seneye aşağıya indirmeye kesin karar verdik. Ta ki…
İstanbul’a döndüm ve iş nedeniyle iki gün tekneye gidemedim. Başka bir teknede uzun süre kalınca insan kendi teknesini daha çok özlüyormuş. Üçüncü gün Tuzla tarafında işim çıktı ve kaçamak yapıp marinaya uğramaya karar verdim .Marinaya yaklaştıkça çok fena heyecanlandım. Arabayı park edip Andromeda’ya doğru nasıl koştururcasına gittiğimi görmeliydiniz. O anda aklıma bu konu başlığı gelmez mi
“Tekne nerede olmalı?”
-
Tekne nerde olmalı?”
......
Mesela Serçe Limanı'nda Matay’ın üçüncü Sarıyaz’ı ve yeni sahipleriyle tanışma fırsatımız oldu :)
......
Ben onlara kırgınım. Teknenin ismini değiştireceklerdi. Ama satıştan sonra vazgeçtiler.
Hadi iki Sarıyaz olması bir gün olacaktı muhtemelen. Ama logoyu da aynı bıraktılar.
Sarıyaz’ın fontu sevgili Erol Kepenek tarafından tasarlanmıştır. Onun kopyasının ortada dolaşmasından hiç memnun değilim. Biz de bu yaz Kocabahçe’de yanyana düştük. Charter tekneleri gibi aynı model olduk.
Neyse konuya dönersek, biliyorsunuz Sarıyaz aşağıda ve her ay bir haftasonu gidiyorum.
Baharda ve kışın el ayak çekildiğinde mesela Dirsek’te tek tekne olmak, kış güneşinde ısınmak tarifsiz.
Ben hala çok memnunum.
-
Tekne nerde olmalı?”
......
Mesela Serçe Limanı'nda Matay’ın üçüncü Sarıyaz’ı ve yeni sahipleriyle tanışma fırsatımız oldu :)
......
Ben onlara kırgınım. Teknenin ismini değiştireceklerdi. Ama satıştan sonra vazgeçtiler.
Hadi iki Sarıyaz olması bir gün olacaktı muhtemelen. Ama logoyu da aynı bıraktılar.
Sarıyaz’ın fontu sevgili Erol Kepenek tarafından tasarlanmıştır. Onun kopyasının ortada dolaşmasından hiç memnun değilim. Biz de bu yaz Kocabahçe’de yanyana düştük. Charter tekneleri gibi aynı model olduk.
Neyse konuya dönersek, biliyorsunuz Sarıyaz aşağıda ve her ay bir haftasonu gidiyorum.
Baharda ve kışın el ayak çekildiğinde mesela Dirsek’te tek tekne olmak, kış güneşinde ısınmak tarifsiz.
Ben hala çok memnunum.
Allah keyfini daim etsin biraderim. :)
Martı marinada geçen yılları hiç unutamam. :)
-
Bu sene ekim ayında benim kayığın 1. yılı doldu.
Marmaris Turgut da konuşlanmıştı. Kayık satın almak istememe çok sayıda muhalif vardı, o hep bilindik klişe söylemler... yılda 60 gününü kayıkta geçirmeyeceksen ekonomik değil falan gibi söylemlerde vardı.
Bende kendime 60 gün gibi bir hedef koydum iki haftada bir 4 gün ayrıca da bayramlarda 10 ar günle 70 günü boldum. Gitmek gelmek çok kolay değil tabii uçak olmasına rağmen kapıdan kapıya 7 saat sürüyor tek yön. Araya 10 gün gibi bir süre koyunca da unutuyor 7 saatlik eziyeti insan özleyerek koşarak gidiyor.
Bu ay başında Yalancı boğaza Yacht marine getirdim. ve daha yolda biraz moralim bozuldu... Galiba çok arayacağım Orhaniye civarını...
Tek başıma bile marinada durmazdım kayık la buluşur buluşmaz koltukları atıp akşam bile olsa çıkar en azından Dirseğe gidip kalırdım, çoğu zamanda 4. güne kadar yerimden kıpırdamazdım eğer yalnız isem.
Ne arı ne kara ve sivri sinek...
Şimdiki konumumda nasıl olacak bilemiyorum? Sizleri okudukça da o civarın konforsuz olacağı gibi bir hisse kapıldım.
Benim için denizin ve havanın kalitesi çok önemli, sadece denizin üzerinde değil de; içinde de olmayı çok seviyorum. deniz beni çekmeli; Kayığı İstanbul da o nedenle hiç konuşlandırmayacağım herhalde.
-
Yarın karar günü. Konu tekne nerede olmalı :)
Geçen kış karaya aldığım için en azından huzurlu bir kış geçirmiştim. Bu kış karaya alma kısmı hayal olup, bir de kış bir ucundan girmeye başlayınca "tekne nerede olmalı" sorusu tüm ağırlığı ile çöktü.
Alternatifler;
1. Tekne almadığını iddia ettiği halde hala bir sürü tekne ve bir sürü yeri olan belediye iskelesine çökmek. Sorun şu ki, benim tarzım değil. Yediremiyorum kendime :)
2. Göbün. Ulaşım sıkıntı. Kuzeyli havalarda tadı kaçabiliyor. Fiyat erişilebilir.
3. Tersane adası. Fiyat erişilebilir. Göbün'e göre daha kolay -ama yine de sorunlu- ulaşım. En büyük avantajı hemen her havaya kapalı oluşu.
4. Bir arazi bulup kiralamak ve kayığı oraya çekmek. Direği indirmem lazım ki, planlarımda var. Erişilebilir olmalı ki garantisi yok. Ve zaman dar.
Buyurun size tekne nerede olmalı sorusuna çok bilinmeyenli, alternatif bir yanıt :)
Bu arada, en olası ihtimal Tersane adası gibi görünüyor ama hala emin değilim. Tek bildiğim, bu hafta sonu eylem zamanı...
-
Hafta sonu. Eylem var mi ?
-
Hafta sonu. Eylem var mi ?
Var. Yarın en az bir haftalığına Tersane'ye alıyorum kayığı. Uygun bir şeyler ayarlayamazsam Nisan başına kadar orada kalacak.
-
Götürdün mü Yengeç'i Tersane'ye Tiryaki?
-
Evet. Yengeç, bir hafta içinde farklı bir alternatif bulamazsam, kışlamak üzere Tersane'de...(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20181126/0905d5a0fe59e4067d0af45aa7024ec3.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20181126/b2fa959bc62097283e667f4509df1714.jpg)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Kötünün iyisi ..... En azından şimdilik aklın kalmayacak. Umarım daha uygun bir çözüm karşına çıkar.
Ocak başı programımızda Yengeç devrede olacak mı yoksa devre dışı mı kalacak?
-
Hala Tersanede olursa tabi ki programa dahil olacak.
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Hakan hocam, biliyorsundur ama ben yine de hatırlatayım. Kış aylarında guletler karaya çekildiği için Kalkan barınağı boş, tonoz da var. Uzak demezsen uygun fiyatla kışı geçirebilirsin. Burada ben de göz kulak olurum. Kalkana geldiğinde bizde de kalabilirsin.
-
Hakan hocam, biliyorsundur ama ben yine de hatırlatayım. Kış aylarında guletler karaya çekildiği için Kalkan barınağı boş, tonoz da var. Uzak demezsen uygun fiyatla kışı geçirebilirsin. Burada ben de göz kulak olurum. Kalkana geldiğinde bizde de kalabilirsin.
Ya Erdal, bir ara Kaş bile geldi aklıma, sonra hadi len dedim kendi kendime :) Çok sağolasın, sana gözüm kapalı emanet edebileceğimden şüphem olmasa da ben kayığımdan o kadar uzak olamam. Bir de, Yengeçle İblis burnu olabilir ama Kötü burundan öte geçmeyeceğim :) :) :)
-
Sesli düşünüyorum;
- Budget'ın tekneleri gibi belediye ile dmarin arasında, demir atıp uzun koltukla durumaz mı?
- çalış'ın girişindeki Murt deresine draft nedeni ile Yengeç girmez mi? Koca günübirlik tekneler girip çıkıyor. Kış boyu günübirlikler hepsi karaya çıktı. Köprüye kadar dereboyu bomboş duruyor, betona aborda olunabilir. Bir motoryat gördüm duruyor o şekilde.
- Fethiyede marina-tersane arası, klasik alarga bölgesi hiçbir havayı almayan sağlam demir yeri. Göcek gibi kovalayan yok. Bir sürü tekne var tonoz atmış. SG'in önü yakışırdı Yengece.
- Demre sahilinde guletleri tarlaya çekiyorlar. Fiyatı buralara göre ucuz diye duymuştum.