Bu kadar laf sokuşturduktan sonra bu Ahmet den ses seda çıkmadı,. Hayra alamet değil bu durum
Burdayım burdayım. dün gece bir sürü birşeyler yazdım fakat gönderemeden uyumuş kalmışım.
Bu balık kovası varya , işte bu balık kovası bana dükkan açar açmaz para sayma makinesi almak gibi geliyor. Önce bir balık tutulsun , kova işi kolay. Bende balık kovası yok, eğer balık tutarsam hemen bir beşlik bidonu ortanın biraz üzerinden keserim oluverir bana on numara bir patlak. Elimin altında her zaman tatlı su dolu beşlik bidonlar vardır bu arada.
Tahmin edilenin aksine ben iyi bir olta balıkçısı değilim. İstanbul'daki oltacıları görünce çok bilgili olmadığımı ve yöreden yöreye avlanma metodlarının çok değişiklik gösterdiğini gördüm. Ama tabi istavriti falan iddialı tutarım. Ortalamanın üzerinde diyelim. Ama gerçek bilgim ağ balıkçılığı üzerine hatta "geleneksel gözüne ağ balıkçılığı" üzerine. Zaten o işi yapanlarda sadece bizim orada kaldı. Diğer herkes endüstriyel avcılıkla uğraşıyor.
Ayrıca bu işi uzunca bir dönem profesyonel olarak yaptığım için balık tutmayı pek sevmem. Yiyecek kadar tutarım, bazen ölçüyü kaçırdığım olur oda komşularımızın nasibi olur. İlk tuttuğum istavriti her ne şekilde olursa olsun alnından öper ve denize atarım. Cins huylarımdan biri daha açığa çıktı.
" Geldikleri, bildikleri yere geri dönmeye çalışıyorlar . Diğerleri gibi kaderlerine rağzı gelmiyorlar. Mücadele edip, direniyorlar. İşte bu balıkları denize geri atıyorum. Ne olur ise olsun, içinde yaşama isteği olan , mücadeleci balıklar bunlar. Saygı duyulur mu Küçücük bir istavrite.? Saygı istavrite değil aslında , yaşma isteğine ve mücadeleci ruha.. "
Birde Cem Abinin alkışladığı kadar var, bu paragrafa hasta oldum. Usturmaça ve admiraltiye yazdığın methiyelerden sonra bence üçüncü bomba.