Bir gerçek hikaye :
1976 yılı Olimpiyat Flying Dutchman şampiyonu bir Alman doktor. Adı Jörg Diesch imiş.
Bir gün bir yerde bir " türkisch gület " ( nedense Almanlar inatla gület diyor ) resmi görmüş.
Tam da bunu almalıyım demiş, 1999 yılinda da aradığı tekneyi bulmuş, almış adını da Carolin koymuş.
Epey emek ve para sarf etmiş, tam kafasındaki tekneyi yaratmış.
Bizim sularda yıllarca gezdikten sonra , olimpiyatlara birlikte katıldığı erkek kardeşi ve başka iki tecrübeli denizci ile, önce Atlantiği geçmek, sonra da keyiflerine göre ne yapacaklarına bakmak istemişler ve yola çıkmışlar.
Ekip gerçekten tecrübeliydi ve hata da benimdi...diyor ; Sardunya sahilinde gece kaba dalgada tramola için dümeni bırakıp, ekibe yardıma gitmiş, bu arada karaya fazlaca yaklaşmışlarmış, tekne karaya oturmuş ve yan yatmış. Kimseye bir şey olmamış ama tekne sürüklendiği yerden açık denize çıkarılamıyormuş, yani kaderine terk edilmek zorunda kalmış...
Röportajı yapan muhabir soruyor : Sizin gibi harika bir yarışçılık geçmişi olan birinin hantal bir Türk guletiyle ne işi vardı ?
Amcanın cevabı ( tam böyle değil, azcık serbest tercüme ettim diyelim...) : Yemişim yarışçılığı, ben onu yıllar önce unuttum, bir yere de hızlı gitmek istemiyorum ; yavaşlığı seviyorum...
Sağlam bir tekne sigortası olduğundan parayı tahsil edip , yeni bir türkiş gület bakıp yola devam etmek istiyormuş.
Demem o ki : olimpiyat madalyalı yabancı bizim geleneksel kayığımızla okyanus aşmak veya dünya turu yapmayı kafaya takiyorsa bu ülkenin insanı niye niyetlenmesin ?