Erman'a kalsa hayat güzel tabii. Bas gitsin. Ona göre "gider abi bu" !
Genç delikanlı, abi demekle yetinmiyor, bir de "siz" diye hitap ediyor. Benim ise ağzım Adanalı olmuş. Böyle sağ olsun, iki haftadır yalnız bırakmadı beni.
Bu yıl, kararlıydım, Masal'ın eksiği kalmayacak diye. O nedenle öncelik sırası filan yok. Her yere saldırıyorum. Bütün kış oturunca tabii, liste kabardı.
Geçen yıl, Can abi ile, Masal'ın akü kapasitesini 330 ampere çıkarmıştık. Bu yıl, motor akümü de yeniledim. Aküden yana sorunum kalmadı.
Ersin sevmese de, hem botu asmak için hem paneller için matafora yaptırdım. Şahane değil ama hayli iyi bir şey çıktı ortaya.
Bir komşum, bir kaç buzdolabı sahibi olunca kendisine yetmeyen panelleri yeniledi, eskilerini aldım. toplam 160 watt. MPPT regülatör aldım koydum. 720 lira ve 30 amper. Marina elektriğinden ve sıcak içecekten kurtuldum. Buzdolabım her daim açık ve aküm bulutlu havalarda bile, sabah 06:30'da ölçtüğümde 12.40'ın altına düşmüyor. Saat 15 suları 13,7 civarını gösteriyor. Denemek için telsiz, az sayıdaki elektronik filan açık bıraktım, akü göstergelerim 13-13,2, kötü kapalı havalarda 12,5 altına düşmedi. Bir gün de her şeyi kapattım, 14.4 sınırında kaldı. Her halde elektrik ile sorunum kalmadı diye düşünüyorum. Seneye eğer 200-240 watta çıkartırsam pek bir şahane olacak.
2 metrelik tamamı şişme botumu yeniledim. Benim 2,3 Honda motor diğerine pek büyük geliyordu. İki kişi de zor sığıyorduk. Gazı kestiğiniz anda da mancınık gibi kıçı birden havaya kalkıyor, uçuverecek oluyordunuz. Zenginler gibi fiber taban 2.40 bir bot aldım. Bunu uzun yolda, mataforama asacağım, 43 kilo botu güverteye elimle çekemem.
Mataforaya 4 tane koç boynuzu koydurdum. Çok işe yarayacağını umuyorum.
Teorik olarak can salını, kıça yaptıracağım bir brakete koyacaktım. Esay kişisi karşı çıktı, istemem ben öyle kıçta kalabalık, zaten çirkin sevimsiz bir şey, o portuca girecek! dedi. Olmaz, anlamı yok, güvenlik güzellikten önemlidir deyince, "hangi düşünürün fikri o?" dedi... İşte Almanlar, Avrupa, ILO sözleşmesi filan diye mırıldandım. Burnu hafifçe yukarıya kalktı, "onu görmek istemiyorum" dedi. Bu açıyı bilirim, çok tehlikelidir. Hemen portuç düzenleme işine girdim. Attım attım bitmedi, attım attım bitmedi ama nihayetinde iskele portuç neredeyse boşaldı. Farkına vardım ki, neredeyse istifçi olmuşum. Lazım olur diye sakladığım pek çok şey hakkında hiç bir fikrim yok! Tam bir günümü aldı bu iş.
Seyir fenerlerimden iskele-sancak, tek parça, pek küçüktü. Ampulü de atmıştı. Bu vesile ile Erman'la gidip yenisini aldık. Büyücek bir tane. Tek örnekti zaten. Bozuk çıktı. Onun üzerine iki tane ayrı ayrı aldık. Bir gün lazım olacak diye sakladığım iki delikli metalden braket yaptık, monte ettik. Çok şahane oldu. Sevdim. Çirkin ama güzel oldu.
Masal'ın Can abiyle düzelttiğimiz yerlerinden benim ihmalimle su geliyordu, orayı da onardık. Sintine pompalarını kontrol ettik. Duramadım gittim bir takım yedeğini aldım.
Benim telsiz I-Com. Altında yine I-Com'un bir parçası var. Onun ne olduğunu Özgür buldu sağolsun. Bu DSC tuşu imiş. Bunun anteni, tam kıç aynada duruyor, çok çapariz veriyordu. Erman'la mataforanın üzerine taşıdık. Yeni kablo çektik. Bu da çok zamanımızı alsa da güzel oldu.
Özgür bana bir şekil göndermişti. Bu şekle göre DSC bağlantısını benim emektar çartplottıra yapmam gerekiyordu. İncecik kabloları önce bulmamı sonra bunları birbirine bağlamamı istedi. Manyak mıyım? Hayatta yapmam. Özgür yapar sonra.
Radar reflektörünü bağladım. Öyle çok yukarıya değil. Bu kadar kromun olduğu yerde işe yaramadığı tescilli reflektör için niye direğe tırmanayım? Yine de belki haftaya yaparım.
Erman'la birlikte impellerı değiştirdik. Sonra o gidince yağı değiştirdim. Kayışı söktük. Kayış sağlam çıktı. Değiştirmedik, sonra Erol Akyiğit, hayır değişmelisin dedi. Onu da bu hafta sonu yapacağım. Kayış kontrolünden sonra motoru çalıştırınca nadiren çıkan bir "trrr" sesi duyduk. Aradık taradık, kayışın ayarını yaptığımız yerin vidasını iyi sıkmadığımızı anladık. Azıcık daha sıkınca doğal vibrasyon kaynaklı sürtünme de gitti.
Eskiden kalma yağ lekelerini temizledik. Motoru tertemiz ettik. Erman direğe çıkmak istedi. Demir fenerim yanmıyor. Boşver dedim. Rakı içelim azıcık.
Merdivenin bir ayağı hafif esniyordu, onu da yaptık. Erman gittikten sonra denedim, hayli iyi.
Sonra baş kamarayı söktüm. İçini bir güzel Arap sabunu ve domestosla ayır ayrı fırçalayarak temizledim. Aynı şeyi Sancak kamara ve salon için de yaptım. İskele kamara şu an için depo. Esay gelip Masal'ın cicilerini giydirince orasını da temizleyeceğim.
Mutfak dolaplarını, bütün sintineleri en ince ayrıntısına kadar temizledim. Fazladan bir kaç tencere attım. Ocağın bir gözü çalışmıyor, ocağı sökemedim. Daha büyük tornavida almam lazım. Hafta sonu onu da yapacağım.
Yeni palamar halatları aldım. Halat biriktirmemeye , en azından b.kunu çıkarmamaya karar verdim.
Hasılı, eğer cuma gününden Masal'a gidersem, babalar gününde bu iş bitmiş, Masal, Akdeniz'e hazır olmuş olacak.
Sancak kamara lumbozu su yapıyor, Erman ıslandı gece. Onu da Marmaris'te Vedat'a yaptıracağım. Silikon neyin fayda etmedi.
Ha bir de haftaya anlatacağım daha garip bir şey olabilir, sanıyorum, onu da çözeceğim. Eyüp abi illa yap dedi.
Sevgiler.
Erman'a teşekkür bir daha.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.