Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka

  • *
  • İleti: 3573
Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
OP: 18 Mart 2017, 00:24:58
Geçtiğimiz günlerde , Arık Bodrum da yaşamaya karar veren bir yelkenci dostum ile Sapanca ve İznik gölü çevresinde sahibi olduğu arazileri incelemek,ve bir satış programı yapmak üzere iki günlük bir gezi yaptık.

Bu sırada, akşam İznik gölünü gören, aslına göre restore edilmiş bir köy-dağ evinde 76 yaşındaki babası ve Annesinin de misafiri oldum.

Annesinin inanılmaz lezzetteki yemekleri eşliğinde , Gap projesinde uzun yıllar çalışmış, Jeoloji mühendisi olan babası ile uzun uzun sohbet etme imkanımız oldu.

Anadolu fay hattından, plaka tektoniğinden, konu döndü dolaştı, İznik gölü ve çevresinin doğal güzelliğine geldi. Söz konusu ailenin bu köyün çok yakınında sahip oldukları büyük bir zeytinlik var.

Sonra , zeytin üreticiliği ve zeytinyağı üzerinde konuşmaya başladık.  Bir ara benim yeteri kadar felsefesi ve yelkencilikten de konuştuk.

Ben ahşap tekneleri , anlattıkça 41 feet bir tekne almak isteyen sevgili yelkenci dostum kaş göz diyor, konuşma diye.. :)

Bu muhabbetin sonrasında , yaşlı ancak son derece dinç jeoloji mühendisi gidip , kütüphanesinden bir kitap getirdi. Evinde çok keyifli bir kütüphane ve çalışma masası var.

Bana , bak bu kitap tam sana göre seveceksin diye "ekin sapı devrimi " adlı kitabı uzattı. Kitabı okumaya başladım ve bırakamıyorum. Gerçi Japoncadan , İngilizceye oradan da Türkçe ye çevrildiğinden ve kimi doğu kavramlarının Türkçe karşılıkları olmadığından anlaşılması çaba gerektiren bir kitap.

Ancak tanıtım yazısını buraya alıyorum..

" Masanobu Fukuoka, ikinci dünya savaşı'ndan sonra Japonya daki şikoku adasında bir çiftlikte doğal tarım yapmaya başladı.

55 dönümlük çiftlikte 1950 den beri toprak sürülmüyor , tarım makineleri ve tarım ilaçları ve suni gübre kullanılmıyor, budama yapılmıyor , yabani otlar ile mücadele edilmiyor. Buna karşın alınan mahsül, endüstriyel Japon çiftlikleri ile hemen hemen aynı.

dahası hiçbir kirlenme yaratmayan bu yöntem sayesinde toprak günden güne canlanıp , zenginleşirken diğer modern tarım yöntemlerinden daha az emek istiyor.

Kısacası , modern tarımın yok edici etkilerini tersine çeviren bu doğal tarım projesi, kendi yarattığı sorunlara çözüm üretmekle avunan insanın nafile çabasını da gözler önüne sunuyor "

evet reisler, hep denizden bahsedecek değiliz ya.. Biraz da yanaştığımız o kardan ve topraktan bahsedelim. anlatmaya çalıştığım , etkilendiğim deniz ve yelken felsefesinin bir benzeri anlatılıyor bu kitapta..

Böyle bol ve verimli , İznik gölü etrafı , inanılmaz bir verimlilik içerisinde.  Bu nasıl bir güzelliktir , anlatılır gibi değil.

Bakınız bir araziye gittik, bir bölümü inşaat yapımına müsadeli ve karşı yamacında bu arasa ile beraber satılacak bir zeytinlik var. BU zeytinliği aile artık bakamadığından , zeytin ağacı ormanına dönmüş bir alan. Önerdiğim proje ile bölge mimarisine uygun taş evler yapmak ve bu evlere de ilave olarak bu zeytinlikten alanlar ayırmak. düşünün bir taş eviniz ve yürüme mesafesinde 10 ağaçlık size özel bir zeytinliğiniz var. Koca arazide topu topu 20 taş ev. Öyle bir tasarım olacakki karşı yamaçtan bakıldığında evler farkedilmeyecek. O derece uyumlu bir yapılaşmadan bahsediyoruz yani.

ancak anlatmak istediğim bu değil. Bu arazinin araba ile 5 dakika mesafesinde bir sıcak su göleti var. Yerden sıcak su kaynıyor ve bu gölet, lokal belediye tarafından işletilmekte. Göletin su sıcaklığı tahminim 35 derece. Yani 3 derece havada mayolarımız yanımızda olsa suya girebilirdik.

Bu su ne oluyor biliyormusunuz. ? bir kanal ile hiç bir şekilde kullanılmadan göle akıyor !!!!!

çıldırmamak elde değil..

Ülkemizde öyle imkanlar var ki..

İşte bu bölge organik tarım için inanılmaz bir yer. Kitabı hediye eden yaşlı ama dinç jeoloji mühendisi, bu felsefe ile zeytin , zeytinyağı ve serasında kendi ailesi için serasında her türlü sebze ve meyveyi kendisi yetiştiriyor.

Şöminede odun ateşi ile ısınıyorlar, sincaplar, kediler, manyak bir İznik gölü manzarası..

Yemyeşil bir doğa.. İstanbul dan Bodrum a kaçanlar.. Yanlış yere kaçmışsınız. Üstelik buralar İstanbul anadolu yakası çamlıca gişelerden sadece bir saat..

Evet.. gidiyorum ben de İstanbul dan.. ama öyle çok uzağa değil..

  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Mart 2017, 00:28:48 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 3573

























  • IP logged

B

Burak Doneray

Çok güzel bir yermiş.
  • IP logged

B

Burak Doneray

Yelkenede uygun gözüküyor.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Yelkenede uygun gözüküyor.

Rüzgarda sürekli var.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

C

Cengo

Boke,

 fotolarini koydugun yer Keramet Köyü yanilmiyorsam.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Satın alamayacağın tek şey burada mevcut :) Huzur ! Cennet gibi.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Cengo , ne çakalsın.. Ta kendisi .. Özellikle yanlış anlaşılır diye isim vermedim ancak , senin gibi arazi delisi birisinin gözünden kaçması mümkün değil tabii. O görülen köy ise Göllüce köyü.

Kitaptan ilginç alıntılar ile devam edelim. Başarılı bir tarım biyoloğu olan Fukuoka, bir süre sonra depresyona girer. Uzatmayalım, yaşadığı sıkıntının doğadan kopuk yaşam olduğuna karar verir ve mevcut yaşam tarzının anlamsız olduğunu düşünür. Her şeyi bırakır. Bir süre gezdikten sonra babasının evine geri döner. Babası mandalina yetiştiren bir çiftçidir.

Kendi kendine yetişen vahşi tarımın kendi düşüncelerinin bir kanıtı olduğuna inanan Fukuoka, savaş sırsında kendisine emanet edilen bu ağaçları budamayı ve ilaçlamayı red eder. Bir süre sonra ağaçların dalları birbirine girer , ağaçları böcekler basar ve tüm ağaçlar ölür. Bunu gören babası ile ciddi sıkıntı yaşarlar.

Bir süre daha çalışmak zorunda kalan Fukuoka, 8 yıl sonra tekrar felsefesine göre tarım yapmaya başlar. Bakın ne yazmış bu Japon..

" eğer bir meyve ağacından bir tomurcuk dahi bir makas ile kesilir ise , yeniden düzeltilmeyecek bir düzensizlik doğabilir. Doğal şekline göre büyüyen dallar gövdeden karşılıklı olarak yayılır, ve yapraklar eşit miktarda güneş ışığı alır. Eğer bu sıralamaya müdahale edilir ise dallar ÇEKİŞMEYE girerler . birbirlerinin üstüne yatar ve dolanırlar. Böylece güneş ışığı ulaşmayan yerlerdeki yapraklar solar, çürür. Böcek hasarı başgösterir. "

Her bir dalın ağaç tarafından bilinçli bir şekilde uzatıldığı, oysa modern tarım adı altında aüğacın kendi yetişme ritüeline müdahale edildiği ve sonrasında da dengenin bozulduğunu , doğru olanın , eski ve geri zannedilen tarım teknikleri olduğunu anlatıyor.

Tarlanın sürülmemesi gerektiğini, Arpa ve buğday hasadından önce prinç ekilmesini, hsat sonrası sapların tarlada bırakılması gerektiğini.. Böylece ve sadece " yeteri kadar " çalışarak , gerekli olan verimin elde edileceğini anlatıyor adam.

Yapılacak her müdahalenin ise bu ağacın kendi felsefesine uygun yapılması gerektiğini söylüyor.

Babası savaş zamanında mandalina bahçesini işlemesi için oğluna emanet eder. Bunu doğal tar
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Burak, inanılmaz bir göl. Üstelik, en sert havada bile kalkan dalga sadece 40 cm. Daha fazla değil. Gel gör ki bir tane bile yelkenli yok..:)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
O bölgenin hastasıyım ve oldukça iyi bilirim.
Bahsettiğin kaplıca keramet köyündeki yermi yoksa göllücede başka kaplıca da varmı? Hakkaten de su akar türk bakar ın ciddi bir göstergesi.
O bölgede mayıs başında inanılmaz güzel dut oluyor. Yol kenarı Sahipsiz ağaçlar başparmağım büyüklüğünde siyahı beyazı ... Kiraz , kışın ayva (ayva ve kiraz ağaçları sahipsiz değil...) dut taşınabilitesi ve ticari değeri pek olmadığımiçin sahipsiz kalıyor anladığım kadarı ile...
Yamaçlarda tepelerde akıl almaz güzel manzaralar var. Bir taraftan gemlik körfezi diğer taraftan iznik gölü görüyorsun bazen .
o bölgede çok güzel hafta sonu gezileri yapılabilir. Benim tercihim arana vapurundan inip direk karşı tepelere vurup iznik gölüne inmek. Arabaların da gidebileceği yollarda inanılmaz manzaralar göreceksiniz. (Googleearth den rota çizebilirsiniz)
Sonra göl etrafında bir gezinti dut Ziyafeti. Yeriniz kalırsa iznik gölünü güneyden dolaşan yol üzerinde sölöz civarı solda (iznike giderken )kasap muammer var. Tavsiye ederim fiyat uygun köfte ve meraklı iseniz ciğer harika
Sonra devam ederseniz birkaç köy ilerde dutluca var. Girişinde sağda benim hayatta gördüğüm en güzel ev ve ünlü rahmi restaurant var. Balık sevmediğim ve pahalı bir yer olduğu için hiç girmedim ama yayın balığı şiş spesiyalitesi çok meşhurmuş meraklılarına.
Sonra tabiiki iznik. 1 günde gezemeyeceğiniz kadar güzel ve önemli bir yer. Dutlucadan iznike giden yol hayatta görebileceğiniz en harika yollardan biri. Ersin korsanın bahsettiği köy de bu yol üzerinde. Ben birkaç tamamen terkedilmiş köy gördüm oralarda hem de nerdeyse yol kenarındA. O güzellikler neden terk edilir gidilir anlamayamıyorum (vardır bir sebebi...)
Gitmedi görmedi iseniz şiddetle bahsettiğim rotayı yapmanızı tavsiye ederim.

  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
#10: 18 Mart 2017, 11:18:38
Eğer böyle şeylerle ilgileniyor iseniz, permakültür ve Tatuta çiftliklerine de bir göz atın.

"Ekin Sapı Devrimi" okuduktan sonra şehirden kaçıp doğal tarım ile uğraşmaya başlayan ve hatta bunu ticari çiftlik haline getiren bir hayli kişi var.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
#11: 18 Mart 2017, 12:45:25
Metropol den bakıldığı kadar kolay değil bu işler. Tabi tası tarağı bırakıp giden çok var, başarılı olanda var. Başarılı olanların bir kısmı da gelecek sıkıntısı olmayan ikinci kuşaklar.
Şimdi efendim, ben bu kitabı okumadım ama anlatılanların çoğunun doğru olduğunu teyit edebilirim. Benim büyüdüğüm ev, bir tane "kara sığır" tabir edilen (Karadeniz'e özgü İnek türüdür) ineğin beslendiği, 20 den fazla tavuğun beslendiği (şimdi gezmiş tavuk deniyor ya onlardan yani), her devir de bir av köpeği olan, sahiplenilmese de çaktırmadan beslenilen bir den fazla kedisi olan yedi dönüm meyva bahçesi içinde bir evdi. Hala da öyle, sadece bu evcil hayvanat yok artık.
Biz kışın ,marul , maydanoz, yeşil soğan,tere, yazları da ; domates, salatalık, biber, fasulye, kabak, mısır baharda da bakla ve bezelye yetiştirirdik.
Ayrıca neredeyse tüm meyva ağaçlarımız vardı.
Bunların hiç birini satmak için yetiştirmiyorduk. Tamamen evin ihtiyacı için yapılan işlerdi. İlginç olan zirai mücadele , budama , gübreleme diye bir şey bilmiyorduk. Yaptığımız sadece  aşı idi. Tohumlar bir önceki yıldan tohumluk ayrılıyordu. Tavuklar kuluçkadan çıkarılıyordu falan filan işte.
Şimdi gelelim asıl noktaya; işte bu yapılanların hiç biri verimli değildi.Sırasıyla anlatalım dilimiz döndüğünce,

Bu kara sığır denilen inek türü, en verimli olduğu dönem de bile en fazla 2-3 kilo süt verir. Vahşidir ahırda durmaz adalelidir, dışarı çıkmak ister, dışarı çıkarttığınız da at gibi koşar , tek başınıza zapt edemezsiniz, hiç bir şey yapmasa döner gelir size tos vurur ve bir yerinizi kırar. ama yöreye dayanıklı tek hayvan odur. Sonraları bu vatandaşın melezlenmiş, genleri çaprazlanmış rakipleri geldi, aynı yemi yiyerek hiç dışarı çıkmadan ekonomik ömrünü ahırda suni yem ile tamamlayarak geçiren türler. Ama fark şuydu günde 30-40 litre süt veriyorlardı. Mecbur kara sığır buna yenilmek zorunda kaldı. Kara sığırın en büyük faydası gübresiydi. Çok güçlüydü, toprakla seyreltilip yağmur altında bırakılmazsa bitkileri yakardı, o derece yani.

Sonra bu gezmiş tavuk denen tavuk varya, o daha başka bir şey. Şimdi bu tavuğun kendi verimli olmasa da eve faydası çoktu. Bahçede ne kadar börtü, böcek, yılan, çıyan varsa hepsini yerlerdi. Akşama kadar kapısı açık ahşap eve  bir tane haşerat giremezdi. Fakat bu tavukta vahşi olur, adalelidir, hızlı koşar, 15 -20 metre uçar. Çünkü güçlü olanlar hayatta kalır. Mecburen atmacadan kaçmak , köpekten kaçmak, yabani kuşlarla mücadele için güçlü olmak zorundalar. Takip etmezseniz kendi yumurtalarını yerler, yumurtayı elde edebilmek için hep bir mücadele sözkonusudur. Pişirmeye hiç kalkmayın akşama kadar pişmez eti kayış gibi olur. Yaban ördeği yada yaban kazı yiyenler bilir , o sertlikte yani. E mecburen şimdi 36-45 günde kesim ağırlığına ulaşan, 1kg yemden 1 kg canlı ağırlık artışı sağlanan ve 24 saat ışık altında tutulup devamlı yumurtlayan tavuklara yenilmek zorundalar. Sizin anlayacağınız bizim mahallede tavuk yok artık. Hatta eşekle  iki saatte gidilen dağ köyündeki vatandaş bile yumurtasını çarşıdaki discount storlardan(adlarını söylemeyeyim bakkalların yerine geçen mantar gibi her yerde gördüğümüz marketler işte.) alıyor. O derece yani.

Ne diyeyim marulun yaprağı karton gibi olur, hava biraz soğuk gitse yeşil biberi testere ile kesersin. Cevizi çekiçle kıramazsın, öyle aşılı ceviz gibi içi beyaz olup elinde kıramazsın zaten içi de kara olur dışı da.

Ama herşey organiktir, gerçek anlamda organik, lakin çok zordur böyle yaşayabilmek.

Ben hala gübre ve zirai mücadelenin bilinçli yapılmadığını biliyorum. Toprak altında kalması gereken gübreler kuşların eşeleyip çıkarabildiği derinlikte olunca tarlaların kuş ölüleriyle dolu olduğunu defalarca gördüm, bunu kullanan insanlar kendi tavukları ölünce anladılar.

Ya Ersin Abi nerden açtın bu konuyu, ben balıkçılık gibi bu konularda da yaralıyım. Bir de üstüne üstlük  ilk lisansım Ziraat Mühendisliği idi, nereden okumuşsam artık, o yüzden acayip gıcık kaparım tarım politikalarını yapanlara, yönetenlere....

Fazla yazmayayım yeter artıkın, tarzımın dışına çıkarım yoksa, yaralıyım bu konularda, bana müsade.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
#12: 19 Mart 2017, 11:44:16
Ahmet , ne güzel yazmışsın.

Aklıma rahmetli annem geldi. Daha önceden de yazmıştım sanırım. Annem , Küçük kardeşim de üniversiteyi bitirince, tutturdu elektriği bile olmayacak bir balıkçı köyüne taşınmaya karar verdi. Annem bir karar verdi mi daha mümkün değil döndüremezdiniz. Güç bela , Urla'nın hemen dışında bir eve razı ettik. Taşındılar. 

Sabah balığa çıkılacak, bahçede sebze meyve yetiştirilecek , inekten süt sağılıp, taze süt içilecek, kümes, yumurta filan falan..

6 ay sonra annem ablamı arayıp, tekrar Karşıyaka ya dönmek istediğini söylemiş, Bana cesaret edip söyleyememişti.

İneklerin pis koktuğunu, bir tanesinin bahçeye girip, ektiği domatesleri çiğneyip , yediğini, bahçeye giren inekten korktuğunu ve bir saat evden çıkamadığını anlatmış . :)

Ahmet doğru söylüyor. Kolay değil bu işer. Ahşap tekne kullanmak gibi. Herkesin harcı değil yani. 8)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
#13: 19 Mart 2017, 12:52:38
Bulgaristan a taşının ,ülke boş ve bu anlattıklarınızın yanı sıra bahçede rakı da imal edebilirsiniz.  ;D
  • IP logged

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: Ekin Sapı Devrimi.. Masanobu Fukuoka
#14: 19 Mart 2017, 17:15:08
Ersin senin rahmetli herhalde Ahmetin bahsettiği kara sığırlar ile karşılaşmış... Artık kalmadı onlar merak etme.
Benim en büyük hayalim de yola en az 1 km uzakta ufuk dairesinde elektrik lambası olmayan mümkünse cep çekmeyen bahçesinde tulumbalı kuyusu olan , 35-40 m2 tek hacim odun bir ev. Evin içinde tek kapalı alan 4m2 tuvalet olacak. Elektrik ve basınçlı su şebekesi olmayacak. Bahçede bir ahır işinde bir inek eşek ve kümeste tavuklar olacak.
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

 
Yukarı git