Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Aurantes ile eve dönüş yolunda

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
OP: 12 Eylül 2022, 20:51:06
Bir önceki tekne Wharram katamaran Jaya’yı Türkiye’de 2021 yazında satıp, aynı yılın kışında Galler’de, ne kimsenin girdiği ne de kimsenin çıktığı bir "mud hole" liman olan (sadece belli med cezir şartlarında girilip çıkılabilen, iskele çevreleri kazılıp derinleştirilmiş, gerçekten de kumdaki çukur) Burry Port’da şimdiki tekne Aurantes ile yollarımızı birleştirdik. Belki de onun talihi olduk çünkü onu bizden başka oradan çıkarabilecek başka birileri olur muydu, şüpheli; üstelik satılık bile değildi garibim. Bu 1974 yapımı Sparkman & Stephens Deb 33 tank gibi kalın fiberden, bir yandan da kuğu gibi bir tekne ama, deniz tecrübesi katamaranlardan ibaret olan benim için, onunla seyir yapıyor olmak bir kuğuya binmiş olmak gibi değişik, alışılmadık birşey. Alışıyorum daha.
6 Ağustos 2022’de Falmouth, İngiltere'de başladığımız Biscay Körfezi geçişini 10 Ağustos’ta İspanya’nın kuzeybatı köşesini kaplayan Galicia bölgesindeki A Coruña’da tamamladık. Genel olarak pek keyifsiz, zorlayıcı ve yorucu bir geçiş oldu. Tekneyi henüz tam tanımamak, bunun başlıca nedeni. Hem onun hem de bizim kusurlarımız var. Onun kusuru dediğim de bizim kusurumuz aslında. Bu teknenin indirilip kaldırılabilen bir ek salması var, centreboard yani. Orsada performansı artsın, pupada stabilite sağlasın diye düşünülmüş. Eski sahibi yenisini yaptırmıştı ama alüminyumdan. Mark da alüminyumu içinde sindiremediği için (indirip kaldırmaya yarayan çelik halatla metal uyuşmazlığı olabilir, dayanıklı olmayabilir şüphesiyle) yeni salmayı birilerine bağışlayıp eski sac salmayı kullanmaya karar vermişti (şimdi çok pişman). Yalnız eski salma aşınmış, olması gerekenden 3 mm incelmiş. Biscay’ın coşkun dalgalarında pupa giderken, salma ile yuvası arasındaki bu 3 mm’lik boşluk bize azap yaşattı resmen. Salma yuvası içinde bir o yana bir bu yana salındıkça, sanki birisi alttan tekneye balyozla vuruyormuş gibi ses çıkıyor, tekne titriyor, bende manyak korkular yaratıyor (tekne şimdi ortadan yarılacak ve batacağız gibi), Mark’ı da çok endişelendiriyordu. Salmayı kaldırınca nasıl oluyor diye denedik ama teknenin iki yana devinimi arttı gibi geldi, yeniden indirdik salmayı (ama bugün geriye bakınca anlaşılıyor ki o anda yelken alanımız biraz fazlaymış da!). Bir de hava son iki günde çok sertti. Kuzeyli rüzgar 6-7, bir gece de 8 şiddetinde esti. O gece (sondan ikinci gece) yelkeni tamamen indirmeye karar verdik, azıcık da cenova açtık ki rotamızdan çıkmayalım, yol da alalım diye (ona rağmen hızımız 6-7kn civarındaydı). Böyle şartlar altında, Mark ah ben ne ettim de aldım bu tekneyi, niye yeni salmayı takmadım diye yerinerek, ben n’olur bir yere varalım sağ salim diye meteor yağmurundan medet umarak ve ikimiz de katamaran Jaya’yı özleyerek (gerçi o da bu şartlarda dalgadan dalgaya zıplayıp deli hızlara ulaşarak başka türlü dehşet yaratacaktı; biliyorum çünkü onu da yaşadık, yine Biscay’da), son gecenin de sonuna vardık. (Bir olumlu şey şu ki, alışık değilim bu tekneye, sallan yuvarlan deniz tutacak diye korkuyordum, tutmadı.) Bu şekilde İspanya’nın kuzey kıyısı boyunca açıkta esen şiddetli rüzgar bandını aşmış olduk. (Bu arada, sağolsun otopilot, ne büyük rahatlıkmış meğer! Kendisi bizim ilk otopilotumuz oluyor. Adı, Squeaky, gıcırdayıp duran anlamında..) Tanyeri ağarınca karayı gördük ve rüzgâr azalmaya başladı, çok geçmeden tamamen kaldı. A Coruña’ya kalan 20 mili motorla geçip marinaya bağlandık.
Biscay’ın ortasındayken karar vermiştik: Geri dönecektik, kalan 2600 kadar mil bu şekilde aşılmazdı. Varışımızın ilk gününde de kararlılığımız sabit, moralimiz bozuktu. İspanya’nın kuzey kıyısı boyunca adım adım doğuya ilerleyip Biscay'ı körfezin güneydoğu köşesinden kısa yolu kullanarak geri geçecek, Fransa’nın Bröton duraklarını kullanarak adım adım Manş’a varacaktık. İki gün sonra batılı güzel bir rüzgar gelince başladık planımıza. Doğu yönünde ilk muhtemel durak 40, ikincisi 80 mil mesafedeydi. Ama seyir yine pupa, salma yine aynı havada. Tekneye alttan vurdukça resmen bizim de canımız acıyor. Deneyelim bir daha diye salmayı kaldırdık. Rüzgar tatlıydı, Biscay’ın ortasındaki gibi deli değildi. Gördük ki salmanın indirilmiş ya da kaldırılmış olması pek de fark etmiyor. Sağdan sola yuvarlanma aynı yuvarlanma. Hızımız da değişmedi. Değişen şey, alttan gümleyen darbelerin olmamasıydı. A iyiymiş böyle diye diye ilk durak seçeneğimize yaklaştık. Baktık rüzgar hâlâ güzel, devam edelim bari dedik. Sonra rüzgar arttı, yuvarlanmalar da yormaya başladı. Yorulmak sorun değil de, otopilotun tekneye söz dinletemez hale gelmesi sorundu. Bir o yana bir bu yana neredeyse 20 derecelik sapmalar yelkenleri zorluyordu. Tam hah şimdi kavança olacak derken toparlıyor, sonra aynı şey yeniden başlıyordu. Çözüm tabi ki yelken alanını küçültmekti. Eski tekne bir katamarandı, direği kısaydı ve yelkeni de küçüktü. Onunla seyir yaptığımız 10 yıl boyunca çok nadiren başvurmuştuk camadana. Hadi ben neyse de, onca tekne tecrübesi olan Mark bile tek gövdeli tekneleri unutmuş. İlk camadanda rahatladı biraz otopilot, sonra baktık ikincisi de lazım. E Atlantik bu, dalgalar rüzgarla iyice bir semirip güçleniyor. Otopilot zavallım uğraşıyor ha bire. Boşver ayıbacağını deyip cenovayı da kapatınca her şey iyice bir rahatladı. Yuvarlanmalar çekilir hale geldi. Uzun lafın kısası, ben yeni birşey öğrendim, Mark da hatırlamış oldu. Ve rahat rahat kalan 40 mili de tamamlayıp geceyarısını az geçe ikinci durak seçeneğimiz olan Ribadeo’ya girdik. Bu, İspanyolların deyişiyle bir ria, yani med cezir etkisiyle haliçlere dönüşmüş nehirler; içlerindeki sağlı sollu korunaklı koylarla biz denizcilere çok faydası dokunuyor ve bir riaya girince çoğu zaman her rüzgara uygun bir köşe bulunabiliyor sığınılacak. Ama Galicia’nın bu kuzey kıyılarındaki haliçler, aşağı ria’lardan farklı olarak genişlemiş nehirler aslında; pek koy içermiyorlar ve orada burada kum sığlıkları oluyor. Akıntı yönünün de buralara girerken mutlaka hesaba katılması gerekiyor. Bizim med cezir zamanlamamız iyi oldu. Su en alçak seviyesinde, akıntı tersine dönmeden önceki durgun zamandı. Girişimiz durgun suda rahat oldu ama… demirleyemeden önce durduk. Çünkü alçak su seviyesinde sığlığa fazla yakın düşmüşüz ve kuma girdik. Ama sorun değil, su yükselecek çünkü. Bir saat kadar bekleyip yüzer hale geldikten sonra doğru düzgün demirledik. Yorgunduk ama kendimizi iyi hissediyorduk.
Burada bir hafta kaldık. Dışarıda rüzgar hep ters - kuzeydoğu - ve çok şiddetli. Dalgalar okyanus irisi. Ne İspanya’nın kuzey kıyısı boyunca doğuya gidebiliyoruz ne de doğrudan Bröton kıyılarına uzun Biscay geçişi yapabiliyoruz (bunu bile göze almıştık, yine ve yeniden). Ve hava durumu hiç değişmiyor. Rüzgar hep aynı. Ara ara yağmurlu, kasvetli bir gökyüzü. Hiç Ağustos havasına benzemiyor. İngiltere’de bile hava daha iyi. O kadar tatsız yani. Hava kurşun gibi ağır, kalpler kasvetten bağır bağır.. İngiltere’ye dönüp ne yapacağız, önümüz kış, tekneyi yok pahasına satıp (satabilirsek tabi) iyi bir zarar etmiş olacağız; yoksa karanlık kışı minicik tekne sobasıyla nasıl geçireceğiz ve nereye kadar gider bu.. Hem tekneyle Türkiye’ye gitmekten vazgeçmemize neden olan başlıca şeye çözüm bulmadık mı? Salmayı kullanmadan ve kısa seyirlerle Ege’ye varamaz mıyız? Kaç defa yaptık bunu, şimdi neden kaçıyoruz? Aklıma Hakan Öge’nin Sophie ile bizimkinden daha küçük bir teknede dünyayı dönmesi takılıyor. Biz neden ağlaşıyoruz ya? Bu bir haftanın sonunda Mark da aynı şeyle karşıma çıktı. Meğer o da düşünür dururmuş bunları kendi kendine. Ve böylece, boşver, çöpe giden gidiş dönüş 160 mil ve 10 gün olsun deyip, ilk kararımıza geri döndük. (Aslında tam çöp de olmadı, her deneyim bir kazanç sonuçta ve ayrıca tekneye güvenimizi de yeniden kazanmış olduk. 10 günlük zaman kaybına da her şeyde bir hayır vardır diyelim gitsin.) Ve ertesi gün hazırlığımızı yapıp, sonraki gün sabahın köründe demir alıp yola koyulduk (yoksa az kalsın Ribadeo nüfusuna kaydedeceklerdi bizi!)
Aynı 80 mili (bu kez batı yönünde) aşağı yukarı aynı şartlarda ama ne yaptığımızı biraz daha bilerek aldık ve yine gece yarısında, İspanya’ya ilk varış yerimiz olan A Coruña’da rahat bir koya demir attık. Başladığımız yere geri dönmüştük. Ama bir farkla: kalplerimiz kasvetle bağırmıyordu artık ve Ege’ye varmaya kesin karar vermiştik (inşallah, nasip, kısmet vs kısmı da önemli tabi ki).
Uzuuun bir giriş oldu ama macera artık başlıyor. Bu noktayı başlangıç kabul ettik (şaşmasaydık başlangıç Falmouth olacaktı ya neyse artık). İngiltere’den bir yere gitmek istiyorsan pattadanak Biscay’la başlamak zorundasın maalesef. Azar azar gidelim diye birşey yok. Biscay’da kendimizi kaybettik, sonra bulduk. Olur böyle şeyler. Ve hâlâ biliyorum ki doğru kararı verdik.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#1: 12 Eylül 2022, 21:24:08
Çok güzel bir kayık almışsınız, haksızlık etmeyin ona. Bence Biscay söz konusu olduğunda her kayık küçük. Hiç bir zaman gözüm yemedi oraları. Haydi keyifli seyirler!

SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#2: 13 Eylül 2022, 08:21:39
Kaleminize sağlık çok keyifle okudum
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5823
    • Son Denk Kayıkçısı
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#3: 13 Eylül 2022, 08:38:18
Uzun aradan sonra keyifle okunacak bir seyir anısı, devamını merakla bekliyoruz. Selametle.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 687
    • S/Y DUA-1 SEYİR DEFTERİ
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#4: 13 Eylül 2022, 08:54:29
1974 yılının fiber teknesini merak ettim, vana vs. delik açtıysanız gövde kalınlıklarını ölçmüşsünüzdür? Ağırlık ne? Biraz da foto lütfen.
  • IP logged
S/Y DUA-1 Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir DUA'nın içinde yer almaktır. Şems-i Tebrizi

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#5: 13 Eylül 2022, 20:38:34
Teşekkürler güzel yorumlarınız için. Yazmayı seviyorum, siz okudukça gönderirim. Fiber kalınlığını sormuşsunuz. Fazlasıyla kalın. Kabin tavanında delik açmıştık, orada bile fazla. Vanaların bakımını yaparken gövde kalınlığını görmüştük, orada daha da fazla. Tavanda açtığımız havalandırma deliğinin fotoğrafını çektim, bir fikir verir belki. Teknenin ağırlığı 9.64 ton. Boy malum 33 ft, genişlik 3.15 m, draft salma yukarıdayken 1.10 m, aşağıdayken 2m. Bayağı da çok ballast kullanılmış 2.3 ton, oranı %38.5. İngiltere'nin prestijli bir tekne yapımcısı imal etmiş, dizayn Sparkman and Stephens. Daha önceki post'da teknenin bir fotoğrafını eklemiştim. Ek'e tıklayınca görünüyor sanırım. Bu tavan deliği fotosunu da aynı şekilde eklemeye çalışacağım. Başka türlü fotoğraf nasıl ekleniyor? Not: Eklenti kaydetmede sorun oluştu deniyor, ekleyemiyorum.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5823
    • Son Denk Kayıkçısı
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#6: 14 Eylül 2022, 16:06:56
Teşekkürler güzel yorumlarınız için. Yazmayı seviyorum, siz okudukça gönderirim. Fiber kalınlığını sormuşsunuz. Fazlasıyla kalın. Kabin tavanında delik açmıştık, orada bile fazla. Vanaların bakımını yaparken gövde kalınlığını görmüştük, orada daha da fazla. Tavanda açtığımız havalandırma deliğinin fotoğrafını çektim, bir fikir verir belki. Teknenin ağırlığı 9.64 ton. Boy malum 33 ft, genişlik 3.15 m, draft salma yukarıdayken 1.10 m, aşağıdayken 2m. Bayağı da çok ballast kullanılmış 2.3 ton, oranı %38.5. İngiltere'nin prestijli bir tekne yapımcısı imal etmiş, dizayn Sparkman and Stephens. Daha önceki post'da teknenin bir fotoğrafını eklemiştim. Ek'e tıklayınca görünüyor sanırım. Bu tavan deliği fotosunu da aynı şekilde eklemeye çalışacağım. Başka türlü fotoğraf nasıl ekleniyor? Not: Eklenti kaydetmede sorun oluştu deniyor, ekleyemiyorum.

Hızlı resim üzerinden ekleyebiliyoruz, yada buraya eklerken  boyutlandırma gerekiyor. Ben o işin kolayını buldum ilgili resimi whatsapp tan kendime gönderiyorum o otomatik boyutlandırıyor. sonra foruma eklemekte hiç sorun olmuyor.

Bu arada tekne efsane , direğinde merdiveni olan bir teknemiz daha oldu forumumuzda.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#7: 14 Eylül 2022, 23:32:16


Kabin tavanının fiber kalınlığı için çektiğim fotoyu paylaşıyorum. 

Bu arada, efsane tekne (geçmişte başarıları var, bizimki İskoçya'da yapılan bir yarışta üçüncü gelmiş, aynı model başka bir tekne dünya turu yapmış -Dove, kitabı da var) ama modern tekneler belki daha kullanışlıdır (bir o kadar da pahalı). Bu teknenin yapıldığı zamanlarda geniş alanların su üstünde çok güvenli olmadığı düşünülüyormuş. Gerçi genişliği fena da değil. Direkte basamaklar da kesinlikle çok faydalı. Mark'ın kocaman gövdesini vinçle yukarı çekerken zorlanırdım, mandarı kaçırıcam elimden diye ödüm kopardı. Şimdi Mark pıtı pıtı tırmanıveriyor direğe kendi başına. Bir de sığ yerlere girer çıkarken, çıkıyor direğin yarısına kadar, tepeden görüyor kanal nerede. Büyük kolaylık. Yelkeni çeker indirirken de bir sorun yaşamadık şimdiye kadar.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 23 Eylül 2022, 15:34:05 Gönderen: Hasan Toparlak »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#8: 15 Eylül 2022, 13:21:23
https://photos.app.goo.gl/s8woArVnd1SKAf637
Kabin tavanının fiber kalınlığı için çektiğim fotoyu online küçülttüm, link olarak paylaşıyorum. Bakalım işe yarayacak mı? Yararsa sonraki fotoları da bu yöntemle paylaşırım. Bu arada, efsane tekne (geçmişte başarıları var, bizimki İskoçya'da yapılan bir yarışta üçüncü gelmiş, aynı model başka bir tekne dünya turu yapmış -Dove, kitabı da var) ama modern tekneler belki daha kullanışlıdır (bir o kadar da pahalı). Bu teknenin yapıldığı zamanlarda geniş alanların su üstünde çok güvenli olmadığı düşünülüyormuş. Gerçi genişliği fena da değil. Direkte basamaklar da kesinlikle çok faydalı. Mark'ın kocaman gövdesini vinçle yukarı çekerken zorlanırdım, mandarı kaçırıcam elimden diye ödüm kopardı. Şimdi Mark pıtı pıtı tırmanıveriyor direğe kendi başına. Bir de sığ yerlere girer çıkarken, çıkıyor direğin yarısına kadar, tepeden görüyor kanal nerede. Büyük kolaylık. Yelkeni çeker indirirken de bir sorun yaşamadık şimdiye kadar.

Cidden et kalınlığı çokmuş
  • IP logged

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#9: 15 Eylül 2022, 15:12:22
Birkaç fotoyu deneme için eklemeye çalışıyorum..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#10: 16 Eylül 2022, 00:48:38
A Coruña’daki koydan ertesi sabah (24 Ağustos 2022) erkenden demir alıp koy dışına çıktığımızda sisin basmakta olduğunu gördük. Yapacak birşey yok, sis buraların olağan durumlarından biri. Açtık AIS’i, yolumuza devam ettik. Neyse ki rüzgar var ve sis öyle çok yoğun değil, 1 mil kadar bir görüş alanımız var. Varmak istediğimiz yer olan Camariñas küçük bir ria ve 40 mil kadar uzakta. Bu kıyılar İspanya’nın tam olarak kuzeybatı köşesi ve adı Costa da Morte, yani Ölüm Kıyıları. Bu adı, yüzyıllar boyunca bu kıyılarda yaşanan deniz kazaları yüzünden almış. Büyük rüzgarlar ve büyük dalgalar bu kıyılara sık vuruyor ve kıyı yüksek tepeler ve kayalardan oluşuyor (aralarında da gelgit ve nehirlerin güzel bir işbirliğiyle oluşturduğu tam demirlemelik koylar silsileleri olan ria’lar gizli). Son büyük deniz kazası 2002’de petrol tankeri Prestige’in fırtına yüzünden batması olmuş, sadece İspanya’nın değil, Fransa ve Portekiz’in de yüzlerce millik kıyıları petrole bulanmış. Haberlerde dinlediğimi hatırlıyorum, insanlar ne büyük üzüntü içindeydi.. Bugün ise rüzgar 3-4 şiddetinde, yine pupadan ve denizler karışık. Sisin içinde güzel güzel yol alıyoruz, AIS’den gördüğümüz balıkçı tekneleri ve yelkenliler yaklaşınca görünür oluyorlar ve öğleden sonra hedef ria’mızın burnuna yaklaşıyoruz. Ve sis giderek aralanıyor. Burnumuzun adı, Zalim Burun. Gerçekten de zalim bir görüntüsü var. Acayip şekilli yüksek kayaların acıması yok gibi. Ama giriş rahat, sığlıklara rağmen. Rüzgar son millerde biraz artmıştı ve burnu güzelce döndükten sonra yelkenleri indirdik. Sakin suda motorla 5 mil kadar ilerleyip muhteşem koyumuza demir attık. Buraya daha önceki yıllarda iki defa daha gelmiştik. Ria çam ormanlarıyla kaplı yumuşak tepelerle çevrili her yönden ve hava mis gibi çam kokuyor. Kuzey tarafında Camariñas, güney tarafında da Muxia kasabaları var, marinalarıyla filan. Ve içerisi güneşli! Bu korunaklı yerde 3-4 gün beklememiz gerek çünkü bir sonraki gün deli kuzey rüzgarları geliyor. Rüzgarın yönü doğru da şiddeti çok fazla. İstemiyoruz fazla sallan yuvarlan. Bu vesileyle motorla da ilgileniriz biraz. Randımanlı çalışmıyor gibi. Devri artırdığında tepki vermiyor ya da zaman alıyor yüksek devre çıkması. Böyle değildi, bir sorun var.
İşte şimdi motordan bahsetme sırası. Teknenin en sevdiğim yanlarından biri kendisi. Hâlâ kullanılan başkaları da var mıdır acaba? O bir Lister Petter Marine. Üretim yılı 1942. Yok yok, yazım yanlışı yok. Tam 80 yaşında. İlk duyduğumda çok yadırgamıştım, eski sahibi motorun çok iyi durumda olduğunu söylemiş Mark’a, hadi inşallah demiştim. Mark tekneyi Galler Burry Port’ta karada satın aldı. Onunla geçirdiği 6 aylık sürede eksiğini giderip bakımını yaptı. Motora da bu sırada gereken ilgi gösterildi tabi. Burry Port’ta teknesi olan bir mühendisle tanışmış Mark, güzel şans. Ona motorla ilgili birkaç soru sormuş. Ve adam bu motorların uzmanı çıkmış. Kendi teknesinde de bir Lister Petter varmış. Hafta sonu bir gün için ta İskoçya’dan Galler’e gelmişmiş adam teknesinde iş görmek için ama o tek günün tamamını bizim motorla ilgilenerek geçirmiş, sonra da İskoçya’ya geri dönmüş. Onun da adı Mark, nasıl da özverili bir insan! Her şeyini incelemiş, gereken ayarları yapmış ve çok iyi durumda olduğunu söylemiş. Bizim kaptan Mark tekneyi suya indirip Cornwall Tamar nehrine getirirken çok etkilenmişti motorun performansından. Sonra orada sağa sola giderken kullandığımız sırada da saat gibi çalışıyordu maşallah, hiç nazlanmadan. Araya bir anekdot sıkıştırayım: Cornwall Millbrook’tayken bu mühendis Mark aramıştı bizi, hal hatır sormak için:
Mühendis Mark: Motor nasıl, memnun musun?
Bizim Mark: Çok! Yaşına rağmen çok iyi bir motor.
MM: Tabi, seninki modern bir motor. Gerçi benimki de gayet iyi.
BM: Modern? Nasıl yani, bizimki 1942’li!
MM: Evet evet, sendeki modern seriden. Benimki 1918’li.
Evet, yukarıdaki gerçek bir diyalogdur, bizzat kulaklarımla duydum. Böyle bir şeyi İngiltere’den başka bir yerde duymak mümkün müdür acaba?
Ve mis gibi çalışıp duran motora ne oldu da randımanı düştü, hatta A Coruña’dan ayrılırken demir almak için çalıştırdığımızda neden çalışmayı reddetti ilk başta? Camariñas’daki ilk günümüzde bu işe giriştik. Motor bölmesi kabinin tam ortasında (merdiven altında değil) kendi kasası içinde ve ulaşmak kolay. Açtı Mark kasayı ve kullanma kılavuzlarını, aklına gelen her yerini kurcaladı. (Kendisi eklememi istiyor: Bundan önceki iki tekne de Wharram katamarandı ve motorları dıştan takmaydı. Onların her şeyini bilir, tamirlerini yapardı. Daha önceki tek gövdeli tekneleriyle de böyle uzun seyirler yapmamıştı ve fazla gençti o zamanlar. ‘Dizel motorlar hakkında pek bilgim yok’ diyor.) Yağını kontrol etti, suyuna baktı, yağ filtresini değiştirdi ve şimdi bilemeyeceğim daha başka şeyler yaptı. Ama sorun ortadan kalkmış değil. Enjektörlere sıra geldiğinde, elinden birşey gelmeyeceğini, profesyonel yardım alması gerektiğini biliyordu. Ve bir telefon kadar yakınımızda olan Mühendis Mark’ı aramaya karar verdi. Her şeyi anlattı ona, şunu yaptım, bunu yaptım. O da sordu şunu denedin mi, bunu denedin mi? Tam pes edilecekti ki, Mühendis Mark, ‘bir de şöyle bir şey olabilir, çok basit bir şey ama.. motoru stop ettirmek için çekilen stop kablosu tutukluk yapabilir ve aslında motor gerçekten kapanmamıştır. Elini oraya sok da bak bakalım, kapanmış mı?’ Ve sorun gerçekten de buymuş. Çözümü 10 dakika sürdü. Sevinçten gözlerim nemlendi gerçekten. Aşağıda motorun ilgili kısmında gereken ayarlamaları yapıp, havuzlukta dümenin karşısında bulunan çekme mandalına da biraz WD40 sıkınca, motor döndü eski güzel haline. Teşekkür etmek yetmiyor, çok borçlu hissediyoruz kendimizi sevgili Mühendis Mark'a.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 76
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#11: 16 Eylül 2022, 01:00:13
Motorun yeri ve kasası, kendisi ve havuzlukta dümenin arkasındaki stop aparatı (ne denir bilmediğinden mandal diye uydurdum, doğru terim nedir acaba?) fotolarını link olarak paylaşıyorum.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 23 Eylül 2022, 15:37:21 Gönderen: Hasan Toparlak »

  • *
  • İleti: 5823
    • Son Denk Kayıkçısı
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#12: 16 Eylül 2022, 09:44:17
Lister efsane motor çalıştığı zaman bir daha durmaz , yeterki çalışsın derler . Bizde de vardı belki de aynı modellerden di çünkü görüntüsü hatırladığım kadarıyla aynı. Bunların kaç saat çalıştığı falan bilinmez eski çektirmelerde bunlar 24 saat su basardı, yada vinçte çalışırdı. O kadar yorulmaya rağmen çok uzun yıllar çalışanları vardır.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5823
    • Son Denk Kayıkçısı
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#13: 16 Eylül 2022, 09:52:15
Bu arada bu sandık içinde olup her tarafına ulaşılıp müdahale edilebilen motorlara bayılıyorum. Bizim Baba larda motora müdahale çok zor, Epeyce zayıf ve atletik olmak gerekiyor. Hatta benim BaBa 35 teknemde 32 volvo çıkarılıp 50 yanmar takıldığı için alan epeyce daralmış durumda. İki makine arasında hacim farkı oldukça fazla. Bu yüzden böyle yemek masası altında , veya dolap içinde , sandık içinde motorları görünce bayılıyorum. Güle güle kullanın.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Aurantes ile eve dönüş yolunda
#14: 16 Eylül 2022, 13:42:53
A Coruña’daki koydan ertesi sabah (24 Ağustos 2022) erkenden demir alıp koy dışına çıktığımızda sisin basmakta olduğunu gördük. Yapacak birşey yok, sis buraların olağan durumlarından biri. Açtık AIS’i, yolumuza devam ettik. Neyse ki rüzgar var ve sis öyle çok yoğun değil, 1 mil kadar bir görüş alanımız var. Varmak istediğimiz yer olan Camariñas küçük bir ria ve 40 mil kadar uzakta. Bu kıyılar İspanya’nın tam olarak kuzeybatı köşesi ve adı Costa da Morte, yani Ölüm Kıyıları. Bu adı, yüzyıllar boyunca bu kıyılarda yaşanan deniz kazaları yüzünden almış. Büyük rüzgarlar ve büyük dalgalar bu kıyılara sık vuruyor ve kıyı yüksek tepeler ve kayalardan oluşuyor (aralarında da gelgit ve nehirlerin güzel bir işbirliğiyle oluşturduğu tam demirlemelik koylar silsileleri olan ria’lar gizli). Son büyük deniz kazası 2002’de petrol tankeri Prestige’in fırtına yüzünden batması olmuş, sadece İspanya’nın değil, Fransa ve Portekiz’in de yüzlerce millik kıyıları petrole bulanmış. Haberlerde dinlediğimi hatırlıyorum, insanlar ne büyük üzüntü içindeydi.. Bugün ise rüzgar 3-4 şiddetinde, yine pupadan ve denizler karışık. Sisin içinde güzel güzel yol alıyoruz, AIS’den gördüğümüz balıkçı tekneleri ve yelkenliler yaklaşınca görünür oluyorlar ve öğleden sonra hedef ria’mızın burnuna yaklaşıyoruz. Ve sis giderek aralanıyor. Burnumuzun adı, Zalim Burun. Gerçekten de zalim bir görüntüsü var. Acayip şekilli yüksek kayaların acıması yok gibi. Ama giriş rahat, sığlıklara rağmen. Rüzgar son millerde biraz artmıştı ve burnu güzelce döndükten sonra yelkenleri indirdik. Sakin suda motorla 5 mil kadar ilerleyip muhteşem koyumuza demir attık. Buraya daha önceki yıllarda iki defa daha gelmiştik. Ria çam ormanlarıyla kaplı yumuşak tepelerle çevrili her yönden ve hava mis gibi çam kokuyor. Kuzey tarafında Camariñas, güney tarafında da Muxia kasabaları var, marinalarıyla filan. Ve içerisi güneşli! Bu korunaklı yerde 3-4 gün beklememiz gerek çünkü bir sonraki gün deli kuzey rüzgarları geliyor. Rüzgarın yönü doğru da şiddeti çok fazla. İstemiyoruz fazla sallan yuvarlan. Bu vesileyle motorla da ilgileniriz biraz. Randımanlı çalışmıyor gibi. Devri artırdığında tepki vermiyor ya da zaman alıyor yüksek devre çıkması. Böyle değildi, bir sorun var.
İşte şimdi motordan bahsetme sırası. Teknenin en sevdiğim yanlarından biri kendisi. Hâlâ kullanılan başkaları da var mıdır acaba? O bir Lister Petter Marine. Üretim yılı 1942. Yok yok, yazım yanlışı yok. Tam 80 yaşında. İlk duyduğumda çok yadırgamıştım, eski sahibi motorun çok iyi durumda olduğunu söylemiş Mark’a, hadi inşallah demiştim. Mark tekneyi Galler Burry Port’ta karada satın aldı. Onunla geçirdiği 6 aylık sürede eksiğini giderip bakımını yaptı. Motora da bu sırada gereken ilgi gösterildi tabi. Burry Port’ta teknesi olan bir mühendisle tanışmış Mark, güzel şans. Ona motorla ilgili birkaç soru sormuş. Ve adam bu motorların uzmanı çıkmış. Kendi teknesinde de bir Lister Petter varmış. Hafta sonu bir gün için ta İskoçya’dan Galler’e gelmişmiş adam teknesinde iş görmek için ama o tek günün tamamını bizim motorla ilgilenerek geçirmiş, sonra da İskoçya’ya geri dönmüş. Onun da adı Mark, nasıl da özverili bir insan! Her şeyini incelemiş, gereken ayarları yapmış ve çok iyi durumda olduğunu söylemiş. Bizim kaptan Mark tekneyi suya indirip Cornwall Tamar nehrine getirirken çok etkilenmişti motorun performansından. Sonra orada sağa sola giderken kullandığımız sırada da saat gibi çalışıyordu maşallah, hiç nazlanmadan. Araya bir anekdot sıkıştırayım: Cornwall Millbrook’tayken bu mühendis Mark aramıştı bizi, hal hatır sormak için:
Mühendis Mark: Motor nasıl, memnun musun?
Bizim Mark: Çok! Yaşına rağmen çok iyi bir motor.
MM: Tabi, seninki modern bir motor. Gerçi benimki de gayet iyi.
BM: Modern? Nasıl yani, bizimki 1942’li!
MM: Evet evet, sendeki modern seriden. Benimki 1918’li.
Evet, yukarıdaki gerçek bir diyalogdur, bizzat kulaklarımla duydum. Böyle bir şeyi İngiltere’den başka bir yerde duymak mümkün müdür acaba?
Ve mis gibi çalışıp duran motora ne oldu da randımanı düştü, hatta A Coruña’dan ayrılırken demir almak için çalıştırdığımızda neden çalışmayı reddetti ilk başta? Camariñas’daki ilk günümüzde bu işe giriştik. Motor bölmesi kabinin tam ortasında (merdiven altında değil) kendi kasası içinde ve ulaşmak kolay. Açtı Mark kasayı ve kullanma kılavuzlarını, aklına gelen her yerini kurcaladı. (Kendisi eklememi istiyor: Bundan önceki iki tekne de Wharram katamarandı ve motorları dıştan takmaydı. Onların her şeyini bilir, tamirlerini yapardı. Daha önceki tek gövdeli tekneleriyle de böyle uzun seyirler yapmamıştı ve fazla gençti o zamanlar. ‘Dizel motorlar hakkında pek bilgim yok’ diyor.) Yağını kontrol etti, suyuna baktı, yağ filtresini değiştirdi ve şimdi bilemeyeceğim daha başka şeyler yaptı. Ama sorun ortadan kalkmış değil. Enjektörlere sıra geldiğinde, elinden birşey gelmeyeceğini, profesyonel yardım alması gerektiğini biliyordu. Ve bir telefon kadar yakınımızda olan Mühendis Mark’ı aramaya karar verdi. Her şeyi anlattı ona, şunu yaptım, bunu yaptım. O da sordu şunu denedin mi, bunu denedin mi? Tam pes edilecekti ki, Mühendis Mark, ‘bir de şöyle bir şey olabilir, çok basit bir şey ama.. motoru stop ettirmek için çekilen stop kablosu tutukluk yapabilir ve aslında motor gerçekten kapanmamıştır. Elini oraya sok da bak bakalım, kapanmış mı?’ Ve sorun gerçekten de buymuş. Çözümü 10 dakika sürdü. Sevinçten gözlerim nemlendi gerçekten. Aşağıda motorun ilgili kısmında gereken ayarlamaları yapıp, havuzlukta dümenin karşısında bulunan çekme mandalına da biraz WD40 sıkınca, motor döndü eski güzel haline. Teşekkür etmek yetmiyor, çok borçlu hissediyoruz kendimizi sevgili Mühendis Mark'a.

Teşekkürler ilgiyle takip ediyorum yeni şeyler öğreniyorum :)
  • IP logged

 
Yukarı git