Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Fiber mi, ahşap mı?

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Fiber mi, ahşap mı?
OP: 18 Kasım 2020, 18:19:05
Tabi ki daha önce binlerce kez tartışıldı. Bir de olaya farklı bir açıdan bakalım istedim. Buyurun size ahşabın açık ara avantajı:



Bu akşam iskele küpeşteyle ısınıyoruz evelallah. Daha var 25-30 çuval daha. Nasıl sevmem ahşap tekneyi. Gerçi bildiğim en pahalı -yakacak- odun bu olsa gerek ?0-?

Kaş'ta da bir yaz boyunca mangal yakmıştık praçollarla  :)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#1: 18 Kasım 2020, 19:18:25
Ahşap candır  ;D ;D ;D ;D ;D
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#2: 18 Kasım 2020, 19:49:13
Bir de "ahşabın sıcaklığı" mevzuu var. Tam da fotoğraftaki gibi :P
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#3: 19 Kasım 2020, 12:19:44
Soba da yakıyorsan , bir yıl yağmur altında bekletmen lazım sobayı çürütüyor. Bir de boyalı tahta hem koku yapıyor hem sağlık açısından zararlı oluyor. Bizde bu yüzden hamama satarlardı. ama biz kendi evimizde çok yaktık. Evde hem soba hem Ocak olması(bu günkü anlamda şömine diyelim) bize ciddi tasarruf sağlıyordu. Biz parçaladığımız kayığın tahtalarını bir sezon bekletiyorduk. Böylelikle hem yıkanmış oluyor hemde macunlar ve boya tahtayı bırakıyordu. Bir sonraki sezon kırıp çuvallıyorduk.
Ha birde  her sabah  sobanın külünü alırken bir kürek çivi çıkardı. O çivileri de kümes mümes yaparken kullanırdık.
Selam
Olsun.

son olarak içinde yaşıyosan elinden biraz iş geliyorsa  ahşap candır ve ölümsüzdür. Onun haricinde zor zanaat.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#4: 19 Kasım 2020, 13:43:19
Canavar gibi çeken bir şöminem var. O yüzden dert etmiyorum üzerindeki verniği ya da boyayı. Çivileri büyük ölçüde ayıkladım. Aksi durumda çuvalları taşırken acılı oluyor :)

Ahşap tekne için ilk ve en önemli kural içinde yaşamak bence de.

SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#5: 19 Kasım 2020, 22:17:56
Eskiden olsa neler yazardım.  8-)  Geçtiğimiz yıl Klasik tekneler platformuna katılınca iki şeye çok şaşırmıştım.

İlki zannettiğimden çok daha fazla sayıda klasik tekne ve bunlara gözü gibi bakan sahipleri vardı.

İkincisi ise çoğu ahşap olan bu teknelerin sahipleri hiç de ahşap ile ilgili kimseye birşeyler kanıtlamak ihtiyacı içinde değillerdi. Platformun kurulduğu süreden bu yana ahşap tekne bakımından şikayet eden tek bir tekne sahibi görmedim. Ben de şimdiye kadar hiç şikayet etmedim.

Öyle ya; hiç ahşap tekne sahibi olmamış, bunun cefasını ve sefasını bilmeyen birisi ile neyi tartışacak ya da neyi anlatacaksınız?

Sefasının yanında cefasının çok önemsiz kaldığı bilinsin yeter. İstisnalar ve Tiryaki kaideyi bozmaz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#6: 20 Kasım 2020, 21:03:20
Eskiden olsa neler yazardım.  8-)  Geçtiğimiz yıl Klasik tekneler platformuna katılınca iki şeye çok şaşırmıştım.

İlki zannettiğimden çok daha fazla sayıda klasik tekne ve bunlara gözü gibi bakan sahipleri vardı.

İkincisi ise çoğu ahşap olan bu teknelerin sahipleri hiç de ahşap ile ilgili kimseye birşeyler kanıtlamak ihtiyacı içinde değillerdi. Platformun kurulduğu süreden bu yana ahşap tekne bakımından şikayet eden tek bir tekne sahibi görmedim. Ben de şimdiye kadar hiç şikayet etmedim.

Öyle ya; hiç ahşap tekne sahibi olmamış, bunun cefasını ve sefasını bilmeyen birisi ile neyi tartışacak ya da neyi anlatacaksınız?

Sefasının yanında cefasının çok önemsiz kaldığı bilinsin yeter. İstisnalar ve Tiryaki kaideyi bozmaz.

Sekiz metre ağaç kayıkla sefa/cefa oranı nispeten farklı tabi ki. Eskiden olsa bende daha neler yazardım da... Bendenizin imkanları gözü gibi bakmaya ancak bu kadar yetiyor. Ama bildiğim bir şey varsa Yengeç benden sonra bir otuz yıl daha denizlerde arz-ı endam edecek.
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#7: 21 Kasım 2020, 10:42:12
13 m. bir tirhandili kısıtlı bir bütçe ile ayakta tutmak kolay değil gerçekten. Gerçi son okuduklarımdan anladığım artık bütçenin kısıtlı sıfatının çoktan düştüğü yönünde.

Yengeç'in renovasyonu ile ilgili bilgilerim elbette Tiryaki 'nin yazdığı kadar. Ancak prensipler üzerinden yorum yapmak mümkün olabilir. Ben ahşap tekneler ile ilgili topyekün bir renovasyondan çok zamana yayılmış bir çalışmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.

Ahşap teknelerin hep yaşadığı tezinden hareketle şöyle bir benzetme yapmak mümkün. Tiryaki 'yi operatör doktor olarak düşünürsek, hastaya aynı anda eklem ameliyatı yapıp, hazır açmışken safra kesesi problemini çözüp, karaciğer nakli yaparak dalağı almaya çalışıyor gibi geliyor bana. Üstelik bunu savaş şartlarında kurulan sahra hastahaneleri gibi olağanüstü koşullarda yapmaya çalışıyor.

Olur mu? Pekala olur. Zaten Tiryaki bunu böyle yapmıyor olsaydı bu kadar ilgi ile izlenen bir çalışma olmazdı diye düşünüyorum. Yaşadığı tüm bu zorluk ve sıkıntılara rağmen Tiryaki, gerçekten de takdir edilecek bir tutku ile çalışıyor.

Trabzonlular için söylenen şu karakter yapısı Tiryaki 'ye de cuk oturuyor sanki. Trabzonlunun umudunun bittiği yerde inadı başlarmış. Yengecin de bundan sonraki ömrü işte bu karakter özelliğinin bir sonucu olacak gibi gözüküyor.


  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#8: 21 Kasım 2020, 10:48:48

İlki zannettiğimden çok daha fazla sayıda klasik tekne ve bunlara gözü gibi bakan sahipleri vardı.



Bende gözlemledim. Bence çok değiller, çok azlar, hatta yok denecek kadar azlar. Onlarında bir kısmı kendi teknesini yapabilecek deneyimleri olan hobi sahipleri, diğerleri de modern tersanelerde bu bakımları yaptırabilecek ekonomik güçte olanlar.  Ortak özellikleri bu mirasa sahip çıkıyor olmaları. Bu takdire şayan bir durum. ayrıca bu tekneler de sahiplerini ayrı bir sınıfa konumlandırıyor ki bu da özel bir durum. Kolleksiyonculuk gibi bir şey.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#9: 21 Kasım 2020, 10:51:47

Yengeç'in renovasyonu ile ilgili bilgilerim elbette Tiryaki 'nin yazdığı kadar. Ancak prensipler üzerinden yorum yapmak mümkün olabilir. Ben ahşap tekneler ile ilgili topyekün bir renovasyondan çok zamana yayılmış bir çalışmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.


Burada benim deneyimlerim bana tam tersini düşündürüyor. Ahşap tekneyi bitirebildiğin kadar kısa sürede yapıp suya atman gerekir. Hatta üst yapıyı denizde bile tamamlayabilirsin. Gerçek ahşap tekneler, karada yaz sezonu geçirmemeli , hele güney enlemler de.

Bu notu Tiryaki ve Yengeç için söylemedim. Onların durumu özel. Ayrıca Yengeç artık klasik ahşap değil, modern bir kompozite dönüştü.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#10: 21 Kasım 2020, 11:17:28
Ahşap teknelerin karaya alınış zamanları ve süreleri ile ilgili bence belirleyici detay Navalis 'in yumurtlama dönemi. Yani her durumda Mayıs ayının başında işleri bitmiş ve denize atılmış olmalı. Keza Kasım ayından Mayıs ayına kadar da karada kalmasında bir sakınca olmaz diye düşünüyorum.

Kara da yapılacak işler biter bitmez denize atılması gerektiğinde ise hemfikirim.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#11: 21 Kasım 2020, 11:32:21
Ahşap teknelerin karaya alınış zamanları ve süreleri ile ilgili bence belirleyici detay Navalis 'in yumurtlama dönemi. Yani her durumda Mayıs ayının başında işleri bitmiş ve denize atılmış olmalı. Keza Kasım ayından Mayıs ayına kadar da karada kalmasında bir sakınca olmaz diye düşünüyorum.

Kara da yapılacak işler biter bitmez denize atılması gerektiğinde ise hemfikirim.

Bu dediğin İstanbul ve Karadeniz için uygun ama Bodrum Marmaris gibi yerlerde yaz sezonu daha uzun bu yüzden karada kışlama daha kısa tutulmalı. Ayrıca kuzeyde de havanın serin olması teknenin açmasını engeller fakat o zaman da başka sorun ortaya çıkıyor. Eğer tekne gerçek anlamda kurulukta değilse bu sefer rutubetin sıkıntısı başlıyor. Kenar köşe yosunlaşmalar başlıyor. Her halükarda kara kısa tutulmalı. Kurt vurma olayına gelince zehirlisi dökülmüş yer olursa her dönemde affetmez. Mayıs azgın dönemleri sadece.

Bir de bu iklim ve sıcaklık farkları kullanılan ağaç çeşidini de ciddi etkilemiş. Örneğin bizim Karadenizde çok memnun kaldığımız kestane , güneyde çok çalıştığı için başa bela.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Fiber mi, ahşap mı?
#12: 21 Kasım 2020, 18:30:25
13 m. bir tirhandili kısıtlı bir bütçe ile ayakta tutmak kolay değil gerçekten. Gerçi son okuduklarımdan anladığım artık bütçenin kısıtlı sıfatının çoktan düştüğü yönünde.

Yengeç'in renovasyonu ile ilgili bilgilerim elbette Tiryaki 'nin yazdığı kadar. Ancak prensipler üzerinden yorum yapmak mümkün olabilir. Ben ahşap tekneler ile ilgili topyekün bir renovasyondan çok zamana yayılmış bir çalışmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.

Ahşap teknelerin hep yaşadığı tezinden hareketle şöyle bir benzetme yapmak mümkün. Tiryaki 'yi operatör doktor olarak düşünürsek, hastaya aynı anda eklem ameliyatı yapıp, hazır açmışken safra kesesi problemini çözüp, karaciğer nakli yaparak dalağı almaya çalışıyor gibi geliyor bana. Üstelik bunu savaş şartlarında kurulan sahra hastahaneleri gibi olağanüstü koşullarda yapmaya çalışıyor.

Olur mu? Pekala olur. Zaten Tiryaki bunu böyle yapmıyor olsaydı bu kadar ilgi ile izlenen bir çalışma olmazdı diye düşünüyorum. Yaşadığı tüm bu zorluk ve sıkıntılara rağmen Tiryaki, gerçekten de takdir edilecek bir tutku ile çalışıyor.

Trabzonlular için söylenen şu karakter yapısı Tiryaki 'ye de cuk oturuyor sanki. Trabzonlunun umudunun bittiği yerde inadı başlarmış. Yengecin de bundan sonraki ömrü işte bu karakter özelliğinin bir sonucu olacak gibi gözüküyor.

Öncelikle 13 değil, 14,5*5 baston hariç. Aradaki fark nasıl büyük anlatamam sana. Hele ki bastonu da ekleyince...

Yengeç özelinde işi zamana yayamama sorununu biraz açayım. Öncelikle en son dişe dokunur bakım 1996 yılında yapılmış. Benden önceki son döneminde genel olarak vaziyet idare edilmiş. Bendeki dönem zaten malum, kısıtlı imkanlarla palyatif çözümler üreterek geçti. Sonuç olarak geçtiğimiz yıl gelinen noktada öncelikli yapacak iş değil, mutlaka yapılması gereken işler silsilesi söz konusuydu. Çevremde bu işlere girişenlere verdiğim en değerli tavsiye "duracağınız yeri bilin" olurken iş Yengeç'e geldiğinde öyle bir nokta yakalamak mümkün olamadı ne yazık ki. Postalar hariç top yekün elden geçmesi gerekiyordu. Bu boyutlarda bir işe girişince en önemli sorun planlama falan değil, nakit akışı. Para var, adam var, iş var. Para yok, adam yok, iş yok. Bu kadar basit. Kaldı ki zaman zaman para var, adam var, iş yok! Kendi başıma çok iş yaptım Yengeçte ve her daim ilk tercihim kendim halledebilmek ama bu boyutlarda bir işe kalkıştığınızda ne yazık ki altında ezilmeme ihtimaliniz yok. Hele ki karada geçen her günün para olduğunu da düşününce...

Teorik olarak kayığı boyayıp, zehirliyi atıp denize indirmek mümkün tabi ki. Ama sadece boya kısmı bile ha dedin mi yaklaşık bir ay. Maskelemesi, astarı, katları, zımparası... Malum, bu kadar emek ve para harcadıktan sonra alıp sentetik yağlı boya vurasım yok. Sadece bordaları uygun zemine getirene kadar canımıza okundu. Bir kerede ancak bir bordanın bir katını atabiliyorsun boyaya başladığında. Asgari 3 kat boya atılacak. İki borda, üst yapı, alabandalar, küpeşteler... ve tabi bir de özenli atılması söz konusu. Portakal olmayacak, silikon yapmayacak, yığılmayacak, akmayacak...

Neyse. De ki attın suya. İyi de bağlayacak yer yok. Alargada yapılacak iş var, yapılmayacak ya da yapılamayacak iş var. Hele ki mevsim de kışa dönünce, denizde iş yapmak külliyen yalan.

Kısaca bu süreç anlatılmaz, yaşanır tadında.  :) Ama bitince gerçekten müthiş bir tekne çıkacak ortaya, o kesin.
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

 
Yukarı git