Bu konuda ne kadar becerikli olduğum ortada. Beni biliyorsunuz, çuvalladığım konuları da açık açık yazmaktan gocunmuyorum. O yüzden neden çuvalladığımı anlatarak başlayayım sonra da şu fiyatlandırma meselesini bir enine boyuna tartışalım istiyorum. Önce niye çuvalladım:
1. Türk ekonomisinin genel hali... 3'e aldınız şeyi üç sene sonra 5'e sattığınızda sıkıntı yok gibi geliyor ilk bakışta psikolojik olarak ama durum öyle değil elbette.
2. Aldığım fiyat Euro cinsinden kafamda yanlış kalmış, en büyük problem o noktada oldu esasında geri dönüp baktığım zaman. O tarihteki Euro kurunu araştırdığımda kaynar su olmasa bile bir sıcaklık hissetmedim değil ensemde.
3. Salgının Euro cinsinden bile tekne fiyatlarına etkisi... Bu da aktif olarak takip ettiğim birşey değildi... Nazlı Bahar'ı aldığımdan beri başka teknenin yüzüne dönüp bakmamıştım.
4. Teknenin emsali olmaması. Bu kendi adıma büyük aptallık. Yani marka olmasına marka işte, el değiştirmiş olursa olsun ne olacak. Şu andaki şirket böyle bir modellerinin olmadığını söyleyince telefonda artık "desteklenmeme" gibi bir psikolojik etkisi oluyor. Bu da gözümde sanki "özel yapım" kategorisine soktu bir anda tekneyi. Hiç alakası yok halbuki... Ve tabii ki beşinci maddede yazacağım faktörle de birleşince:
5. Barınakta bakımsız kalan teknenize burun kıvıranlar. Kendi aklına güvenmeyip başkasını dinlemek, adam çok tekne alıp satıyor, e şimdiye kadar da bayağı bir iyiliğini gördüm, güvenebilirim dediğiniz kişilerden etkinlenmek falan filan. Belki de en kötüsü ani karar vermek...
Ana hatlarıyla çerçeve bu. Geride kaldı bütün bunlar, aynı hatalar tekrarlanmasın başkası tarafından diye yazdım zaten. (Ha bir de söylemeden edemeyeceğim bir husus var. İlanı görür görmez ÇOK KESİN bir dil ile uyaran sadece bir kişi oldu o da bu forumdan Burak Döneray'dır. Okuduğumda artık söz kesilmiş, iş işten geçmişti dolayısı ile dönüşü yoktu. Ama kendisine bu delikanlılığı, mertliği, özü sözü birliğin tanımını canlı olarak gösterdiği için teşekkür ediyorum. Hiç unutmayacağım bir davranış oldu bu. Bu kadar kesin bir dil ile uyaran başka kimse olmadı çevremden... Denizci kardeşliği filan diye birşey varsa budur işte, gerisi laf-u güzaf...)
Bu faslı kapatıp esas soruma gelelim. Yahu nedir hakikaten bunun objektif kuralı? Bir teknenin "ederini" ne belirler? Tek kelimelik basit bir cevabı var bunun biliyorum: "Emsali" diyeceksiniz. Ama işte onu ne belirliyor.
Ekonomide hiçbirşeyin mutlak anlamda "objektif" olmadığını biliyorum. Yazdığın rakamı verecek bir adam varsa olay bitmiştir. Biliyorum ama sorduğum husus bu değil. Hangimiz kendimize sormadık "ulan fazla mı para verdim" veya "ucuza mı gitti" diye?
Dolayısı ile bazı kriterler söyleyebilmek lazım değil mi?
1. Yaş meselesi. Benim gördüğüm ana belirleyici husus. Yanılıyor muyum? Ama ne kadar önemli gerçekten, fiber veya ahşapta fark ediyor mu? Sadece bakımlı olması ile ilgili mi bu husus yoksa? Ekonomide çoğu etki psikolojiktir. Bu da mı o kabilden? Ne dersiniz? Bir arkadaşım teknelerin ilk 10 yılda çabuk değer kaybettiğini sonra nispeten fiyatın stabilize olduğunu söyledi. Ne düşünürsünüz bu hususta? Doğruysa buyur buradan yak işte...
2. Marka meselesi. Grand Soleil 37 var bir tane ilanda, şimdiye kadar gördüklerimde Nazlı Bahar tadını anımsatan tek tekne o oldu. İtalyan tarzını seviyorum sanki genel olarak ben. Arayınca aracı firmadan bir çocuk açtı, ilk söylediği şey bu teknenin ana yelken arabası ve iskotası havuzlukta biliyorsunuz değil mi oldu. Çoğu insan bunu sevmiyormuş ve uzak duruyormuş. Benim tam tersine hoşuma giden bir özellik bir yelkenli teknede mesela. Ama fiyat uçuk tabii. Sırf meraktan gittim gördüm, Kalamış'taki yarışcıların pontonuna bağlamışlar, sintineyi açtım ilk, su var bayağı
, çocuk da mahcup oldu, tadına baktı çamur renkli suyun benim için... Tuzluymuş :-)
Yani marka olayı gerçek bir denizci için ne kadar ön planda olması gereken birşey emin olamıyorum, tartışalım istedim.
3. Boy. Fiyatı belirlerken yine en rasyonel açıklaması olan şey tekne boyu. Hatta grafiğini bile çizmiştim bir ara, bayağı üstel bir fonksiyoun cuk diye oturuyor boy-fiyat grafiğine. Bu da ihtiyaç ve kullanım ile alakalı birşey elbette...
Bu üç ana faktör hakkındaki görüşler, bunlar dışında kalan faktörler, düşünceler paylaşalım istedim...
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier