KARE YELKENDEN KANAT YELKENE:
YELKENLİ TEKNELERİN FİZİĞİ
Bölüm 8
TEKNELERLE OYNAMAK
Defalarca tekrarladığımız gibi yatçılık (yelkencilik), rüzgardan enerji elde etme denemeleri ve bu enerjiyi tekneleri suyun üzerinde bir yerden başka bir yere götürmek için kullanma çabasıdır. Otomobil ve bisiklet gibi kara araçlarında üretilen güç motorun ya da aracı kullanan kişinin gücüyle sınırlıdır. Yolun eğiminden (ya da rüzgardan) kaynaklanan değişken yük, vites kutusundaki dişliler yardımıyla üretilen güçle uyum halinde tutulur. Böylece güç kaynağı en verimli olduğu devirde çalışırken aracın hızı da üretilen gücü tüketecek şekilde ayarlanır.
Yelkenli teknelerde ise üretilen güç rüzgara gösterilen yüzeyin (yelken yüzeyinin) alanıyla ve görünür (rölatif) rüzgar hızının üçüncü kuvvetiyle (kübüyle) doğru orantılıdır. Bilindiği gibi, denizde karşılaşılabilecek rüzgar hızları on kat değişiklik gösterebilir. Dolayısıyla rüzgar hızındaki değişiklikleri bu sayıyla sınırlı tutsak bile iyi ve kötü rüzgar güçleri arasında bin kat gibi inanılmaz bir fark oluşur. Bu farkla uğraşırken bir de karşımıza sınırlı gövde hızı hastalığı çıkar ve işi daha da karmaşık hale getirir. Böylece, daha önce de söylediğimiz gibi yelken alanlarında yapılması gereken değişiklikler çok büyük değerlere ulaşır. Bu da yelkenleri gerektiğinde daha büyük veya daha küçük boyutlu yelkenlerle değiştirmek anlamına gelir.
Bu yazıyı hazırlayabilecek ruh durumunda olmak için Markermeer'de bir gün boyunca yelken yaptım. Su üzerinde olmak ve rüzgarın gücüyle su üzerinde kaymak harika duygulardı. Bu duyguları paylaşan diğer insanlara karşı derin bir kardeşlik duygusu hissettim. Bu duyguları zedelemek istememekle birlikte şöyle bir benzetme yapmaktan da kendimi alıkoyamıyorum: yelkenlerin birini indirip diğerini basmak, otomobille giderken her yokuşun dibinde tekerlekleri çapı değişik olan tekerleklerle değiştirmek, tepe üzerine varıldığında da yeniden değiştirmeye benzetilebilir. Rüzgar şiddeti arttığında ana yelkene camadan vurma işi çoğu teknede son derecede acıklı bir iştir ve yalnızca cenoa sarma sistemi manuel (düz) vitesli otomobiller ya da bisikletlerdeki vites değiştirme hızıyla kıyaslanabilir.
Yelkenlerin çekildiği direkler, direkleri tutan çarmık ve gurcatalar, yelkenleri basmaya, rüzgara göre açılarını ayarlamaya ve indirmeye yarayan yüzlerce metre sentetik ve çelik halat, makaralar, kilitler, traveler düzenekleri, gönderler ve güverte üzerindeki her şey yalnızca iki parametreyi ayarlamak içindir, yelken alanı ve yelkenin rüzgarla yaptığı açı. Ve yelkenlerin dönme eksenleri rüzgar etki merkezinden mümkün olduğunca uzağa yerleştirilir, bu nedenle yelkenleri ayarlamak için pahalı vinçlere ve bir vücut geliştirme sporcusunun kaslarına gereksinme duyarsınız. Buna bir de öğrenmeniz gereken yüzlerce yelken terimini ve atmanız beklenen onlarca gemici düğümünü ekleyin; sonuçta yalnızca su üzerinde bulunmak ve rüzgar tarafından itilmek için ödemeniz gereken bedelin hayli büyük olduğu ortaya çıkar.
Birden birinin çıkıp yelken basma, indirme, camadana vurma gibi sözcüklere lugatında yer olmayan, güvertesinde hareketinize çapariz veren tek bir halat bulunmayan, rüzgar kuvvetini kullanarak kendini ayarlayan, tekneyi boyuna göre sahip olması gereken gövde hızının iki katı hızla götüren, dahası içkiniz dökülmesin diye tekneyi yatay tutan, bir motor gibi kolayca alınıp satılan bir itici güce sahip olan, üstelik okyanus geçebilecek bir tekne satmak istediğini düşünün. Tekne işine büyük yatırım yapan üreticilere ne büyük bir darbe olur değil mi? Yachting World adlı etkili İngiliz dergisinin performansını ispatlamış olan Walker Wingsail adlı trimarana böylesine büyük bir düşmanlıkla saldırması pek de şaşırtıcı değil. İngiliz Yüksek Mahkemesi de hakkın kuvvete galip gelmesinin ender örneklerinde birini vererek dergiyi bir buçuk milyon pound tazminat ödemeye mahkum etti.
Geleneksel yelkenliler eski Hollanda yeldeğirmenleri kadar pitoresktir. Ama yeldeğirmenlerinden nasıl modern rüzgar jeneratörlerine geçildiyse, benzer bir değişiklik yelken teknelerinde de yapılmak zorundadır. Bir çocuk klasiği olan Wind in the Willows'da Mr. Mole (Bay Köstebek) teknelerle oynamak kadar zevkli bir şey olmadığını söyler. Buna yürekten katılıyorum ama çoğunun tasarımının oynamaktan öte bol miktarda konu verdiğini de hissediyorum.
SON