İlk defa duyduğum bir konu, sağol Doğan Hocam. Bizim açık denizde şimşek ve yıldırım düşmesiyle ilgili bir miktar gözlemlerimiz var aslında . Bülent ile konuştuğumuz bunlardı. Daha önce forumlarda da yazdım sanıyorum.
Biz eskiden elektrikli havalarda da denize çıkardık. Özellikle Eylül Ayında , ay karanlığı olduğu dönemlerde fırtına öncesi, ara boşluklarda ve devamında denize çıkarız. Bu bir risktir ,ama ekmek davası olunca bu risk alınır. İşte bu zamanlarda denizde hareketlilik olur ve bereketli olur. İşi rast giden avlanır. Bu elektrikli havalardaki , şimşeğe biz "çakmakçı" deriz. İşte bu çakmakçı ay karanlığında palamut gibi orta su balıklarını hareketlendirir. Bereketli bir ortam oluştuğu zamanlar olur.
Burada dikkat ettiğimiz bir şey vardır. Bu şimşek çizgileri ufka paralelse sorun yok, korkmayız. Ama gözümüzü ondan bir an olsun ayırmayız. Bu yatay elektrik hareketleri denize ilk düştüğü anda , başlarız kaçmaya. Ağ üstündeysek ağı keseriz. İnat etmeyi bırakır kaçarız. Çünkü hava geliyordur. Çok kısa süre sonra rüzgarı indirecektir bile. İlk indirdiği anda felaket olur, sonrasında yağmuruyla birlikte rüzgarı biraz yumuşar ama bu seferde deniz kaldırırır. İşte ondan sonrası artık denize çıkmaya tövbe ettirecek cinsten durumlar .
Bunu yaparken sadece şimşeğin yönüne değil , şimşekle birlikte aydınlanan gökyüzündeki bulutların durumuna da bakarız. O anlık aydınlanma bir çok şeyi anlatır.
Bazı reisler geçici körlük yaşayıp sonrasında balığın yakamozunu göremeyiz diye şimşeğe bakmazlar, yada gözlerini kapatırlar , teknede bulunan başkalarına takip ettirirler. Bizdeki deneyim böyle işte.
Bu hareketlilik bizim batı karadenizde hep karayelden olur, bazen batı ve neredeyse hep ay doğarken olur. Yıldıza drise ederse zaten kusursuz fırtına olur.
Neyse bizdeki deneyim böyle , Aziz Elmo ateşiyle bir alakası varmı bilmiyorum ama , artık bu konu sayesinde direk tepelerine de bakıyor olacağım.