Mirza;
Mostar'a giden yollar çok dağlık ve virajlı.. Bu nedenle herhalde yollarda çok
motosikletli var.. Motosiklet sürücüleri böyle yolları seviyor..
Hemen hemen hepsi de selam veriyor..Ben de karşılık veriyorum..
Sonradan dikkatimi çekti, sadece tam güvenli giyinmiş olanlara selam
veriyorlar.. Öyle tişörtle, şortla sürenlere kimse selam vermiyor.. Hele kask
takmayanları adam yerine koymuyorlar..
Benzincide karşılaştığım bir guruptan (Alman) öğrendiğime göre bu “Ride Safety”
selamıymış..
Yollarda o kadar çok viraj döndüm ki, viraj meraklısı olmayan ben “viraj kurdu”
oldum. Viraj hızım ikiye katlandı..
Mostar'a yakın bir kamp yeri buldum..Nehir kıyısında, çok güzel bir yer.. Kamp bomboş..
Benden başka kimse yok..
Kampın sahibi Müslüman bir Bosnalı. Adı Mirza ..Türkçe hiç bilmiyor.. Karısı ve çocuğu da
kampta kalıyor.. Bana kahve yaptılar, birlikte içtik..
Nehirin güzelliğine doyamadım.. Bu kadar geniş, berrak suyu olan ve güçlü akan
bir nehir görmemiştim..
Akşama doğru iki tane komşum oldu. Biri Alman, diğeri Fransız.. Karavanla
geziyorlar.. Bu kadar boş yer varken Fransız karavanı dibime çekti.. Bir de “rahatsız
etmiyorum di mi?” demez mi.. Pes doğrusu..
Akşam üzeri nehir boyunca yukarı doğru yürüdüm.. Dağlara kadar.. Yukarıda nehir
daha da hızlı akıyor.. Bu nehre vuruldum..
Sabah geç uyandım. Biraz uyumuşum. Kahvaltı hazırlığına başladım..
Kamp sahibi Mirza beni çağırdı.. Karısı kahvaltı hazırlamış, “Gel birlikte yiyelim” dedi..
Böyle durumlara pek razı olmam ama kıramadım, gittim..
Uzun ve bol sohbetli bir kahvaltıdan sonra artık yola çıkmam lazım.. Çünkü daha
Mostar'ı gezeceğim ve sonra yola devam edeceğim..
Ama öyle olmadı.. Mirza beni kasabaya götürmek istedi.. Orada arkadaşları
varmış. Onlarla tanıştırmak istiyor..
“Acelem var, gitmem lazım” dedim, fakat “20 dakikada geliriz”dedi..
İnsanları kıramıyorum..
Arabasına bindik, kasabaya doğru yola çıktık..
Kasaba, Osmanlıların önemsediği stratejik bir yer olmalı ki, tepeye bir kale
yapmışlar.. Etrafta Osmanlıların etkisi hissediliyor..
Camiye büyük bir bez afiş asılmış.. Üzerinde “Bayramınız mübarek olsun”
yazıyor. Türkçe olarak.. Şaşırdım.. Mirza'ya ;
“Türkçe bilmiyoruz diyorsunuz, ama bez afişte Türkçe yazıyor.” dedim
Mirza; “ O dini yazı.” dedi .. Sonra ”Orada ne yazıyor?” diye bana sordu. Daha
pankarta ne yazdığını da bilmiyor.
Bu bana biraz Arapça meselesini düşündürttü..
(Not: Sonra devam ederim)