Kitabı bugün kuryeye verdim. Senin eve doğru yola çıkmıştır.
Diğer kitaptan da iki satır bahsedeyim.
Tania Aebi Tek Başına (Maiden Voyage)
Bu da AMYC desteği ile basılan ve maalesef yeni basımı olmayanlardan.
“Daha önce tek başına tekne kullanmamış, hatta iki sene öncesine kadar yelkenli bir tekneye binmemiş olan Tania Aebi, babasının, ya üniversite ya tek başına "bir yelkenli ile dünya turu" önerisi üzerine, dünya turunu seçer. Tania'nın mavi bilinmeze açılmadan önce yelkencilikle ustalaşması için zamanı yoktur, bekleyemez artık. Birkaç kitap okuyup, navigasyon kursu alarak teknesini babasıyla birlikte yolculuğa hazırlar. Her şeyi zor tarafından, elleri nasırlaşarak denizde yaşarken öğrenir. Otuz ayda kat ettiği 27.000 mil boyunca sayısız fırtına ve tehlike atlatır. Bunlardan birinde Akdeniz'de bir yük gemisi başıstralyasını koparır. Karmakarışık bir aile hayatı ve çocukluğu olan Tania "Varuna beni 18 yaşında New York Limanı'nda çıkarana dek hayatım çılgın olaylar karmaşasından ibaretti" diye yazar. Babasının düşlerindeki yolculuğa çıkmış olsa da, yolculuk sırasında kendi düşlerini yaratmayı başarır Tania Aebi.”
Kitabın açıklaması bu.
Beni etkileyen ne oldu, ondan bahsedeyim. Öncelikle kitap, oradan oraya gittim, şurada demir attım gibi seyir defteri kıvamında değil. Geçmişi ve duygularını da harmanlayarak, geçmişte yaşadığı olayları da anlatarak, ruh halini çok açık aralarda anlatıyor. Dolayısı ile bazı duygu ve tepkilerini daha net görüyorsunuz. İkincisi, 16 yaşında bir kız sıfıra yakın tecrübe ile NewYork’tan yola çıkıyorsa, ben neden çekiniyorum o zaman diye kendinizi sorguluyorsunuz. Bu dürtü ile zamanında rahmetli Şenol İskeçeli’nin teknesini Fransa’dan getirme teklifine evet demiştim. İyi ki de demişim. Yoksa hayatımda bir daha o denizlerden geçemezdim.