"Elektrik ve mekanik gibi bambaşka olguların neden aynı diferansiyel denklemler tarafından tasvir edildiği..."
Doğanın konuştuğu dil "fizik kanunları" üzerinden. Fizik, matematik, geometri, vb, insanın bunları anlama çabası, denemesi. Belirli bazı şablonlar üzerinden işliyor belki de bu kanunlar. bunları biz "çok-az, eksik-fazla, iç-dış, kapalı-açık,..." sözcükler üzerinden anlamaya çalışırız. "Az ve çok değil, yeteri kadar." bir önermedir. Ama bir laboratuvardaki deneyin temeli, sağlıklı beslenmenin mottosu, şarj olan akünün patlamaması için gereken, yola çıkarken yormayan, yaşam boyu nesnelere esir olamamak için izlenen ilkelerdir de aynı zamanda.
Doğanın kalıpları, ayrıntıdan oluşan büyük resim, falan filan...
Sabah sabah orta yollu, neşeli bir chopin dinlemek varken iş mi bu? Kafa yor dünyanın kanunlarına.
Günaydın herkese.
Sabah oluyor böyle. İstemeden de bir şey gelip takılıyor insana. Akünün patlamasından doğanın felsefesine giden yola düşmeden önce bir podcast dinliyordum. Belki onun da etkisi vardır bir parça.
Seneca'nın Ahlaki Mektuplar'ı. 55 bölümmüş.
İlgilenen için burada.
3. Bölümden bir alıntı;
""Doğanın koyduğu yasaya göre ayarlanmış fukaralık, büyük bir zenginliktir."
Doğanın o yasası, bizi nelerle sınırlamıştır? Acıkmamak, susamamak, üşümemekle. Açlığını, susuzluğunu gidermek için, mağrur eşiklerde oturup da, ağır, üstten bakışlara, hatta insanı ezen nezaket gösterilerine katlanman zorunlu değil, denizlere atılman, karargahlarda dolaşman da zorunlu değil. Doğanın istediği şeyler sağlanabilir şeylerdir, elinin altındadır. Boş şeyler için ter döküyoruz biz, hani toga'mızı aşındıran, bizi bir çadır altında kocamağa zorlıyan, yaban kıyılara uğratan o boş şeyler için! Bize yeten kadarı, elimizin altında zaten. Fukaralıkla bağdaşan kişi, zengin demektir aslında."
Seneca
https://soundcloud.com/search?q=Ahlaki%20Mektuplar