Enes Reisimiz sunuma çok iyi hazırlanmış. Kıyafeti ve duruşuyla da dört dörtlüktü. Detaylarla sıkmadan çok akıcı bir üslubu var. Üç buçuk ay süren 1000 deniz milini iki saate sığdırabilmek herkesin harcı değil. Dinleyiciler arasında deneyimli denizciler var. Camianın önde gelen pek çok ismi burada. İsimleri tek tek saymak istemedim. Unuttuğum olursa ayıp olur. Herkes birbirinden değerli… Enes’in kullandığı dil çok sade. Belki de denizcilikle hiç alakası olmayan insanların da gelebileceğini düşünerek hazırlanmış. Diksiyonu ve vücut dili çok iyiydi. Ege’yi inerken karşılaştığı insanları, sahil güvenlik botlarını, askeri gemileri çok iyi anlattı. Onları nasıl selamladığını anlatırken çok güldüm. Aralara çok kaliteli espriler sıkıştırdı.
Seyahati boyunca daha önce hiç görmeyip sosyal medyadan tanıştığı kişilerin kendisine nasıl yardımcı olduğundan bahsetti. Yakaladığı palamut balığını botta kızartıp yemesini fotoğrafla anlatınca herkesi şaşırttı. Yaşadığı tehlikeleri öyle güzel canlandırdı ki, drama yeteneğine hayran oldum. Adam karşımızda cap canlı durduğu halde başına bir şey gelecek diye korktuğumu, kalbimi hızlandırdığını fark ettim.
Yolculuk sırasında psikolojisindeki olumlu ve olumsuz değişimleri de yeri geldiğinde çok iyi yansıttı. Kendisi hakkında anlattıkları, tahminimden daha fazla nesnel oldu. Yolculuk ilerledikçe başarısız olmaktan korkmaya başladığını hissettirdi. Biz nasıl hayattaki maddi manevi birikimlerimiz arttıkça onları kaybetmemek için endişeleniyorsak, bu projenin de ilerledikçe, başına bir şey gelip yarım kalmasından korktuğunu anlattı. Projenin bazı zamanlarda kendisinde yarattığı baskıyı biz de hissettik.
Knidos'u, Yedi Burunları geçerken yıllardır okuyup dinlediklerinden dolayı nasıl endişelendiğini, ortalık sakin olduğu halde Knidos’ta durmadan palamut büküne kadar gittiğini anlatırken hepimiz ona hak verdik. O anda bize sorsaydı “Knidos’ta dursa mıydım acaba?” diye. Eminim bütün salon hep bir ağızdan heyecanla “ Arkana bakmadan uzaklaş oradan Enes Reis !!!” diye cevap verirdik.
Yolculuğun sonlarına doğru ise büyük bir işi başarmaya yakın olmanın kendisine verdiği özgüveni de çok güzel ifade etti. Anamur geçişi sırasında karadan çok uzaklaşmasından, uzaklaştıkça denizin kendisine nasıl davetkar görünmesinden, nefsine yenilmeyip daha fazla açılmadan anamur burnunu rota tutmasından bahsederken hepimiz Enes Reisle birlikte aynı botta gibiydik.
Enes Reis, iki saati çok verimli kullandı. Yine de bize anlatmak istediği daha pek çok konu ve anısı olduğundan eminim. Ben ve pek çok arkadaşımız seyahati boyunca zellodan kendisine destek vermeye çalıştık. Bir kişi vardı ki, hepimizin toplamından da çok daha fazla destek verdi. Enes’in yolculuğu boyunca Ona hem teknik, hem de moral desteği verdi. Bu kişi hepimizin çok sevdiği Gülümser Özharar Ablamızdı. Enes, Gülümser Özharar’dan çok bahsetti. Gülümser Abla da her zaman olduğu gibi Onu yalnız bırakmamıştı ve bugün sunumu izlemeye gelmişti. Sunum sonrası her zamanki pozitif enerjisini hepimize dağıttı. Burada hem kendi adıma hem Enes Reis adına kendisine tekrar teşekkür ederim.
Enes’in sözleri bittiğinde Cem Gürdeniz kısa bir konuşma yaptı. Enes’in Mustafa İhsan Denizaşan’ın günümüzdeki temsilcisi olduğunu ifade etti. (
http://www.yachtturkiye.com/yazarlar/cem-gurdeniz/mustafa-ihsan-denizasan-cumhuriyetin-ilk-amator-denizcisi.html )
Herkes sunumu çok beğendi. Enes Reis’i kuvvetlice alkışladık. Süre daha uzun olsaydı sıkılmadan dinleyebilirdik.
Enes Save’nin yaptığı bu seyahat Türk denizcilik tarihine yazıldı bile… Kimsenin kolayca cesaret edemeyeceği bir yolculuğu başarıyla tamamladı. Yolculuğa tanıklık eden ya da etmeyen sayısız insanda denize dair bir farkındalık yarattı. Bütün yaşadıklarını çok duru bir şekilde anlatarak belgelendirmeyi de başardı.
Enes’i üç senedir tanıyorum. Şimdiye kadar denizcilikle ilgili yaptıkları ve yapmak istedikleriyle kendisini %51 deli ya da çılgın olarak değerlendiriyordum. Bugünkü sunumdan sonra Enes’in %100 akıllı , ne yaptığını çok iyi bilen, idealist bir insan olduğuna inandım. Bugün yaşadıklarını anlatırken çok güzel değerlendirmeler yaptı. Kendisini bizim gibi sıradan insanların gözünden de görebildiğini. Aslında yaptığı her şeyi çok bilinçli eyleme geçirdiğini, sonuçlarını da çok iyi değerlendirebildiğini öğrendim. Kendisiyle arkadaş olmanın, bugün burada bu sunumu dinlenmenin ne kadar değerli olduğunu iliklerime kadar hissettim.
Bu yolculuğu yaptığı botu Orsa 1 ve sevgili kanosu da onun kadar övgüyü hak ediyor. Bugün yaşadıklarını anlatırken bir yerde bunu sakın evde denemeyin gibi güzel bir espri yaptı. Bence de bu yolculuğu herkes deneyemez. Orsa 1, kendisini çok iyi tanıyan Reisi ile birlikte tarihe geçmenin gururunu yaşayabilir. Enes forumlardaki profil imzasında “Güvenlik batıl inançtır” benzeri bir ifade kullanıyor. Fakat ben onun biraz efsunlu bir reis olduğuna da inanıyorum. Şöyle ki; Enes’in soy ismi olan “Save” kelimesi ingilizce de güvenli “Safe” kökünden türeyen “kurtarma” “güvenceye alma” gibi bir anlam içeriyor. Bu soyadının denizde onun çok işine yaradığını düşünüyorum.
Geçenler de Mustafa Reis’in Babatunca’sını İstanbul’a getirirken burada yazmayı unuttuğumuz bir espri vardı. Toplam 350 mil yol gelmiştik. Havayolu şirketlerinde olduğu gibi millerimizin biriktiğini ve Babatunca ile daha yolculuk hakkımız olduğunu konuşuyorduk. Bu akşam üstü Enes’le ayrılırken bu espriyi anlattım. Kendisi bu yolculukta Orsa 1 ile 1000 deniz mili yol yaptı. Ama öncesinde yaptığı milleri de toplarsak Dünya Denizlerinde yeniden seyahat için sayısız mil kazandı.
Enes Reisimizi bundan sonra daha da fazla desteklemek istiyorum. Kendisiyle gurur duyuyorum. Umarım buna benzer sunumları daha çok yapar. Daha çok insanı denize yakınlaştırır.
Bugün sunumun bir yerinde amatör bir denizci olarak hepimizin idolü olan Sadun Boro ile şahsen tanışamamış olmanın kendisi için hep bir eksiklik olduğunu söyledi. Ben de zaman zaman bunu düşünürüm. Ama şunu söyleyebilirim, Sadun Boro için de Enes’le tanışmamış olmak bir eksikliktir. Ben Enes Save’yi tanıdığım için çok mutlu ve gururluyum. Bugün sayesinde bir tarihe yeniden tanıklık ettik. Ne kadar teşekkür etsek azdır.
Viya Böyle…




Bu seyahatin gizli kahramanı, pozitif enerji jeneratörümüz Gülümser Özharar