İKİ SEYİR ARASINDAKİ YEDİ FARKKronolojik demiştim ama daha üçüncü yazıda yan çizmeye karar verdim.
Göcek Rallisinde Mustafa Ertör Reis ile sohbetimiz sırasında 2016’da yaşadığımız Tirilye macerasını da konuşmuştuk. Bu seyir ve hemen birkaç ay sonra yaptığımız Yalova seyri sanırım bizim gibi acemi denizciler için ders niteliğinde. Hadi bakalım, iki seyir arasındaki yedi farkı bulun!
1) Tirilye Seyrimiz
2016 yılı Kasım ayında Tirilye’ye bir gezi yapmaya karar verdik. Mustafa Ertör Baba Tunca ile biz de sekiz metrelik eski teknemiz Ekim ile Yeşilköy’den, Hakan Erim ve Ersin Böke de Ekip teknesi ile Küçükyalı’dan yola çıkarak Cumartesi akşamı Tirilye’de buluştuk. Giderken hava çok güzeldi. Adaların arasından geçerken güneş, denizin sakinliği, Sivriada’nın güzelliği çok keyif verdi. Rüzgar olmadığı için motor seyri yaptık. Tirilye’ye vardığımızda güneş batmıştı ve ısıran bir soğuğa rağmen Tirilye denizden çok güzel görünüyordu. Akşam Orhan Tatlıcılar abimizin organize ettiği yemeğe eşi Tülay Tatlıcılar, Ender Avcu, Mustafa Abi’nin eşi Nurcan Ertör ile İstanbul’dan kara yolundan gelen Rojda Böke de katıldı. Bitmesini istemediğimiz keyifli sohbetin ardından gece Orhan Abi’nin ayarladığı sevimli bir butik oteldeki odalarımıza yerleştik.
Pazar sabahı sahilde gene bol sohbetli bir kahvaltının ardından Baba Tunca ile beraber saat 12 gibi avara olduk. Adalara kadar hava sakindi. Sivriada’yı geçerken hava yükseldi. Biz de hem ana yelkeni hem de cenovayı açtık. Fakat deniz kabarmaya ve rüzgar artmaya başladı. Bunun üzerine cenovayı kapatmaya karar verdik. Bir iki tur sarmıştık ki cenova sıkıştı. Ne açılıyor ne sarılıyor. Dalgalı denizde dümende olmak istemediğim için cenova kurtarma operasyonunu ben üstlendim. Can yeleklerimizi giymiştik. Kendimi bir halatla tutamaçlara bağladım ve sürünerek öne gittim. Tekne küçük ve dalga çok olduğu için teknenin başı çok fazla batıp çıkıyordu. Birbirimize sesimizi de duyurmamız çok oluyordu. Neredeyse yatar pozisyonda tüm cenovayı söktüm ve furlingden tamamen çıkartarak sıkışan kısmı açtım. Ardından tekrar sardım ve cenovayı topladık. Gene sürünerek geri döndüm. “Artık ana yelken- motor gideriz” demeye kalmadı, birden motorun devri düştü. Mücahit’le şaşkınlıkla birbirimize baktık. Mücahit gazı arttırdı, düşürdü, tekrar çalıştırdı, epey uğraştı fakat hiçbir düzelme yok. Anladık ki Gökçeada seyri sırasında bir yerlerden aldığımız mazot temiz değildi ve denizdeki çalkantıda filtreyi tıkamıştı.Sıkışma ihtimaline karşı cenovayı da tekrar açmak istemiyorduk. Sadece ana yelkenle gitmeye çalıştık fakat rüzgâra ve dalgaya karşı ilerleyemiyorduk. Gemi yolunda neredeyse yerimizde sayıyorduk. Hava da kararmaya başladı. Bu arada Mustafa Abi de bizi yalnız bırakmadı. Teknesiyle etrafımızda dönüyor. Biz de bir yandan Yeşilköy’deki balıkçıları arıyoruz gelip bizi çekerler mi diye. Fakat aksi gibi o akşam Fenerbahçe- Galatasaray maçı var, kimse gelmiyor. En sonunda Mustafa Abi Kıyı Emniyeti aradı. Yarım saat kadar sonra Kıyı Emniyet geldi ve bizi West Marina’ya çekti. Mustafa Abi de az kalmış mazotuyla ucu ucuna Yeşilköy Marina’ya vardı. Bu arada Ben, sürünmekten dolayı ıslanmış vaziyette (Mücahit’e daha önce benim yelken pantolonuna ihtiyacım yok, sen kendine al demiştim.
) donmuş olarak havuzlukta oturdum. Bu yolculuk sonunda nasıl hasta olmadım, bilmiyorum. Ama “Bir musibet bin nasihatten iyidir” deyiminin bizim için de doğru olduğunu öğrendik.
Motora WIM’de tekrar bakım yapıldı. Filtre kullanımına özen göstermeye başladık. Mustafa Abi ile Yeşilköy’de cenovanın neden sıkıştığını inceledik. Halatın açısının doğru olmadığını tespit etti. Gerekli makarayı takınca bir daha sıkışma olayı yaşamadık. Oto pilotu kullanılır hale getirdik. Böylece gerekli durumlarda ikimiz de müdahale edebilir duruma geldik.
2) 29 Nisan 2017 Geleneksel Gezgin Korsan Yalova Mehmet Özharar Rallisi dönüşü
Tirilye seyrinden sonraki 5 ay uzun bir seyir yapmadık, sadece Yeşilköy civarlarında gezdik. 29 Nisan 2017’de Yeşilköy’den Mehmet Özharar Rallisi için Yalova’ya gittik. Gene güzel bir hava, motor- yelken harika bir seyir. Dostlarla sohbet, yeni tanışmalar derken Ekim’in eski sahibi Can Buluman’la teknelerimiz karşı karşıya geldi. Bizim teknedeki sohbete Cengiz Göl, Mustafa Abi, Ahmet Kabaalioğlu ve ralli için gelen Burak Doneray da katıldı. Bu arada bizim camadan ile ilgili sorularımız sonucunda ana yelken sistemini incelediler. Bumbanın içinden geçmesi gereken halatlar yoktu. Bu sebeple orijinal camadan mümkün görünmüyordu. Bunun üzerine seyirde işimize yarayacak bir camadan sisteminde görüş birliği yapıldı. Hatta hava sert olursa çıkmadan camadan vurmamızı önerdiler.
Pazar günü öğleden sonra rüzgarın çok artacağı öngörülüyordu. Biz de önceki tecrübemizden dolayı bu keyifli ortama rağmen geç kalmak istemiyorduk. Sabah hızlı bir kahvaltı sonrası yola çıktık. Hava yatıktı, yelken açmak gereksizdi. Biz de motorla gitmeye başladık. Fakat gene Sivriada’ya yaklaşırken rüzgar artmaya ve deniz kabarmaya başladı. Ben içimden “Şimdi hapı yuttuk.” dedim. Bazı teknelerin Sivriada’ya sığınacağı bilgisini almıştık. Fakat bizdeki camadan merakı öne çıktı ve bir gün önce öğrendiğimiz şekilde ana yelkene camadan vurduk. Cenovayı da küçülttük. Birkaç hafta önce elektrik girişlerini tamir ettiğimiz oto pilot da devreye girince yüksek rüzgara rağmen ( Büyüklüğünü bilmiyorduk, rüzgar göstergemiz yoktu) Ekim Yeşilköy’e doğru dalgalar üzerinde uçarak ilerlemeye başladı. İkimiz de soğuk havaya uygun giyindiğimiz için bu defa üşüme olayı yoktu. Tekneyi de oto pilot kontrol ettiği için bize düşen, termostaki sıcak çayımızdan içerek seyrin keyfini çıkarmak oldu. Yeşilköy’e kadar o kadar güzel geldik ki barınağa yaklaştığımızda seyrin bitmesini istemiyorduk.
Sonuç:
Aynı kişiler, aynı hava, aynı tekne ve iki farklı sonuç.
İlk seyir sonunda öğrendiklerimiz:
Yola erken çık
Seyre uygun giyin
Mazotu depoya koyarken filtrele
Halatların vince doğru açılarla gelmeli
Oto pilotun varsa kullanmayı bil
Termosta sıcak suyu hazır tut
Klasik ana yelkende camadanı öğren
Ayrıca denizciliğin olmazsa olmaz iki kuralını unutmamak gerekir:
i)Soru sormaktan, öğrenmekten çekinme
ii)Bilinçsizce yapılan bir seyir sadece seni değil, başkalarını da tehlikeye atar.