"
Dil yaşayan bir organizma" denir.
Sürekli değişir, zaman zaman şartlara bağlı olarak "genleşir" zaman zaman "daralır". Günlük derdini, duygusunu, isteklerini, fikirlerini 150, 200 kelime ile anlatabiliyorsa, toplumun geneli daha fazlasını aramaz. Oysa dilin zenginleşmesi edebiyatın (Hikaye, roman, şiir hepsi), plastik sanatların, müziğin, felsefenin teknolojinin, bilimlerin hatta siyasetin kalitesi ve gelişmesine bağlı. Yani "kültüre". Okumayan kitlenin dili zenginleşemez. Cehaletin baştacı edildiği, okuması özelllikle engellenen, aptal kutusuna, akıllı cep telefonuna ve bilgisayara tutsak edilmiş bir toplumun dili de görüp, duyduğu çerçeveye sıkışır kalır.
Sizce, bundan 20- 50- 100 yıl önce günlük konuşma dili kelime sayısı ile bugün kullanılan kelime sayısı aynı veya birbirlerine yakın mı?En yakın örneği "patalya"
Ortaya çıkıncaya kadar onu "tender" - "bot" olarak kullanıyorduk. Oysa eskiden kullanılan, bilinen bir adı vardı. Yeniden denizcilik diline geri çağırdık.
Dünyadaki sanayi devrimini yaşamamış, kıyısından teğet geçmiş, hoop diye kendisine ileri teknoloji ve bilişim çağında sadece
ürün dayatılmış bir toplumun özgün "teknoloji" dili olabilir mi?
"Ama efendim, bütün dünya artık bu ortak dili konuşuyor. Kendimizi nasıl ayırırız?" demeyin sakın! Yaşlı kıt'a ülkeleri Almanlar, Yunanlar, Fransızlar öte yanda belki Caponlar, Çinliler nasıl beceriyorlar peki?
Aramızda kaç kişi etimoloji ile ilgileniyor? Kaç kişinin evinde çok az sayıda yayımlanmış etimolojik sözlük var? İtici, hatta insan olarak da önemsiz bulurum ama Sevan Nışanyan'ın Çağdaş Türkçenin Etimolojisi Sözlüğü de kenara atılmaması gereken önemli bir emek ve çaba.
Çağdaş Türkçenin EtimolojisiOrtaokulda dersler sabahları dokuzda başlardı ama tüm öğrenciler sekiz onbeşte okulda olurdu. Hıristiyan olanlar "kateşizm", yahudi olanlar "moral" eğitimi için ayrı ayrı sınıflarda toplanırlardı. Müslüman olanlar ise bir başka sınıfta bir araya gelirdi. Her sabah öğretmen tahtaya bir latince bir de grekçe kelime yazardı. Öğrencinin görevi ise elindeki sözlük, ansiklopedi vs ile bu kök kelimelerden türetilenleri bulmaktı. Akşam saatlerinde babamla birlikte, dedemden kalma 1905 baskısı 8 ciltlik fransızca "Grande Larousse"u eşeler dururdum.
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.