Aşağıdaki şematik resim meşhur İtalyan hezarfeni Galileo Galilei tarafından 1610’lar civarında çizildi. Teleskopu icat eden kişi olmasa bile böyle bir şeyin icat edildiğini duyup, en kısa sürede bir tane edinip, onu gökyüzüne çeviren ilk kişi idi. Bu küçük insiyatifin modern insanlık tarihine MUAZZAM derecede etkili bir rol vereceği kendisi de dahil kimsenin aklına gelmemiştir elbette ki.
Çizimlerde görülen büyük cisim Jüpiter’dir. Galileo teleskopunu bu cisme çevirdiğinde çıplak gözle görülmeyen küçük parlak başka cisimler gördü. Bunları başta sönük arka plan yıldızları zannetti ama her akşam bu yıldızların yeri değişiyordu ve nedense hep Jüpiter’in civarında idiler. Bu keşif herşeyin dünya etrafında dönmüyor olabileceğinin kesin bir ispatı idi, sırf bunu iddia ettiği için başına gelenler hem bilim hem insanlık tarihinde kocaman bir utanç lekesidir. Öyle bir ibret ve utanç öyküsüdür ki 400 yıldır anlatılıyor, bir o kadar yıl daha anlatılsa yeridir.
2000 yıllık mitolojiyi ve teolojiyi sarsan bu görüşü yüzünden mahkemeye çıkarıldı, iddianamede dini anlamı ile “küfür” kelimesi geçiyordu ve olası sonucu idamdı. Görüşünü geri almak zorunda kaldı, ömrü boyunca ev hapsinde yaşadı. Mahkemede görüşünü inkar ettikten sonra salondan ayrılırken kısık sesle: “Yine de dönüyor” dediği rivayet edilir.
Ona bunu yapan leş sürüsünden belki bir ikisinin ismi tarih kitaplarında vardır ama Galileo’nunkini kimse unutmayacak modern insanlık tarihi devam ettikçe. Bilimsel devrim ve aydınlanmanın belki de en önemli sembolü haline geldi. Jüpiter de bu hikayenin baş kahramanı… Herkesin bakıp göremediği şeye sadece biraz daha yakından bakmak ne sonuçlar doğurabiliyor.
Şimdi başa (ve sona) saralım:
Aşağıdaki şematik resim 1994 yılının Eylül ayının sonunda o zamanlar 14 yaşındaki bir genç tarafından Çatalca’da bir çiftlik evinin bahçesinde çizildi. Gökyüzüne merakı vardı, dürbünü Jüpiter’e çevirdiğinde bu uyduları orada görebileceğini okumuştu, ama kendi gözleri ile ilk defa görmek onu o kadar etkiledi ki bu anı ömrü boyunca hiç unutmadı. Bu duygular ile Jüpiter uyduları, Venüs evreleri ve Güneş lekeleri ile alakalı bu çizimleri yapmaya başladı ve yıllar boyu sakladı, asla unutmayacağı o duyguların fizikî hatırasının silinip yırtılıp kaybolmasına gönlü elvermediği için fotoğrafını çekip dijital ortama aktardı.
Sırf mesleki haysiyetinin gereğini yaptığı için Galileo’nun başına gelenlere benzer şeyler yaşadı. Namussuza namussuz dedi, güvenlik tarafından sürüklenip çıkarılırken bile dönüp son bir kez namussuzun yüzüne tükürmekte beis görmedi Jüpiter aşkına!
Ona bunu yapanlar elbette ki ilk rüzgar değişikliğinde kendiliğinden savruldular, yaprak gibi hafif olduklarından.
Galileo’nun salondan çıkarken “yine de dönüyor” dediği rivayetinin sahihliğine kalpten inanıyor… Biliyor gibi inanıyor… Son yıllarda denizciliğe merak salmış diyor görenler… Hala baba yadigarı dürbününü kullanıyormuş…
Evet, bu iki kişiye de ilham ve heyecan veren gök cisminde sıra: Jüpiter !
En parlak olma iddiasında değil ama Venüs gibi uçar kaçar, evreli mevreli, histerik hareketleri yok. Yavaş… Kararlı… Vakur… geziyor semada. Parlaklığı gösterişinden değil gerçekten BÜYÜK olmasından. Görenler buranın kralı bu eleman derler hemen ya, öyle bir karakter. Savaş ve gökyüzü tanrısı! Babaların babası… Taşa yontulmuş hali şöyle antik insan tasavvurunda:
Coğrafya kaderdir diye bir laf var ya… Gökyüzünde de kütle kaderdir! En önemli kural bu astronomide ve kozmolojide. Bir şişmanlık sınırı vardır, onu geçersen yıldız olursun, geçemezsen olmazsın. Geçemezsen ve bir yıldıza uzaksan gaz devi olursun, yakınsan küçük kaya gezegen (çünkü hidrojen uçar gider yıldızın “rüzgarından”). Yok, o sınırı geçti isen ve çoktan yıldız oldu isen ömrün, sıcaklığın, rengin hep aynı tek parametre ile belirleniyor: Kütle… Ağırlığın ne?
Ne kadar basit kurallar ne büyük çeşitliliklere yol açıyor değil mi? Büyük fizikçi Richard Feynman satrancın kuralları çok basittir ama satranç çok karmaşık bir oyundur diyor tabiat yasaları ve tabiatın kendisi hakkındaki bir benzetmesinde… Daha bilimsel ve aynı zamanda şiirsel bir tasvir duymadım…
İşte Jupiter az biraz daha şişman olsa idi yıldız olacaktı ve biz olmayacaktık çift yıldız sisteminde. Merhametli de aynı zamanda yani…
Güneş sisteminin güneşten sonra en büyük cismi, Hidrojen ve Helyumdan mürekkep. Bir sürü uydusu var, yakaladığını çekmiş, hatta küçücük bir halkası dahi var.
Gözlemsel özelliklerine gelecek olursak:
100 kat büyütme ile atmosferindeki bulut çizgilerini ve hatta asırlardır devam eden bir kasırga olan meşhur kırmızı noktasını görmek mümkün.
Galileo uyduları denen 4 büyük uydusunu ise görmek çok kolay, sadece sıradan bir dürbün ile bakın yeter.
[Lütfen bakın… Lütfen…
Benim kız bana çekmiş, Göcek tatilinin son gününde sokakta yürürken ay tutulması oluyordu, gösterdim, bayıldı, ondan sonra tutturdu niye kimse bakmıyor diye, sormaya başladı bana saf ve samimi bir hayretle. Hoşuma gitti, haydi söyle baksınlar dedim, küçük bir mecnun gibi dolandı yavrucak bir süre ortalıkta heyy aya bakın aya bakın neler oluyor diye… Çocukları “eğitip” kendimize benzettiğimizi zannediyoruz ama bizim çocuklarımız olduğu için bize benziyorlar esasında… Birkaç yüzyıldır süren “Nature vs. Nurture” tartışması benim için tartışma değil, Nature’cıyım ben…]
4 uyduyu birden aynı anda görmek mümkün olmayabilir resimlerden gördüğünüz gibi ama muhakkak 1’ini 2’sini görürsünüz. Aşağıdaki fotoyu bir hafta kadar önce dürbünün okülerine cep telefonunun kamerasını dayayarak saçma bir metod ile çektim, elbette bu kadar çıktı, ama burada bile görünüyor kolayca 3 tanesi solda…
Bu uyduların bilim tarihinde bir diğer önemli yeri daha var. Jüpiterin etrafındaki dönüş sürelerinde yıl içinde gözlemlenen anormallikler fark edilmiş, bunun sebebinin yılın farklı zamanlarında dünyanın Jüpitere yaklaşması ve uzaklaşması olduğu düşünülmüş ve bu yoldan ışığın hızı ölçülmüştür. Ölçüm %30-40 hatalıdır ama mertebesi doğrudur. Bu önemli bir adımdır. (Mertebeden kasıt binler mi on binler mi yüz binler mi, basamak sayısı… Sayıyı yanlış bilsen de mertebeyi tutturmak saygın bir durumdur fizikçiler arasında, Enrico Fermi bir doktora yeterlik sınavında öğrenciye “New York’taki piyano akortçularının mertebesi kaçtır” diye sormuştur !)
Velhasıl-ı kelam Jüpiter en delikanlı gök cismidir efendim, kendisi ile meşgul olanlara da bulaştırır bu huyunu, emin olunuz diyerek bitirelim…