Nazım Hikmet'in 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili söyleşisi:
Spiker: Bugün 30 Ağustos. Sizin ve dolayısıyla Türkiye halkının en büyük bayramlarından biri. Bu münasebetle hem sizi hem bütün Türkiye halkını candan tebrik ederim. Acaba bize bu münasebetle bir şeyler söyler misiniz?
Hikmet: Evvela tebrikinize teşekkür ederim. Cidden, 30 Ağustos bizim Türkler’in en büyük bayramlarından biri ve zannediyorum ki yalnız bizim değil insanlığın bayramlarından biri. Çünkü, biz 30 Ağustos’ta, ilk defa biz Türkler insanlığa sömürgeciliğe karşı ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik. Bu da sömürgeciliğe karşı silah elde çarpışmakla olur. Ve sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkum olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir. Bunun için cidden bu bayram büyük bayramdır. Ve bir daha tekrar ediyorum. Yalnız Türk milletinin bayramı değil, insanlığın da bayramlarından biridir. Ben, yalnız izin verirseniz bu bayram günü benim "Milli Kurtuluş Destanı" ismindeki şiirimden kısa bir parçayı okumak istiyorum. Zannederim bu şiirden size muhtelif parçalar okumuştum zaten. Şimdi kısa bir parçayı okumak istiyorum. Büyük taarruza takaddüm eden son saatleri, en son dakikaları okumak istiyorum. (Názım Hikmet konuşmasının ardından şiiri okuyor.)
BÜYÜK TAARRUZ
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.
/30 Ağustos 1961, Budapeşte